DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
taya çıkan varolan, bulunanlardan biri olan insanın üstüne üs
tüne gelir; açıkçası varolan, bulunanları duyduğu için kendini
bulunanlara açan insanın üstüne gelir. Varolan, insanın onu
öznel algılama tarzındaki göz önüne getirme anlamında görme
siyle varolan olmaz.
Tersine kişioğlu, varolan tarafından bakılandır. Varolan tara
fından bakılan insan, kendini açan aracılığı ile, bulunma yönüne
çağrılıdır, bu yönde toplanmıştır. Varolan tarafından bakılmak
(aııgeschaut) varolanın açıklığında içerilmek, orada alıkoyul
mak, bu yolla onun tarafından taşınmak, onun karşıtlan tarafın
dan oraya buraya sürülmek, onun uyumsuzluklarıyla mimlen
mekti- büyük eski Grek çağında kişioğlunun özü buydu.
Bundan ötürü, bu insan özünü gerçekleştirecekse, kendini
açanı, açıklığında toplamak (legein), korumak (sozein), onun
paramparça eden düzensizliklerine maruz kalmayı (aletheuein)
sürdürmek zorundaydı. Eski Grekler'de dünya resim olamadı,
çünkü Yunanlı varolanın algılayıcısı (Vemehmer) olarak vardır.
Öte yandan, varolanın varolanlığının Platon için eidos (kalıp-dış
görünüş) olarak, belirlenmesi, dünyanın resme dönüşmesinin,
uzun bir süre örtük olanda dolaylı olarak hüküm süren, epey
önceden yazgı olarak belirlenen bir önkoşuluydu. (Ek 8)
Repraessentatio sözcüğünde anlammının ilk baştaki anlatı
mını ortaya koyan Yeni çağ'm göz önüne getirmesi, Grekler’e
özgü algılamadan [Vernehmen] tümüyle başka bir şeyi dile
getirmek ister. Burada göz önüne getirme [vor-stellen], insanın
el altındakini [das vorhandene] karşı bir şey olarak önüne ge
tirmesi, el altındakini kendisi ile, göz önüne getirenle ilişkiye
sokması, onu düzgü koyucu alan olan kendisi ile kurulan bu
bağa geri dönmeye zorlaması anlamına gelir. Böyle bir şeyin
olduğu yerde, insan kendini varolandan önce gelen bir şey ola
rak resm e koyar. Ne var ki, insan kendini böyle resme koy
makla, sahneye, yani genel, kamusal göz önüne getirmenin açık
alanına da koyar. Böylelikle insan kendini sahne olarak koyar.
Varolan, bundan böyle kendini, bu sahnede göz önüne getir
meli, sunmalı [präsentiert]; açıkçası resim olmalıdır. İnsan
nesne ırasına sahip olan anlamındaki varolanın göz önüne geti
ricisi [repräsentant] olur.
79
NIETZSCHE’NİN TANRI ÖLDÜ SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
Ancak bu sürecin/olgunun yeniliği, insanın varolanlar ara
sında duruşunun, Orta çağ'daki, antik dönemdeki insandan
başka oluşunda değildir hiç bir zaman. Belirleyici olan, insanın
kendisi tarafından kurulmuş bu durumu, açık açık sürdürmesi,
onu bile isteye devam ettirmesi, insanlığın olanaklı gelişiminin
temeli olarak güvence altına almasıdır. Böylece ilk kez insanın
‘durumu’ türünden bir şey var olur. İmdi, ilk kez, insan olmanın
yolu başlar. İnsan, içinde nesnel olan varolana göre durumunu
açıkça belirlemek zorunda olduğu yolu, kendine bağlı kılar.
Orada insan olmanın şu tarzı başlar: İnsan bu tarzda bir bütün
olarak varolanın efendisi olmak için ölçmeye, uygulamaya ko
yulur. Kendini bu olgudan çıkarak belirleyen çağ, yalnızca
geçmişe bakıldığında, geçen çağa karşıt olarak yeni bir çağ
değildir, o kendini açıkça yeni olarak bir yere sapa sağlam
koyan bir çağdır da. Yeni olmak resme dönüştürülen dünyaya
özgüdür.
Böylelikle, dünyanın resim niteliğine, varolanın göz önüne
getirilmişliği olarak açıklık kazandırıldıysa, artık, göz önüne
getirilmişliğin Yeni çağ’daki özünü iyice kavramak için, kulla
nılmaktan eprimiş göz önüne getinne sözcüğünün, kavramının
özgün adlandırıcı gücünün izini sürmeli, kabuğunu soymalıyız:
Göz önüne getirmek, oraya, kendi önüne dikmek, (onu) kendi
ile ilişkisinde ortaya koymaktır. Böylece varolan, nesne olarak
durur, varolana Varlığın damgası, ilk kez bundan ötürü vurulur.
Dünyanın resme dönüşmesi insanın varolanın ortasında özneye
[subiectum] dönüşme süreciyle birdir, bu sürecin ta kendisidir.
(Ek 9)
İnsan hakkındaki açık seçik soruların sırası insan edimsel
olarak, özce özneye dönüşürse, dönüştüğü için gelir: İnsan Yeni
çağ’a özgü özünde zaten öznedir [subject] ama nasıl bir özne
olacaktır, olmalıdır: Kendi yeğlemelerinin, özgür bırakılmış
gelişi güzel seçimlerinin sınırlarında kalan bir ‘ben’ mi; yoksa
toplumun ‘b iz’i mi; toplumun içinde bir kişilik mi, yoksa tek bir
gövdede bir grup üyesi mi; bir devlet, bir ulus, bir halk olarak
mı; yoksa Yeniçağ insanının ortak insanlığı olarak mı? Bireyci
lik anlamında öznelciliğin gafletinde sürçmenin olanağı, ancak
insanın zaten özce özne olduğu yerde vardır. Şu da var ki, bi
80
DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
reyciliğin, bütün yapmalar ile yararların amaç alanı olan top
luma karşı açık seçik kavganın anlamı ancak insanın özne ola
rak kaldığı yerde vardır.
Yeni çağ'ın özü bakımından kesin sınırlayıcı olan iki süreç,
dünyanın resme, insanın özneye [subjektum] dönüşmesi, aynı
zamanda, Yeniçağ tarihinin ilk bakışta neredeyse saçma görü
nen temel akışını da aydınlatır. Açıkçası, dünya, kullanım için
ne ölçüde kapsamlı, ne ölçüde etkili biçimde ele geçirildiyse,
nesne ne ölçüde nesnel görüldüyse, o ölçüde özneldir; yani
subiectum, o ölçüde kendini yüceltir. Bu arada insanın dünyayı
gözlemlemesi ile dünya öğretisi, önüne geçilmez biçimde bir
insan öğretisine, antropolojiye dönüşür. Hümanizmanm, ilkin,
dünya resme dönüştürüldüğünde ortaya çıkmasında şaşılacak
bir şey yoktur. Gelgelelim, eski Grekler’in en büyük olduğu
çağda, Hümanizmanm ortaya çıkma olasılığı, tıpkı dünya resmi
türünden bir şeyin ortaya çıkma olasılığı olmadığı gibi, yoktu.
Bundan ötürü, dar tarihsel anlamında, Hümanizma, aktörel-
estetik bir antropolojiden başka bir şey değildir. Hümanizma adı
burada, kişioğlunun şöyle ya da böyle bir doğabilim tarafından
araştırılmasını göstermez. Hümanizma adı, Hıristiyan tanrıbili-
minde temellendirilen, yaratılmış, düşmüş, kötülükten kurta
rılmış insan öğretisini de imlemez. Hümanizma adı, insandan
yola çıkarak, bütününde varolanı insanın durduğu yerden,
insana göre açıklayarak, değerlendirerek, insanın felsefi yo-
rumlanışını imler. (EklO)
18.yy'm sonundan bu yana kurulan antropolojide dünya yo
rumunun ayırıcı biçimde kök salması, bütünde varolan bakı
mından insanın temel durumunun, dünya görüşü olarak belir
lenmesinde anlatımını bulur. Sözcük, günlük dilde kullanılmaya
bu çağda başlanmıştır. Dünya resme dönüşür dönüşmez, insanın
durumu, dünya görüşü olarak anlaşılmıştır. 'Dünya görüşü' sözü
burada yalnızca dünyanın etkin olmayan bir seyri söz konu
suymuş gibi bir yanlış anlaşılmaya yol açar. Bundan ötürü,
19.y y ’da bile, dünya görüşünün, bütün yaşam görüşü anlamına
geldiği, hatta öncelikle yaşam görüşü anlamına geldiği, onayla
narak vurgulanageldi. Yine de, aslında 'dünya görüşü1 sözcüğü
nün, insanın varolan içindeki yerinin adı diye ortaya atılması,
81
Dostları ilə paylaş: |