385
Doç. Dr. İsa YÜCEER
bir kavram olarak Ehl-i Kitap
1
ifadesi kullanılmıştır. Kitaplı dinler, ilâhî
bir kitaba mensup olanlar kategorisine girenlere belirli hükümler getiril-
miş, Müslümanların o dinin mensuplarının hukukuna riayet etmelerini is-
temiştir.
Geçmişte Ermeniler Roma İmparatorluğu’nun, Sasanilerin, sonra da
Bizansın yönetiminde kalmıştır. Buralar VII. yüzyıldan sonra da Müslü-
manların yönetimine geçmiştir. İslâm’ın gelişinden sonra erken dönem-
de bölge Müslümanlar tarafından fethedilmiştir
2
. Huzeyfe bin Yeman Er-
menistan ve Azerbeycan fethine Şamlılar ve Iraklılarla brlikte gitmiştir
3
.
Müslümanlar Azerbaycan ve çevresini Hz. Ömer (22/643) döneminde
fethetmişlerdir
4
. Tifl is’e kadar olan yerler Hz. Osman döneminde Suraka
bin Amr komutasında alınmış, Abdurrahman bin Rabia ve kardeşi Süley-
man bölgede hâkim olmuşlar, Habib bin Mesleme Tifl is’te Hz. Osman’ın
emriyle isyancı Ermenilere karşı mücadele vermiştir. Kapsamlı faaliyet-
ler Hz. Osman döneminde gerçekleşmiştir
5
. Emeviler döneminde Erme-
nistan ve Azerbaycan’da Müslümanların hâkimiyeti devam etmiştir
6
.
Bundan sonraki dönemde bir kesim Müslüman diğer kesim ise Hıristiyan
olarak varlığını sürdürmüştür
7
.
Abbasîlerin ilk döneminde Azerbaycan ve
Ermenistan’da hâkimiyet devam etmiştir
8
. Harun Reşit döneminde bölge-
de fi tnelerin çıktığı ve bastırıldığı nakledilir
9
. Mu’tasım döneminde çıkan
Babek el-Hürremi’nin kargaşa çıkardığı olaylarda Ermenilerden destek al-
mıştır
10
.
Raşit Halifeler, Emevi ve Abbasî dönemlerinde bölgenin hakimiye-
ti Müslümanların elindedir. X. yüzyılda Türklerin bölgeye gelmesiyle iki
1 Kur’an-ı Kerim, Bakara 2/105, 109; Al-i İmran 3/64-5, 69-70, 71-2, 75, 98-9, 110, 113,
199; Nisa 4/123, 153, 159, 171; Maide 5/15, 19, 47, 59, 65, 68, 77; Ankebut 29/46;
Ahzap 33/26; Hadid 57/29; Haşr 59/11; Beyyine 98/6. Bu ayetler Ehl-i Kitap kavramını
kullanarak Musevî ve Hıristiyanları kastetmiş ve onlarla ilgili kapsamlı bilgi vermiştir.
2 Muhammed Ferid Bey, Tarihu’d-Devleti’l-Aliyyeti’l-Osmaniye, Daru’n-Nefais, Tahkik İh-
san Hakkı, Beyrut, 1983/1403, s.191, 318.
3 Kasım bin Sellam, Kitabu Fedaili’l-Kur’an, Daru İbn-i Kesir, Beyrut 1999, s.282. Konunun
tafsilatı için bkz. İbn Hacer, Fethu’l-Barî, Daru’d-Deyyan, Kahire 1987, IX, s.17.
4 Hasan İbrahim Hasan, Tarihu’l-İslâm es-Siyasî, ve’d-Devlî ve’s-Sekafî ve’l-İctimaî,
Mektebetu’n-Nahdati’l-Mısrıyye I, Kahire 1985, s.237.
5 Hasan
İbrahim Hasan, a.g.e., I, s.258-259, 469.
6 Mahmud
Zakir,
et-Tarihu’l-İslâmî -8- el-Ahdu’l-Osmanî, el-Mektebetu’l-İslâmî, Beyrut
1986/1406, s.365.
7 Zakir, a.g.e., s.366.
8 Taberî, Tarih, IX, s.147; Hasan, a.g.e., II, s.28.
9 Hasan
İbrahim Hasan, a.g.e., II, s.51.
10 Hasan İbrahim Hasan, a.g.e., II, s.109.
386
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
kesimin ilişkisi başlamıştır. Böylece dil ve dinî farklı iki kesim bir ara-
da yaşamak durumunda kalmıştır. Geçmişle kıyaslandığında aynı dinin
mensubu olan Ermenilerin Bizanslılardan zarar gördükleri, şiddete maruz
kaldıkları tarih kaynaklarında tespit edilmiş bir husustur. Genel çerçevede
istikrarlı bir ortamın bulunmadığı belirlenmektedir.
Şu var ki; Türklerle birlikte olduklarında aynı ortamda farklılıklara
rağmen istikrar sağlanmış, Bizans dönemiyle kıyaslandığında hayal dahi
edilemeyen büyük farkın varlığı görülmüştür. 26 Ağustos 1071’de Malaz-
girt Savaşı sonrası Türk-Ermeni ilişkisinde Türklerin muhataplarına karşı
şefkatli davrandıkları, karşılıklı iyiliğin yaygın hale geldiği, halkın refah
ve mutluluğunun sağlandığı görülür. Ermeniler dinlerinin gereğini engel-
siz olarak yapmış, törelerine bağlı kalmış ve sosyal yaşantılarını istedikleri
şekilde sürdürmüşlerdir. Bizansla Ermeni toplumu arasında düşmanlık hâ-
kimken, Türklerle Ermeniler iyi ilişkiler kurmuşlar, aralarında yardımlaş-
malar sağlanmıştır. Türklerin hasmı Ermeniler değil Bizanslılardı. Savaş-
lar Bizansa karşı verilmiş, Ermeniler Bizansa değil Selçuklu ve Osmanlıya
bağlı kalmayı tercih etmişlerdir. Bunu kardeşlik ve dostluk ilişkisi olarak
tanımlamak mümkündür.
Osmanlıyla ilişkide Osman Gazi (1324) de Bursa’yı merkez edinme-
sinden itibaren Ermeni ruhanî reislerle yakından ilgilenmiş, Fatih Sultan
Mehmet (1453) onlara ileri düzeyde değer vermiş, Rum Patrikliğini koru-
duğu gibi Ermeni Patrikliği’ni (1461) de kurmuş, Patrik eliyle Ermeni ce-
maatin dinî işlerinin düzenli yürümesini sağlamıştır. Fethedilen yerlerdeki
Ermeniler İstanbul’daki Patriğe bağlanmış, böylece ekonomik ve kültürel
özgürlük yanında dinsel özgürlük kazanmıştır.
Kötü niyetlilerin hazırladığı tuzaklar uygulamaya konup, tezgâhlar
ortaya çıkınca, iyi ile kötüyü, samimi ile art niyetliyi ayırmak kolay olma-
mıştır. Fitne ortamında şaşkın halde kalan insanlar, hiç beklenmedik olum-
suz hareketleri yapmışlardır
11
. O ortamda insanlar kendilerini hazırlanmış
bir planın içinde bulmuşlar, bir şekilde tercih yapmak durumunda kalmış-
lardır. Organizeli faaliyetlerde planlı olarak yetiştirilmiş olan militanlar çe-
şitli ikna yöntemlerini kullanarak halkı ikna etmiş, vaatlerde bulunmuş ve
insanların ileriyi göremeyişinden yararlanmışlardır
12
.
11 Mehmet Ethemoğlu, Ermeni Terörünün Kısa Tarihi, Dicle Üniversitesi Yayını, Diyarbakır
1987, s.57.
12 Ethemoğlu, a.g.e., s.59.