“Küresel Tehdit, Zoonozlar”
23
yolojik bağlantısı olan bir kişide; ateş, döküntü, eklem ağrısı/eklem iltihabı, konjonktivit
(non pürülan, hiperemik) bulgularından en az ikisinin olması veya epidemiyolojik kri-
terleri olan ve Anti Zika Ig M pozitifliği saptanan vaka olarak tanımlanmıştır.
Kesin vaka: Serum ve diğer vücut sıvılarında (idrar, tükürük, doku, tam kan vb.) RT-PCR
pozitifliği ve PRNT testinde Zika virüs titresinin ≥10 ve Zika virüs PRNT titresinin diğer
flavivirüs titrelerinden ≥4 kat fazla olması olarak tanımlanmıştır.
cinsel temasla bulaş: Zika virüs hastalığı semptomlar olmasa bile kadın ya da erkekten
partnerine her türlü cinsel temas yoluyla bulaşabilir. Son çalışmalar ZV’ün, semende
diğer vücut sıvılarından daha uzun süre (~10 hafta) bulunduğunu göstermektedir. Erkek
hastalardan partnerlerine cinsel temas yoluyla ZV geçişi sık saptanırken, kadınlardan
vajinal salgılar ya da menstürel kan yoluyla partnerlerine geçiş daha az sıklıkta görül-
mektedir.
Tedavi: Spesifik bir tedavisi yoktur. Semptomatik tedavi verilmelidir.
Korunma önlemleri: Ev ve bahçe civarında kalıcı su birikintisinin olmamasına dikkat
edilmelidir. Mümkünse açık renkli kapalı kıyafetler tercih edilmelidir. Konaklamak ve
dinlenmek amacıyla kalınan yerlerde klima, pencerelerde sineklik ve uyurken cibinlik
kullanılmalıdır. SB’dan ruhsatlı ve onaylı repellentler (sivrisinek kovucular) kullanılmalı-
dır. Aedes türü sivrisinekler gün boyu aktif olduğundan korunma önlemlerine gün boyu
uyulmalıdır. Seyahat sonrası; bir kişinin Zika virüs hastalığına yakalanması halinde kişi-
nin başka insanlara hastalığı bulaştırmaması için semptomlar başladıktan sonra 3 hafta
boyunca sivrisinek sokmalarından korunması gerekmektedir
VI. ZOONOTİK
HASTALIKLAR SEMPOZYUMU
24
cHicUGUnYA, SARı HUMMA
Prof. Dr. Esragül AKINCI
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikro-
biyoloji Kliniği, Ankara
Sarı Humma:
Mortalitesi yüksek bir viral kanamalı ateştir. Etkeni Flaviviridae ailesine ait RNA virüsü-
dür. Karakteristik klinik bulguları; hepatik disfonksiyon, renal yetmezlik, koagülopati ve
şoktur. İnsanlara Aedes ya da Haemagogus türü sivrisineklerin ısırması ile bulaşır. 3 tip
bulaş döngüsü vardır: Jungle (sylvatic), intermediate (savannah) ve urban. Afrika’da en
yaygın intermediate tipidir; Aedes cinsi sivrisinekler en önemli vektördür. Güney Ame-
rika’da genellikle jungle tipi görülmekle birlikte (vektörü Haemagogus), Aedes aegypti
türü sivrisineklerin tekrar ortaya çıkması ile urban tipi sarı humma riski artmıştır,
Sahra-altı Afrika ve Güney Amerika’nın tropikal ve subtropikal bölgelerinde endemiktir.
Vakaların %90’ı Sahra-altı Afrika’dan bildirilmektedir. Endemik bölgeye aşısız bir
kişinin 2 haftalık bir ziyaretinde tahmini sarı hummaya yakalanma ve ölme riski;
Afrika’da sırasıyla 100.000’de 50 ve 100.000’de 10, Güney Amerika’da ise sırasıyla
100.000’de 5 ve 100.000’de 1’dir. Serolojik ve epidemiyolojik verilere göre, 2013 yılında
Afrika’da 130.000 hastalık, 78.000 ölüm meydana gelmiştir.
Afrika’daki insidansı önemli farklılıklar göstermekte ve büyük epidemilere neden ol-
maktadır. Afrika’daki epidemiler sivrisinek kaynaklıdır. Çoğunlukla insanların yoğun ya-
şadığı kalabalık topluluklarda ve aşılanma oranının düşük olduğu bölgelerde meydana
gelir. Sivrisineğin olmadığı ortamda, insandan insana bulaş olmaz. Güney Amerika’da
hasta sayısı Afrika’ya göre daha azdır. Çünkü bu bölgede genellikle jungle tipi bulaş
olduğundan daha çok ormanda bulunanlar risk altındadır. Vektör yoğunluğu daha dü-
şüktür. Aşılanma oranı daha yüksektir (endemik bölgede %80-90). Asya kaynaklı vaka
şimdiye kadar bildirilmemiştir.
Yakın zamanda (5 Aralık 2015) Angola’da çıkan salgın, Demokratik Kongo Cumhuriye-
ti’ne de yayılmıştır. Çin ve Kenya’da import vakalar görülmüştür. Ekim 2016 itibari ile
Angola’da 884 konfirme hasta (121 ölüm), Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde 78 kon-
firme hasta (16 ölüm) tespit edilmiştir.
Aşı ile korunabilen hastalıktır. Aşı, endemik bölgelere seyahat eden veya endemik böl-
gelerde yaşayan kişilere (> 9 ay) önerilmektedir. Bazı endemik bölgelere seyahat öncesi
‘uluslararası aşı sertifikası’ zorunluluğu getirilmiştir. Tek doz aşı ömür boyu koruyucu-
“Küresel Tehdit, Zoonozlar”
25
dur. DSÖ tarafından, Haziran 2016 itibari ile 10 yılda bir yapılan rapel doz kaldırılmıştır.
ACIP te benzer bir karar almış, sadece belli gruplarda (gebeler, HIV pozitifler vb) rapel
doz önermiştir.
chikungunya:
Artropod kaynaklı bir virüstür. Togaviridae familyasında, alfavirus genusuna ait RNA
virüsüdür. Poliartralji ve artrite neden olan akut ateşli enfeksiyona neden olur (chikun-
gunya ateşi). İsmi, ‘Kimakonde’ dilinde ‘eğilmiş, bükülmüş’ anlamına gelen bir kelime-
den türetilmiştir. Şiddetli eklem ağrıları nedeni ile ‘kambur duruşu’ ifade etmektedir.
Akut enfeksiyondan sonra, eklem bulguları aylarca, hatta yıllarca sürebilir. Enfekte dişi
sivrisineklerin ısırması ile bulaşır (en sık Aedes aegypti ve Aedes albopictus). Asya, Afri-
ka, Avrupa ve Amerika’da 60’tan fazla ülkede görülmektedir.
İlk kez 1952 yılında Tanzanya’da çıkan bir salgında tanımlandı. Afrika’da çok sayıda sal-
gın yaptı. 2004 yılından sonra geniş bir alana yayılarak Hint Okyanusu, Hindistan ve
diğer Asya ülkelerinde büyük salgınlara neden oldu. Tropikal bölgelerin hastalığı olarak
bilinmesine rağmen 2007’de italya’da salgın yaptı. Salgın bölgelerinden dönen binlerce
yolcuda hastalık tanımlandı. 2013 yılının sonunda Amerika kıtasında görüldü.
Hastalık Batı Afrika’nın bazı bölgelerinde endemiktir. Bu bölgelerde, salgın olmadığı dö-
nemlerde seropozitiflik oranı %35-50 bulunmuştur. İnsanlar, Aedes cinsi sivrisinekler,
primatlar ve diğer hayvanlar arasında bir döngü olduğu tahmin edilmektedir. Enfekte
kişilerin seyahati ile farklı bölgelere taşınabilmekte ve bu bölgelerdeki sivrisinekler ara-
cılığı ile lokal yayılabilmektedir. Birçok Asya ve Avrupa ülkesinde, Amerika ve Avustural-
ya’da import vakalar tespit edilmiştir.
1952 yılında Doğu Afrika’da Tanzanya salgınından sonra Orta, Güney ve Batı Afrika’da
pek çok salgın görüldü. Afrika dışındaki ilk salgın 1958 yılında Tayland’da ortaya çıktı.
Bunu takiben birçok Asya ülkesinde salgınlar tespit edildi. Hindistan, Sri Lanka, Malez-
ya, Endonezya, Kamboçya, Vietnam, Myanmar, Filipinler ve Pakistan. 1999-2000’de De-
mokratik Kongo Cumhuriyeti’nde çıkan salgında kentsel bölgede 50.000 kişi etkilendi.
2007 yılında Gabon’da salgın oldu. 2005-2006’da Hint Okyanusu adalarında salgınlar
görüldü. Réunion ve Mauritius adalarında 272 000’den fazla hasta tespit edildi (vek-
tör Ae. albopictus). Atak hızı çok yüksekti. Lamu’da ada halkının %75’i, Reunion’da ise
%34’ü enfekte oldu. Komoro adasında seropozitiflik oranı %63 bulundu. Bu salgınla
ilgili olarak Avrupa’da çok sayıda import vaka görüldü. 2006 yılında Hindistan’da salgın
ortaya çıktı. 1. 500. 000’den fazla hasta tespit edildi (vektör Ae. aegypti). Güneydoğu
Asya’da bir çok ülke etkilendi. 2005’ten beri Hindistan, Endonezya, Maldivler, Myanmar
ve Tayland’dan 1.9 milyonun üzerinde vaka bildirildi. 2007 yazında Kuzeydoğu İtalya’da
lokal bir salgın tespit edildi. İndeks vaka Hindistan’dan gelen bir yolcu idi. Filogenetik
analiz Hint Okyanusu suşları ile benzer olduğunu gösterdi. Temmuz-Eylül 2007’de 175