Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı



Yüklə 1,65 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə17/37
tarix28.11.2023
ölçüsü1,65 Mb.
#134390
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37
Saf Aklın Eleştirisi
’nde, böylesi bir sınır 
çizme perspektifi içinde, öncelikli olarak sentetik yargıların, a priori nasıl mümkün 
olabileceğini araştırır. “Transsendental Estetik” bölümünde Kant, bu sorunun cevabını, 
“zaman” ve “uzam”ın görünün saf formları olmasında bulur. Kant’a göre, a priori bir 
yargı ortaya konduğunda, bu verili yargının ötesinde, bu kavrayışta keşfedilebilir 
olmayan, fakat kesinlikle bu kavrayışa karşılık gelen görüde mevcut olan, zaman ve uzam 
olarak adlandırılan a priori formlar bulunur (Kant, 2015, s. 43). Fakat unutulmaması 
gereken, görüleme yoluyla nesneye erişilenin, duyunun ya da mümkün deneyin ötesine 
geçmediğidir. Bu erişilen şey, nesnenin görünüşüne dairdir, “kendinde şey”e dair bir 
bilgiye ise ulaşılamaz. 
Kant’a göre bilgimiz, kaynağını zihnin iki yetisinde bulur. Birincisi, tasarımların 
(etkilenimlerin) algılanması yetisidir; ikincisiyse bu tasarımlar yoluyla kavrama/anlama 
yetisidir. Birincisi yoluyla bir nesne bize verilir, ikincisi yoluyla düşünülür (Kant, 2015, 
s. 44). Dolayısıyla bilgi, görüleme yetisi ve anlama yetisinin birlikteliğiyle edinilir. 
“Duyuların işi görmek, anlama yetisininki düşünmektir. Düşünmek ise, tasarımları bir 
bilinçte birleştirmektir” (Kant, 2002, s. 55). Kant’a göre düşünmek, yargıda bulunmaktan 
ya da tasarımları yargılarla ilgi içine sokmaktan başka bir şey değildir (Kant, 2002, s. 55-
56). Kant, anlama yetisinin saf kavramlarını belirler ve bu on iki kategoriyi bir çizelge 
şeklinde ortaya koyar. Böylece anlama yetisinin işlevinin, görü öğelerinin bu 
kategorilerin altına yerleştirilmesi ve böylece yargıların oluşturulması olduğu ortaya 
çıkar.
Kant’a göre deney, “duyusallığa ait olan görülerden ve yalnız anlama yetisinin işi olan 
yargılardan oluşur” (Kant, 2002, s. 55). Oysa metafizik,
“Hep deneyde uygulamalarını bulan doğa kavramlarından başka, olanaklı hiçbir 
deneyde verilemeyecek, dolayısıyla nesnel gerçekliklerini (sırf hayal ürünü 
olmadıklarını) hiçbir deneyin doğrulayamayacağı kavramlarla, doğrulukları-
yanlışlıklarını hiçbir deneyin doğrulayamayacağı savlarla ilgilidir. Metafiziğin bu 
bölümü, ayrıca, onun asıl amacını oluşturan bölümüdür; bunun için bu bilim böyle 
bir türetimi kendisi için gerektirir.” (Kant, 2002, s. 80) 
Metafiziğin gerektirdiği, olanaklı tüm deneyin ötesine yönelen, aşkın bu kavramlara Kant 
‘ide’ der. “İde, nesneleri hiçbir deneyde verilemeyecek olan zorunlu kavramlardır.” 
(Kant, 2002, s. 81) İdeler, aklın doğal yapısında bulunurlar ve öznel temellere sahiptirler. 


27 
Ancak akıl, bu öznel temelleri nesnel kabul ettiğinde yani “yalnızca kendi öznesiyle ve 
içkin kullanılışta bu özneye yol göstermekle ilgili olan şeyi aşkın bir şekilde kendi başına 
nesneye bağladığında” (Kant, 2002, s. 81), kaçınılmazcasına yanlış yollara saplanmış, 
“kuruntu”ya düşmüş olur.
Anlama yetisinin bütün saf bilgilerinin özelliği, kavramlarının deneyde verilmesidir. 
Fakat aklın aşkın bilgileri (ideler), deneyde verilmezler, ilkeleri de deneyle doğrulanabilir 
ya da yanlışlanabilir nitelikte değildir. Kant, kategorilerin kaynağını anlama yetisinin dört 
işlevinde bulduğu gibi, idelerin kaynağını da aklın çıkarımlarının üç işlevinde bulur: 
“Akıl kavramları ilkin tam özne idesini (tözsel olanı), ikinci olarak koşulların tam dizisi 
idesini, üçüncü olarak da bütün kavramların olanaklı olanın eksiksiz tümümün idesinde 
belirlenmesini içerir. İlk ide psikolojik, ikincisi kozmolojik, üçüncüsü teolojiktir” (Kant, 
2002, s. 83). Kant’a göre, saf aklın bütün ileri sürdükleri bu üç işlev içerisinde “eksiksiz” 
olarak serimlenmektedir. 
Anlama yetisinin sınırlarının aşılması, aklın kendi yapısından kaynaklanmaktadır, aklın 
doğal, kaçınılmaz diyalektiğidir. Kant, 
Saf Aklın Eleştirisi
’nde, aklın çıkarımlarının 
işlevleri içinde psikolojik, kozmolojik ve teolojik ideleri ayrıntılı olarak inceler, bu ideleri 
belirleyen önermeleri karşıtlıklarıyla birlikte ele alarak ortaya çıkan antinomileri serimler. 
Örneğin kozmolojik idelerin kaynağı olan dört önermeyi tez ve antitez olarak ayrı ayrı 
ele alarak onların temellendirilebilir olduklarını gösterir. Bu antinomilerden biri olarak 
ele alınan “özgürlük” ise, Kant’ın saf akıldan pratik akla geçişindeki temel kavramdır. 
Özgürlük antinomisinin tezine göre, “dünyada özgürlükten gelen nedenler vardır”, 
antitezine göre, “özgürlük yoktur, her şey doğadır” (Kant, 2002, s. 92) ve Kant’a göre 
bunların her ikisi de kanıtlanabilir.
Bu nedenle özgürlük kavramı, saf aklın eleştirisi çerçevesinde, sorunlu bir biçimde, teorik 
akılda düşünülmesi imkansız olmayan bir kavram olarak ortaya konulmuştur. Bu haliyle 
özgürlük, aklın, nedenselliği düşünürken içine düştüğü antinomiden kurtulmak için 
varolması gereken ama tam olarak temellendirilemeyen bir kavramdır. Aklın pratik 
kullanımı ise, hem özgürlük kavramını temellendirerek, onu, diğer antinomilerin de 
temellendirilmesi için başat öneme sahip bir konuma getirir, hem de bize ahlak yasasını 
verir. 


28 

Yüklə 1,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə