10
İnsan ve Toplum
Marx’ın epistemolojik kopuşuna vesile olmuş, böylece hümanizmin bilimsel gerçeği
perdeleyen ideolojisinden kurtulmuştur.
Ona göre, Marxist (bilimsel) teoriye iki ideoloji bulaşmıştı
ve bilimi bu ideolojik enfek-
siyondan temizlemek gerekiyordu. Bunlar, hümanizm ve tarihselcilik ideolojileri idi.
Kant ve Ficthe’den Husserl ve Sartre’a kadar tüm felsefeler, özne (sujet), özgürlük, bilinç,
yabancılaşma gibi kavramları hümanist bir sistemin dayanağı yapmışlardı. Oysa Marx,
“Analiz yönetimim insanlardan hareket etmiyor, belli bir dönemden hareket ediyor.”
diyordu ve teorisini “insan”dan değil, bir toplumsal formasyonu oluşturan üretim ilişki-
lerinden hareket ederek kurmuştu. Soyut insan ya da özne, ideolojik bir tasavvurdu, ger-
çek insan ise üretim ilişkilerinin dayanağı olarak ortaya çıkıyordu (Muck, 2003, s. 133).
Genç Marx, Hegel ve Feuerbach’ın yolundan gitmekteyken
birden onlardan kendini
koparmış ve hümanizmin yanıltıcı tasallutundan kurtulmuştur. Marx’ın ideolojiden bili-
me bu geçişi, Althusser’de hocası Gaston Bachelard’dan aldığı “epistemolojik kopuş”
ve kendi tabiri olan “teorik sorunsal” kavramları ile açıklanmaktadır.
Althusser’e göre, genç Marx Feuerbach’çı yabancılaşma, Hegel’deki dünya tinine benzer
bir şekilde insanlık kavramı üzerine düşünen bir yazarken olgun Marx; bilim, tarihsel
materyalizm, toplumsal formasyonların teorisi ve tarihi, bunu yapısal açıklamasının
kavramları,
üretim ilişkileri ve güçleri, ekonomik belirlenim, üst-yapı, devlet ideoloji gibi
konulara yoğunlaşmıştır. Marx, bundan sonra hümanist felsefeyi temellendiren felsefi
antropolojiyi reddederek yerine üretim tarzı kavramına dayanan, bilimsel sorunsalı geti-
rir. İki düşüncesi sistemi, “epistemolojik bir kopma” ile birbirinden ayrılmıştır (Tura, 1990,
s. 32). Bu kopuntu, Marx’ın söyleminde söyledikleri ve söylemedikleriyle ve yapıtının
altında yatan sorunsalı ortaya koyabilecek bir okumayla açığa çıkarılabileceği vurgulanır.
Marx’ın bilimsel hale getirdiği ideoloji nedir ve nasıl işler? Althusser’in (2010) konudaki
açıklamalarını şöyle toparlamak mümkündür:
1. İdeolojinin tarihi yoktur: (s. 179) Althusser’e göre, ideoloji kavramı, var olmuş tüm
sosyal ve tarihsel içerikleri yapılandıran bir çerçeveye işaret eder. İdeoloji, bilinçdışı gibi
sonsuzdur, yani sınıf mücadelesi sona erse bile hiç yok olmaz. İdeoloji,
eğer insanlar
biçimlenecekse, dönüştürülecek ve varlık koşullarını ihtiyaçlarına cevap vermek için
mücehhez kılınacaksa, bir toplum için vazgeçilmez bir şeydir ve kaçınılmaz sosyal for-
masyondur (Lock, 1996, s. 75).
2. İdeoloji, bilinç düzeyinde, bireylerin gerçek varoluş koşullarıyla kurdukları imgesel
ilişkinin imgesel bir tasarımlanmasıdır. İdeolojide tasarımlanan, bireylerin varoluşunu
yöneten gerçek ilişkiler sistemi değil, bu bireylerin boyun eğerek yaşadıkları gerçek
ilişkilerle kurdukları imgesel ilişkidir (Althusser, 2010, s. 92-93).
3. İdeoloji maddi bir varoluşa sahiptir. Althusser, (2010) ideolojiyi oluşturur gibi görü-
nen “düşüncelerin” ya da tasarımlamaların ülküsel,
düşünsel, tinsel, değil, maddi bir
11
Demir / Çevreye Minberden Bakmak: Cuma Hutbelerinde Çevre Sorununun Sunumu
varoluşa sahip olduklarını iddia eder. Bir ideoloji, bir aygıtta ve bu aygıtın pratik ya
da pratiklerinde var olur bu da hep maddi bir var oluştur. Tek bir öznenin inançlarını
oluşturan düşünceler maddi anlamda vardır; şöyle ki, bu düşünceler maddi ideolojik
aygıtlar tarafından tanımlanan
maddi kurallarca belirlenen, maddi pratiklerde yer alan
maddi edimlerdir (s. 93).
Maddi bir kurallar bütünü tarafından düzenlenen, maddi pratikler gerektiren, maddi
bir ideolojik aygıtın bağrında var olan ideoloji; söz konusu pratiklerle, kendi inancı
uyarınca eylediğine gönülden inanan bir öznenin maddi eylemlerinde var olur (s. 98).
4. İdeoloji, bireyleri özne olarak çağırır. Özne kategorisi, her tür ideolojinin kurucu-
sudur; ama her tür ideoloji, somut özneler kurma işlevine sahiptir. Böylece ideoloji
tarafından
kurulmuş özne, aynı zamanda ideolojinin kurucusu olur. Her tür ideolojinin
işleyişi de ancak bu çifte kuruluş içinde var olabilir (s. 99).
Althusser’e göre bireyler, zaten-hep birer öznedir ve ideolojik kabul etme kuralla-
rını durmaksızın yerine getirirler. Kabul etme/tanıma ve kabul etmeme/tanımama
(méconnassiance) süreçleri üzerinden ideoloji kendine özgü işlevleri yerine getirir. İşte
bu kuralları yerine getirmemiz dolayısıyla bizim somut, bireysel, başkasıyla karıştırıla-
maz ve yeri tutulamaz özneler olmamız güvenceye alınır (s. 101).
Her türlü ideoloji, özne kategorisinin işleyişi sayesinde, somut bireylere somut özneler
olarak seslenir. Somut bireylerle somut özneler ayrıdır. İdeoloji, somut
bireyleri özne-
lere dönüştürür, bunu da seslenme (interpellate) denilen son derece kesin bir işlem
yoluyla gerçekleştirir. İdeolojiler, dur durak bilmeksizin özne diye seslenirler öznelere;
zaten-hep özne olanları, bireyleri “istihdam” ederler durmadan.
Althusser (2010), seslenme kavramını din üzerinden şöyle açıklar: Dinsel ideolojinin
özneye dönüştürmek için bireylere seslendiğini, onun çağrıya (buyruklara) uyup
uymamakta özgür bir özne haline getirmek için Pierre’e seslendiğini göz önüne alırsak,
zaten hep kişisel kimliğe sahip özneler, bu çağrıya “evet benim gerçekten” diye yanıt
veriyorsa, onlara dünyadaki yerleri diye gösterdiği yeri kabul ettiriyorsa, yaşamı ya da
ebedî laneti kabul ettiriyorsa ritüelleriyle; bu durumda sahneye
Hristiyan dinine uygun
özneler çıkartan bu prosedüre çok tuhaf bir olgunun egemen olduğunu belirtmemiz
gerekir: dinsel öznelerin bu kadar çok sayıda var olabilmelerinin mutlak koşulu, Tek,
Mutlak, bir Öteki Özne’nin, Tanrı’nın var olmasıdır. “Tanrı Musa’ya seslendi: Musa
Benim (gerçekten)!” dedi, kulun Musa’yım, konuş ve seni dinleyeceğim!” ve Efendimiz
Musa ile konuştu: “Ben, Ben olanım!” (s. 109).
Demek ki Tanrı Özne, Musa ve Tanrının halkını oluşturan sayısız özne de, Tanrının
seslendiği konuştuğu kişilerdir. Bireylere, Mutlak ve Biricik Özne adına özne olarak ses-
lenen her ideolojinin yapısını ayna nitelikli, yani yansımalı ve çifte yansımalı olduğunu
görüyoruz. Her ideoloji bir merkeze sahip ve Mutlak Özne
merkezdeki biricik yerde