GöNÜlden esiNTİler: ÎMÂn ve îKÂN: necdet ardiç terzi BABA necdet ardiç İrfan sofrasi tasavvuf seriSİ (72)


"işte bu vasıfta olanlar Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve ancak onlar felâh bulmuşlar, kurtuluşa ermişlerdir."



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə10/10
tarix25.06.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#51702
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10

"işte bu vasıfta olanlar Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve ancak onlar felâh bulmuşlar, kurtuluşa ermişlerdir."

Genel anlam bu olmakla beraber, yani namazını dosdoğru kılıp, kötülüklerden korunup, günahlardan kaçındıktan ve sevaplarını çoğalttıktan sonra ALLAH'a iyi bir kul olma yolunda kendilerini kurtarmışlardır.

Batıni manâda felâh bulmak ise kişiyi nefsinin tasallutundan, nefsi benliğinden, birimsel benliğinden, izafi benliğinden kurtararak yerine Hakkın kâim olmasını sağlamaktır. Diğer bir ifadeyle kişi beşeriyetinden kurtularak Ulûhiyetine yükselmesi ve huzura kavuşmasıdır.

Rabbimizin, gerçek ismi "Eb’rahem" yani "halkın babası" anlamına gelen, batılıların ise "Abraham" olarak telaffuz ettikleri Hazret-i İbrahim'e şu hitabını hatırlayalım. "İz kâle kehu rabbuhu eslim, kâle eslemtü lirabbilalemin" (Sûre 2 Ayet 131) .

"Rabbi ona: "Teslim ol" buyurduğunda. "Alemlerin Rabbine teslim oldum" demişti.

Bu hitapta Hazret-i İbrâhîme "Rabbine teslim ol" buyuruluyor. Daha açıkçası bütün varlığınla bana teslim ol, beni vekil kabul et, senin kefilin olayım deniyor. Hazret-i İbrâhîm'in cevabı hemen. "Eslemtü lirabbilâlemîn" oluyor. Yani "ben âlemlerin rabbına teslim oldum" diyor. Ama bu teslimiyetin çok önemli bir özelliği vardır. Şöyle ki;

"İnni veccehtü vechiye lillezi fatarassemavati velerda hanifen vema ene minelmüşrikîn" (Sure 6 Ayet 79) Yani

"Ben vechimi öyle bir veche karşı tuttum ki o vecih, semavat ve arzı fıtratı üzere halk etmiştir. Ve ben de şirk ehli değil, tevhid ehliyim.

Burada şirkten bahsedilmesi, muhtemelen Babası Azer'in put yapan birisi olduğunun vurgulanması içindir.



İnsanların puta, taşa, güneşe, hayvana (v.s.) ye tapmaları kaba ma’nâ sıyle şirki oluşturuyor. Halbuki bir de peygamberimizin "ben ümmetimin gizli şirkinden korkarım" diye buyurdukları gizli şirk olayı vardır. Yani semavat ve arz içindeki varlıkları ayrı birer varlık olarak görmek veya düşünmek. İnsan, zihninde Hakk'ı bir tarafa, diğer varlıkları başka bir tarafa veya taraflara koyarsa zımmi olarak Hakk'tan başka varlıkların mevcudiyetini kabullenmiş olur ki işte korkulan ve insan-ı imanda zayıflatan bu şirk, gizli şirktir, yani ALLAH'ın varlığının yanında veya karşısında veya ötesinde başka varlıkların bulunduğunu kabul etmektir.

Hâlbuki "Hüvel evvelü, vel âhiru, vezzahiru, vel batın, ve hüve bikülli şey'in alîm" (Sure 57 Âyet 3) yani o hem evveldir, hem âhırdır, hem zâhirdir, hem bâtındır, ve o her şeyi bilicidir, dediğimizde, Cenâb-ı ALLAH'ın hem evvel, hem âhır, hem zâhir, ve hem bâtın, ve de her şeyi bilici olduğu bildiriliyorsa, o hâlde Hakk'dan başka bir varlığın mevcudiyetinden bahsetmek mümkün müdür?

İşte bu gerçeği ilk idrak eden kişi "hanif' yani tevhid ehli Hazret-i İbrâhîm'dir. Böylece ilk defa tevhid-i af’al bilinci oluşmuş ve bundan da “lâ fâile illâllah” hükmü kaynağını bulmuş oluyor.

Makam-ı İbrâhîm'in ileri safhalarına gelindiğinde ise Cenâb-ı Hak bu defa kullarına "Belâ men esleme vechehü lillâhi ve hüve muhsinün" (Sure 2 Ayet 112) yani, « iyi bilin ki kim vechini ALLAH'a teslim ederse ona ihsan olunur,”



diye hitabetmektedir. Burada "vechini" ifadesi yüzünü, alnını, kaşını, gözünü v.s. gibi dar ma’nâ sıyla yorumlanırsa çok sathi kalınmış olur. Oysa ki, vecih kelimesinin başka anlamları da vardır. Yani kişi, Hakk'a sadece bedeni ve uzuvlarıyla değil; bilgisiyle, ruhuyla, özüyle, nefsiyle hepsiyle birlikte yönelmeli ve tüm varlığını O'na teslim etmelidir. işte bu kimseye "muhsin" denilir ki "ihsânı alan" "ihsân edilen" anlamını taşır.

Mevzuumuzun başında İslâm, îmân, ihsân, ve îkân, derken Marifetullah, yani Allah bilgisinin ve müşahedesinin, peygamber bilgisinin hakikat-i Muhammedî bilgisinin, özü bu "ihsân" kelimesinde yatmaktadır. Bu durumda vechini Hakk'a teslim eden kişiye "muhsin" dendiğine göre, o kişiye ihsân olunmuş demektir. Olaya tersinden yaklaşıldığında, eğer bir kimse muhsin değilse yani ihsân olunmamış ise, o kimse vechini Hakk'a teslim etmemiş demektir. Burada ihsân'ın bir özelliğini belirtmekte fayda vardır. Vechin Hakk'a teslimiyeti devam ettiği sürece Zat'tan yapılan ihsân devamlı bir şekilde çoğalarak artar. Çünkü ihsân olunan da devamlı bir kapasite genişlemesi olur. Ve bu alış veriş devamlı inkişaf eder. Halbuki babamızdan, annemizden, dedemizden intikal eden ihsânlar, milyonlar, milyarlar dolayısıyla da muhsin oluyoruz ama, onların yaşamının bitiminde ihsânları da son buluyor.

Yaşantısını ibadetlerle, sohbetlerle, zikirlerle, tefekkürlerle renklendirerek sürdüren kişi, bu defa "İnne rahmetellahi karibün minel muhsinin" (Süre 7 Ayet 56) hitabına mazhar olur. "Yani ALLAH'ın rahmeti ancak Muhsinlerden gelir" Dikkat edilirse bu âyet-i kerîme ALLAH'ın rahmetinin nereden geldiğini çok net bir şekilde ifade ediyor. Tabiiki ALLAH'ın (genel) rahmeti gökyüzünden, sağdan, soldan, hocalarımızdan, alimlerimizden, sanatkârlarımızdan, tabiat ismini verdiğimiz bu varlık zuhurlarından, her yerden gelmektedir, ancak burada bahs edilen genel rahmet değil, (ilâhi ve zâti) rahmettir ki; o da ancak ve ancak en kısa yoldan muhsin kişilerin gönüllerinden tâlip kişilerin gönüllerine gelmektedir.

İhsânla ilgili başka bir âyet-i Rahmân suresinde görüyoruz. "Hel cezâül ihsânü illel ihsânü" (Sure 55 Âyet 60) Yani "ihsânın cezâsı ancak ihsan değil midir?" Buradaki cezâ kelimesinin anlamı, genelde kullanmaya alıştığımız cezâ kelimesinden çok farklıdır. Cezâ, arapçada karşılık, her hangi bir şeye karşılık, eşdeğer bir karşılık anlamına gelmektedir. Yüce ALLAH bir âyet-i kerîmesinde "Cezâ ühüm inde Rabbihim cennatü adnin tecri min tehtihel enhâru hâlidine fihe ebeden" (Sure 98 Ayet 8). Yani "Onların Rabları katındaki mekâfatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan adn cennetleridir." gibi veya "cehennemle cezâlandıracağız" gibi.

Burada da ihsân'ın karşılığının yine ihsân olacağı ifade edilmektedir. Yani muhsin olan bir kimse, muhsin olduktan sonra vermeye başladığında yaşamı ihsâna dönüşmüş oluyor. İhsân sahibi oluyor. Verebildiği kadar veriyor, bunun karşılığında da alabildiği kadar alıyor ve bu hal süreklilik kazanıyor. Bu yaşantı içersinde artık kişi "Eşhedü enlâilâhe illâllah" dedigi zaman gerçekten müşahede sahibi oluyor ve îmâna ihtiyacı kalmıyor. Îmân safhasını yaşayan kişi, aslında kesret âleminin ehlidir. Çünkü îmân olgusunda daha evvel de belirttiğimiz gibi biri îmân eden, diğeri îmân edilen . olmak üzere iki varlığın mevcudiyeti sözkonusu olmaktadır.

"Eşhedü en lâilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden Resulüllah" diyen kişi bunu gerçek mânâsıyle söylüyorsa o artık îmân safhasını aşmış, gâibliği geride bırakmış, kesretten kurtulmuş, Vandeti bulmuş, müşahede ehli olmuştur.

Ve yine başka bir âyet-i kerime de "Ve eşhedehüm alâ enfüsihim" (Araf 7/ 172) buyurulmaktadır. Yani "kendi nefisleri üzerine şâhit olurlar" denmektedir. Îmân ederler denmemektedir. Eğer nefisleri üzerine îmân ederler denseydi kişinin bu kadar terakkiden sonra yeniden dersine bir'inci sınıftan başlaması gibi olurdu. Oysa ki ihsân-muhsin dönüşümü yukarıda belirtildiği gibi sonsuza kadar kapasite artışını içerir.



Müşâhede halinin zirvesini ifade eden şu âyet bütün bu anlatılanlar ne güzel özetlemektedir. "Şehidellahu ennehu lâ ilâhe illâ hu" (Sûre 3 Ayet 18) “ALLAH şahittir ki ALLAH'tan başka ilâh yoktur, ancak ALLAH vardır.”

Sözümüzü bitirmeden evvel konumuzun başlangıcında Cibril Hadisinde yerini alan "İslâm" kelimesini de bir nebze açmakta fayda görmekteyim.

İslâm selâmdan, selâmetten, teslim olmaktan kaynaklanan bir kelimedir. ALLAH'ın birliğine inanmak ve O'na şirk koşmamaktır.

İslâm dininin zâhiri "şeriat-ı Muhammedi; bâtını ise hakikati Muhammedi'dir". ikisini birlikte yürütmek ise kemalâttır. İslâm aynı zamanda Âdem A.L'dan Muhammed A.L.'ma kadar bir semâvi sistemin ismidir.

Cenâb-ı Hakk; İbrâhîmiyet, Museviyet, İseviyet, Muhammediyet diye ayrı ayrı dinler vazetmemiştir. Allah'ın indinde (yanında) din İslâmdır. Onun için Kur'an-ı Kerîm de "İnneddine indellahil islâm" (Sure 3 Ayet 19) denmiştir.

Allah'ın indindeki (yanındaki) din islâm olmakla beraber, acaba kulun indindeki din nedir, nasıldır? İşte Museviyet, İseviyet vs. dinler bu safhada ortaya çıkmaktadır. Çünkü kul, zâhir hali daha kolay benimsemekte ve her kitap sahibi peygambere ayrı bir din ismi yakıştırmaktadır. Hazret-i İbrâhîm'in getirdiği tevhid-i ef’al hukukunu, Hazreti Musa'nın getirdiği tenzih hukukunu, Hazret-i İsa'nin getirdiği teşbih hukukunu, Hazret-i Muhammed'in getirmiş olduğu tevhid ve vahdet hukukunu, ümmetleri, peygamberlerinin isimlerine izafeten İbrâhîmilik, Musevilik, İsevilik, Muhammedilik olarak isimlendirmişlerdir ve böylece kulların yanındaki dinler ortaya çıkmıştır. Halbuki ALLAH birdir ve âyette belirtildiği gibi indindeki (yanındaki) din de "bir'dir, o da İslâmdır.

Adem A.L. ile başlayan ALLAH'ı (c.c.) bilme ve bulma olgusu Hazret-i Muhammed A.L. ile kemâle erdi, o yüzden son peygamber olmuştur. İlâhi sırları zuhura çıkarmış gizli bir şey bırakmamıştır, yeter ki biz kulak, göz, gönül ve akıl ayarlarımızı güzel yapalım, ayarı bozuk cihaz gerçekleri yansıtamaz.

Kur'an-ı Kerîm peygamberler kıssaları ile bir Hak yolcusunun seyr-i sülük'unu nasıl yapacağını çok açık bir şekilde göstermek-tedir. Bir Ârif kişinin nezaretinde yeterli sürede 10-20 sene arası olabilir, istisnalar hariç, bâzen daha kısa, veya daha uzun da olabilir. Kısaca özetlersek gafletine tevbe edip mertebei Âdemiyyette venefahtü ile şuurlanmaya başlayan kişi, nefs temizliğine yönelir, kendini anlamaya başlar Hakk'a teslim olmaktan başka çaresinin olmadığını idrak eder. Teslimi külli ile teslim olur, daha sonra vechini (bütün varlığını) Hakk'a teslim eder bunun karşılığı ihsandır, Cibril hadisinde bu olgu çok muhteşem bir şekilde ifade edilmiştir. Benlik perdesinin kalkmaya başladığı ilâhi zâti müşâhedeye dönük oluşumların yer aldığı bir mertebedir.

Mertebei İbrâhimiyette dostluk hullesini giyer gerçek tevhide ulaşır.

Mertebei Museviyette eymen vadisinde gerçek tenzihe ulaşır.

Mertebei İseviyette Ruhül kuds'ten destek alır.

Mertebei Muhammediyye de ise seyr-i zirveye çıkıp mi'racını yapar böylece (büyük ayet) olan kendini ve Rab- bini müşahede etmiş daha dünyada iken ruyetullah'a ulaşmış olur. İşte İslam ALLAH'ın yolunu ilk aşamasından başlatıp zirveye yani zatına kadar ulaştıran sistemin ismidir.

Bu oluşumlar bütün varlıkta da ALLAH c.c.yü müşahede etmek için düzenlenmiştir. ALLAH c.c. kendini bildirmeyi diledi ve bilebilecek olan "halife" insan-ı "hâlk" etti (yaratma değil) ve onda en geniş manâda zuhur etti. Bu hakikatleri bilen ayn bilinen gayr oldu. Bilen de vechini açtı, bilinende hicapladı yani perdeledi.

Ne zaman ki bu perdeleri açacağız işte o zaman şu dünya hayatımızın ne kadar değerli bir şey olduğunu anlayacağız .

Hz. Muhammed s.a.v. ve Kur'an ile bütün hakikat ortaya konduğundan daha başka bir peygamber ve kitabın gelmesi mümkün değildir. Eğer böyle bir şeyler varsa kökünden yanlış ve aldatmacadır, çünkü Kur'an zattır ve O'na ilâve edilecek başka hiç bir şey yoktur, ancak bizim O'nu iyi inceleyip anlamamıza ihtiyacımız vardır.

Bu saha sonsuz bir deryadır, gayemiz o deryadan alınan bir avuç su ile yüzümüzü yıkayıp gözlerimizi Hakk'ın eliyle benliğimizden mehs etmektir. ALLAH'u tealâ gayretli olanları basar'dan basirete ulaştırsın.

Ehlullahtan birisine sormuşlar ALLAH'ı görmek mümkün mü? diye o da cevap vermiş ALLAH'ı görmemek mümkün mü? diye.

Daha ileride inşeallah Cevab-ı Hak izin verirse bu mevzu ile alâkalı daha geniş kapsamlı bir yazı meydana getirebiliriz, daha fazla bilgi almak isteyenler de "mübarek geceler" isimli kitabımızın mi'rac bölümüne bakabilirler.

Bu risâle îmânın hakikatleri yönünde şüpheleri bulunan bazı kimselerin sorulan üzerine yazılmaya çalışıldı. Gayret bizden tevfık ve ihsân ALLAH'dan'dır.

Muhterem okuyucum bu risaleyi sabrederek eğer sonuna kadar okuyabildinse lütfen ön yargılı davranma iyi anlamaya çalış ki ufkun ve gönlün genişlesin bu, hayata daha değişik yönlerden bakmaya alışmalısın.



Rabbimizden cümlemize ilim bereketleri vermesini niyaz ederim. Hoşçakalın, dostça kalın.

06.09.1996 Cuma
El fakir
NECDET ARDIÇ UŞŞAKİ - TEKİRDAĞ
TERZİ BABA




-------------------

Bu mevzu hakkında, Hicr suresinin son iki âyetinden, tekrar başka yönü ile, özetle bahsetmekte yarar olacağını düşünüyorum.

-------------------

~~15.98~
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِدٖينَ


~ ~ ~

Hicr/15-98 - Fesebbih bihamdi rabbike ve kum mines sâcidîn.

15.98 - O hâlde, Rabbini hamd ile tesbih et (yücelt) ve secde edenlerden ol.
-------------------

Yukarıda genel meali verilen âyet-i kerîmenin diğer yönden bâtıni hakikatlerini de incelemeye çalışalim.

Fesebbih bihamdi rabbike” Fesebbih, tesbih et, nasıl edeyim? Bihamdi, Hamd ile, rabbike, “Rabbı’nın Hamdı ile tesbih et.”

Rabbı’nın Hamdı ile tesbih et.” Âyet-i kerîme’ye bu yönü ile baktığımızda! Evvelâ Rabb’ımızı bilmemiz, daha sonra onun hamdının nasıl olduğunu bilmemiz ve bu bilinçle “Rabbu’l erbab olan Allahımızı tesbih etmemiz mümkün olabilecektir.

Özetle, bilindiği gibi Rububiyyet mertebesi “esmâ Melekût” mertebesi’dir, ve bu mertebede bütün esmâ-i İlâhiyyeler birer terbiye edici mürebbiye Rablardır. Ve hakikatleri varlık sebebleri Rabbu’l erbab olan Allah’a bağlıdır, bu yüzden kendilerine varlık veren Allah-ı övmek/hamd, kendilerinin bir görevidir.

Esmâların yapmış oldukları övgü Rabbı’nın Hamdı” dır. İşte onlar bu hamd anlayışları ile Rabbu’l erbab olan Allah’ı tesbih et, emrini böylece yerine getirirler. Tesbih, bilindiği gibi kudsiyyet, “esmâ ve sıfat mertebesi”nin faaliyet sahasıdır.

-------------------

Âyet-i kerîmenin bu bölümünün ma’nâ’sını, kendi beden mülkümüzde görmek istediğimizde, şöyle dememiz gerekecektir.

Varlığımızda daha evvelce mevcud olan, ancak beşerileşmiş esma ve sıfatlarımızı terk edip, onlardan fâni olduğumuzda, bütün esmâ-i İlâhiyye ve sıfatı ilâhiyyenin Hakk’a ait olduğunu anladığımızda, ve bu yolla gerçek hamd/övgü’ye ulaştığımızda kendimizde meydana gelecek kudsiyyetimizin idrak tesbihi, Rabbı’nın Hamdı ile tesbih et.” Hükmünü ortaya çıkaracak, nefsi ma’nâ’da kullandığımız esmâ ve sıfatlarımızı, bundan sonra gerçek Rabbani yönleriyle kullanmaya başlayacağımızdan, onlar bizden râzı olmuş olacaklardır. Bizlerde böylece “marzî” razı olunmuş kimselerden olmuş olacağız.

ve kum mines sâcidîn.” İşte bu anlayış ile secde edenlere dâhil olup, gerçek secde ehli olun. Secde makamı bilindiği gibi “fenâfillâh” “Îseviyyet” mertebesidir, kişi kendi hakikatinin Hakk’ın hakikati olduğunu anlayınca beşeriyetinden sıyrılıp kimliksiz kalır bunun en tevazu hali ise secdedir. Kendinden ve her şeyden fenâ bulmaktır. “ve kum mines sâcidîn.” İşte sizler de böylece beşeri nefislerinden geçip, Hakk’ta fâni olanlarla birlikte secde edenlerden olun.

-------------------

~~15.99~
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ


~ ~ ~
Hicr/15-99 - Vağbud rabbeke hattâ yeé'tiyekel yakîn.

Diyanet Meali:


15.99 - Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali:


15.99 - Ve Rabbına kulluk yap tâ sana o yakîn gelene kadar
-------------------

Vağbud rabbeke” Bu anlayışlarla, hayali rabb’lardan geçip geçek olan Rabb’ına ibadet et,

hattâ ye'tiyekel yakîn.” Yukarıdaki meal yorumlarında iki değişik yol izlenmiş, birincide, Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et. Böylece “yakîn”i ölüm ile yorumlamış.

Diğerinde ise, “Ve Rabbına kulluk yap tâ sana o yakîn gelene kadar.” İfadesi ile “yakîn”i gene “yakîn” olarak vermiş ancak yakîn’in ne olduğundan bahsetmemiştir.

Yukarılarda da bahsedildiği gibi, “elyakînü hüvel Hakk” Yani “yakîn” ef’ali ile, esmâsı ile, sıfatı ile, zâtı ile Hakk’ın ta kendisidir.

Diye Belirtilmiş idi. Yani senin beşeri bütün isim ve sıfatların, yok olduğunda ve yerlerine Hakk’ın bütün isim ve sıfatlarının kâim olduğunda, sende Hakk’tan başka bir varlık olamayacağından ve bu anlayış ile sende Hakk’al yakîn müşahedesi tecelli ettiğinde daha evvelce yaptığın nefsine dönük ibadetleri bundan böyle yapamıyacağın için bu devreden sonra beşeri ma’nâ’da ki ibadet analayışının yolu sana kapanmıştır. Bundan sonraki ibadetlerin “ubedet” hükmünde olacağından “ubudet” ise “Hakk’ın ibadeti” olduğundan senin ibadetlerinde bu hale dönüşeceğinden artık sana “yakîn” geldiğinden, eskisi gib nefsi “ibâdet” yolu sana kapanmıştır.

Daha evvelce bu tür nefsine ait “ibadet”in yolu sana açık ve bundan mazur iken “yakîn” geldikten sonra, kendinin tükenmişliği ve senin varlığında bütün mertebeleri ile hakk’ın varlığı cem olduğundan, arada gayrı kalmadığından beşeri ibadet hükmü senden düşmüş, ancak Hakk’ın ubudet hükmü sende zuhura çıkmıştırki bu da “ubudettir” buda Hakk’ın kulluk mertebesinden, kulunda kul olarak, yapmış olduğu kendinden kendine olan ibadetidir.

-------------------

Yeri gelmiş iken bir mevzua daha dikkat çekmek isterim o da! “ilmü ledün ile ilmi yakîn”in arasındaki farktır.

“İlmü ledün” Allah’ın indinde’ki/yanında ki ilimdir, tahsil ile kazanılmaz Hakk’ın zâti tecellisi ile olan atası/vergisidir. Hakk’tan halka’dır.

“İlmi yakîn” ise çalışılarak gayret ve sabırla zaman içinde mertebeleri itibariyle oluşturulan Hakk’ın zâtına dönük bilgilerin toplanmasıyla meydana gelen zâti bilgiler toplamıdır. Kâmil bir Mürşidin gözetiminde çalışılarak/kesb ile elde edilir. Halktan Hakk’a doğru olan ilimdir.

İlmü ledün, ancak “İlmi yakîn” ehline verilmektedir. Çünkü başkaları zâten onu değerlendiremez, “İlmü ledün” Hakk’ın zâtına ait zâti bilgilerdir. Kur’an-ı kerîmde birçok yerde geçmektedir.

-------------------

Rabbımızdan her birerlerimiz için, evvelâ özünden özlerimize, “İlmi yakîn” sonra da “İlmü ledün” vermesini bütün muhabbetimle niyaz ederim.

-------------------

İnşeallah Rabb’mızdan, bundan sonraki yaşantılarımızda Îmân-larımızın Îkânlarımız haline dönüşmüş olan, gerçek abd/kul olan kimseler gibi yaşamayı bizlere nasib etmesini niyaz ederiz.

-------------------

Bu kitabımızı da böylece şimdilik tamama erdirmiş olduğumuz-dan zaman ve sağlık verdiği için Rabb’ımıza şükrederiz.

Gayret bizden muvaffakiyet Hakk’tan’dır

Herkese başarılar diler selâmlarımı iletirim, hoşça kalın hoşlukla kalın.

Terzi Baba, Necdet Ardıç Tekirdağ (17 haziran-2016 Cuma Ramazan.
-------------------

KAYNAKÇA

1. KÛR’ÂN VE HADîS :

2. VEHB : Hakk’ın hibe yoluyla verdiği ilim.

3. KESB : Çalışılarak kazanılan ilim.

4. NAKİL : Muhtelif eserlerden, Mesnevi’i şerif, İnsân-ı Kâmil, Fusûsu’l Hikem ve sohbetlemizden müşahede ile toplanan ilim.

-------------------



Terzi Baba Baskısı olan kitaplar.

-------------------

1. Necdet Divanı:

2. Hacc Divanı:

3. İrfan Mektebi, Hakk Yolu’nun Seyr defteri:

4. Lübb’ül Lübb Özün Özü, (Osmanlıca’dan çeviri):

5. Salât- Namaz ve Ezan-ı muhammedi’de Bazı

hakikatler: “İngilizce, İspanyolca”

6. İslâm’da Mübarek Geceler, bayramlar ve

Hakikatleri: (Fransızca)

7. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril Hadîs’i):

8. Tuhfetu’l Uşşâkiyye, (Osmanlıca’dan çeviri):

9. Sûre-i Rahmân ve Rahmâniyyet:

10. Kelime-i Tevhid, değişik yönleriyle:

11. Vâhy ve Cebrâil:

12. Terzi Baba (1) ve Necm Sûresi:

13. (13) On üç ve Hakikat-i İlâhiyye:

14. İrfan mektebi, “Hakk yolu”nun seyr defteri ve

şerhi

15. 6 Pey- (1) Hz. Âdem Safiyyullah (a.s.)

16. Divân (3)

19. Sûre-i Feth ve fethin hakikat-i.

21. 6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah: (a.s.)

22. Sûre-i Yûsuf ve dervişlik:

24. 6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)

35. Fâtiha Sûresi:

39. Terzi Baba: (2)

41. İnci tezgâhı:

49. 36-Yâ’sîn, Sûresi:

59. 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah: (a.s.)

60. 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah: (a.s.)

61. 6 Pey-(6) Hz. Muhammed: (s.a.v.)

67. 067-Mülk Sûresi:

91-Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)

96- 41-Fussilet Sûresi.

-------------------

  1. Yayınları tarafından basılan kitaplarımız:

-------------------

6. İslâm’da Mübarek Geceler, bayramlar ve hakikatleri:

14. İrfan mektebi, “Hakk yolu”nun seyr defteri.

15. 6 Pey- (1) Hz. Âdem-safiyeti. Safiyyullah. (a.s.)

-------------------

Terzi Baba kitapları sıra listesi

-------------------

(Gönülden Esintiler)

-------------------

1. Necdet Divanı:

2. Hacc Divanı:

3. İrfan Mektebi, Hakk Yolu’nun Seyr defteri:

4. Lübb’ül Lübb Özün Özü, (Osmanlıca’dan çeviri):

5. Salât- Namaz ve Ezan-ı muhammedi’de Bazı

hakikatler: “İngilizce, İspanyolca”

6. İslâm’da Mübarek Geceler, bayramlar ve

Hakikatleri: (Fransızca)

7. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril Hadîs’i):

8. Tuhfetu’l Uşşâkiyye, (Osmanlıca’dan çeviri):

9. Sûre-i Rahmân ve Rahmâniyyet:

10. Kelime-i Tevhid, değişik yönleriyle:

11. Vâhy ve Cebrâil:

12. Terzi Baba (1) ve Necm Sûresi:

13. (13) On üç ve Hakikat-i İlâhiyye:

14. İrfan mektebi, “Hakk yolu”nun seyr defteri ve

şerhi

15. 6 Pey- (1) Hz. Âdem Safiyyullah (a.s.)



16. Divân (3)

17. Kevkeb. Kayan yıldızlar.

18. Peygamberimizi rû’ya-da görmek.

19. Sûre-i Feth ve fethin hakikat-i.

20. Terzi Baba Umre (2009)

21. 6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah: (a.s.)

22. Sûre-i Yûsuf ve dervişlik:

23. Değmez dosyası:

24. 6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)

25. -1-Köle ve incir dosyası:

26. Bir zuhûrât’ın düşündürdükleri:

27. -2-Genç ve elmas dosyası:

28. Kûr’ân’da Tesbîh ve Zikr:

29. Karınca, Neml Sûresi:

30. Meryem Sûresi:

31. Kehf Sûresi:

32. 3-Terzi Baba İstişare dosyası:

33. Terzi Baba Umre dosyası: (2010)

34. -3-Bakara dosyası:

35. Fâtiha Sûresi:

36. Bakara Sûresi:

37. Necm Sûresi:

38. İsrâ Sûresi:

39. Terzi Baba: (2)

40. Âl-i İmrân Sûresi:

41. İnci tezgâhı:

42. 4-Nisâ Sûresi:

43. 5-Mâide Sûresi:

44. 7-A’raf Sûresi:

45. 14-İbrâhîm Sûresi:

46. İngilizce, Salât-Namaz:

47. İspanyolca, Salât-Namaz:

48. Fransızca İrfan mektebi:

49. 36-Yâ’sîn, Sûresi:

50. 76-İnsân, Sûresi:

51. 81-Tekvir, Sûresi:

52. 89-Fecr, Sûresi:

53. Hazmi Tura:

54. 95-Beled-Tîn, Sûresi:

55. 28- Kasas, Sûresi:

56. İrfan-Mek-Şer-Fransızca-Baba:

57. 20-TÂ HÂ Sûresi:

58. Mirat-ül-İrfan-ve-şerhi:

59. 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah: (a.s.)

60. 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah: (a.s.)

61. 6 Pey-(6) Hz. Muhammed: (s.a.v.)

62. -4-Bir ressam hikâyesi:

63. İnci mercan tezgâhı

64. Ölüm hakkında:

65. Reşehatt’an bölümler:

66. Risâle-i Gavsiyye:

67. 067-Mülk Sûresi:

68. 1-Namaz Sûrereleri:

69. 2-Namaz Sûrereleri:

70. Yahova Şahitleri:

71. Mü-Geceler-Fran-les-nuits:

72. Îman bahsi:

73. Celâl Cemâl Celâl:

74. 2012 Umre dosyası:

75. Gülşen-i Râz şerhi:

76. -5-Doğdular, yaşadılar hikâyesi:

77. Aşk ve muhabbet yolu:

78. A’yân-ı sâbite. Kazâ ve kader:

79- Terzi Baba-(4) İstişare dosyası.

80- Terzi Baba-(5) İstişare dosyası.

81- Hayal vâdîsi’nin çıkmaz sokakları:

82- Mektuplarda yolculuk-M.Nusret-Tura.

83- 2013 Umre dosyası.

84- Nusret Tura-Vecizeler ve ata sözleri.

85- Nusret Tura-Tasavvufta aşk ve gönül.

86- Terzi Baba-(6) İstişare dosyası.

87- Terzi Baba-İlâhiler derleme.

88- Nusret Tura-Divanı.

89- 6-Her şey merkezinde hikâyesi.

90- İnsân-ı Kâmil A.K.C. şerhi. Cild (1) kitap (1)

91- Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)

92- İnsân-ı Kâmil A.K.C. Cild (2) şerhi.

93- 7. İngilizce. İslâm, İmân, İhsân, İkân, (Cibril Hadîs’i):

94- Mescid-i Dırarr-Kubbet-ul Kara.

95- Terzi Baba-(8) (19/53)

96- 41-Fussilet Sûresi.

97- 2015 Umre dosyası.

98- Solan bahçenin kuruyan gülleri.

99- Terzi Baba-(9) İstişare dosyası.

100-14-İrfan mektebi ve şerhi-İspanyolca.

101- Bosna Hersek dosyası.

102- 14-İrfan mektebi ve şerhi-İngilizce.

103-terzi Baba yüksek lisans tezi.

104-Hacc Umra ve hakikatleri.

105-Cemo ve Farko-

106-(2016) Umre dosyası.

107-Vahy ve Cebrâîl- (Fransızca)

108-Terzi Baba ile ilgili zuhuratlar.

-------------------



Altı peygamber serisi:

-------------------

15. (1) 6 Pey-(1) Hz. Âdem Safiyyullah (a.s.)

21. (2) 6 Pey-(2) Hz. Nûh Neciyyullah: (a.s.)

24. (3) 6 Pey-(3) Hz. İbrâhîm Halîlûllah: (a.s.)

59. (4) 6 Pey-(4) Hz. Mûsâ Kelîlmullah: (a.s.)

60. (5) 6 Pey-(5) Hz. Îsâ Rûhullah: (a.s.)

61. (6) 6 Pey-(6) Hz. Muhammed: (s.a.v.)

-------------------



Terzi Baba kitapları serisi:

-------------------

12- 1-Terzi Baba-(1)

39- 2-Terzi Baba-(2)

32- 3-Terzi Baba-(3) İstişare dosyası.

79- 4-Terzi Baba-(4) İstişare dosyası.

80- 5-Terzi Baba-(5) İstişare dosyası.

86- 6-Terzi Baba-(6) İstişare dosyası.

91- 7-Terzi Baba (7) Biismi has “Selâm” (13)

95- 8-Terzi Baba-(8) (19/53) İstişare dosyası.

99- 9-Terzi Baba-(9) İstişare dosyası.

103-10-Terzi baba yüksek lisams tezi.

108-11-Terzi Baba ile ilgili zuhuratlar.

-------------------



Bir hikâye birçok yorum serisi.

-------------------

25. -1-Köle ve incir dosyası:

27. -2-Genç ve elmas dosyası:

34. -3-Bakara dosyası:

61. -4-Bir ressam hikâyesi:

76. -5-Doğdular, yaşadılar hikâyesi:

89. -6-Her şey merkezinde hikâyesi.

-------------------

Dîvanlar serisi:

-------------------

1. Necdet Divanı:

2. Hacc Divanı:

16. Divân (3)

87- Terzi Baba-İlâhiler derleme.

88- Nusret Tura-Divanı.

-------------------------



İbretlik dosyalar serisi:

-------------------

17. Kevkeb. Kayan yıldızlar.

23. Değmez dosyası:

73. Celâl Cemâl Celâl:

81- Hayal vâdîsi’nin çıkmaz sokakları:

94- Mescid-i Dırarr-Kubbet-ul Kara.

98- Solan bahçenin kuruyan gülleri.

(7) 105-Cemo ve Farko

-------------------

Mektuplar ve zuhuratlar serisi:

-------------------

Terzi Baba İnternet dosyaları:

-------------------

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

1-2- 3-4-5- 6-7- 8- 9- 10-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

11- 12- 13- 14- 15- 16-17- 18- 19-20-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

21- 22-23- 24-25- 26-27- 28-29-30-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

31-32-33- 34-35- 36- 37- 38- 39-40-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

41- 42-43- 44-45- 46-47-48- 49-50-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

51-52- 53-54-55- 56-57- 58-59- 60-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

61- 62-63-65-66- 67-68- 69-70-

Terzi-Baba-Mektuplar ve zuhuratlar serisi.

71-72-73-74-75-76-77-78-79-80

-------------------

Kitaplar devam ediyor şu an Yekün= (108/80=188)

NECDET ARDIÇ

Büro : Ertuğrul mah.

Hüseyin Pehlivan caddesi no. 29/5

Servet Apt.

59 100 Tekirdağ.

Ev : 100 yıl Mahallesi uğur Mumcu Cad.

Ata Kent sitesi A Blok kat 3 D. 13.

59 100 Tekirdağ

Tel (ev) : (0282) 261 43 18

Cep : (0533) 774 39 37

Veb sayfası: Amerika: <http:// necdetardic. org/

Veb sayfası: Amerika: <www.necdetardic.info>

Veb sayfası: Almanya:

Radyo adresi (form): <terzibaba13.com>

İnternet, MSN Adresi:

Necdet Ardıç terzibaba13@gmail.com+




Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə