I. BÖLÜM : ekolojiye giRİŞ



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə5/11
tarix17.01.2018
ölçüsü0,78 Mb.
#21317
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11

c) Bağıl nem (nispi nem): Belirli bir sıcaklık derecesinde birim havanın sahip olduğu mutlak nem ile doygunluk nemi arasındaki oranın % cinsinden değerine denir.

Mutlak nem = m, doygunluk nemi = D, bağıl nem = n ile gösterilirse;

n = ( m / D ) .100 olur.

Diğer bir anlatımla bağıl nem, havada bulunan su buharı miktarının, o andaki hava sıcaklığında bu havanın taşıyabileceği en yüksek su buharı miktarına oranı olup % olarak ifade edilir. Bir taraftan havada bulunan nemi, diğer taraftan da doygunluk nemi açığını ifade etmesi bakımından pratik değeri olan bir ölçüdür. Higrometre denen aletlerle ölçülür.

Havanın su tutma kapasitesi her 11°C sıcaklık için iki katına çıkar. Hava soğumaya başlayınca da bağıl nem % 100' e yakın seyretmesine rağmen, mutlak nem miktarı azalır. Her 11°C azalışta da mutlak nem miktarı yarı yarıya iner. Bağıl nem sıcaklığa bağlı olarak yaz-kış, gece-gündüz arasında önemli değişimler gösterir. Çöl koşullarında % 10'un altına düşebilir.

Hareket etmekte olan hava kitlelerinin soğuması sonucu içerisindeki su buharının yoğuşması ile yağışlar oluşur. Yoğuşma donma derecesi üstünde olursa yağmur, altında ise kar şeklinde olur. Yağmurlar yarı donmuş hava tabakalarının içinden geçerse dolu oluşur. Nem ile doymuş hava kitleleri soğuk yüzeylere temas ettiğinde, yüzeyin sıcaklığı 0°C'ın üzerinde ise çiğ, altında ise kırağı oluşur.

İçerisinde asılı olarak su buharı,su ve buz parçacıkları bulunan hava kitleleri bulut veya sis olarak adlandırılır. Bulut ve sis aynı özelliğe sahip olmasına rağmen bulutlar karasal objelerden kopuk, sis ise karasal objelerin yüzeyine yakın yerlerde oluşur.

Yağışı oluşturan soğuma olayı; hava kitlelerinin alçak basınç merkezinden yukarıya yükselmesi sonucu meydana gelirse bu yağışlara "cephe veya siklonik yağışlar" denir. Hava kitlelerinin bir dağ yamacından itibaren yukarıya doğru çıkarak soğuması suretiyle oluşan yağışlara "orografik yağışlar" denir. Bazen da hava kitleleri çok ısınarak hızla yükselir ve burada bir hava boşluğu oluşur. Bu yükseliş çok hızlı olursa atmosferin üst ve diğer kısımlarındaki soğuk hava kitleleri bu boşluğu aniden doldurarak bir yağış oluştururlar ki buna da "konvektif yağışlar" denir.

Yağışlar meteoroloji istasyonlarında yağış ölçerlerle ölçülür. Yağış ölçerler 1 metrekare iç alana sahiptirler. 1 metrekare alanda yapılan 1 mm’lik yağış ölçümü aynı zamanda 1 kg. yağış eder. Bu nedenle yağış ölçümleri mm. veya kg. birimleriyle ifade edilebilir. Bu ölçümler açık alanda yapılır. Zira bitki ile örtülü alanlarda yağışın hepsi toprağa ulaşamaz. Yağış miktarı çeşitli etkenlere göre değişir. Ölçülen en düşük yağış miktarı Şili'deki bir çölde yıllık 1,3 mm. ve en yüksek miktar ise Hindistan'da 26440 mm olarak tespit edilmiştir.


3.2.4. HAVA HAREKETLERİ VE RÜZGARLAR
Hava hareketleri genellikle sıcak ve soğuk havanın birbirine karşı ilgisiyle oluşur. Yer seviyesinde deniz ve okyanus üzerlerinde bulunan soğuk ve yoğun hava, karalar üzerinde bulunan sıcak ve hafif havaya doğru hareket eder ve yeryüzündeki büyük rüzgar kuşaklarını oluşturur. Büyük rüzgar kuşakları içerisinde de ekolojik faktörlerin değişimi ile alt rüzgar kuşakları oluşur. Rüzgarlar buharlaşmayı ayarlayıp canlıların su rejimini etkilerler. Fotosentez için gerekli karbondioksit dolaşımını, canlılar için oksijen dolaşımını ve bitkilerin (pasif hareket ederek) alt dallarının ışık alımını sağlarlar.

Rüzgar ile karbondioksit ve oksijen taşınımı sağlanır ve rüzgarlar ile bitkilerin asimilasyonu arasında sıkı ilişkiler vardır. Bitkiler için karbondioksit kaynağı toprak solunumu yani mikrobiyal solunum ve hayvansal solunumdur. Karbondioksit açısından optimumdaki ekosistemler mikroorganizma faaliyetlerine elverişli ortamlardır.

Endüstriyel kirleticiler ve özellikle baca dumanlarının hareketi ve yayılması hava sirkülasyonları ile olur. Evsel ve endüstriyel yanmadan kaynaklanan hava kirleticilerinin çevreye etkisi hava hareketleri ile çok yakın ilişkilidir. Rüzgarsız havalarda oluşan baca dumanları yakın çevreye çökeceği için Ankara ve Erzurum gibi dağlar arasında kalan yerleşim alanlarında kışın hava kirliliği hat safhalara ulaşmaktadır. Sanayide baca dumanlarını yakın çevrenin dışına veya atmosfere vererek konsantrasyonunu düşürmek için yapılan 300 metrenin üstündeki bacalar sayesinde hava kirleticiler atmosfere karışarak uzak mesafelere taşınmak suretiyle bölgesel (ve/veya uluslararası) hava kirliliği oluşmaktadır. Bunun yanında kirleticiler hava nemi ile reaksiyona girerek ikincil kirleticiler dediğimiz kirleticileri oluştururlar. Özellikle kükürt dioksit ve azot oksitlerle reaksiyona girerek asit yağmurları oluşur. Kısaca havada bulunan tüm partikül ve gazların konsantrasyonu hava hareketleriyle sağlanır. Bu nedenle hava hareketleri çeşitli yönleriyle dikkatle incelenmelidir.
3.2.5. İKLİM FAKTÖRLERİNE GÖRE BİR YERİN İKLİMİNİN KARAKTERİZE EDİLMESİ VE İKLİM TİPİNİN BELİRLENMESİ
Isık, sıcaklık, hava nemi, yağış ve rüzgarlar gibi önemli iklim faktörlerine ait toplu değerler bir yerin veya ekosistemin iklimini karakterize eder. Bu değerler meteoroloji istasyonları tarafından ölçülerek standart formlara işlenir. Meteoroloji istasyonları tarafından bir yerin iklimi hakkında yapılan ölçmelerin aylık ve yıllık dökümanları yapılır. Türkiye'de küçük ve büyük meteoroloji istasyonu diye adlandırılan iki tip meteoroloji istasyonu vardır. Küçük meteoroloji istasyonlarında günlük değerler olarak yağış, sıcaklık, rüzgar hızı ve yönü 7, 14 ve 21 saatlerinde yapılan üç ölçümün ortalaması olarak alınır. Bu meteoroloji istasyonları genelde önemli gelişme gösteren ilçelerde vardır. Büyük meteoroloji istasyonları ise tüm illerde bulunup günlük olarak aşağıda verilen tüm ölçümleri yaparak deftere işler ve bunlara dayalı olarak aylık ve yıllık ortalamaları hesaplarlar. Günümüzde bu ölçümlerin birçoğu elektronik-digital cihazlarla otomatik olarak ölçülerek uluslararası meteoroloji ağına aktarılır. Böylece ülkemiz ve anlaşmalı tüm dünya ülkeleri istedikleri meteorolojik verilere anında ulaşabilirler. Bu veriler uydu fotoğrafları ile birleştirilerek meteorolojik (hava) tahminler büyük bir güvenle yapılır. Meteorolojik tahminler konusunda ülkemiz dünya standartlarına ulaşmış ve en doğru tahminleri yapan dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmiştir.

SICAKLIK : °C

Ortalama sıcaklık

Ortalama en yüksek sıcaklık

Ortalama düşük sıcaklık

En yüksek sıcaklık derecesi ve tarihi

En düşük sıcaklık derecesi ve tarihi

YAĞIŞ: mm.

Ortalama yağış miktarı

Günlük en yüksek yağış miktarı

Karla örtülü gün sayısı

BAĞIL NEM: %

Ortalama nem

En düşük nem

RÜZGAR : m / sn.

Ortalama rüzgar hızı

En hızlı rüzgarın yönü ve hızı

Hakim rüzgar yönü, ortalama hızı ve esme sayısı

SAYILI GÜNLER

Sisli günler sayısı (görüşün 1 km. altına düştüğü )

Tropik gün sayısı (yüksek sıcaklığın 30ºC'nin üstüne çıktığı)

Yaz günleri sayısı ( yüksek sıcaklığın 25ºC'in üstüne çıktığı)

Kış günleri sayısı ( yüksek sıcaklığın - 0,1ºC ve daha aşağı )

Donlu günler sayısı (düşük sıcaklığın - 0,1ºC ve daha aşağı)

Şiddetli donlu günler (düşük sıcaklığın - 10ºC 'nin altına düştüğü )
Meteoroloji istasyonu olan yerlerde (ki meteoroloji istasyonlarımız hep kent merkezlerinde kurulmuştur) atmosferik parametreleri ölçmekteyiz. Fakat bu değerler meteoroloji istasyonu ile çok benzer ekolojik koşullara sahip alanlar için kullanılabilir. Kent merkezleri dışında kalan ve çok önemli yer kaplayan diğer tarım alanları ve ekosistemler için ne yapabiliriz. Bu değerleri nasıl kullanabiliriz ? Bunun için birçok bilim adamı çalışmalar yapmış ve çeşitli formüller geliştirilmiştir. Geliştirilen bu formüller en önemli iki iklim parametresi olarak kabul edilen yağış ve sıcaklığın hesaplanması esası üzerine kurulmuştur.

3.2.5.1. METEOROLOJİ İSTASYONU OLMAYAN BİR YERİN YAĞIŞ MİKTARININ HESAPLANMASI


Yapılan araştırmalar, denizden yükseldikçe yağış miktarının arttığını göstermiştir. Bu artış denizden her 100 m. yükseliş için yılda 45 - 55 mm. kadardır. Ekolojik faktörlere ve yöreye bağlı olarak değişmekle birlikte ülkemiz için 54 mm olarak alınır. O halde denizden ortalama yüksekliği 2000 m olan Erzurum meteoroloji istasyonunda yıllık yağış ortalaması 1200 mm olarak ölçülmüşse, buradan 500 m aşağıda olan bir yerin yıllık yağış ortalaması 925-975 mm arasında olacaktır. Bu özellikten yararlanarak Schreiber (1965) tarafından şu formül geliştirilmiştir.

Meteoroloji istasyonu bulunmayan çeşitli yükseltiler için yağış değerlerinin bulunmasında Erinç (82) tarafından verilen ve Schreiber'e atfedilen formül kullanılmıştır.



Ph = Yo + 54 x h (yıllık yağış formülü)


(1)


Ph = Yo + 4.5 x h (aylık yağış formülü)



(2)

Ph = Bulunmak istenilen yükseltideki yıllık (1) ve aylık (2) yağış miktarı (mm.)

Yo = Bulunmak istenilen yükseltiye en yakın meteoroloji istasyonunun yıllık (1) ve aylık (2) yağış miktarı (mm.)

h = Bulunmak istenilen yükselti ile en yakın meteoroloji istasyonu arasındaki yükseklik farkının hektometre cinsinden değeri. 54 =Yağışın her 100 m yükseldikçe 54 mm arttığını gösterir. Bu artış 45-55 mm arasında olabilir.

Bu formülle yıllık yağış miktarının sıhhatli olarak hesaplanabilmesi bazı koşullarda mümkündür. Genel olarak hem ölçme yapan istasyon ve hem de yağış miktarı hesaplanacak yörenin aynı yamaç veya aynı bakıya sahip olması, yağış getiren rüzgarların yönünde bulunması gerekir. Kapalı havzalar, derin vadiler, yağış gölgesinde kalan yamaçlarda yanlış sonuçlar alınabilir. Bunun yanında yükseklikle yağışların artışı sınırlıdır. Himalaya dağlarında 2000 metreye kadar, Kafkaslar ve Karadeniz'de 3000 m.ye kadar, Akdeniz sahillerimizde 2000 m'ye kadar yağışın yükseklikle arttığı belirlenmiştir. Bu nedenlerle formülün kullanılmasında dikkatli olunmalıdır. Örnek olarak; Erzurum için Po = 1500 mm, araştırma alanı 1620 m.'de olsun, h= 2000-1620 = 380 m = 3,8 hm olur.

Ph = 1500 - 54 (3,8) = 1294,8 mm olarak bulunur.
3.2.5.2. METEOROLOJİ İSTASYONU OLMAYAN BİR YERİN SICAKLIK MİKTARININ BELİRLENMESİ
Yağışların eksine olarak denizden yükseldikçe sıcaklık düşer. Bu düşüş miktarının kaba hesaplamalarda her 100 metrede yaklaşık olarak 0,5°C olduğu kabul edilir. Fakat bu da yükseklik basamakları, iklim bölgeleri, denizden uzaklık, aylar ve mevsimlere göre değişir. Bu nedenle meteoroloji genel müdürlüğü ülkemizde 7 iklim bölgesinde ve bunların alt bölgelerinde yüksekliğe göre sıcaklık değişimi için katsayılar belirlemiştir. Bu katsayılara dayanarak yapılan hesaplamalar ile Türkiye'nin sıcaklık haritaları düzenlenmiştir.

Bu katsayılar ve

y = a + b.x formülü kullanılarak istenilen yerin sıcaklığı hesaplanır. Bu formülde, a ve b her bölge için aylara göre hesaplanmış katsayılardır.

y = Aylık ortalama sıcaklığı bulunmak istenen yörenin denizden yüksekliği,

x = Hesaplanmak istenen aya ait aylık ortalama sıcaklıktır.

Örnek olarak ortalama yüksekliği 1900 m olan Erzurum ilinin ocak ayına ait ortalama sıcaklığı hesaplanmak istenirse, tablolardan; a = 980, b = - 85 değerleri alınarak,

y = a + b x formülünden x = - 10,7ºC bulunur.
3.2.5.2.YAĞIŞLARIN ETKİNLİĞİ VE YAĞIŞ ETKİNLİĞİNE GÖRE İKLİM TİPLERİNİN BELİRLENMESİ

3.2.5.2.1. YAĞIŞLARIN ETKİNLİĞİ


İklim, bir yerde uzun süre devam eden atmosferik olayların bir bütün olarak gösterdiği karakteristikler olduğuna göre; iklim faktörlerinin bireysel karakteristiklerinden çok topluca etkileri önemlidir. Gerçekten aynı miktarda yağış alan birçok yer vardır ki buraların nem iklimi veya yağışların bitki örtüsü üzerindeki etkisi (yağışların etkinliği) aynı değildir. Bunun nedeni bir yerin nem iklimi üzerinde sadece yağış miktarı değil, yağış şekli ve süresi, sıcaklık, rüzgar, arazi şekli, toprak özellikleri gibi diğer faktörlerin de çok önemli etkiye sahip olmasıdır.

Bir yerde yağış miktarı, yağış şekli ve süresi, sıcaklık, rüzgar, arazi şekli, toprak özellikleri gibi faktörlere bağlı olarak yağmur sularının bitki gelişimi bakımından topraktaki kullanım durumunu gösteren yağışların topraktaki bulunuş şekli ve miktarına "yağışların etkinliği" denir. Yağışların etkinliği bitki gelişimi yanında özellikle yaz aylarında yeraltı suyu kapasitesi ile nehir, göl gibi su kaynaklarının beslenmesinin sağlaması açısından çok önemlidir. Zira birçok ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de kent ve yerleşim alanlarının içme ve kullanma suları yeraltı suyundan (akifer) yaralanan su kuyuları ile nehir, göl ve göletlerden temin edilmektedir. Yeraltı ve yüzeysel sular akiferler tarafından beslendiği için, suyun akifer katmanlarındaki miktarı (akifer kalınlığı, akiferin mevsimlere göre değişimi) su kaynaklarının rejimi açısından çok önemlidir.


3.2.5.2.1. YAĞIŞ ETKİNLİĞİNE GÖRE İKLİM TİPLERİNİN BELİRLENMESİ
Biyoiklimciler iklimleri karakterize etmek için birçok formül geliştirmiştir. Bu formüllerin amacı bir yerdeki iklimin en önemli iki kriteri olan kuraklık veya nemlilik derecesini tespit etmektir. Bitkilerin dağılışı üzerinde etki yapan yağış şartları kuraklık kelimesi ile ifade edilmektedir. Kuraklık aynı zamanda sıcaklık ve buharlaşma ile de yakından ilgilidir. Sıcaklık ve yağış şartları birlikte dikkate alındığında kuraklık kavramı daha da açık olarak belirginleşmektedir.

Genel olarak denilebilir ki; bir bölgeye düşen yağış miktarı buharlaşan miktardan fazla ise o bölgenin iklimi nemli, buharlaşma yağış miktarından fazla ise kuraktır. Yağış miktarı belirli süre için birim alana düşen yağmur, dolu, kar gibi su miktarıdır. Buharlaşma ise genelde iki şekilde olur. Bunlar;

Evoporasyon: Toprak, bitki,hayvan, durgun ve akarsu gibi tüm yeryüzeyini oluşturan cisimlerin yüzeyinden sıcaklık etkisi ile suyun buharlaşmasıdır. Ancak evaporasyonun bir kısmı bitkilerin yüzeyine düşen nemin, bitki yüzeylerinden buharlaşması ile olur ki buna da intersepsiyon denir.

Transpirasyon: Evaporasyonun dışında bitkiler topraktan kökleri ile büyük oranda su alarak bunun az bir kısmını ( ort. %1) fotosentezde kullandıktan sonra büyük bir kısmını da yaprak gözeneklerinden terleme vbg. metabolik olaylarla buhar halinde atmosfere verirler.Bu olaya da transpirasyon denir.

O halde yer yüzeyinden oluşan toplam buharlaşma evaporasyon ve transpirasyon ile buharlaşan su miktarının toplamıdır ve bu iki buharlaşmayı birlikte ifade eden terim evapotranspirasyondur ( E. T. ).

Bir yerdeki toplam buharlaşmayı bulabilmek için evapotranspirasyon miktarının deneysel olarak bulunması gerekir. Evapotranspirasyonun deneysel olarak bulunması oldukça güç ve disiplinler arası çalışmayı gerektiren bir araştırmalar zinciridir. Bu amaçla E.T. hesaplanacak alanın yağış miktarı, bitki örtüsü tipi, tüm toprak özellikleri ve eğim derecesi gibi birçok faktör ilişkilendirilerek uzun araştırmalar yapılması gerekir. Bu nedenle çoğu kez E.T deneysel olarak bulunması yerine daha az meteorolojik faktörü dikkate alan hesaplamalarla bulunarak, buradan kuraklık indis hesaplarına geçilir. Daha pratik olduğu için de çoğu zaman da E.T. sıcaklık ve yağış miktarından yararlanarak kestirme yollardan bulunur ve buna dayalı olarak kuraklık indis hesapları yapılarak bir yerin iklim tipi veya yağış etkenliği belirlenir.

Kuraklık indis formülleri çok olmakla birlikte burada pratikte önemli olan bazıları üzerinde durulmuş ve özellikle ülkemizde pratik kullanımı olanlar açıklanmıştır. ( Daha fazla bilgi için Çepel,1983, Orman Ekolojisi kitabına bakınız).

Evapotranspirasyonun belirlenmesi için Crave (1957) şu formülü ileri sürmüştür.

Etr = 7,3 ( T - 6 ) , burada Etr = aylık E.T. miktarı (mm), T = aylık ortalama sıcaklıktır. Bu formülle bulunan Etr değerleri aylık yağışla karşılaştırılarak kurak aylar bulunur.

Lauer (1968) yaptığı araştırmalara dayanarak açık su yüzeyinden olan buharlaşma miktarının 0,3 - 0,5 arasında bir değerle çarpılması ile o yöredeki E.T. 'nun bulunacağını belirtmiştir.

Thornthwaite, iklim özelliklerini çok yönlü belirlemek için şu formülü önermiştir.

m = ( 100 s - 60 d ) / n, burada m = nemlilik göstergesi, s = yıllık su fazlası (cm.) , d = yıllık su noksanı ( cm.) , n = yıllık potansiyel E.T. miktarı (cm.) Bu formülle hesaplanan nemlilik göstergesine göre o yerin iklim, yağış etkenliği sınıflandırılır. Sıhhatli sonuçlar vermesine rağmen buradaki s, d, n, değerlerinin hesaplanması oldukça uzun ve karmaşık araştırma ve hesaplamalar gerektirir. Sonuçta o yörenin iklim özellikleri hem grafik hem de indis karşılaştırılması ile bulunur.

Pratikte rahat bir kullanım alanı olduğu ve ülkemiz koşullarına uygunluğu nedeniyle aşağıdaki iki yöntem oldukça tercih edilir.

Walter yöntemi:

Walter (1970) yukarıdaki karmaşıklığı ortadan kaldırmak için yağış ile sıcaklık ilişkilerini yağış etkenliği olarak grafik yolla çıkarmayı önermiştir. Bu basit ve pratikte çok kullanım alanı bulan yöntemin temelinde, kuraklık sınırı y = 2 s kriteri vardır. Yani yağış miktarı (mm.) = 2 sıcaklık miktarı ( °C ) alınarak grafik üzerinde işaretlenir. Böylece sıcaklık ekseninde bir birim 10°C'ı gösterirse, yağış ekseninde bir birim 20 mm. yağışı gösterecektir.

Bu yönteme göre yatay eksende (apsis) bir yıla ait 12 ay ve yatay eksenin her iki tarafında oluşturulan birisi aylık sıcaklık ortalamalarını (°C) gösteren, diğeri de aylık yağış miktarını (mm.) gösteren iki düşey (oordinat) eksene de aylık sıcaklık ve yağış miktarları işaretlenerek grafikleri çizilir. Grafiğin yatay eksenlerinin birinde 10°C'a karşılık gelen öbür eksendeki aynı skala 20 mm yağış miktarını göstermelidir. Yani eksenlerde aynı skaladaki yağış sıcaklığın iki katı olarak alınmalıdır. Burada sıcaklık ve yağış grafiklerinin birbirini keserek oluşturdukları alanın karşılığı gelen aylarda toprakta su noksanı vardır ve bu su noksanı sınırlayıcı faktör olarak etki eder. Örnek olarak Trabzon iline ait bir yıllık veriler dikkate alınarak grafik çizilirse topraktaki su noksanı grafiği aşağıdaki gibi olur (şekil 3 ).

Aylar :1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Aylık yağ.mik.(mm.) : 85 65 58 55 51 50 35 38 73 110 99 80

Aylık ort. sıc. ( C ) : 6 5 9 12 15 22 24 25 23 18 14 8

Bu grafikte eğer sıcaklık miktarı sıfır derecenin altına düşerse, bunlar aynı ölçekle yatay eksenin altına işaretlenirler.


Şekil. Walter yöntemine göre Trabzon'un su bilançosu grafiği (Çepel, 1983).


Ülkemiz koşullarında uygun olarak kullanılan Prof. Dr. Sırrı Erinç tarafından geliştirilen aşağıdaki formül yağış etkinlik indisi ve bitki örtüsü hakkında önemli bilgiler verir.

m = P / Tom , burada m = yağış etkenliği indisi , P = yıllık ortalama yağış ( mm.) , Tom = yıllık ortalama sıcaklık (C ) 'dır.

Bu değerler meteoroloji istasyonlarından alınan değerlerdir. Bu formülle yapılan hesaplamalarda aylık ortalama sıcaklığı sıfır derecenin altına düşen aylar, yıllık ortalama sıcaklık hesabına katılmazlar ve aylık ortalama sıcaklığın sıfır derecenin üstünde olduğu aylara ait ortalama değerler alınarak, bu ayların sayısına bölünmek suretiyle Tom değeri bulunur. Buna karşılık 12 aya ait yağış miktarları hesaba katılır.

Her yöre için Erinç formülüyle yapılan hesaplamalara göre ülkemizde yağış etkenlik sınıfları ve bu sınıflara karşılık gelen bitki örtüsü tipleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:


Yağış etkenlik sınıfı m (yağış etkenlik indisi) Bitki örtüsü

Kurak Im < 8 Çöl

Yarı kurak 8 - 23 Step

Yarı nemli 23 - 40 Kurak orman

Nemli 40 - 55 Nemli orman

Çok nemli Im > 55 Çok nemli orman

Bu formüle dayalı araştırmalarda ülkemizde yağış etkenlik indisinin 8' in altında olan yer olmadığı yani çölün olmadığı belirlenmiştir. Ülkemizde vegetasyon ( bitki örtüsü ) haritaları ve iklim bölgeleri bu formüle dayalı olarak hazırlanmıştır. Böylece ülkemizde 4 makroiklim bölgesi ve alt tipleri belirlenmiştir. Bunlar;

I - Step iklimi

1a- İç Anadolu step iklimi

1b- Güneydoğu Anadolu step iklimi

II - Karadeniz İklimi

2a- Doğu Karadeniz iklimi

2b- Orta Karadeniz iklimi

2c- Batı Karadeniz iklimi

III- Akdeniz iklimi

3a- Asıl Akdeniz iklimi

3b-Marmara iklimi

IV- Doğu Anadolu iklimi

4a-Her mevsimi yağışlı tip

4b- Yazları kurak tip


3.3. EDAFİK FAKTÖRLER (TOPRAK FAKTÖRLERİ)
Toprağın anamateryali litosfer (taşküre) 'i oluşturan kaya ve minerallerdir. Anakayalar önce fiziksel bölünme ile blok, taş, çakıl, kum gibi parçalara ayrılır ve anamateryali oluşturur. Bu anamateryal de fiziksel ve kimyasal ayrışmalarla toprak denen varlığı oluşturur. Ekolojik açıdan toprak; bitkilerin tutunup yerleştiği, yaşamları için gerekli hava, su ve besin maddelerini temin ettiği yer kabuğunun üst kısmıdır.

Toprağın oluşumunda anakaya, yeryüzü şekli, iklim ve canlı faktörler zamana bağlı olarak etkili olurlar. Bu faktörlerin etkisiyle yeryüzeyinde 1 mm. mineral toprak oluşumu binlerce yıl alır. Ancak yine oluşan toprak su ve toprak erozyonu gibi faktörlere bağlı olarak yeryüzünden taşınır. Erozyona sebep olan faktörler olarak; yeryüzü şekli ve özellikleri, iklim ve canlı faktörler sayılabilir.

Türkiye dağlık bir araziye sahiptir. Ortalama yükseklik 1130 metredir. Yağışların yıl içinde ve ülke içindeki dağılımı düzensizdir. Oldukça karmaşık bir topografik yapısı vardır. Bu nedenle erozyona çok elverişlidir. Türkiye'de erozyonla ne kadar toprak taşındığı konusunda araştırrmalar yapılmıştır. Bulunan değerler yılda 400 milyon ton ile 1 milyar ton, ortalama 600 milyon ton toprak taşındığını göstermektedir. Yapılan araştırmalar Türkiye'nin tüm yüzeyinden yılda ortalama 1mm’lik toprağın taşındığını göstermiştir. Buradan hesaplama yoluyla; haktarda yılda, 0,001 m. x 10 000 m2 = 10 m3 / hektar toprak taşındığı bulunmuştur. Tüm Türkiye'de ise yaklaşık olarak, 70 000 000 ha. x 10 m3 = 700 milyon metreküp toprak taşındığı, bir metreküp toprağın da 1,5 ton geldiği düşünülürse yılda ortalama olarak 1050 000 000 ton toprak erozyonla taşınmaktadır. Bu miktar toprağın da Kıbrıs Adasının denizden yüksekte kalan kısmına denk geldiği belirtilmektedir (Görçelioğlu,1983 ).

Ekolojik açıdan toprağın derinliği, tekstürü (yapısı) , strüktürü, su tutma kapasitesi, besin maddesi içeriği, toprak canlıları, su geçirgenliği gibi faktörler önemlidir. Bu faktörler de toprağı oluşturan anataşın yapı ve bileşimine yakından bağlıdır. Anataş menşey bakımından; volkanik (püskürük), sediment (çökel) ve metamorf (başkalaşmış) olabilir. Anataş deyince, fiziksel bölünmeye uğramamış som kaya, anamateryal deyince de toprağın oluştuğu gevşek kitle anlaşılır. Toprağın mekanik bölünmesi ile toprak oluşum hızı birbirine paralel yürürler. Fakat bazen da toprak taşınmak suretiyle jeolojik tabakalar üzerine sonradan gelebilir. Bu nedenle anamateryalin orijin bakımından sınıflandırılması önemlidir. Ana materyaller orijine bağlı olarak şu şekilde sınıflanırlar:

1- Yerli materyal (residual)

2- Taşınmış materyal

2a-Kolluviyal (yerçekimi ile taşınmış) materyal

2b- Alluviyal (akarsu ile taşınmış) "

2c- Glasiyal (buzullaral taşınmış) "

2d- Eolitik (rüzgarla taşınmış) "

2e- Diğer (volkanik, vbg).

Toprak hiçbir zaman homojen bir kitle değildir. Genellikle horizonlar ( aynı özellikleri taşıyan yatay tabakalar) 'dan oluşur. Horizon; toprağın renk, tekstür, strüktür, vbg. özellikleri ile birbirinden ayrılan yatay tabakalara denir. Şematik olarak Şekil 4 'de gösterilmiştir.


Şekil 4. Bir toprak profilinde başlıca horizonların şematik gösterilişi.


Toprak horizonları toprakta açılan 75-100 cm en ve 120-150 cm derinliğinde dikdörtgenler prizması şeklinde toprak profillerinde (çukurlar) incelenir. Ekolojik araştırmalarda toprak profilinde tespit edilen her horizon için tekstür, strüktür, iskelet miktarı, renk ve lekelilik gibi faktörler detaylı olarak belirlenir. Bunların bazıları kısaca açıklanacaktır.

Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə