Cahiliye Döneminde Lât Kültü
43
ve onları savaş boyunca ortaya koyarak, onunla halkı savaşa teşvik
etme vazifesi idi. Lât dışındaki diğer putların da kubbelerinin olduğu
bilinmektedir.
101
Rifade:
Mekke’de dışarıdan gelen hacılara yapılan yiyecek yardı-
mı yapanlara benzer şekilde Taif’te de bir yardım faaliyetinin olması
muhtemeldir. Hatta Lât’ın hacılarının yolu üzerinde durarak gelen şa-
hıslara un ve kavuttan oluşan yiyecek ikramında bulunmasını buna
benzetmek mümkündür.
Lât aynı zamanda bir heykel olduğu için insanlar ona silah asar,
gerdanlık ve benzeri takılar takar ve onu değerli şeylerle süslerdi. Hat-
ta kendisine değişik kıyafetler giydirirler, değerli taşlar takarlar, göze
hoş görünmesini sağlamaya çalışırlardı.
102
b. Lat Tapınağınde Yapılan Ritüeller
Yukarıda Lât’ın değişik bölgelerde mabetlerinin bulunduğunu ifade
etmiştik. Ancak buralarda icra edilen ritüeller hakkında yeterli bilgi-
ye sahip değiliz. Ancak kaynaklarımızda Taif’teki Lât mabedinde ifa
edilen ibadetler hakkında az dahi olsa bazı bilgiler bulunmaktadır.
Bunları şu şekilde zikredebiliriz.
1- Şükür ifası:
Taifliler sahip oldukları bütün bereketi özellikle de
yağmur ve tarım ile ilgili nimetlerin tamamını Lât’a bağlar, bunun için
de değişik şekillerde kendisine şükranlarını sunarlardı. Yağmur tan-
rısı olarak kabul edildiği için yarımadanın sair bölgeleri sıcaktan kav-
rulup su bulunmazken Taif’in bol suyunun olmasını, hatta sürekli
yağmur almasını ona isnat ederlerdi. Bu durum Lât’ın ününe ün kat-
mış olmalıdır. Bu nedenle bir seferden sağ, salim evlerine döndükleri
vakit bunu da Lât’a bağlar ve huzuruna gidip şükürlerini ifa etmeden
evlerine asla gitmezlerdi.
103
2- Tavaf:
Lât’a yapılan ibadetlerin en önemlisi tavaf’dır. Bilindiği
gibi tavaf bir kulun aşkın bir varlık etrafında dönerek ona bağlılığını ve
şükrünü ifa etmesi anlamına gelmektedir. Tavaf’ın kökeni kuşkusuz
Ka’be’ye dayanmaktadır. Bilindiği gibi Yüce Allah’ın etrafında bütün-
leşmeyi temsilen Ka’be’nin etrafında dönülür ve Yüce Allah’a hamd
ve şükür edilirdi. Cahiliye dönemindeki bu durum kuşkusuz İslamî
dönemde de olduğu gibi devam etmiştir. İşte Cahiliye döneminde de-
ğişik kabileler bu ibadeti tanrılarına da yapmışlardır ki onlardan biri
de Lât’tır. Başta Sakif ve İyâd kabileleri olmak üzere Lât’a ibadet eden
Arapların tamamı Lât’ın yanına geldiklerinde mutlaka çevresini tavaf
101
Cevad Ali, VI, 235.
102 Bkz.
Tevfik Beru, 294.
103 Feyyumi, 414; Cevad Ali, 228.
44
Y
akın
D
oğu
Ü
nİversİtesİ
İ
lahİYat
F
akÜltesİ
D
ergİsİ
ederlerdi.
104
Bunun dışında rutin tavafların olduğu da bilinmektedir.
Nitekim Mekke halkı Ka’be’yi haftalık olarak tavaf ederdi. Her hafta
insanlar mutlaka Ka’be’ye gelir, tavaflarını yaparlardı. Bunu yapma-
maları durumunda haftalık ibadetlerini kaçırdıklarına inanırlardı.
105
Maalesef Taiflilerle ilgili böyle bir bilgiye sahip değiliz. Ancak Lât’ı
Ka’be’ye benzetmeye çalıştıklarına göre tavafı da aynen oradaki gibi
haftalık yapmış olmaları uzak bir ihtimal değildir.
3- Putlara Dokunmak (Lems):
Putlara yapılan ibadetlerden biri de
“lems” yani onlara dokunarak kutsanmaktır. Ancak Cahiliye döne-
minde necis olarak kabul edilen cünüp insanlarla hayızlı kadınların
tanrısal varlıklar olarak görülen putlara dokunmaları caiz olmadığı
gibi mabetlerin harem alanına girmeleri de caiz olarak görülmezdi.
106
4- Lât’ı Ziyaret Ederek Dua Etmek:
Lât’a yapılan ibadetlerden bir di-
ğeri ise onu düzenli olarak ziyaret etmek ve huzurunda dua etmektir.
Bu ziyarette mutlaka buhur ve güzel kokuların kullanılması icap eder-
di.
107
Bu işlerle hicâbe görevi üstlenen şahısların ilgilendikleri tahmin
edilmektedir.
5-
Lât Adına Yemin Edilmesi: Cahiliye döneminde Araplar Allah’ın
yanında diğer putlara, özellikle de Lât, Menât ve Uzzâ’ya yemin eder-
lerdi.
108
Bilindiği gibi bir varlığa yemin etmek onun zarar veya fay-
da vereceğine inanılması, kendisinden çekinilen hatta ürkülen ola-
ğan üstü güç olduğunun kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Bu
nedenle Kur’an bu ameli, tevhidi düşünceye aykısı olarak görmüş ve
yasaklamıştır. Zira Kur’an’ın kurmak istediği tevhidi düşünceye göre
hayatın merkezinde bir tek Aşkın varlığın olması icap ederdi. Bu varlık
da Yüce Allah’ın bizzat kendisidir. Onun dışında hiçbir varlık hayatın
merkezine konmamış, konulmasına da müsaade edilmemiştir.
Lât ve Uzzâ adına yemin etmek o kadar çok sıradanlaşmıştı ki in-
sanlar Müslüman olduktan sonra da gayr-ı ihtiyari bunların adına
yemin ederlerdi. Bundan dolayı Hz. Peygamber “
Her kim Lât ve Uzzâ
adına yemin ederse Lailahe illallah desin
” buyurmaktadır.
109
Cahiliye şairlerinden Evs b. Hacer, bir şiirinde bu varlıklara yemin
hususunda şöyle demektedir:
Yemin olsun Lât’a ve Uzzâ’ya
Ve Onların
dinine inananlara
104 Bkz. Yakut el-Hamevî,
Buldan, V, 4.
105 Bkz. İbn Habib,
Muhabber, 311.
106 Bkz. İbnu’l-Kelbî,
Kitabu’l-Asnâm, 32.
107 Bkz. Fevfik Beru, 303.
108 Bkz. İbn Sa’d, Tabakat, I, 153-155.
109 Bkz. İbn Battal Ebu’l-Hasan Ali (ö: 449/),
Şerhu sahih Buharî, (tahkik: Ebû’t-Temim Yasir
b. İbrahim), I-X, Riyad 2003, VI, 99.