Gizli sırlar Öğretisi


BU SIRLAR MISIR’A NASIL GELDİ?



Yüklə 4,8 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə6/64
tarix29.05.2018
ölçüsü4,8 Kb.
#46588
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64

BU SIRLAR MISIR’A NASIL GELDİ?
Ezoterik  kayıtlardan,  bu  sırların  Mısır’a  gelişinin,  Atlantisli  bir  bilge  olan
Thot tarafından olduğunu öğreniyoruz. Bazı kaynaklar, Thot’dan önce yine bir
Atlantisli  bilge  olan,  Osiris’in  de  Mısır’a  gelmiş  olduğunu  söyler.  Mısır’a
gelen bu bilgiler son derece gizli tutulmuş ve Altın Çağ’ın İlahi Sırları olarak
muhafaza edilmiştir. Daha sonra bazı dinlerin ortaya çıkmasında belirleyici bir
fonksiyon  da  gören  bu  bilgiler,  açık  bir  şekilde  değil,  üstü  örtülerek,
şifrelendirilerek  halka  anlatılmıştır.  Dünya  üzerindeki  mitolojilerin  ve  birçok
dinin ortaya çıkışı işte bu sırlara dayanır.
Ancak  gerek  dinlerin,  gerekse  mitolojilerin  içindeki  bilgilerin  şifresi,  geniş
halk  kitleleri  tarafından  anlaşılamadığı  için,  özellikle  yurdumuzda  bu  konuda
yeterli bilgi edinilememiş ve dinlere gerekli şekilde yaklaşılamamıştır.


MU UYGARLIĞI - UZAYLILAR VE GİZEMLİ
HARİTALAR
İlk  olarak  ATATÜRK’ün  yurdumuza  kazandırdığı  Mu  Uygarlığı  ile  ilgili
belgeleri, ilk kez Anıt Kabir Kitaplığı’nda incelediğimde, doğrusunu söylemek
gerekirse,  gözlerime  inanamamıştım.  Burada  büyük  bir  tarih  ve
cevaplanamayan sorulara ışık tutacak çok değerli bilgiler bulunmaktaydı. Ve ne
yazık ki bunlarla kimse ilgilenmiyordu.
Bu belgeler ışığında konumuza devam edelim….
Mu  topraklarında  yaşayan  64  milyon  nüfusun  hepsi  tek  bir  çatı  altında
toplanmışlardı. Başlarında bulunan hiyerarşik şef Ra-Mu olarak anılmaktaydı.
Mu Uygarlığı’nın bir diğer adı da “Güneş İmparatorluğu” idi. Halk Ra-Mu’ya
karşı sonsuz bir saygı duymakta ve onu maddi ve manevi yönetimin şefi olarak
görmekteydiler.
Şu  anda  Meksika  Müzesi’nde  saklanmakta  olan  ve  bundan  15.000  yıl
öncesinde yazıldığı tespit edilen tabletlerden birinde şöyle yazmaktadır:
“…Bu  tapınak,  MU’nun  temsilcisi  RA-MU’nun  hükmü  altındadır.  Tanrı’nın
gözleri gece ve gündüz her şeyi görür ve RA- MU’nun ağzı vasıtasıyla doğruyu
söyler…”
(Bu  tablet  uzun  bir  süre  Tibetli  rahipler  tarafından  muhafaza  edildikten
sonra, William Niven’e teslim edilmiştir.)
Gerek  Niven’in,  gerekse  de  Atatürk’ün  araştırdığı  Churcward’ın  bulguları
birbirleriyle tamamen örtüşüyordu. Her iki araştırmacı da farklı yerlerde, aynı
belgelere  ulaşmışlardı.  Bu  belgeler  Mısır,  Hint  ve  Tibet  mabetlerinde
yüzyıllardır rahiplerce muhafaza edilen belgelerce de doğrulanmaktaydı.
Elde edilen bilgiler yanyana getirildiğinde Dünya üzerinde bir zamanlar son
derece  ileri  seviyeli  uygarlıkların  yaşamış  olduğu  net  bir  şekilde  ortaya
çıkıyordu.  Ortaya  çıkan  bir  diğer  bulgu  da,  o  dönemlere  ait  uygarlıkların
uzaylılarla  yakın  temasta  bulunduklarıyla  ilgiliydi.  Tüm  belgeler  bunu  ispat
edecek  nitelikteydi.  Bu  sır  ilk  defa  yurtdışında  ortaya  çıktığında  geniş
yankılara  sebebiyet  vermiş  ve  bir  çok  araştırmacıyı  bu  alanda  incelemeler
yapmaya sevk etmiştir.
Ünlü araştırmacı yazar Peter Colosimo “Timeless Earth” adlı kitabında eski


bir Hint yazısından bahseder:
“Ulaşılmaz yüksekliklerden hızla inerken çıkardığı gökgürültüsü gibi sesi ve
gökyüzünü  ateş  dilleriyle  dolduran  alevlere  bürünmüş  olarak,  Ateş’in
Oğulları’nın  arabası,  “Parlak  Yıldız”dan  gelen  Alev  Tanrıları’nın  arabası
göründü.  Gobi  Denizi’nin  yemyeşil  ve  göz  kamaştırıcı,  mis  kokulu  çiçeklerle
örülü Ak Adası üzerinde durdu.”
Arkeolog  Harold  Wilkins  de  aynı  şekilde:  “Büyük  beyaz  yıldızdan  inmiş
insanların  Gobi  Denizi’ndeki  adaya  yerleştiğini  ve  adayı  yeraltı  galerileriyle
karaya  bağladıklarıyla  ilgili  her  türlü  kanıt  bilimsel  olarak  mevcuttur”
demektedir.
Ele geçirilen belgeler arasıda eski gök haritaları da vardır. Tibet yörelerinde
bulunan bu haritalarla ilgili kamuoyuna ilk açıklama Peter Colosimo tarafından
yapılmıştır. “Timeless Earth” adlı kitabında bu konuyla ilgili Colosimo şunları
yazmaktadır:
“Bir süre önce, Himalayalar’ın eteklerinde, Bohistan Mağaraları’nda bir gök
haritası ele geçirilmişti. Astronomlar bu haritanın doğru olmakla birlikte bizim
çizdiğimiz  haritalara  uymadığını  fark  ettiler.  Niçin?  Evet,  niçin  bu
haritalardaki yıldızlar 13.000 yıl önceki konumlarında dizilmişlerdi?”
(Bu harita 1925 yılında ‘National Geographic Magazine’de yayınlanmıştır.)
Buna benzer bir başka olay da 1778 yılında meydana gelmişti…
Paris  Belediye  Başkanı  ve  Fransa  Kraliyet  Astronomlarından  Jean  Sylvain
Bailly’e  misyonerler  tarafından  Hindistan’da  bulunan  bazı  haritalar  getirildi.
Haritaları inceleyen astronom, bu haritaların binlerce yıl önce yapılmış olması
gerektiği  sonucuna  vardı.  Haritalar  Hindistan’da  yapılmış  olamazdı.  Çünkü
oradan  görülemeyecek  yıldızları  da  kapsıyordu.  Astronom  yaptığı  hesaplar
sonucunda  haritaların  çizildiği  noktayı  saptayabildi.  Bu  gün  Gobi  Çölü’nün
uzandığı bölgeydi burası. Astronom çok haklı olarak Hintliler’in bu haritaları
kendi  uygarlıklarından  çok  daha  eski  ve  ileri  seviyeli  bir  uygarlıktan  miras
almış olmaları gerektiği sonucuna ulaştı.
Orta Asya efsanelerinde de Gobi Çölü’nün önemi büyüktür. Efsanelere göre,
çok eski zamanlarda Gobi Çölü’nün yerinde (bunu jeoloji de doğrulamaktadır)
büyük bir deniz bulunmaktaydı. Çin bilgelerinin anlattıklarına göre, bu denizde
‘mavi  gözlü  ve  sarı  saçlı  beyaz  insanlar’ın  yaşadığı  bir  ada  vardı.  Efsaneler
ve  gizli  sırlar  bilgisine  sahip  rahipler  bu  adada  yaşayanların  gökyüzünden
geldiklerini  söylerler…  Bu  bilgiler  Ezoterik  kaynaklarda  ifade  edilen


Yüklə 4,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə