Gizli sırlar Öğretisi



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə13/64
tarix29.05.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#46588
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   64

de,  yine  bu  konuyla  ilgilidir.  İnsanlar  sadece  birbirlerine  değil,  asıl
kendilerine  yalan  söylemektedirler.  Ve  bu  hala  çözülememiş  bir  sorun  olarak
insanların  karşısında  durmaktadır.  Asıl  mesele  kendi  kendimize  yalan
söylemeyi  durdurmaktır.  Zaten  bu  başarılmadan  diğerinin  önünü  almak
mümkün değildir. Toplumsal bir kural olarak insanlara öğütlenen bu meselenin
niçin önü bir türlü alınamıyor derseniz, cevabı son derece basittir… İnsanlar
kendi kendilerine söz geçirememektedir. Çünkü duygu ve düşüncelerine hakim
olamamaktadırlar. Burada da düşüncelerin kontrol altına alınamaması meselesi
ile karşılaşırız.
Düşüncelerin  kendi  kendilerine  yalan  söyleme  durumunun  önünü  almak  son
derece zordur. Özel çalışmalar gerektirir. Yani düşüncelerinizde hiç bir negatif
değerdeki  enerjilere  yer  vermemek…  şöyle  bir  düşünün  bakalım…  Ne
dersiniz… şimdi kitabınızı kapatın ve kendi kendinizi şöyle bir gözlemleyin…
Nasıl  da  birbiri  arkasına  otomatik  olarak  atlayan  bir  sürü  düşünce
zihninizden akıp gidiyor öyle değil mi? Belli bir konuyu ya da objeyi seçerek
sadece onu kaç saniye düşünebiliyorsunuz? Nasıl da bir biriyle alakalı olan ve
olmayan onlarca düşünce birbiri arkasına geçip duruyor…
İşte yaşamınız sırasında sinirlerinize hakim olamadığınız o anlarınız var ya,
bunun  tek  sebebi  bu  otomatik  olarak  işleyen  imajinasyonunuzdur.
Alışkanlıklarınızla baş edememenizin yegane sebebi de yine budur…
Yalan  söylemenin  bir  başka  sebebi  de,  insanın  kendisine  olan
güvensizliğidir. Kendine güven ise ancak insanın kendi üzerinde yapacağı bir
dizi  çalışmayla  kazanılabilecek  bir  yetenektir.  İşte  tüm  bu  çalışmaların
yapıldığı eski inisiyatik merkezlerden çıkan inisiyeler, her alanda yetiştirilmiş
ve gelişmiş bir ruhsal yapıyla yaşamlarına devam ederlerdi.


DÜŞÜNCE GÜCÜNÜN MUCİZELERİ
Eski  mürşitlerin  ve  inisiyatörlerin  bazı  mucizeler  gerçekleştirdikleri,  her
toplumda  kuşaktan  kuşağa  aktarılarak  günümüze  kadar  gelmiş  olduğunu
duymuşuzdur.  Eski  tarihi  yazılı  belgelerde  de  bu  mucizelerle  karşılaşılır.  İlk
bakışta imkansızmış gibi görünen bu mucizelerin temelinde, düşünce gücünün
konsantre edilmesi prensibi yatmaktadır.
Düşünce enerjisinin belirli bir süre, sadece belirli bir noktaya yoğun olarak
konsantre  edilmesiyle  gerçekleştirilen  bazı  mucizevi  olayları  günümüzde
inceleyen bilim dalının adı “Parapsikoloji”dir.
İlk  kez  1952  yılında  Hollanda’da  Utrecht  Üniversitesi’nde  bilimsel
çevrelerce  incelenmeye  başlanan  Parapsikoloji,  günümüzde  dünya  üzerindeki
birçok ülkede ciddi bir şekilde bilimsel çevrelerce araştırılmaktadır.
Her  ne  kadar  yurdumuzda  gereken  ciddiyetle  incelenmese  de,  yurtdışında
yapılan  Parapsikoloji  çalışmaları,  düşünce  gücünün  ne  denli  büyük  bir  güç
olduğunu gözler önüne sermiştir. Örneğin hayvanlar üzerinde yapılan düşünce
gücünün yoğunlaştırılma perensibine dayanan telekinezi deneylerinde, düşünce
gücüyle  bir  farenin  kalbinin  rahatlıkla  durdurulabileceği  ispatlanmış
durumdadır.  Cisimler  el  değdirmeden  hareket  ettirilebilmekte,  bir  yumurtanın
sarısı akından ayırılabilmektedir.
Hatta  bir  teleferik  bile  binlerce  kişinin  önünde  düşünce  gücüyle
durdurulabilmiştir.
İşte  tüm  bu  çalışamaların  günümüzde  gerçekleştirilmesine  eski  inisiyatik
merkezlerde yapılan gizli ezoterik çalışmalar sebebiyet vermiştir.


EZOTERİZM’DE BÜYÜK KUTSAL MERKEZ
Eski  devirlerde  yapılan  inisiyatik  çalışmalar,  çeşitli  mabetlerde  ya  da  gizli
yeraltı  merkezlerinde  gerçekleştirilirdi.  Bu  tür  merkezlerin  nerede
kurulacağının  da  ayrı  bir  önemi  vardı.  Bu  tür  gizli  çalışmaların  yapılacağı
yerin  belirlenmesinde  dikkat  edilecek  en  önemli  nokta,  o  yerin  spiritüel
coğrafyadaki konumuydu.
Spiritüel coğrafya ne demektir? Bunu biraz açalım…
Yeryüzünün  öğle  coğrafik  bölgeleri  vardır  ki,  bu  yerler  insan  anlayışını
yükseltici  kozmik  tesirleri  taşımak  bakımından  diğer  yerlere  nazaran  daha
yeteneklidirler.  Bu  tür  yerlere  Ezoterizm’de  “Kutsal  Coğrafik  Merkezler”  adı
verilmiştir.
Başta  Eski  Mısır  olmak  üzere  Atlantis  kültürünün  ulaştığı  yerlerde  bu  sır
bilinmekteydi.  Ve  inşa  edilecek  bazı  mabetler  bu  “Kutsal  Coğrafik  Noktalar”
dikkate alınarak yapılırdı. Bunlar son derece önemli fonksiyonlar görmüş olan
son  derece  enteresan  özellikler  gösteren  mabetlerdir.  Bunlardan  yeryüzünde
çok az vardır.
Örneğin: Delf Mabedi bu merkezlerden biriydi… Meşhur Orfe ve Fisagor’un
insanları  yetiştirdikleri  bu  mabetten  dünyanın  hemen  hemen  her  yerine  büyük
manyetik enerjiler dağılırdı.
Böyle  merkezleri  daha  çok  Eski  Mısır’da  görüyoruz.  Onlar  daha  etkili
inisiyasyonlar  veriyorlardı.  O  zamanlar  büyük  merkez  Mısır’dı.  Daha  sonra
Delfe kaymıştır.
Daha  sonra  bu  “Kutsal  Coğrafya”  bazı  sebeplerden  dolayı  değişmeye
başladı. Ve Dünya’da büyük merkez görevi Kudüs üzerine kaydı. Son dinlerin
ortaya  çıkışında  bu  merkezin  çok  büyük  bir  fonksiyonu  oldu.  Hatta  ezoterik
bilgiler,  Hz.  Muhammed  için  de,  bu  merkezin  önemli  bir  fonksiyon  görmüş
olduğunu söyler.
Ezoterik bilgiler, sadece çok küçük bir grubun elinde bulunduğu için, halkın
büyük  bir  bölümü  bu  bilgilerden  mahrum  kalmışlardı.  Mahrum  kaldıkları
bilgilerden  biri  de  şüphesiz  şu  anda  sözünü  etmeye  çalıştığımız  “Kutsal
Coğrafya” meselesidir. Her ne kadar bu bilgi açıkça halka anlatılmadıysa da,
yine  de  halkın  dilinde  Kudüs’ün  bir  zamanlar  kutsal  topraklar  olduğu  inancı
yaşayabilmişti.


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə