83
yarattı.’
332
Görüldüğü gibi rahibe verilen tüm bu görevler kutsal kitap Manusmriti’de
“fedakârlık” olarak nitelendirilmektedir.
Brahman kastından bir kişi için en iyi meslek Vedalara çalışmak
ve öğretmek
olsa da diğer kastlara göre meslek seçimi konusunda daha fazla seçeneğe sahiptirler.
“Kendi doğuştan aktivitesine uygun bir iş yapamayan rahip kastından biri bu
durumda en yakın kast olan kşatriya kastına ait bir iş yapabilir. Peki ya bu işleri de
yapma imkânı yoksa? Bu durumda vaisyalara ait olan ticaret ve çiftçilik işlerini
yapabilir. Ancak vaisyalara ait bir işle yaşamını sürdüren bir brahman ya da
kşatriya özellikle tarla ekmekten kaçınmalıdır. Bu iş şiddet içerir ve başkalarına
bağımlıdır.”
333
Görüldüğü gibi bir rahibin ticaret yapması ya da yönetici olması onun fıtratına
(doğuştan aktivitelerine) aykırıdır ama istisnai durumlarda buna izin verilir. Ancak
brahman kendisi için belirlenen meslekten başka
bir mesleği seçerken yine de
sıralamaya dikkat etmeli ve önce kşatriyalara ait bir işi denemeli ancak o olmazsa
vaisyalara ait bazı işlerle yönelmelidir. Çiftçiliğin şiddet içermesinin nedeni ise
birçok canlıya ve böceğe zarar verebilme ihtimalidir. Bu ise Hinduizm’deki
Ahimsa
prensibine aykırıdır. Bu yüzden rahiplerin tarla sürmekten uzak durmaları gerekir.
2.2.2. Kşatriyalar
Bu kast savaşçıların ve yöneticilerin kastıdır. Üstünlük bakımından
brahmanlardan sonra ikinci sıradadır. Brahmanlar ve vaisyalarla birlikte iki kere
doğmuş kastlardan biri kabul edilir. Bu kast mensuplarının en temel görevi gerekli
durumlarda savaşmak ve yönetim işlerini düzgün bir şekilde yerine getirmektir. Tanrı
kştriyaları kollarından yaratmıştır. Bu yüzden daha aşağıdaki kast mensupları onlara
saygı duymak zorundadır. Elbette onlarda kendilerinden daha
üstün olan brahmanlara
saygı duymak zorundadırlar. Manusmriti’de dinin kşatriyalardan beklediği temel
görevler şu şekilde anlatılmaktadır:
“Yönetimi altındakileri korumak, vermek,
332
MS, I, 88.
333
MS, X, 81–84.
84
kurbanların yerine getirilmesini sağlamak, inceleme yapmak, dünyevi nesnelere
bağımlı olmamak da yöneticilerin özellikleridir.”
334
Nasıl tanrı bir brahmana yaratılış görevi olarak din
işlerini yerine getirmeyi
vermişse bir kşatriyada doğuştan bir yönetici ve askerdir. İnsanları idare etmek ve
savaşmak onun doğasında vardır. Ondan beklenen kendi doğasına uygun olarak bunu
en iyi şekilde yerine getirmesidir.
Kşatriya sınıfı Hinduizm açısından önemli bir sınıftır. Hinduların en fazla
rağbet gören kutsal kitaplarından Mahabharata’nın bir bölümü olan Bhagavad-Gita,
kşatriya kastından olan Arjuna’nın tanrı Krişna ile olan diyaloğundan ibarettir.
Arjuna Panduoğulları soyundan ve hükümdar ailesinden, aynı zamanda Kşatriya
kastına mensup soylu bir kimsedir. Taht kavgası nedeniyle Kuruoğullarıyla, Kuru
ovasında yapacakları savaşa Arjuna, arabacı şekline bürünen, aslında tanrı Vişnu’nun
bir avatarı olan Krişna’yla gelir. Ancak Arjuna tam okunu atacağı ve savaşa
başlayacağı sırada
düşman ordusunda olan, savaşıp öldürmek zorunda kalacağı
kişilerin akrabaları, sevdiği hocaları, arkadaşları ve sevdiği kişiler olduğunu görür.
Diğer yanda kendi ordusu da sevdiği kişilerden oluşmaktadır. Birbirini öldürmek için
karşı karşıya gelen bu iki orduyu görünce Arjuna savaşmak istemez. Krişna ise
tanrının bir kşatriya olarak ona verdiği görevin savaşmak olduğunu söyler ve ağlayan
Arjuna’ya, karmayı ve savaşmasını zorunlu kılan diğer temel Hindu felsefesini
anlatır. Krişna Arjuna’yı savaşa ikna etmek için ona şunları söyler:
“ Sen kendi töreni unutma sakın, orta yerde kararsız kalmayasın.
Unutma sen soylu bir savaşçısın, töreye uymalı savaşmalısın.
Savaş çıkınca savaşa katılan, er meydanına çıkan bir savaşçı
Sevinçten göklere uçar Arjuna, göğün kapıları açılır ona.
Sen savaşçı töresine uymazsan, savaşman gerekirken savaşmazsan
Töreyi bozar, ününü yitirirsin, üstelik suçlu sayılır ezilirsin.
Hiç kimsenin yüzüne bakamazsın, herkes seni arkandan çekiştirir.
Onurlu bir savaşçıya aşağılanmak ölümden bin kat daha ağır gelir.”
335
334
MS, I, 89.
335
Gita, II, 31–34.
85
Burada aslında Krişna, sadece kşatriyalar açısından
değil genel olarak
değerlendirildiğinde kişinin kendi kastına karşı gelmesinin ve başka kasta ait işlerle
uğraşmasının ne kadar yanlış olduğunu ifade etmektedir.
“
Herkes kendi doğasına göre yaşar, bilgelerde doğaya uygun davranır
Kendi doğana böyle karşı çıkmanın, kendini sıkmanın ne gereği var?
Başkasının açık olan yolundan değil, çıkmaz da olsa kendi yolundan yürü
Kendi yoluna baş koyman daha iyidir, başkasının yolu sana göre değildir.”
336
Kastına ve doğasına uygun olarak Arjuna’nın savaşması gerekmektedir.
Hindu inancına göre kişilerin doğuştan gelen özelliklerine karşı çıkmaları,
kendileri
için zorluktur. Arjuna’nın yolu bellidir ve affetmek, savaşmamak gibi seçenekler
onun için daha kolay görünse de onun doğası gereği seçmesi gereken yol
savaşmaktır.
“Beni değil de kendini dinlersen, ne olursa olsun savaşmam dersen
Büyük bir yanlış yapmış olursun, kendi yasana da karşı gelirsin
Doğuştan bellidir senin yolun, yasan, şaşırıp da kendi yasana uymaman
Gereken işleri yapmak istememen, ne demek! İstemesen de yapacaksın!”
337
Eserin sonlarına doğru Krişna artık Arjuna’nın savaşmasının zorunluluğunu
biraz daha katı bir şekilde belirtmektedir. Kast sisteminde kişi istese de istemese de
kastının gereklerini yerine getirmelidir. Arjuna’nın kendi doğasına aykırı olarak
savaşmak istememesini tanrı Krişna bilgisizlik olarak nitelendirmektedir:
“ Beni dikkatle dinledin mi Arjuna, söylediklerimi iyi anladın mı?
Ey varlıklı kişi kendine geldin mi? Yanılgı, bilgisizlik sona erdi mi?”
Sonunda Arjuna içine düştüğü yanılgıdan kurtularak savaşır.
Elbette Hindular
için çok önemli olan bu eserin dini düşünceye uygun olarak mutlu son denilebilecek
bir şekilde bitmesi gayet normaldir.
336
Gita, III, 33, 35.
337
Gita, VXIII, 72.