18
Sadomazoşistik yönelimin ne zaman ortaya çıktığı ve kişinin bu
yöneliminin farkındalığını ne zaman kazandığı birçok araştırmacının ilgisini
kazanmıştır. Sadomazoşistik yönelimin ilk farkındalık kazanma yaşı bulguları
araştırmalara
göre
farklılık
gösterebilmektedir.
Sandnabba
(1999)
araştırmasında katılımcıların Sadomazoşistik yönelimlerinin 18-20 yaşları
arasında farkındalık kazandıklarını ve ilk sadomazoşistik ilişkilerini 21-25 yaş
arasında deneyimlediklerini ortaya koymuştur. Breslow’un (1985) bulgularına
nazaran Sandnabba’ nın (1999) araştırmasında sadomazoşistik ilginin daha geç
yaşta başladığı bulgularına ulaştığını söyleyebiliriz (aktaran Weinberg, 2006).
Levitt ve arkadaşlarının (1994)’te 34 kadının katılımcı ile gerçekleştirdikleri
araştırmada bulmuş oldukları 22.7 sadomazoşizm farkındalık yaş ortalaması ise,
Breslow’un (1985) 21.6 yaş ortalaması ile benzerlik göstermektedir (Weinberg,
2006). Erkek katılımcıların yarısının sadomazoşistik ilgilerini ilk 14 yaşında fark
ettiklerini bildirdikleri Moser ve Levitt’ in (1987) gerçekleştirdiği çalışmada ise,
farkındalık erken yaşta iken kişinin ilk kez bir başkasıyla paylaşım yaşı 26 olarak
bulunmuştur. İlk sadomazoşist deneyim yaşı Sandnabba (1999) ile Moser ve
Levitt’ in (1987) araştırmalarında paralellik gösterir (aktaran Weinberg, 2006).
23 yaş ilk sadomazoşist deneyimi için heteroseksüel erkeklerde görülürken, gay
erkeklerin daha geç yaşta ilk sadomazoşistik seks deneyimledikleri ortaya
konmuştur (Weinberg, 2006).
Carli’ nin (1999) sosyal güç üzerine yaptığı ayrıntılı literatür taramasında
da belirtildiği gibi erkekler uzmanlık gerektiren alanlarda güçlü algılanırken,
kadınlar ikili ilişkilerde ve başkalarını etkilemekte daha güçlü olarak algılanırlar.
Buna rağmen, erken dönem araştırmalar sadomazoşistik davranışın kadınlar
arasında daha nadir görüldüğünü iddia etmiş ancak Alison (2001), Breslow
(1985), Levitt (1994), Moser ve Levitt (1987) tarafından gerçekleştirilen sonraki
araştırmalar bunun tersini göstermiştir (aktaran Weinberg, 2006). Alison (2001)
gerçekleştirdiği araştırmada, katılımcıları sadomazoşistik ilişki sırasındaki
davranış çeşitliliğine göre hipermaskülenlik, acı yönetimi, aşağılama, fiziksel
tehdit açısından inceleyerek; sadomazoşistik davranışın birbiriyle bağlantılı
olgulardan oluşan bir kavram olduğunu belirtmiştir. Alison (2001)’ın
araştırmasında kadınların erkeklere göre anlamlı oranda daha çok aşağılanma
davranışına katılırken, erkeklerin hipermaskülen davranışa katıldıkları ortaya
konmuştur. Ancak katılımcıların çoğunluğunun bir gay organizasyonunun
19
üyeleri olması sonuçları etkilemiş olabileceğinden bu değerlendirmeyi cinsiyet
farklılığı açısından yorumlarken bu ayrıntıyı göz önünde bulundurmak daha
doğru olacaktır (Weinberg, 2006). Levitt’in (1994) 45 sadomazoşizm alt
kültüründen kadınla gerçekleştirdiği araştırmasında ise sadomazoşizm alt
kültürü kadınlarının küçük bir azınlığının net dominant ya da itaatkâr tercihi
olduğunu aynı zamanda beş katılımcıdan dördünün sadomazoşizm
yöneliminden memnun olduğu ortaya çıkmıştır. Donnelly ve Fraser’ın (1998) %
72’si kadın, % 28’i erkek olan 320 üniversite öğrencisine 220 maddelik bir anket
verdikleri çalışmada, erkeklerin kadınlara göre hem sadizm hem mazoşizmden
uyarıldıkları hipotezini destekler yönde sonuçlar bulmuş ancak kadınların
erkeklere oranla daha çok mazoşizmden uyarıldıkları ve kadın ile erkek tutum
ve davranışının ortak oldukları hipotezlerini destekleyememişlerdir. Kendilerini
sadomazoşist alt kültürünün bir parçası olarak gören popülasyona
uygulanmadığından ve belli bir yaş aralığına rasgele seçim olmadan
uygulandığından, araştırma bulgularının sadomazoşizmi bir sosyal fenomen
olarak değerlendirme açısından kısıtlarının olduğunu da göz önünde
bulundurmak gerekir (Weinberg, 2006).
Günümüzde sadomazoşistik ilişkilerin bir patoloji göstergesi olarak
tanımlanmasında değişikliğe gidilme yolunda olduğu söylenebilir. Son dönem
yapılan araştırmalarda da kendilerini sadomazoşistik olarak tanımlayan kişilerin
sadomazoşizmi benliklerinin bir parçası ve kendilerinin cinsel yansıması olarak
tanımlamaları da sadomazoşizmi patoloji tanımlamasından çıkarılmasının
önemini vurgulamaktadır (Pitagora, 2015). Aynı zamanda Plummer (1995),
özellikle son yıllarda toplumun cinsellikle ilgili daha açık olmasıyla daha çok
hikâyenin ortaya çıktığını böylece bu konudaki birinci dilden bilginin arttığını
belirtmektedir.
Fanatikleri tarafından hayatın geri kalanından ayrı tutulan, eğlenceli veya
rol yapılan bir davranış olarak görülen sadomazoşizm (Magill, 1982; Moser,
1998), gerçekliği olmayan hayatın gerçeklerinden kısa süreli bir kaçış olarak
değerlendirilir (Weinberg, 2006). Kurt Ernulf ve Sune Innala (1995), cinsel
esarette hangi deneyimlerin uyarıcı olduğunu, hangi deneyimlerin cinsel
doyuma ulaştırdığını ve kişilerarası farklılıkların nasıl deneyimlendiğini bulmak
için internet haber sisteminin bir parçası olan uluslararası bir cinsel esaret
tartışma grubunun 514 mesajını analiz etmiştir. Oluşturdukları bu içerik analizi
20
ile klinik örneklemlerde oluşabilecek patolojik sapma ve sadomazoşistik
organizasyon üyelerinde oluşabilecek olumlu izlenim verme çabası sapmalarını
engellemeyi amaçlamışlardır (Weinberg, 2006). Ernulf ve Innala (1995)
mesajların %80’inin Amerika’dan kalanının ise Avustralya, Kanada, Finlandiya,
Almanya, Japonya, Hollanda, Norveç, İsveç ve İngiltere’den geldiğini tespit
etmiş ve bunların dörtte üçünün erkek, % 81’inin heteroseksüel, % 18’inin
homoseksüel ve % 1’inin biseksüel olduğunu bildirmişlerdir. % 12’si cinsel
esareti oyun olarak, % 4’ü güç takası olarak, % 3’ü cinsel hazzı kuvvetlendirici
olarak tanımlamıştır (Ernulf ve Innala, 1995). Cinsel esaret için motivasyon
faktörleri olarak % 2.5’lik kısmı tensel uyarı ve bedensel heyecan duyduklarını
% 2.3’lük kısmı partnerine karşı görsel zevklerini artırdığını rapor etmişler,
geriye kalan kısmı partnerinin cinsel hazzı, cinsel uyarının kontrolü, orgazmı
uzatmak gibi motivasyonlar olduğunu belirtmişlerdir (Ernulf ve Innala, 1995).
Ernulf ve Innala’nın (1995) içerik analizinde katılımcılar esareti
sadomazoşizmin bir parçası olarak gördükleri konusunda fikir birliğinde
olmasalar da üçte birinin mesajlarında sadomazoşizmden esaretin bir parçası
veya onunla ortaya çıkan bir durum olarak bahsettikleri analiz edilmiştir.
Şiddeti bir zevk alma aracı olarak kullanmak beraberinde güvenlik ve
sınırların belirlenmesi gibi konuları da ortaya çıkarmaktadır. Sadomazoşizm alt
kültüründe güvenlik konusunun çok ciddiye alındığını hatta cemiyet
toplantılarında güvenlikle ilgili atölye çalışmalarının gerçekleştirildiğini
cemiyet üyeleri arasında katı güvenlik kuralları olduğunu ve bu kuralları ihlal
edenlerin cemiyetten çıkarıldıklarını Ernulf ve Innala (1995)’nın analizinden
öğreniyoruz. Aynı zamanda, Moser’in (1998) 25 yıl boyunca sadomazoşizm
topluluklarının düzenledikleri yarı kamusal partilerde gerçekleştirdiği
gözlemlerinden oluşturduğu çalışmadan; partilerin boyut, stil, özellik ve
düzenleme açısından büyük farklılık gösterebilse de hepsinde belli kuralların
geçerli olduğunu, bu kuralların oldukça ciddiye alındığını ve katılımcılar
arasında açıkça ifade edildiğini görüyoruz. Başka bir önemli konu ise katılıma
istekli olmaktır. Katılıma zorlamak hiçbir şekilde kabul görmez ve kişiye baskı
yapmak sadece bir yanılsama olarak kabul edilir (Weinberg, 2006). Taraflar
senaryonun içeriğini ve kurulacak yakınlığın limitlerini iki tarafın da tatmin
olacağından emin olacakları şekilde ayrıntılı bir şekilde tartışırlar. Moser (1998),
eğer sadomazoşist katılımcılar birbirini çok iyi tanıyorsa bu formalitelerin her
Dostları ilə paylaş: |