GELENEK NEDİR?
Ezoterizm’de gelenek tabirinin özel bir kullanılışı vardır. İnsan, yaşamın ve
varoluşun sebeplerini kendi başına bulacak ve evrenin sırlarını tek başına
çözebilecek güçte değildir. İşte bu sırları, bu bilgileri soydan - soya intikal
ettirmeye “gelenek” isimi verilmiştir. İngilizce ve Fransızca’da “Tradisyon”
olarak geçer.
Bunun altında aslında bilgiyi ve tesiri nakletme prensibi yatar. Evrende her
şey bildiğimiz ve bilemediğimiz belirli kurallar dahilinde gerçekleşmektedir.
Bunlar bazen üstün sezgilerle, bazen de bu bilgiyi bilen bir kişiden
öğrenilebilir. Bu öğrenmiş olduğunuz bilgiyi, güvendiğiniz bir başkasına
söylüyorsunuz. Böylece o kişi de, sizinle birlikte, bazı sırları muhafaza eden
kişi durumuna geçiyor. Bunu sizden sonra gelecek kuşaklara da nakletmek
istiyorsunuz. İşte böylelikle gelenek oluşmaya başlıyor.
Aktarılan bu bilgiyle birlikte aslında bir enerjinin de aktarımı söz konusudur.
Çünkü her bir bilginin kendisine özgü bir tesir alanı yani enerjisi vardır.
Örneğin Mevleviler’in sema sırasında bir ellerinin yukarıya açık olması, buna
karşılık diğer ellerinin yere dönük olması tesirin nakledilme mecburiyetini
sembolize eder. İşte bir bilginin, bir tesirin bir yerden bir başka yere
nakledilmesi en büyük prensiplerden birini oluşturur. Bilginin kuşaktan kuşağa
aktarılmasıyla büyük bir vazife yerine getirilmiş olur.
Ezoterik bilgilere göre, insan bunu yaptığı sürece, evrenin büyük zincirinin
küçük bir halkası haline gelebilir.
EZOTERİK ÇALIŞMA PRENSİPLERİ VE
AMACI
Doğal olanı incelerken, onda doğaüstü olanı da görebilmeniz lazımdır. Bunu
başarıyorsanız, siz ezoterik olarak çalışıyorsunuz demektir. Çünkü her şey bir
şeyin sembolüdür. Örneğin başlı başına ele alacak olursak; evren, bizzat evren
üstü bir prensibin sembolüdür. Kitabımızın sembolizmle ilgili bölümünde bu
konuyu daha anlaşılır bir hale getirmeye çalışacağım.
Her hangi bir sembolün içerdiği anlam yani sır, onun içinde gizlidir. O
sembolü bir bilmece gibi çözmeden, o sırrı öğrenemezsiniz. Biz yine konumuza
dönelim.
Ezoterizm’de 3 önemli çalışma prensibi vardı.
1- Sır, sükunet içinde, sessizce alınır ve ondan kimseye söz edilmezdi.
2- Öğrencinin araştırma isteğini güçlendirmek ve gelecek olan asıl bilgiye
uyumunu sağlayabilmek için aktarılan bilgiler açıkça değil, sembolik
öğretim metodu kullanılarak yani üstü örtülerek verilirdi. Böylelikle
henüz daha inisiyatik bir eğitimden geçmeye hazır olmayanların, bu sırları
öğrenmeleri de önlenmiş olurdu.
3- Bu gizli öğreti devamederken, öğretmen öğrencisine aktardığı bilgilerle
ilgili şuur halini yükseltici, anlayışını kolaylaştırıcı manyetik enerjileri de
aktarırdı ki, bu inisiyasyonun en önemli özelliklerinden biriydi. Bu enerjiler
sayesinde öğrenci yeni karşılaşmakta dolduğu bilgileri çok daha kolay
anlayabilir ve bu yeni gelişmelere çok daha kolay uyum sağlayabilirdi.
Uyum sağlayamamak, inisiyasyonun en büyük rizikolarından biriydi.
Çünkü, o ana kadar edinmiş olduğu anlayışların çok ötelerindeki bir sınırla
karşılaşan öğrenciler, büyük şoklara girebilmekteydi. Böyle şoklara
girerek uyum sağlayamayan ve öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalan
çok sayıda aday bulunmaktaydı. Böyle bir durumla karşı karşıya kalan
aday, derhal öğrenimin dışına çıkartılır ve çalışmalarına son verilirdi.
Ancak mabedi terketmesine asla izin verilmezdi.
AYİNLER, MERASIM ve TÖRENLER
İnisiyasyonun belirli dönemlerinde yapıla gelen en önemli uygulamalardan
biri de, çeşitli ayin, merasim ve törenlerdi. Bunlara Ezoterizm’de “ritüel” adı
verilmiştir.
Bu konuyla ilgili olarak, ünlü Ezoterizm araştırmacısı Mircea Eliad bakın
neler söylüyor:
“Rahipler ile insiyelerden oluşan bu topluluklar, her yıl belirli dönemlerde
özel bayramlar düzenlerler ve bu kutlamalara sembolik piyesler eşlik ederdi.
Misterler adı verilen bu piyesler değişik yerlerde sergilenirdi. Bunların en
tanınmışları, Grek dünyasında Elözis’te, ayrıca Mısır’da da Filae adasında
sahnelenmekteydi. Bu sembolik piyeslerin içeriği hemen hiç değişmezdi. Hem
Grek hem de Mısır kökenli mitlerde aynı tema işleniyordu:
Tanrı’nın ölümü ve yeniden doğuşu…
Bu anafikir, tüm misterlerin belkemiğini oluşturuyordu.”
Neydi bunun anlamı? Bu konuya ilerde tekrar döneceğiz. Biz şimdilik Mircea
Eliad’ı takip etmeye devam edelim:
“Bu sembolik anlatımla neyi vurgulamaya çalışıyorlardı? Aslında, halk için
misterlerin tüm içeriğini oluşturan söz konusu piyesler, sadece ikincil
önemdeydi. Misterlerin özünü oluşturanlar ise, bu piyeslerin perdelediği
okullardı. Okullar’ın amacı ise, insanları inisiyasyona hazırlamaktı.
Misterlerin gerçek anlamını ve niteliğini ancak belirli sırlarla karşılaşabilme
imkanına olaşabilen insiyeler tarafından bilinmekteydi. İnisiyasyon sürecine,
bazıları halka açık olarak yapılan karmaşık törenler ve adayın geçmek zorunda
olduğu çeşitli sınavlar eşlik ederdi. İnisiyatik yani özel eğitimin dışında kalan
kitlelere; bu sembolik uygulamaların aslında inisiyasyonun safhalarını
anlatmakta oldukları açıklanırdı. Halkın izledikleri sadece birer törenden
ibaretti. Asıl eğitim sadece çok küçük bir gruba verilmekteydi.”
TARİKATLAR BİLMECESİ
Günümüzde tam bir keşmekeşliğe bürünen tarikatlar tartışmasına bir açıklık
getirebilmek için, şu anda üzerinde durduğumuz konuyu çok iyi açıklığa
kavuşturmamız gerekir. Aksi takdirde tarikatler bilmecesini çözebilmemiz
mümkün değildir. İşte bu meseleyi daha anlaşılabilir hale getirebilmek için
konumuza kaldığımız yerden devam edelim…
Nefsini tanımada ve terbiyede, aynı zamanda maddeyi tanımada, onun
kökenini bilmede ve anlamada gereken bilgileri elde edebilmek ve bunun
uygulamalarını yapabilmek için bir yol lazımdır. Bu açıdan bakıldığında
inisiyasyon özel bir yola giriş anlamına gelir. Bir öğrenim yolu…
İnisiyasyonun amacı insanı ulaşabileceği en üstün şuur haline çıkartmaktır.
Bu ulaşılacak nokta insandan insana değişik özellikler göstermekteydi. Peki
bunun sebebi neydi? Niçin böyle bir yoldan geçen herkes aynı seviyeye
ulaşamıyordu?
Bunun cevabı yine inisiyasyonun gizli bilgileri içinde saklıydı…
İnisiyasyonda aslında insana dışarıdan kazandırılacak bir şey yoktu. Her
insanın iç potansiyalinde mevcut olanın açığa çıkartılması söz konusuydu. Bu
sebepten dolayı, aynı inisiyasyona dahil olan insanların ulaştıkları seviyeler,
birbirlerinden farklılıklar gösterebilmekteydi. Az sonra göreceğiniz gibi,
inisiyasyounun son safhasına kadar gelebilen insanların sayısı hiç de fazla
olmamıştır. Çoğu belli bir dereceye kadar gelip orada kalmış ve daha fazla
ilerleyememiştir.
Çünkü
içlerindeki
potansiyal
güç
daha
fazla
ilerleyebilmelerine imkan sağlayamamıştır. Bir örnek vermek gerekirse,
Mısır’da aynı inisiyasyondan geçerek Osiris rahibi olarak yetiştirilen Fisagor
son safhalara kadar gelirken, Eflatun inisiyasyonun ancak ortalarına kadar
ilerleyebilmişti.
Böyle olmasına rağmen yine de bir çok kimsenin bilmediği sırnlara sahip
olan Eflatun, orada öğrendiklerini daha sonra felsefi bir tarzda çevresine üstü
örtülü bir şekilde aktarmıştır.
Az önce inisiyasyonun bir yol olduğunu söylemiştik. Tarikat kelimesinin
kökeni de aynı anlama gelir.
Dostları ilə paylaş: |