286
HOŞGÖRÜ TOPLUMUNDA ERMENİLER
ve kasabâta müteferrikan tevzî’ ve muhâcirîn tahsîsâtından iâşeleri te’mîn
edilerek âdât-ı mahalliyye ile istînaslarına, Genç ve dul kadınların tezvîc-
lerine, Oniki yaşına kadar olan çocukların mahallî darü’l-eytâm ve öksüz
yurdlarına tevzî’ine, Dârü’l-eytâmların mevcûdu kifâyet etmediği taktîrde
sâhib-i hal Müslümanlar nezdine verilerek âdâb-ı mahallîyye ile terbiye
ve temsîllerine, Bunları kabûl ve terbiye edecek sâhib-i hal Müslümanlar
bulunmadığı taktîrde muhâcirîn tahsîsâtından otuz kuruş i’âşe masrafı ve-
rilmek şartıyla köylülere tevzî’ine gayret edilmesi ve suver-i sâlife dahilin-
de vâki’ olacak icrâ’ât ve teşebbüsâttan aded ve erkâma müstenid olarak
peyderpey ma’lûmat i’tâsı
38
.
Buradan da anlaşılıyordu ki, Ermeni yetimlerine yardım edecek eko-
nomik durumu müsait olmayan Müslüman ailelere de kişi başı otuz kuruş
iaşe bedeli ödenerek bu çocukların ortada kalmamaları, bakımlarının temin
edilmesi sağlanıyordu. Bu tür uygulamalar Osmanlı Devleti’nin yetimler
konusunda ne kadar hassas davrandığını bir kez daha ortaya koymaktaydı.
Aynı şekilde, yetimhanelerde kalan çocuklar için de devlet tarafından kişi
başına altışar kuruş yevmiye aktarıldığı, bu paraların harbiye tahsisatından
derhal aktarıldığı Kastamonu vilâyetine gönderilen bir şifreli telgraftan an-
laşılmaktaydı
39
.
Dâhiliye Nezareti’nin Adana vilâyetine çektiği 7 Ocak 1916 tarih-
li telgraf, Ermeni dul ve yetimlerine sahip çıkılması yönünde izlenen ve
izlenecek yolu göstermesi bakımından dikkat çekiciydi. Telgrafta; Müs-
lümanlar nezdinde bulunan Ermeni kız ve çocuklardan bîkes olan ve ebe-
veyn ve akrabâları ta’ayyün etmeyenlerin rü’esâ-yı rûhâniyyeye teslîmleri
ve rü’esâ-yı rûhâniyye bulunmadığı ve milletdaşları tarafından da kabûl
edilmedikleri taktîrde hükûmetce i’âşe ve hüsn-i muhâfaza edilmeleri îcab
eder. deniliyor, böylece Ermeni yetimlerinin öncelikli olarak kendi ruhanî
liderleri, cemaati ve onlar da sahip çıkmazlarsa devlet eliyle koruma altına
alınmaları gerektiği vurgulanıyordu
40
.
Aşiret ve Göçmenleri Yerleştirme müdürlüğünün, sevk döneminde Er-
meni yetimleriyle ilgili yapılan uygulamalar hakkında verdiği bilgiler şu
yönde idi: Hükümet dağ başlarında, köy harabelerinde, yollarda ve çar-
pışmalara sahne olan şehirlerde anasız, babasız, sefi l ve ölümle pençele-
şen çocuklara tesadüf etmiş ve bunların hayatlarını korumak için birçok
yerlerde alelacele darüleytamlar tesis ederek cins ve mezhep ayrımı yap-
38 BOA, DH.ŞFR., Belge No: 64/162.
39 BOA, DH.ŞFR., Belge No: 76/206.
40 BOA, DH.ŞFR., Belge No: 94/56.
287
Yrd. Doç. Dr. Hasan BABACAN
maksızın hepsine şefkat ve himaye elini uzatmıştı. Bir iki yaşından, sekiz
on ve hatta daha büyük yaşlarda bulunan bu yetimlerin, ilk toplandıkla-
rı zaman evvelemirde hayatlarını koruma çaresini düşünerek, mezhep ve
milliyetlerini tayine vakit kalmamışken, bilâhare lâzım gelen tahkikat icra
edilmiş ve bunlar arasındaki İslâm ve Ermeni çocuklar ayrılmıştır. Döne-
min şartları göz önüne alındığında çocuklarla ilgili bir kurumun çalışmala-
rı hakkında verdiği bu bilgiler önem arz ediyordu.
Urfa ve çevresindeki Ermeni muhacirleriyle ilgilenen Muhacirîn mü-
dürü Şükrü Bey’in faaliyetleri sonucunda Urfa’da Ermeni yetimleri için
bir yetimhane açıldı. Bakıcı ve mürebbiye olarak bazı Ermeni kadınları
görevlendirildi. Aynı dönemde komşu illerde de benzer faaliyetler yürütül-
dü. Elazığ’da valinin gayretleri sonucu 700 Ermeni çocuk için bir yetim-
hane açılmıştı. Her on veya on beş çocuk için bir Ermeni hemşire tahsis
edilmişti. Çocukların giyimleri ve yiyecekleri iyiydi ve vali bu durumla
övünüyordu
41
.
Ermenilerin göç ettirildiği güney vilâyetlerinde muhacirlerin sayısı ar-
tınca, bölgedeki idareciler, sorumluluk alanlarındaki asker ve ahalinin iaşe
ve barınmaları, yerleştirilmeleri konularında güçlükler çekmeye başladı-
lar. Tabii ki bu arada bakıma ve yardıma en çok ihtiyacı olan Ermeni ye-
tim ve kimsesiz kadınların buralarda muhafazası güçleşmişti. Bu nedenle
kimsesiz çocukların mümkünse artık buralara gönderilmemesi, gelenlerin
de memleketin iç bölgelerine döndürülmesi ihtiyacı hâsıl olmuştu. Hatta
İstanbul’a kadar gönderilmeleri gündeme gelince Muhacirîn müdürlüğü,
bunun şartlar gereği mümkün olamadığı, mümkün mertebe Anadolu iç-
lerinde, Sivas gibi güvenli olabilecek şehirlerde kalmaları yönünde görüş
beyan ediyordu
42
.
Güneydeki, özellikle de Halep bölgesindeki yetimlerin oralarda kal-
ması mümkün olmadığı gibi, İstanbul’a da gönderilmeleri Osmanlı yöne-
timi tarafından uygun görülmüyordu. Bunların bakım ve tahsilleri için en
uygun yer Anadolu’da daha güvenli görülen yerlerdi. Elde edilen bilgilere
göre sadece Sivas’a değil İzmit, Konya, Balıkesir ve Adapazarı gibi vilâ-
yetlerde bulunan yetimhanelere de Ermeni yetimlerinin gönderildiği anla-
şılıyordu. Bu durumun savaşın sonlarına kadar devam ettiği görülmüştür.
41 Atnur, a.g.e., s.54.
42 “Sivas vilâyetine; Halep’te mevcûd Ermeni eytâmının orada ibkâsı ve buraya celbi muvâfık
değildir. Bunların terbiye ve temsîllerine en müsâ‘id zemin Sivas’tır. Halep’le bi’l-muhâbe-
re bunların oraya celbiyle darü’l-eytâmlara tevzî‘ine himmet buyurulması Fî 2 Şubat, sene
(1)33(1) (15 Şubat 1916)” Dâhiliye Nazırı, BOA, DH.ŞFR., Belge No: 61/20.