İMÂm ali (A. S) R sûresi Rahman, Rahim Allah'ın Adıyla "Şüphesiz biz, sana Kevser'i verdik. Şu hâlde Rabbin için namaz kıl ve tekbir alırken, namazda ellerini boğazına kadar kaldır. Doğrusu asıl soyu kesik olan, sana kin duyandır



Yüklə 238,23 Kb.
səhifə2/56
tarix01.08.2018
ölçüsü238,23 Kb.
#59922
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56

Müellifin Önsözü


Ali kimdir?

Cevaplanması en zor, hatta bizim için imkânsız olan sorulardan birisidir, bu soru. Allah ve Resulü'nden ve mutahhar eşi ve evladından gayrı kimdir ki bu sorunun cevabını hakkıyla vermiş olsun?! "Ya Ali, seni Allah'tan ve benden başka kimse hakkıyla tanımamıştır" buyurduğuna göre Resul-i Kibriya (s.a.a), Ali'yi ancak Ali'nin Allah'ın-dan ve Allah'ın Resulü'nden öğrenmek gerekir.

Bu yüzden, Allah'a tevekkül ederek ve ondan yardım dileyerek, Kur'ân ayetlerinde ve Peygamber sözlerinde tecelli eden Ali simasını bir nebze de olsun hak ve hakikat taliplerine ve Ali aşıklarına göstermeyi amaçlamış bulunuyoruz. Ama yine de itiraf ediyoruz ki, elinizdeki çalışma, deryadan damla bile değildir. Menâkıb-ı Ahmed b. Han-bel'de ve diğer bir çok kaynakta nakledildiğine göre Allah Resulü şöyle buyurmuştur:

"Şayet ağaçlar kalem, deniz mürekkep olsa, cinler hesap etse, insanlar da katip olsalardı, Ali b. Ebî Tâlib'in faziletlerini sayıp bitiremezlerdi!"3[3]

Meşhur bir alim ise şöyle diyor:

"Ali'nin dostları korkularından onun faziletlerini saklamaya mecbur kalmışlardır; düşmanları ise daima kin ve düşmanlıklarının bir gereği olarak, onun faziletlerini hasır altı etmeye çabalamışlardır; ama buna rağmen onun faziletleri, doğu ve batı arasını doldurmuştur."

Bir de saklanmasaydı ne olurdu acaba?

Seçilmiş 1001 hadisten4[4] ve kısa tarihî bilgilerden5[5] oluşan bu mütevazı çalışmayı, mevlâ ve efendimiz, imâm ve rehberimiz, Allah'ın galip aslanı, onun sâlih ve hâlis kulu, vasîlerin efendisi, şâh-ı evliyâ, cân-ı Resul-i Kibriyâ, Allah ve Resulü'nün habibi, aşık canların tabibi, emir-i beyan, konuşan Kur'ân, hak ve hakikatin keskin burhanı, muttakilerin imâmı, Emirü'l-Müminin Hz. Aliyye'l-Murtezâ'nın yüce ve mukaddes ruhuna, ithaf ediyorum. Allah'ın sonsuz selâmı onun, mutahhar eşinin ve evladının üzerine olsun.

Ey yüce sultanım, sen Süleyman'sın, ben ise ağzında çekirge bacağını sultana takdim için taşıyan bir karınca. Ey gönlümün sultanı, lütuf ve ihsanından bu aciz köleni mahrum kılmayacağına inancım tamdır…

Çaba bizden, tevfik Allah'tandır…

Ali Rızâ Sâbirî

GİRİŞ

1- İMÂM ALİ'NİN (A.S) DOĞUM TARİHİ VE YERİ


• Ebû Hamza Sümâlî'den şöyle nakledilmiştir: İmâm Zeynü'l-Âbidin'in (a.s) şöyle buyurduğunu duydum: "Fâtı-ma bint-i Esed (r.a), tavaf hâlinde olduğu bir sırada doğum sancısı tuttu. Ardından Kâbe'nin içerisine girerek Hz. Emirü'l-Müminin'i (a.s) orada dünyaya getirdi."6[6]

• Attâb b. Üseyd'in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Hz. Emirü'l-Müminin Ali b. Ebî Tâlib (a.s), bi'setten on iki yıl önce, Recep ayının on üçüncü gecesi, Cuma günü, Mekke'de Beytullah'il-Harâm'da dünyaya geldi. Resulullah (s.a.a) o sırada 28 yaşındaydı."7[7]

• Hz. Ali (a.s) Fil yılından 30 yıl geçtiği bir sırada Allah'ın halis ayı Receb'in on üçünde, Mekke'de Beytullah'il-Harâm'ın (Kâbe'nin) içinde dünyaya geldi. Beytullah'il-Harâm'da ne ondan önce ne de sonra başka hiçbir kimse dünyaya gelmemiştir. Allah-u Teâlâ onu yüceltmek, rütbesini yükseltmek ve kerametini açığa vurmak için bu fazileti sadece ona has kılmıştır."8[8]

• Yine şöyle rivâyet edilmiştir: "Resulullah'ın (s.a.a) vasîsi ve onun halifesi olan, adil İmâm, mürşid olan sey-yid, en büyük sıddık, vasîlerin efendisi ve muvahhidlerin İmâmı, Ebû'l-Hasan Emirü'l-Müminin Ali b. Ebî Tâlib b. Abdi'l-Muttalib b. Hâşim b. Abd-i Menâf (a.s), Mekke'de Beytu'l-Harâm'ın içinde, Fil yılından 30 yıl sonra, Recep ayının 13. gecesinde, Cuma günü dünyaya geldi. Annesi Fâtıma bint-i Esed b. Hâşim b. Abd-i Menâf'dır. O (Hz. Ali) Hâşimîlerden ilk iman eden kimsedir."9[9]


2- İMÂM ALİ'NİN (A.S) MÜBAREK VeLADETİNİN KEYFİYETİ


• Bir gün Abbâs b. Abdi'l-Muttalib, Yezid b. Ka'neb, Benî Hâşim'den ve Beni Uzzâ kabilesinden bir grupla birlikte Kâbe'nin önünde oturuyorlardı. Tam o sırada, Esed kızı Fâtıma Mescid'e geldi. O, tam dokuz aylık hamileydi ve artık doğum sancısı çekiyordu. İlerleyip Kâbe'nin önünde durdu ve yüzünü semaya kaldırarak Hak Teâlâ'ya şöyle yalvardı: "Allah'ım, ben gönderdiğin her peygambere ve resule ve indirdiğin her kitaba iman etmişim; Kâbe'yi bina eden ceddim İbrahim Halil'in söylediklerini tasdik etmişim. O hâlde bu Beyt'in ve onu bina edenin ve karnımda olan ve benimle konuşan ve konuşmalarıyla benimle ünsiyet kuran ve senin celal ve azamet âyetlerinden olan bu ço-cuğun hürmetine sana yalvarıyorum; doğum yapmayı bana kolaylaştır!"

Abbâs ve Ka'neb'ten şöyle nakledilmiştir: "Fâtıma sözlerini bitirdikten sonra, Kâbe'nin arka duvarının yarıldığını gördük; Fâtıma yarılan yerden Kâbe'nin içine girdi ve gözden kayboldu. Ardından Kâbe'nin duvarı Allah'ın izniyle yeniden birleşti! Biz Kâbe'nin kapısını açmaya uğraştık, ama bir türlü başarılı olamadık. Anladık ki bu, Allah tarafından gerçekleşen bir olaydır. Fâtıma üç gün Kâbe'nin içinde kaldı. Bütün Mekke'nin çarşı pazarında, sokaklarında, evlerinde, hep bu olay konuşuluyordu. Bilahare dördüncü gün gelip çattı. Kebe'nin üç gün önce de yarılmış olan duvarı tekrar yarıldı ve Fâtıma bint-i Esed, elinde oğlu Esedullah-ı Gâlip, Ali b. Ebî Tâlib (a.s) ile birlikte dışarıya çıktı ve orada bulunan insanlara şöyle seslendi: "Ey insanlar, Allah beni insanların arasından seçti ve beni diğer kadınlara vermediği bir faziletle faziletlendirdi. Zira onun seçtiği evde çocuğumu dünyaya getirdim. Üç gün o saygın evde kaldım; cennet meyvelerinden ve yemeklerinden yedim. Elimde çocuğumla birlikte dışarıya çıkmak istediğimde, gaybdan bir ses bana şöyle seslendi: "Ey Fâtıma, bu değerli çocuğun ismini Ali koy!... Hiç şüphesiz ben Ali-yi A'lâ'yım; onu kendi kudret, izzet ve celalimden yarattım; onu adaletimden yeteri kadar nasiplendirdim; onun adını kendi adımdan münşak ettim; onu mübarek adabımla edeplendirdim; onu gizli ilimlerimden haberdar ettim; o, benim saygın evimde dünyaya geldi; evimin üzerinde ilk ezanı o okuyacaktır; putları Kâbe'nin üzerinden aşağıya atıp kıracaktır; beni azamet, yücelik ve tevhidle anacaktır; o, bütün yaratıklarımın arasından seçtiğim Habib'im ve Resul'üm olan Muhammed'den sonra imâm ve onun vasîsi olacaktır. Ne mutlu o kimseye ki onu sevsin ve ona yardım etsin! Ve Ona itâat etmeyen, ona yardımda bulunmayan ve onun hakkını inkâr eden kimsenin vay haline!"10[10]



Yüklə 238,23 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   56




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə