12
Duyusal
Yoksunluk
Etkinlikleri:
Duyuları
arttırdığı
gibi
savunmasızlık hissini de yoğunlaştırır örneğin gözleri bağlamak sonraki
hissin nasıl olacağı veya nereden geleceği bilgisinden yoksun bırakır
veya ağız tıkacı iletişimde Üstün olmaktan yoksun bırakır (Cross, 1998).
Vücut Modifikasyonu Etkinlikleri: Piercing, dövme, dağlama gibi
etkinlikleri içerir. Bu gibi etkinlikler partnerine bağlılığının veya
partnerinin sahipleniciliğin kanıtı olarak mazoşistler de görülür. Aynı
zamanda prosedürün kendisi de oldukça etkili yoğun duyusal deneyim
ve savunmasızlık hissi sağlar (Cross, 1998).
Moser (1988), sadomazoşizmin psikolojik yönünü mazoşistik partneri
küçük düşürme, aşağılama, kaygı ve güçsüzlük hislerine sebep olma olarak
tanımlar (aktaran Cross, 1998). Diğer taraftan sadisttik partner güç ve yücelme
duyumsarken kontrolü ele geçirmek ister. Aşağılama deneyimi hem sözlerle hem
de davranışlarla oluşturulabilir. Örneğin; mazoşisti sözel azarlama, bayağı işler
yapmasını talep etme ve ona bir insana davranılacağından daha aşağı davranma
her zaman aşağılama duygusu yaratmayı amaçlayan davranışlardır (Cross,
1998). Temel olarak Moser (1988), sadomazoşizmin kaynağında boyun eğen
partnerden dominant partnere güç geçişinin sağlanmasının yattığını söyler
(aktaran Cross, 1998). Bu güç geçişi erotizmi sağlar ve bunu sağlamanın basit
bir yöntemi olarak da acının kullanıldığını belirtir (Cross, 1998). Aynı şekilde
Baumeister (1988) Moser’i destekleyecek şekilde, mazoşizmin sadizmden daha
yaygın olduğunu iddia etmiştir. Baumeister (1988;1989), mazoşizmi üst düzey
kendilik bilincinden geçici ve güçlü bir kaçış davranışı olarak tanımlar (aktaran
Cross, 1998). Batı kültürünün kişilere yüklediği bireysellik ve kişisel
sorumluluklar bazı kişilerde kayda değer düzeyde strese yol açar ve Baumeister
(1988;1989) bu stresle başa çıkma tekniklerinden birinin mazoşizm olduğunu
öne sürer (aktaran Cross, 1998). Bu görüşe göre, mazoşizm temel fenomenken
sadizm ikincildir. Sadizm mazoşistin partner ihtiyacından ortaya çıkmıştır.
Sadistlerin motivasyonu çoğunlukla partnerlerini tatmin etmektir. Baumeister’a
göre aslen sadizmden zevk alan gerçek sadist grubu ise günlük rollerinden
sıyrılarak geçici güç kazanımının tadını çıkarıyorlardır (aktaran Cross, 1998).
13
2.4.4.
Sadomazoşizmde Erken Dönem Kuramlar
Cross (1998)’un da dediği gibi, bakış açısına göre değişse de genellikle
sadomazoşizmin bir hastalığın semptomu veya bir çeşit uyumsuzluk olduğu
konusunda medikal ve psikanalitik kuramcılar hemfikirlerdir. Freud (1938,
1953, 1959, 1961), Krafft-Ebing (1965) ve Stekel (1965) gibi erken dönem
psikanalitikçiler
sadomazoşizmi
patolojinin
bir
göstergesi
olarak
değerlendirmişlerdir. Akademik sadomazoşistik araştırmanın babası olarak
adlandırılan Krafft-Ebing (1886-1965), sadomazoşizmin hermafroditizm -diğer
adıyla çift cinsiyet- gibi doğuştan gelen bir mutasyon olduğunu iddia etmiştir
(aktaran Cross, 1998). Krafft-Ebing (1965), mazoşizmi cinsel hayatın acayip
sapkınlığı olarak görür. Kişinin, kendi cinsel duygu ve düşüncelerinin karşı
cinsin isteklerine tamamen ve mutlak bağlı olduğu fikri ile kontrol edildiği ve bu
kişi tarafından efendisi olarak tehdit edildiği aşağılandığı ve istismar edildiğini
savunur (Weinberg, 2006). Aynı şekilde Freud (1938) da, mazoşizmi sapkınlık
olarak tanımlar. Freud (1924), mazoşizmi ölüm güdüsünün uyumsuz bir
dönüşümü ve sadizmi zayıf süper ego ve egonun kanıtı olarak görmüştür
(aktaran Cross, 1998). Aynı zamanda Freud (1905), sadizm ve mazoşizmi cinsel
nesneye acı çektirme eğilimi ya da bunun tersi olarak değerlendirmiş ve Kraft-
Ebing’in sadizmi aktif, mazoşizmi pasif olarak tanımlamasına da katıldığını
belirtmiştir. Sadizmi, cinsel saldırganlığın gereğinden fazla gelişmesi,
bağımsızlaşması ve ön plana geçmesi olarak tanımlayan Freud (1905);
mazoşizmin cinsel amaca yönelik hareket etmediğini düşünerek bunun
sadizmden türemiş olabileceğini değerlendirmiştir. Ancak sonradan bu
düşüncesinden vazgeçip 1924’teki “Das Ökonomische Problem Der
Masochismus” adlı yazısında ilk başta bulunan bir erotojenik mazoşizmin var
olduğunu ve daha sonra bundan biri kadınsı öteki ahlaki iki mazoşizm çeşidinin
türediğini kabul etmiş, gerçekleştirilemeyen ve bireyin öz benliğine çevrilen
sadizmden kadınsı mazoşizme eklenen ahlaki mazoşizmin çıktığını söylemiştir
(Freud, 1905). Freud (1905), cinsel sapkınlıkların karmaşık ve çok yönlü
olduğunu, pasif ve aktif sapkın davranışın çoğunlukla aynı kişide bulunduğunu
not etmiştir. Gaddarlık ve cinsel içgüdünün birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu
söylese de, bunun libidonun saldırganlığı ile açıklanmasını yeterli bulmamış ve
sadizm ile mazoşizmin diğer sapkınlıklardan ayrı tutulmasının gerekliliğini de
belirtmiştir.
14
Stekel (1953) ise, sadomazoşizmin yamyamlık, suçluluk, vampirlik,
toplu katliam, nekrofili, epilepsi ve homoseksüellik ile bağlantılı olduğunu
düşünmüştür (aktaran Baumeister, 1988). Reik (1941), Freud (1938) ile benzer
bir yargı ile tüm nevrotiklerin mazoşist olduğunu söylemiştir (aktaran
Baumeister, 1988). Stekel (1929/1953), mazoşizm ve sadizmin psikoseksüel
gelişmemişliğinin bir formu olduğunu öne sürer (aktaran Cross, 1998). Maslow
(1942) ise, sadomazoşizm ilgisinin güvensizlik duygularından ortaya çıktığını
iddia eder. Mc Cray (1967-1973), sadomazoşizm ilgisinin cinsel olan her şeyden
iğrenmenin sonucu olduğunu söyler (aktaran Cross, 1998). Ross’un (1997)
klinik gözlemlerinden ortaya koyduğu raporunda ise sadomazoşistlerin çocukluk
döneminde; “orantısız suçluluk”, “bilinçsiz hiddet”, “intikam arzusuyla doluluk”
ve “kırılgan kimlik algısı” deneyimleyerek taciz edildikleri ve bunun sonucu da
kişisel ilişkilerin de belirsiz kişisel sınırlar geliştirdiklerini ortaya koymuştur. Bu
kavramların hiçbirisi kapsamlı olarak test edilmese de hepsi popülariteye
sahiptir ve hepsi sadomazoşizmin, kötüye giden sağlık adaptasyonu veya
olgunlaşmama göstergesi olsun, negatif davranış tezahürü olduğu konusunda
kuşkusuzlardır (Cross, 1998).
Mazoşizm terimi cinsel davranışa karşılık geliyor olsa da yaygın olarak
cinsel olmayan davranış içinde kullanılmıştır (Baumesiter, 1988; Cowan, 1982;
Franklin, 1987; Freud, 1938; Panken, 1983; Shainess, 1984). Baumeister (1988),
mazoşizmin temelde yüksek düzeyde benlik farkındalığı kaybını sağlama
anlamında kendi benliğinden kaçışı olduğunu söylemektedir. Bu anlamda
mazoşizmin fiziksel egzersiz, sarhoşluk, meditasyon teknikleri ve hatta belki
fanatiklikle bir tutulması gerektiğini de söylemektedir. Ancak mazoşizmin
cinsellikle bağlantısı dolayısıyla onu bunlardan ayırır. Yüksek düzeyde benlik
farkındalığının bazı durumlarda anksiyete ve huzursuzluğa sebep olabileceğini
ve mazoşizmin özellikle suçluluk, anksiyete veya güvensizlik gibi istenmeyen
duygu ve düşünceleri engelleyici olarak hizmet ediyor olabileceğini de
eklemektedir (Baumeister, 1988).
Sadomazoşizme farklı bir bakış açışı da “radikal feministler” tarafından
gelmektedir. Cross (1998) tarafından aktarıldığı kadarıyla bu perspektife göre
sadomazoşizm ataerkilliğin cinsellik alanına zehrini akıtması olarak yorumlanır.
Radikal feministler kültürel, sosyal ve politik olarak kadına yapılan baskının
cinsel alandaki tezahürünün sadomazoşizm olduğunu iddia ederler (Bar-On,
Dostları ilə paylaş: |