OSMANLI EĞİTİM SİSTEMİNİN
TÜRK-ERMENİ TOPLUMLARININ
BİRLİKTE YAŞAMALARINA KATKISI
Doç. Dr. Erdal AÇIKSES
Fırat Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
E-mail: eacikses@fi rat.edu.tr; Tel: 0 424 237 00 00-3628
Özet
Millet Sistemi içerisinde azınlık cemaatlerin kendi iç di-
namiklerini ayarlaması hususunda göze batan en önemli
konu şüphesiz din ve eğitim sisteminin çözülmesidir. Os-
manlı Devleti’nde her cemaat kendi din ve eğitim mües-
seselerini kendi imkânlarıyla ve değerleriyle düzenliyordu.
Bu alanlarda hiçbir ayırım söz konusu değildi. Maarif Vekâ-
leti kurulunca yönetmelikler de ona göre düzenlenmiş ve
gayrimüslim okullar için ayrı müfettişlikler kurulmuştur. Bu
uygulama bir ayırımcılık değil, sistemin bir gereği olduğu
içindir.
Devletin açtığı okullarda cemaatler için de kontenjanlar
ayrılmıştır. Açılan askerî okullarda birlikte eğitim verilmiş-
tir. Cemaatler özellikle misyoner okullarının zararlarından
kendi öğrencilerinin etkilenmemesi ve yabancı (ecnebi)
okulların tercih edilmemesi için Osmanlı merkezî hükü-
metine işbirliği teklifl eri yapmış ve bu anlamda bir ted-
bir olarak eğitimin geliştirilmesi düşünülmüştür. Eğitim
alanında uygulamaya konulan bütün tedbirler, Türk ve
Ermenilerin birlikte ve huzur içerisinde Osmanlı vatandaşı
olarak yaşamasının sağlanmasına yönelik olmuştur.
35
Doç. Dr. Erdal AÇIKSES
Giriş
Türkler, Orta Asya’dan itibaren beraber yaşadıkları toplumların eği-
tim, din ve kültürel hayatlarına dokunmadan onların bu ihtiyaçlarını kendi
seçtikleri yönetici ve liderleri vasıtasıyla idame ettirmelerine gayret etmiş-
lerdir. Bu anlayışın Türk tarihindeki örnekleri oldukça fazladır. Hatta bazı
durumlarda beraber yaşadıkları toplumların dinlerine gereğinden fazla ilgi
göstermişler ve daha da ileri giderek bu dinlerin adeta temsilcileri olmuş-
lardır. Uygurlar bunun bariz bir örneğidir. Selçukluların, Fars kültürünü
hâkim kültür kılması da bu uygulamaya örnek olarak verilebilir.
Selçuklu Devleti’nin bir uç beyliği olarak ortaya çıkan Osmanlı Dev-
leti, Selçukludan aldığı mirası daha geliştirerek gayrimüslim unsurları
kendi iç işlerinde adeta serbest bırakmıştır
1
. Osmanlılar ele geçirdiği her
bölgenin özelliklerini muhafaza ederek bölgenin özelliklerine uyan kanun-
lar düzenlemişlerdir
2
. Beylik olarak kendini kabul ettirdiği ilk andan itiba-
ren Anadolu’da yaşayan Ermeni toplumu ile iyi ilişkiler içerisine girmiş,
Bursa’da başlayan bu birliktelik sonucunda bir Patriklik (liderlik) ihdas
edilmiş, İstanbul’un fethinden sonra Galata’daki Latinlere verilen ilk ahit-
1 Mehmet Ersan, “Anadolu’nun Fethi ve Türkiye Selçuklu Devletinin Kuruluş Sürecinde
Ermenilerin Türklere Karşı Tutumu”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi, C. I, An-
kara 2003, s.329 vd.
2 Mim Kemal Öke, Ermeni Sorunu 1914-1923, Ankara 1991, s.44.
36
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
nameden
3
sonra Rum toplumu için de, başta dinî serbesti olmak üzere sos-
yal hayatlarını düzenleme ve bu alanda ihtiyaç duyulacak eğitimi verme ve
düzenleme işini cemaatlerin kendi teşkilâtlarına bırakmıştır
4
. Aynı haklar
Bursa’dan getirtilen Patrik’e de
verilmiş ve Ermeni cemaati de Millet Sis-
temi içerisinde yerini almıştır. Bu hareket adeta
devleti beraber yönetme
diyebileceğimiz bir sistemin ilk örneklerindendir
5
.
Osmanlı Devleti kurulduğu andan itibaren bölgedeki toplumların dil,
din ve kültürlerine saygı göstermiş ve onların bu özelliklerini koruması
için gayret göstermiştir. Devletin varlığını kabul etmeleri şartıyla, kendi
kültürel özelliklerini korumalarına saygı duyulmuş ve kendi sistemleri içe-
risinde dönemin özelliği gereği din ve eğitim konusunda hoşgörülü dav-
ranılmıştır. Türkleştirmeye çalışmak yerine, hakimiyeti altında yaşayan
toplumların sosyal hayatlarına müdahale etmeden sadece haricen idare
etmekle yetinmişlerdir
6
. Türkler bu konuda hiçbir baskı yapmamıştır. Hâl-
buki Anadolu’da Türklerden önce hakimiyet kuran başta Bizans ve Roma
olmak üzere, kiliselerinin otoritesini ve dinî akaidlerini benimsetmek için
şark kiliselerine zulüm yapılmış ve kendi mezheplerine geçmeleri için zor-
lanmışlardır
7
.
Ermeni yazar Papazian, Bizans döneminde Ekmek-Şarap Âyini’ni ve
ibadetlerini serbestçe icra edemediklerini ve bu sebeple İstanbul’un Türk-
ler tarafından alınmasının beklendiğini yazmıştır
8
.
Daha sonraki yıllarda da bu zorlamalar devam etmiş ve buna karşı
Türklerin gösterdiği müsamahayı örnek göstererek sitemler dahi etmişler-
dir. 1480’de Venedik dukasına mektup yazan Patrik Maxime; Büyük ve
3 Ahitname için bkz. Mahmut Şakiroğlu, “Fatih Sultan Mehmet’in Galatalılara Verdiği
Fermanın Türkçe Metinleri”, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt 14, Sayı 25, An-
kara 1982, s.211 vd.
4 Gül
Akyılmaz, “Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Hukukî Statüsü”, Ermeni Araştır-
maları I. Türkiye Kongresi, Cilt II, Ankara 2003, s.172 vd. Ayrıca bkz. Gülnihal Bozkurt,
Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukukî Durumu (1839-1914), Ankara 1989.
5 Yusuf
Halaçoğlu, Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Ankara 2001, s.3; Canan Seyfeli, “İstanbul
Ermeni Patrikliği’nin Kuruluşu”, Ermeni Araştırmaları I. Türkiye Kongresi, Cilt I, Ankara
2003, s.367 vd.; Abdurahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ankara 1997 s.87; Bur-
han Göksel, “Meşrutiyet Öncesi ve Sonrasına Ait Resmî Devlet Yayınlarına Göre Türklerin
Ermeni Toplumu ile İlişkileri”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri
Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984, Ankara 1985, s.167.
6 Öke, a.g.e., s.38 vd.
7 Bahaeddin
Yediyıldız, “ XVI. XIX. Yüzyıllarda Ermenilerin Türk Toplumu İçindeki Yeri”,
Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ile İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984, An-
kara 1985, s.141. Ayrıca bkz. Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1983, s.36 vd.
8 Küçük, a.g.e., s.87.