Martin heidegger



Yüklə 72,79 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə28/29
tarix07.12.2017
ölçüsü72,79 Kb.
#14380
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29

DÜNYA  RESİMLERİ  ÇAĞI
minden  bir  şeyler  işitilmiyor  mu?  Daha  da  önemlisi,  varolanın 
Varlığı,  Platon  aracılığı  ile  idea  olarak  kavranmadı  mı?  Aristo­
teles  için  varolan  olarak  varolana  ilgi  teoria,  saf  bakış  değil 
miydi?  Yalnız,  Protogoras'ın  bu  sofistçe  sözü  öznelcilik  olma­
dığı  gibi,  Descartes'in  yaptığı  da  Grek  düşünmesinin  tersine 
çevirmek  değildir.  Platon'un  düşünmesi  ile  Aristoteles'in  sor­
gulamalarının hem  varolan,  hem de  insan  yorumununu  değiştir­
diği  kesin,  yine  de,  bu  değişiklik,  her  zaman  varolanların 
Grekler'e  özgü  temel  deneyiminin  içinde  kalır.  Sofislere  karşı 
bir  kavga  olan,  bunun  sonucunda  da,  sofistlere  bağımlı  olan  bu 
değişik  yorum  öyle  kesindi  ki,  Grekliği  sona  erdirdi.  Bu  son, 
dolaylı  olarak,  Yeniçağın  olanağını  hazırladı.  Platoncu,  Aristo- 
telesçi  düşünmenin,  tek  Grek  düşünmesi  sayılabilmesinin  ne­
deni  budur.  Yalnızca  Ortaçağ'da  değil,  bugüne  gelesiye  baştan 
sona  Yeni  çağ'da  da onlar eski  Yunandaki  tek  düşünme  sayıldı, 
bundan  ötürü  Platon öncesi  düşünmenin  tümü,  Platon'a hazırlık 
yerine  koyulabildi.  Uzun  sürmüş  alışkanlıktan  dolayı,  Grek 
düşünmesini  Yeniçağ'a  özgü  hümanist  bir  yorum  aracılığı  ile 
gördüğümüzden,  eski  Grekler'e  açılan,  böylelikle  onlara  eşsiz­
liği  ile  tuhaflığını  kazandıran  Varlık  üzerinde  kafa  yormamıza 
izin  verilmez.  Pratororas'ın  tümcesi  şöyle  sürer:  Panton 
krematon  metron  estin  antropos,  ton  men  onton hos  esti,  ton  de 
me onton os oux  estin (Platon, Theatetet  152  a).
"Her  şeyin  [açıkçası,  insanın  sürekli  olarak  kullandığı,  alış­
tığı,  bunun  sonucu  olarak  da  çevresinde  bulunanların,  (cremata 
crestai)]  ölçüsü  (belli bir) insandır, bulunduğu gibi  bulunanların 
bulunmasının;  ama  aynı  zamanda  bulunmayanların  bulunma­
masının  da".  Varlığı  üzerine yargı  verilen  varolan,  insanın  çev­
reninde, bu katmanda bulunan, kendini orada sunan olarak anla­
şılır.  Peki  insan  kimdir?  Platon,  Sokrates:  Oukoun  houtos  pos 
legei,  hos  hoia  men  hecasta  emoi  phainetai  toiauta  men  estin 
emoi,  hoia  de  soi,  toiauta  de  au  soi  antropos  de  su  te  cai 
ego;"derken, aynı yerde, bu konuyla ilgili  ayrıntıları verir.
"O  (Protogoras)  bundan  şöyle  bir  şey  anlamıyor  mu?  Her 
durumda  bana  kendini  gösteren,  bir  şey  olarak,  böyle  bir  gö ­
rüşte  bana  göredir,  ama buna  karşılık,  o  kendini  sana  böyle  bir 
şey  olarak  gösterdiğinde,  onun  görünüşü  sana  göredir  (de).
91


Oysa  sen  de  benim  gibi  insansın"  O )  Buna  göre burada  insan, 
belli  tek  bir  (ben,  sen,  o,)  insandır.  Peki  bu  Descartes'in  ego 
cogito’su  ile  tutarlı  olduğu  kabul  edilen  ego  değil  mi?  Hiç  bir 
zaman  değil.  Çünkü  özsel  olanı;  açıkçası  Protagoras  ile 
Descartes"deki  iki  temel  metafizik  durumu  birbirine  denk 
önemde  belirleyenler,  ikisinde  de  farklıdır.  Temel  metafizik 
durumda özsel olan şunlardır.
1-  İnsanın  insan  olmasının;  açıkçası  onun  kendisi  olmasının 
tarzı  ile  türü;  Ben-likle  eşanlamlı  olmayan,  ancak  Varlık  olarak 
Varlıkla  bağından  çıkarak  belirlenen  kendiliğin  [Selbstheit]  öz 
tarzı.
2-Varolanların  Varlığının  özünü  sermesinin  [wesensausle- 
gung] yorumu
3-Hakikatin  özünün  tasarımının  [wesensentwurf]  betilenme-
si;
4-Belli durumlarda insanın ölçü olmasının anlamı.
Temel  bir  metafizik  durumun  sözü  edilen  öz  momentlerin­
den hiç biri, ötekilerden  ayrı  olarak  anlaşılamaz.  Hepsinin  imle­
diği,  daha  en  baştan,  metafizik  temel  durumun  bütünüdür.  Bu 
dört  momentin  daha  önceden,  temel  bir  metafizik  durumu  bu 
niteliği  ile,  niçin  kurduğu,  niçin  taşıdığı  ne  bakımdan  kurduğu, 
ne  bakımdan  taşıdığı,  artık  metafizikten  çıkarak,  metafizik  ara­
cılığı  ile,  ne  sorulabilir  ne  de  yanıtlanabilir.  Zaten  bu  soru  da, 
metafiziğin  aşılmasından çıkarak dile  getirildi.
Elbette Protogoras için de varolanlar,  ego  olarak insana bağ­
lıdır.  Ama  bu  ego’yla  bağın  tarzı  nedir?  Bu  ego  her  durumda, 
kendi  payına  düşen  açıklık  olarak,  belli  bir  açıklık  çevresinin 
içinde  oyalanır durur.  O,  bu  yolla,  dolayında bulunanların  hep­
sini  varolan  olarak  algılar.  Bulunanların  algılanması  açıklığın 
dolayında  kalmada  temellenir.  Ben'in  (orada)  bulunanlara  aidi­
yeti,  bulunanlara  eşlik  ederek  yerinde  kalması  aracılığıyla  olur. 
Açıkta  bulunanlara  ait  olma,  bulunanlar  ile  bulunmayanlar  ara­
sındaki  sınırı belirler.  İnsan bulunanlarla bulunmayanların ölçü­
sünü,  bu  sınırlardan  alır,  korur.  Açıklıkla  sınırlanmış  olması 
aracılığı  ile,  her  durumda  insana  verilen  bir  ölçü  vardır.  Bu
NIETZSCHE'NİN TANRI ÖLDÜ  SÖZÜ ve DÜNYA RESİMLERİ ÇAĞI
92


DÜNYA RESİMLERİ  ÇAĞI
ölçü,  şuna  ya  da  buna  karşı,  bir  kendinin  [Selbst]  sınırlarını 
çizer.
İnsan,  bütün  varolanlara  Varlıklarında  uyması  zorunlu  olan 
ölçüyü,  bağlantısız  bir  ben-likten  [İchheit]  çıkarak  koymaz. 
Greklerin  varolanla,  Varlığın  açıklığı  ile  temel  ilişkisine  sahip 
olan  insan,  m etron’dur  (ölçü).  Böylece  o,  B en’in  tarzına  göre 
sınırlanan  açıklığın  çevrenine  sınır  koymayı  kabul  eder.  Bunun 
sonucunda  insan  varolanların  örtüklüğünü,  onların  bulunma  ya 
da bulunmaması üzerine yargı  verilemezliği  onaylar.  Benzer bir 
ölçüde,  bulunan  olarak  süregelenin  (wesend)  görülür  yönleri 
üzerine  yargı  verilemezliği  de  onaylar.  Protogoras  bundan 
ötürü:  peri  men  theon  ouk  echo  eidenai,  outh  hos  eisin,  out hos 
ouk  eisin,  outh  hopoioi  tines  idean."  Elbette,  ne  tanrıların  olup 
olmadığı,  ne  de  onların  dış  görünüşlerinde (idea)  nasıl  oldukları 
üzerine  bir  şey  bilecek (grekçesi: "görünürde  olansa  sahip  olma, 
edinme)  durumda  değilim."  polla  gar  ta  koluonta  eidenai,  he 
t’adelotes kai  brachus  on  o  bios  tou antropou.  "Varolanı  olduğu 
gibi,  algılamaya  türlü  türlü  engel  var:  hem  varolanların  açık 
olmama  niteliği  (örtüklük)  hem  de  insanın  yaşamının  kısalığı". 
(Diels, 
Fragmente 
der 
Vorsokratiker; 
Protogoras 
B,4) 
Protogoras‘ın  bu  temkinliliği  üzerine  Sokrates‘in  sözü  insanı 
şaşırtır:  eikos  mentoi  sofon  andra  me"  Galiba  (Protogoras) 
aklıbaşmda bir adam olarak (insanların ölçü olduğu tümcesinde) 
boş konuşmuyor."  (Platon,Theatet  152  b)
Pratogoras'ın  temel  metafizik  durumu,  olsa  olsa,  bir  daralt­
madır,  yine  de  bu  Herakleitos  ile  Parmenides'in  temel  durumu­
nun  korunması  anlamına  gelir.  Sofistlik  ancak  sofıa  temelinde; 
açıkçası,  bulunma  olarak  Varlık  ile  açıklık  olarak  hakikatin 
Greklere  özgü  yorumu temelinde  olanaklıdır.  Bu  açıklık,  Varlı­
ğın  öz  belirlenimi  olarak  kalmayı  sürdürür;  bulunanlar  açıklık­
tan  çıkarak  belirlenir;  bulunma,  bulunanın  kendi  tikelliğinde 
açılmışlıktan çıkarak belirlenir.
•  Öyle  ise Descartes Grek düşünmesinin  başlangıcından  ne öl­
çüde  uzaklaşmıştır,  insanı  özne  olarak  göz  önüne  getiren  insan 
yorum unun  nasıl bir  farkı  vardır?  Subiectum  kavramında  Varlı­
ğın  Grekler  tarafından  deneylenmesi-  hyhpokeimenon’un 
hypokeisthais’i-  saptanamaz,  sorgulanamaz  hale  gelen  bulunma
93


Yüklə 72,79 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə