İstanbul arel üNİversitesi sosyal biLİmler enstiTÜSÜ



Yüklə 5,01 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/28
tarix23.09.2017
ölçüsü5,01 Kb.
#1372
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   28

21 
 
zaman  konuşulmasına  gerek  olmadığını  da  söyler.  Aynı  zamanda  katılımcılar 
birbirini  tanıyorsa  limitleri  zorlamak  da  şiddet  olarak  değerlendirilmez 
(Weinberg  ve  ark.,  1984).  Kişisel  limitini  aştığını  belirtmek  amacıyla 
yavaşlatmak için sarı, durdurmak için kırmızı gibi güvenlik sözcükleri kullanılır 
(Moser,  1998).  Buna  rağmen  katılımcının  kişisel  limitlerini  zorlamanın 
senaryoya  gerçeklik  kattığını  da  belirtirler  (Moser,  1998).  Naerssen  ve  ark. 
(1987) gerçekleştirdikleri araştırmaya katılanların birkaç yüz kişisinden sadece 
ikisinin,  limitlerin  ilişki  sırasında  belirlenmesine  rağmen  belirlenen  limitlerin 
çok sert olduğunu belirttiğini söylüyor.  
Sadomazoşistik davranışlar toplumsal olarak dışlanmakla kalmamış aynı 
zamanda  farklı  dönemlerde  ve  farklı  toplumlarca  kanun  tarafından  da 
yargılanmıştır.  İlk  kesin  sadomazoşistik  davanın  15.  yüzyılın  sonlarına  doğru 
rapor  edildiğini  Ellis’ten  (1936)  öğrenebiliyoruz  (aktaran  Cross,  1998). 
Sadomazoşizm  alanında  en  çok  ses  getirmiş  dava  ise,  “Spaner  Case”  olarak 
literatüre  geçen,    1987  yılında  Birleşik  Krallık’  ta  16  erkeğin  rıza  dâhilinde 
sadomazoşistik  aktiviteden,  “Kişiye  Karşı  Suçlar  Yasası”  nın  (The  Offences 
Against  The  Person  Act,  1861;  Green,  2001;  Hoople,  1996;  Kershaw,  1992; 
Thompson,  1995;  Williams,  1995);  “Bir  kişiyi,  kanuna  aykırı  şekilde  ve  kötü 
niyetle yaralama veya herhangi bir ağır bedensel zarar verme; bir silah veya araç 
yardımıyla  veya  yardımı  olmadan”  (Green,  2001;  S.544)  maddesine  aykırı 
davrandıkları gerekçesiyle hüküm giymesiyle gerçekleşmiştir (Weinberg, 2006). 
Kurbanlar şikayette bulunmamasına ve rıza dahilinde olduklarını bildirmelerine 
rağmen  polis  araştırması  sonucu  bulunan  video  kasetler  kanıt  olarak 
değerlendirilip  11  erkek  dört  buçuk  yıla  kadar  hapis  cezasına  mahkum 
edilmişlerdir  (Weinberg,  2006).  Green  (2001),  gerçekleştirdiği  dava 
analizlerinde “Spaner” davasında yargılanan davranışların mahremiyet hakkının 
saklanması  veya  kendine  zarar  vermeye  rıza  gösterme  hakkı  dolayısıyla 
(örneğin, profesyonel boksörler) korunması gerektiğini belirtmiştir. Buna benzer 
davaların daha eski tarihlerde de bulunduğunu görebiliyoruz. Bunlardan birinde, 
bir  kadın  partnerin  üzerinde  meme  ucu  kıskaçları  ve  meme  ucu  piercingi 
kullanan  bir  erkek,  partneri  rıza  gösterdiği  yönünde  ifade  verince  aklanmış; 
diğerinde ise, bir erkek eşinin kalçalarına isminin baş harflerini sıcak bir bıçakla 
kazıdığı için hüküm giymiş ancak temyiz davasında karısının rızası olduğu ve 


22 
 
aynı  zamanda  tahrik  ettiği  gerekçesiyle  dava  düşürülmüştür  (Green,  2001;  S. 
544). 
Kaplan ve Sadock’un  (2008) “Concise Textbook of Clinical Psychiatry” 
adlı  eserinden,  c
insel  sadistlerin  adli  akıl  sağlığı  uzmanlarıyla  cinsel  zülüm 
davranışları  ortaya  çıktıktan  sonra,  genellikle  cinsel  saldırı  veya  tecavüzün 
şikâyeti  sonucu,  yüz  yüze  geldiğini  öğreniyoruz.  Aynı  zamanda,  kadınların 
büyük  çoğunlukla  daha  çok  kurban  olduklarını;  vajinal,  oral  veya  anal 
zorlamanın  çeşitli  düzeylerde  sözel,  fiziksel  ve  psikolojik  tehdit  ve  aşağılama 
yoluyla  sağlandığını  da  belirtmektedirler.  Parafili  ile  agresif  güç  tecavüzünün 
ayrımının gerekliliğini vurgularken, üniversite çağındaki birçok genç erkek ile 
yapılan sayısız araştırmalar sonucu, katılımcıların yabancılarla, tecavüz de dâhil 
zorlayıcı  seks  fantezileri  kurduklarının  ortaya  konduğunu  da  eklemektedirler 
(Kaplan ve Sadock, 2008). Baumeister (1989) da aynı şekilde, cinsel sadizm ile 
sadistik davranış arasındaki farka dikkat çekmektedir. Bazı dini ritüellerde dahi 
uygulanabilen kendini kamçılama bıçakla deriyi oyma gibi sadistik eylemlerin 
cinsel uyarılma içermediğinden cinsel sadizm olmadığını belirtmektedir (aktaran 
Cross, 1998). 
DSM’deki değişikliklere ve getirilen eleştirilere rağmen sadomazoşizm 
terimi  halen  birçok  medikal  ve  psikanalitik  model  öncüsü  (Katchadourian  ve 
Lunde, 1975; Kraft-Ebing, 1886; Mc Cray, 1967/1973) tarafından, uyarılma ile 
fiziksel veya psikolojik  acının patolojik bir birleşimi olarak  tanımlanmaktadır 
(aktaran Cross, 1998). Buna karşın Califia (1991), sadomazoşizm aktivitelerine 
katılanlar  da  dahil  olmak  üzere,  sadomazoşizmin  erotik  bir  ritüel  olduğunu 
savunan  grupların  da  varlığından  söz  etmektedir  (aktaran  Cross,  1998).  Bu 
görüşe göre sadomazoşizm, basit dinamiği şiddet veya acıdan oluşmasından çok 
rıza  ile  yapılan  güç  değiş  tokuşudur  (Cross,  1998).  Samois  1987, 
sadomazoşizmin katılımcıları tarafından kesin ve açık kuralları ve düzeni olan 
sofistike ve kompleks cinsel oyun olarak tanımlandığını belirtmektedir (aktaran 
Cross, 1998).  
 
2.5. Fetişizm 
DSM  V’e  (2013)  göre,  fetişizm  “Fetişizm  Bozukluğu”  adıyla,  Cinsel 
Sapkınlık (Parafili) Bozukluğu başlığı altında yer almaktadır.  En az altı aylık 
bir süre boyunca, düşlemler, itkiler ya da davranışlar olarak kendini gösteren, 


23 
 
yaşamayan (cansız) nesneleri kullanmaktan ya da cinsel organlar dışı bir vücut 
bölgesine/bölgelerine  son  derece  özel  olarak  odaklanmaktan,  yineleyici  bir 
biçimde cinsel olarak çok uyarılma olarak tanımlanır.   
Freud (1905) fetişizmi normal cinsel nesnenin kendisine ilintili olan ama 
normal cinsel amaca hiç uygun düşmeyen bir şeye yerini bıraktığı durum olarak 
tanımlamıştır.  Çocukluk  çağındaki  zamansız  bir  cinsel  korkutma,  cinsel 
organların  fonksiyon  zayıflığıyla  bir  araya  geldiğinde  bireyi  normal  cinsel 
amaçtan  uzaklaştırır  ve  onun  yerine  koyacağı  şeyleri  aramaya  yöneltir.  Freud 
(1938),  cinsel  korkutma  içerikli  anıların  cinsel  gelişimin  dibe  çökmesine  ve 
unutulmasına  sebep  olduğu  ve  ergenlik  döneminde  cinsel  kimlik  oluşumuyla 
dibe çöken bu anıların yerine fetiş nesnesinin konduğunu ileri sürmektedir.  
Görüyoruz  ki,  fanteziler  sadomazoşistik  davranışta  kritik  rol  oynar 
(Weinberg,  2006).  Fanteziler  sayesinde  sadomazoşistik  davranışlar  sosyal 
tanımlamalarla sınırlandırılır ve sadomazoşistik senaryolar anlam kazanmış olur 
(Lee,  1979;  Weinberg,  1978).  Yaygın  tercih  edilen  fanteziler;  sert  patron  ve 
edepsiz sekreter, kraliçe, metres veya efendi ve köle (Sandnabba ve arkadaşları, 
1999), işveren ve uşak, öğretmen ve çırak, sahip ve at veya köpek, ebeveyn ve 
çocuk (Juliette, 1995; Sandnabba ve arkadaşları, 1999) olarak söylenebilir. Bu 
gibi  senaryolar  katılımcıların  suçluluk  duymadan  zevk  alabilmelerini  sağlar 
(Weinberg, 1978).  
Lieshout (1996) araştırmasında birçok gay erkek için derinin sadece bir 
stil  nesnesi  değil  aynı  zamanda  özellikle  cinsel  fetiş  nesnesi  olduğunu  ortaya 
koymuştur. Finlandiya’da Sandnabba, Santtila, Nording ve Alison (Sandnabba 
ve  arkadaşları,  1999;  Alison  ve  arkadaşları,  2001;  Santinella  ve  arkadaşları, 
2002) tarafından cinsel yönelimli iki kulübe üye 164 erkek, 22 kadın katılımcıyla 
gerçekleştirilen  çalışmada;  hâkimiyet  ve  itaatin  erotikleştiği  sadomazoşizmi, 
deri  giyinme  ile  sembolize  olmuş  maço-maskülen  imajın  erotikleşmesinden 
ayırmıştır.  
 
 
 
 
 
 


Yüklə 5,01 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə