Martin heidegger



Yüklə 72,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə25/29
tarix07.12.2017
ölçüsü72,79 Kb.
#14380
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29

insanın  yaşamına,  özne  olarak  [subiectum],  öteki  bağıntı  mer­
kezleri  üzerinde  bir  öncelik  verir  vermez,  dünyanın  nasıl  kesin 
biçimde  resme  dönüştürüldüğünü  kanıtlar.  Bu  şu  demektir;  va­
rolan  olarak  varolan,  ilk  kez,  insanın  yaşamına  alındığı  ölçüde, 
bu  yaşam  alanına  girdiği  ölçüde,  onun  yaşamına  geri  götürül­
düğü  ölçüde,  açıkçası  yaşandığı,  yaşantıya  dönüştüğü  ölçüde 
varolan  olur.  Öyleyse  her  türlü  Hümanizma,  zorunlu  olarak, 
Grek  ruhuna  aykırıdır;  Katolik  bir  dünya  görüşünün  saçma  ol­
ması  gibi,  Ortaçağ'da  bir  dünya  görüşü  olması  da  olanaksızdır. 
Kendi  özünün  biçimini  giderek  daha  sınırsızca  üstlendikçe, 
Yeni  çağ  insanı  için  her  şeyin,  zorunlulukla,  yasallaştırılmış 
olarak,  yaşam  deneyimine  dönüşmesi  gerektiği  gibi,  Grekler’in 
hiç  bir zaman,  olimpiyat  şenliklerinin  yaşam  deneyimini  edine­
mediği de besbellidir.
Yeni  çağ’m  temel  olgusu  dünyanın  resim  olarak  ele  geçiril­
mesidir.  Artık  dünya  resmi  [Bild],  göz  önüne getirici  insan  üre­
timinin  yapılmış  imgesi  [Gebild]  anlamına  gelir.  Bu  üretimde 
insan,  bütün  varolanlara  ölçü  veren,  kural  koyan  bir  varolan 
olabileceği  yeri  ele  geçirmek  için  mücadele  eder.  Bu  yer dünya 
resmi  olarak  güvence  altına  alındığı,  örgütlendiği,  dile  getiril­
diği 
için, 
Yeni 
çağ’da 
varolanla 
ilişki, 
en 
kesin 
serimlenmesinde,  dünya  görüşlerinin  bir  karşılaşmasına  dönüş­
meye  başlayan  bir  ilişkidir.  Bu,  rastgele  dünya  görüşlerinin 
karşılaşması  değil,  yalnızca  insanın  en  son  sınırdaki  temel  yeri 
ile  ilgilenen,  bunu  da  en  üst  düzeyde  kararlılıkla  yapan  dünya 
görüşlerinin  karşılaşmasıdır.  Dünya  görüşlerinin  bu  karşılaş­
ması  uğruna,  onların  anlamına  uygun  olarak  insanoğlu,  sınırsız 
gücünü  her  şeyi  planlama,  hesaplama,  biçimleme  için  harekete 
geçirir.  Araştırma  olarak  bilim,  insanın  bu  dünyada  kendini 
kumlasının  mutlak  zorunlu  bir  tarzıdır.  Bu,  Yeni  çağ’ın  özünü 
bütünlemek  için,  üzerindekilerle  birlikte,  hızla  nereye  olduğu 
bilinmeyen  bir  yere  ilerlediği  yollardan  biridir.  Dünya  görüşle­
rinin  savaşı  ile  Yeni  çağ  ilk  kez kendi  tarihinin, en kararlı,  belki 
de en  kalıcı  yeni  bir bölümüne girer.  (Ek  11)
Bu  sürecin  imlerinden  biri,  devasa  olanm  her  yerde,  başka 
başka  biçimlerde,  kılık  değiştirmiş  olarak  boy  göstermesidir. 
Böylece  o,  aynı  zamanda,  kendini,  hep  giderek  küçük  olana
NİETZSCHE'NİN TANRI ÖLDÜ  SÖZÜ ve  DÜNYA RESİMLERİ  ÇAĞI
82


DÜNYA RESİMLERİ  ÇAĞI
eğiliminde  haber  verir.  Bunu  söylerken,  atom  fiziğindeki  sayı­
ları  düşünüyoruz  yalnızca.  Koskocaman  olan,  büyük  uzaklıkla­
rın  uçak  aracılığıyla  yadsınmasında;  insanın  günlük  yaşamında 
radyo  düğmesini  şöyle  bir  çevirerek  dilediğince,  uğraşmadan 
yabancı,  uzak  dünyaları  günlük  halleri  ile  önümüze  getirme­
sinde,  öyle  bir  biçimde  ileri  doğru  sıkıştırır  ki,  bu  biçim  onu 
ortadan  kaldırır  gibi  görünür.  Gelgelelim  devasadan,  yalnızca, 
niceliksel  olanın  sonsuz  genişlikteki  boşluğunu  anlamak yüzey­
sel  bir  düşünmedir.  Devasayı,  yalnızca  aşırılığın,  abartmanın 
kör saplantısından kaynaklanan  hep henüz burada olmamış  olan 
olarak  saptarsak aşırı  dar düşünmekteyiz demektir.  Devasa olma 
olgusunu,  Amerikancılık  savsözü  ile  açıkladığımıza  inandığı­
mızda  ise, hiçbir şey düşünmüş olmayız.  (Ek  12)
Tersine,  niceliksel  olan  devasa  aracılığı  ile  özel  bir  niteliğe, 
bunun  sonucunda  da, büyüğün dikkat çekici bir türüne  dönüşür. 
Her  tarihsel  çağ,  öteki  çağlara  göre,  yalnızca  büyük  değildir; 
onun  aynı  zamanda,  her  durumda  kendi  büyüklük  kavramı  da 
vardır.  Ama  devasalık  planlamada,  hesaplamada,  düzenlemede, 
niceliksel  olandan  kendine  özgü  bir niteliğe güvenli  bir sıçrama 
yapar  yapmaz,  kocaman  olan,  görünüşte  bütünüyle  hesaplana­
bilir  olan,  bundan  dolayı  hesaplanamayana  dönüşür.  İnsan  öz­
neye,  dünya  resme  dönüşmüşse,  bu  hesaplanamaz  olma  her 
yerde  her  şeyin  üzerine  düşen  görünmez  bir  gölge  olarak  kalır. 
(Ek  13)
Yeni  çağ  dünyası  bu  gölge  aracılığı  ile,  kendini  göz  önüne 
getirmeden  geri  çeken  bir  uzama  genişletir.  Böylece  hesapla­
namayana,  ona  özgü  kesinliği,  tarihsel  biricikliği  ödünç  verir. 
Ne  var ki,  bu  gölge, bugün  bizim  bilmemizden  kendini  sakınan 
başka bir şeyi  imler.  (Ek  14)  Oysa yalnızca  çağın  yadsımasında 
oyalandıkça,  insan,  bu  kendini  sakınanı  bir  kez  olsun  deneyle­
yip  düşünemez.  Alçak  gönüllülükle  burnu  büyüklüğün  karışı­
mından  ötürü  geleneğe  kaçmak,  bu  tarihsel  ana  gözlerini  ka­
patmaktan,  tarihsel  olana  körleşmekten,  başka  bir  şey  başara­
maz.  İnsan  bu  hesaplanamayanı,  ancak,  hakiki  düşünmenin 
gücünden  kaynaklanan  yaratıcı  sorgulamadan,  düşünceyi  bi­
çimlemeden  yola  çıkarak  bilir;  yani  onu  kendi  hakikatinde  ko­
rur.  Düşünme geleceğin insanını kişioğlunun Varlığa ait olduğu,
83


NIETZSCHE’NİN  TANRI ÖLDÜ SÖZÜ  ve  DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
yine  de  varolanda  bir  yabancı  olarak  kaldığı  bu  'ara'ya  aktarır. 
(Ek  15)  Hölderlin  bunu  biliyordu,  “Almanlara”  adlı  şiiri  şöyle 
biter.
Nasıl da dar tutulmuş yaşamımızın sınırları 
Yıllarımızın sayısını görüyoruz,  sayıyoruz.
Oysa bir ölümlünün gözleri 
ulusların yıllarını görmüş müdür  ?
Yüreğin kendi zamanının  için 
özlemle çarpıyor, yas tutuyorsa 
Oyalan soğuk bir kıyıda 
kendi zamanında 
ulusların zamanını bilme.
84


Yüklə 72,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə