48
Hızlı hareketi ve uzaklara gitmeyi seçmişlerdir. Ancak hızları ve kat ettikleri mesafe, içerdikleri kohezyon
kuvvetlerinin karşılayamayacağı dereceye ulaşır. Boyunduruğuna girdikleri kuyruklu yıldız güneş
sistemindeki küresine döndüğünde, artık bu birimler yanında değildir.
Güneş sisteminin Logos'undan kaynaklanan evrimler, Kosmos Halkalarının tesirleriyle belli ölçüde
senkronize olurlar. Pozitif Kozmik tesirler altındayken, Kozmos yeni bir kümeyi yolculuğuna başlatan
uyarıyı gönderir. Ancak bu yolculuğun süresi ve hızı artık hiç bir şeyle senkronize olmaz; çünkü çok fazla
zıt tesirler mevcuttur. Bu küme 'Nadir'den (Nadir: En aşağı nokta) Kozmik dalgalar değişirken geçmek
durumundadır. Çeper yönündeki ark üzerinde bir veya daha fazla Kozmik safhanın tesiri altında kalabilir.
Bir safhanın değişimi daima evrimsel bir krize neden olur. Ancak bir evrim, gelişme kapasitesinin limitine
yaklaşırken, bir Kozmik dalganın dönüşümü gerçekleşene kadar 'ölü' bölge üzerinde kalmayı istemez.
Bunun yerine epigenez uygulayarak oyalanır.
'Nadir'den elverişli olmayan koşullar altında geçmeyi deneyen ve başarılı olamayan varlıklar, daha sonra
gelen Kozmik dalgayla beraber orijinal hat üzerinde geri döner ve 'şeytanları ve 'ifritleri oluştururlar. İşte
bu evrim türü 'Sol Yol Evrimi' olarak tanımlanır.'Sol Yol Evrimi' iki şekilde olabilir: 'Nadir'i geçtikten
sonra arkın sağdan sola istemli olarak kesilmesiyle veya 'Nadir'i geçmeden önce geriye dönülmesiyle.
Buradan anlaşılacağı üzere, insanlığın spritüel yönlendirilmesiyle ilgili çalışmaların verimli olabilmesi
için Kozmik dalgaların anlaşılması çok önemlidir.
Ondokuzuncu yüzyıldaki çalışmalar, spritüel gelişme açısından yararlı bir zemin oluşturmuştur. Yirminci
yüzyılın ilk çeyreği ise bir gerileme dönemi olarak kabul edilebilir.
19. LOGOS'LA TEZAHÜR EVRENİNİN İLİŞKİSİ
Şimdiye kadar işlenen bölümlerden anlaşılacağı üzere, Logos Kozmos'a bilinçaltıyla, evrene ise bilinciyle
bağlıdır. Yine hatırlayacağınız gibi, Logos pozitif ve negatif Kozmik safhalardan etkilenir. Negatif tesir
altında, bilinçliliği öznelliğe yönelir ve Kozmik tesirler dominant nitelik kazanır. Bu süreç zarfında Logos
tesirleri, tezahür evreninden büyük ölçüde geri çekilir ve evren, evrimi süresince ortaya çıkan kuvvetlerin
kontrolüne bırakılır.
Bu periyotlar, 'Tanrı'nın Gündüzleri ve Geceleri' olarak adlandırılır. Ancak bu gecelerin ve gündüzlerin de
dereceleri vardır.
Logos'a göre bir evrim safhasının, insan için bir enkarnasyonla aynı anlama geldiği düşünülürse, Logos'un
evreniyle olan ilişkisi daha iyi anlaşılabilir.
Evrimleşmek üzere bir yaşam kümesinin gönderilmesi ve geri dönmesiyle Logos bilinçliliğinin kazandığı
deneyimlerle, bir insan
'Kişiselliğinin bir
'Kişilik' olarak enkarne olmasıyla edinilen deneyimler benzer
nitelik taşırlar.
Logos'un kendisi İlahi Kıvılcıma,
Grup Ruhu bazında Evren
Kişiselliğe
,
evrimleşen küme ise Kişiliğe
tekabül eder.
Bu paralellikleri dikkate alarak, Logos'u insanı inceleyerek, insanı da Logos'un ışığında
yorumlamak
mümkündür.
49
Bir evrenin formasyonu, gelişmesi ve gerilemesi, Logos'un evrimsel siklusuna tekabül eder. Logos,
evrimleşen yaşam dalgaları veya kümelerin teşkil ettiği bir dizi enkarnasyon impulsu ile gelişir.
Her yeni evrim dalgası, evrenin 'form' niteliğine daha derinden nüfuz eder; organizasyona daha karmaşık
bir yapı kazandırır.
Evren açısından ideal bir durum olan kuvvetlerin mükemmel dengesinin kurulması
yolunda onu bir adım daha ilerletir.
Bir tezahür evreni, bir bütün olarak reaksiyon vermeye başladığında,
öznel bilinçliliğini tamamen kazanır ve bundan sonra nesnel bilinçlilik geliştirmesi de mümkün olur.
Böylece evren, Logos'un farkındalığına varır ve Logos ile evren arasında karşılıklı bilinçlilik kurulmuş
olur.
Öznel bilinçlilik taşıyan Logos'un nesnel bilinçlilik geliştirebilmesi için bir nesneye gereksinim vardır. Bu
yüzden Logos önce kendi hakkında geliştirdiği kavrayışı yayınlar; sonra bu imajın bilincine varır.
Daha sonra evrimin birbirini takip eden safhaları boyunca bu kavrayış da öznel bilinçlilik kazanır. Logos
bu değişimlerin farkına varır ve onların bilgisiyle kendisi de değişime uğrar.
Sonuçta öznel bilinçliliğini tümüyle kazanmış olan evren, nesnel bilinçliliğe de sahip olur ve Logos'un
farkındalığına varır. Logos bilinçliliği evrensel bilinçlilikle paralel geliştiği için, bu iki bilinçlilik birbirine
benzer. Aradaki tek fark, Logos bilinçliliğinin temelinde Kozmik koşulların, evrensel bilinçlilikte ise
arzsal koşulların yatmasıdır.
Kozmik kuvvetler, çekim güçleriyle arzsal kuvvetlerin kohezyonunu yener ve Logos, evrensel bilinçliliği
tamamen masseder.
Tezahür evreninin atomlarını bir arada tutan tüm bu organize reaksiyon sistemleri, tezahür evreninin
planlarından çekilip Kozmik bir varoluş hali kazanırlar.
Evreni oluşturan atomlar ise, daha üstün bir güç
tarafından koordine edilmemiş teğetsel hareketleri sürdürdükleri ilk konumlarına dönerler. Bu olgu, 'Eski
Gece' veya 'Asırların Gecesi' olarak ifadelendirilen 'Küçük Kaos' halidir.
Anlaşılacağı gibi evrimin amacı, Logos bilinçliliğiyle birleşebilecek nitelikte bir bilinçliliğin geliştirilmesi
ve yansıtılmış veya aktarılmış bir varoluş safhasından, gerçek, aslı veya yalnızca akıl ile idrak edilebilen
Kozmik bir varoluş haline geçmektir. Bu ise ancak tezahür evreninin tümünde mükemmel bir sentezin
oluşmasına bağlıdır. Bu süreç, 'Pralaya' veya 'Tanrı'nın Gecesi' olarak bilinir.
(Çok Önemli)
Daha küçük bir 'gece' ise, her evrim safhasının sonunda, evrimsel sürecin ürünleri olarak kendisine
sunulan kavramları değerlendirmek üzere Logos tefekküre çekildiğinde ortaya çıkar.
Tefekkür aşamasında Logos bilinçliliğindeki meydana gelen değişimler, sonraki her İlahi Kıvılcım
kümesine yansır ve daha önce açıklandığı gibi bu kümeler, evrimlerine hazır bir reaksiyon kapasitesi ile
başlarlar.
Belli tiplerde formların oluşması için kullanılan plan maddeleri, formlar ayrıştıktan sonra da reaksiyon
kapasitelerini korurlar. Bu nedenle sürecin her tekrarlanışında, daha büyük bir istekle benzer formları
oluşturmak üzere bir araya gelirler. Bu durum, formları bir arada tutan organize kuvvetlerin gelişmesine
kadar devam eder.
Takip eden yaşam dalgaları ise bu formları aynen kabullenmek zorunda kalır ve bu şekilde
koşullandırılırlar. Burada bir gerileyiş söz konusudur; çünkü her yaşam dalgası, epigenez uygulamasının
sonucu olarak bir öncekinden daha gelişmiş durumdadır ve deformasyona uğramadan önceki dalgayla
aynı kalıba uyması mümkün değildir.