718
III BEYNƏLXALQ HƏMZƏ NİGARİ
TÜRK DÜNYASI MƏDƏNİ İRSİ SİMPOZİUMU
çözüme kavuşturulması sağlandı (Saydam, 1997: 194). Ekonomik olarak devlete yük
getirmesine rağmen şartlar oluştuğunda muhacirlerin yerle ilgili talepleri yerine
getirildi (BOA. A. MKT. NZD-314/65).
Geçici iskâna tabi tutulan Çerkes muhacirleri ciddi sağlık meseleleri de
yaşamışlardı. Devlet muhacirlerin bu meseleleri ile yakından ilgilenmiş. İstanbul’da
hastalanan erkekler Gurebâ Hastanesi’nde tedavi olurlarken, kadınlara ise Yenibahçe
Hastanesi’nde bir koğuş tahsis edildi. Ama muhacirlerin yoğun olarak bir arada
ikamet ettikleri yerlerde salgın hastalıkların önüne geçilemedi. Nitekim 1860’da
muhacirler arasında tifo hastalığının yaygınlaşması üzerine devlet mümkün olduğu
kadar muhacirlerin kalıcı iskân yerlerine sevkini hızlandırmaya çalıştı (İpek, 2006:
43, Saydam, 1997: 127) .
Kafkasya’dan sürgün edilen muhacirlerin sayısı çok fazla olduğundan
ihtiyaçlarının karşılanması çoğu zaman tam anlamıyla mümkün olmamaktaydı.
Ancak Muhacirin Komisyonu’nun kurulmasıyla karşılaşılan meselelerle daha
yakından ilgilenilip çözüme kavuşturmaya başlanmıştı. Ama bütün çabalara rağmen
muhacirlerin ihtiyaçlarının karşılanamadığı zamanlarda halktan yardım toplanması
yoluna da gidilmiştir.
Yaşanan sürgün olayından en çok zararı görenlerde şüphesiz çocuklardı.
Sürgünle İstanbul’a gelen kimsesiz çocuklar alınan bir karar ile toplatılarak değişik
eğitim kurumlarına gönderilmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda 222 kimsesiz çocuk
toplanmış, bunların 34’ü Mekteb-i Sanâyi’nin birinci sınıfına, 188’i de Tophane-i
Amire’nin yedinci ve sekizinci sınıflarına yerleştirilmişlerdi (BOA. Y. A. HUS- 169/30).
Böylece çocukların tamamı olmasa bile bir kısmı sefaletten kurtarılmıştır.
Geçici iskân bölgelerinde yaşanan büyük meselelerden birisi de Kafkasya’dan
habersiz muhacir gelmesiydi. Normalde Osmanlı Devletine muhacir nakli Çarlık
yönetimi ile istişare edilerek yapılmaktaydı. Fakat zaman zaman habersiz olarak
muhacirlerin gelmesi hem hükümet için hem de muhacirler için en büyük
meselelerden birisi olmuştu. Bunun üzerine Rusya’nın Petersburg elçiliğine, Hariciye
Nezareti tarafından gönderilen bir telgrafta yaşanan sıkıntılardan bahsedilip, hiç
olmazsa bundan sonra gelecek muhacirlerin geliş zamanlarının birkaç ay önceden
Osmanlı memurlarına bildirilmesi gereğinin Rus hükümetine haber verilmesi
elçiden istenmiştir (BOA. Y. A. HUS-175/26). Bu uyarının dikkate alınması sonrasında
Çarlık Hükümeti elçiliği aracılığıyla muhacir nakillerini önceden Hariciye Nezaretine
bildirmesiyle gerekli tedbirlerin zamanında alınması sağlanmıştır. Sonuçta; başta
İstanbul olmak üzere Trabzon ve Samsun gibi geçici iskân bölgelerinde hem
muhacirlerden hem de yönetimden, halktan kaynaklanan değişik sıkıntılar ve
meseleler yaşanmıştır.
c- Muhacirlerin Kalıcı İskan Bölgelerinde Yaşadıkları Meseleler;
Çerkes muhacirlerinin kalıcı iskân bölgelerine sevkleri yapılmadan önce
gönderilecekleri yerde yeterli arazinin olup olmadığı araştırılır ve ona göre nakilleri
gerçekleştirilirdi. Bunun için gerek Muhacirin Komisyonu gerekse ilgili nezaretler
kalıcı iskân bölgelerinin idarecileri arasında yazışmalar yapıldıktan sonra nakiller
yapılırdı. Bazen yerel idareciler arazi durumunu tam araştırmadan Muhacirin
Komisyonu’na yanlış bilgiler verdikleri için meseleler de yaşanmaktaydı. Bu gibi
durumlar muhacirler arasında karışıklıklara sebep olduğundan görevlileri de
telaşlandırırdı (BOA. Y. A. HUS.175/112).
Anadolu coğrafyasında Çerkes muhacirleri için kalıcı iskân yeri olarak tespit
719
III BEYNƏLXALQ HƏMZƏ NİGARİ
TÜRK DÜNYASI MƏDƏNİ İRSİ SİMPOZİUMU
edilip gönderilen yerler özellikle, Samsun-Hatay hattında göçlerin yaşandığı
dönemdeki nüfus yapısı Çerkes muhacirlerle Osmanlı Devleti lehine dengelendi.
İstanbul, Düzce, Adapazarı, Hendek, Samsun (Çarşamba), Çorum, Tokat, Amasya,
Kayseri (Pınarbaşı), Sivas, Kahramanmaraş (Göksun), Osmaniye, Adana, Mersin,
Balıkesir (Gönen, Manyas, Bandırma), Çanakkale, Van (Ahlat) ve Bingöl Kafkas
muhacirlerin yoğun olarak yerleştirildikleri yerler olmuştur (Düzenli, 2006: 68)
Anadolu’da kalıcı iskân yerlerindeki ilk yerleşmeleri oluşturan Kafkas muhacir
yerleşim yerleri esas itibarıyla şöyle bir hat üzerinde oluştuğu gözlemlenmektedir.
Birinci hat:
Sinop, Samsun, Çorum, Amasya, Tokat, Sivas, Yozgat, Kayseri,
Kahramanmaraş çizgisini izleyen ilk yerleşim bölgesi; Hatay’da Türkiye Cumhuriyet’i
topraklarından çıkarak bugünkü Suriye ve Ürdün topraklarında devam etmektedir.
Bu hattın çevresindeki Muş, Kars, Adana vb. illerde de bulunmaktadır. İkinci bir hat
ise yine kabaca Güney Marmara yöresindeki Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Eskişehir,
Bilecik, Kocaeli, Adapazarı, Düzce illeri boyunca uzanmaktadır. Buna hattın dışında
Kütahya, Afyon, Konya, Aydın vb. illerde yer yer küçük Kafkas muhacir köylerine
rastlanmaktadır. (Polatkan, 1987) Buralardan Amasya, Sivas, Bursa Eskişehir ve
Kütahya bölgelerine daha çok Çerkes muhacirleri, Ankara, Konya, Adana, Amasya
illerine ise Çerkeslerle karışık daha çok Noğay muhacirleri yerleştirilmiştir (Bice,
1991: 54, Habicoğlu, 1993: 163, Göktepe, 2007: 65).
Muhacirler kalıcı iskân edilmek üzere yerleştirilecekleri bölgeye sevk
edildiklerinde kimi zaman biraz gecikmeli olarak iskânları gerçekleştirilirdi. Bu da
kalıcı iskân bölgelerinde karşılaşılan ilk meselelerdendi. Çünkü muhacirler için ayrılan
arazinin veya ikamet yerinin henüz hazırlanmamasından kaynaklanan bu durum
ciddi bir meseleydi. Muhacirlere iskan yerleri hazırlanıncaya kadar geçici yerler
temin edilir ya ailelerin yanına misafir olarak verilir ya da han, medrese gibi yerlerde
barındırılırdı. Nitekim Ankara’ya kesin iskân için gelen iki Çerkes muhacir kafilesi
medrese ve hanlara yerleştirildi. Fakat bütün meseleleri çözümlenmiş olmuyordu.
Çünkü muhacir nizamnamesine göre misafir bulunanlara ve yerleştirildiği halde
henüz ürün elde edemeyenlere yevmiye verilmesi gerekmekteydi. Bunun üzerine
bu muhacir kafilelerinin geçici iskânlarının gerçekleştirilmesi ve onlara yetecek
miktarda buğday, un ve diğer zahirenin verilmesi Ankara valiliğine bildirilip
gerekenin yapılması istenmiştir (BOA. A.MK T . UM-374/77).
Muhacirler, kendileri için tespit edilmiş olan kalıcı iskân yerlerine erken
yerleştirilmemeleri en çok şikâyet edilen konuların başında gelmekteydi. Bu konuda
en çok devlet görevlileri suçlandığı gibi reva gördükleri bu muameleden kurtulmak
için de yetkili mercilere şikâyetlerde bulunmuşlardır (BOA, Y. MTV-2/11) .
Bunun yanında kalıcı iskân yerlerine gönderilen bazı muhacirlerde ikamet
yerlerini gördükten sonra oraya yerleşmeyi kabul etmeyerek hükümet yetkililerine
zorluklar çıkarırlardı. Çünkü muhacirler Kafkasya’da geldikleri yerlerin fiziki şartları ile
iskân edilecekleri mahallerin fiziki şartlarının birbirinden tamamen farklı olduğunu
ileri sürüyorlardı. Dolayısıyla yerlerini beğenmeyen birçok muhacir kendilerine
iskan edilen yerleri terk etmişlerdir.
Nitekim bugün Türkiye’nin en zengin ve verimli toprakları haline gelmiş olan
Çukurova, Düzce, Adapazarı, Çarşamba ve Bafra ovaları gibi bataklık alanlara o
dönemde yerleştirilen Çerkes muhacirlerinin çoğu buralarda sıtma ve diğer bulaşıcı
hastalıklar sonucunda kitleler halinde yok oldular. Çerkes muhacir için kurulan veya
kendileri tarafında oluşturulan köyler ve kasabaların bazıları 20-30 sene sonra birer
mezarlık konumuna geldi (Berkok, 1958: 529). Günümüzün bereketli, geçmişin ise