Memleket Hikâyeleri / Ayfer Tunç



Yüklə 7,9 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə19/66
tarix26.09.2018
ölçüsü7,9 Mb.
#70871
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   66

kazakla  siyah etek var.  Etrafı  mekik  oyalı,  beyaz ipekten bir na­
maz  başörtüsü  beyaz  saçlarının  bir  kısmını  örtüyor.  Anadolu­
lu, şehirli ve görgülü bir yaşlı kadın  olduğu  belli.
Koltuklara  geçiliyor.  Önce  biraz  sohbet  edilecek,  sonra  sof­
raya oturulacak.  Babalar  ve  Eser’in  amcası  işten  güçten  konuş­
maya başlıyorlar.  Ortamda  bir samimiyet,  hepsinin içini  rahat­
latan bir mutluluk havası var.  Neredeyse sofraya oturmadan ra­
kıları  doldurup  çakacaklar.  Ayten  Yenge  yemekten  önce  atış­
tırmalık  ikram  ediyor,  tereyağlı  tulum  peynirli  kanapeler,  içi­
ne  yeşil  zeytin  konup  dürülmüş salamlar,  üstüne  incecik  sala­
talık dilimlenmiş  somon  fümeler  filan,  sehpalarda  kuruyemiş­
ler,  cipsler.  Kadınlardan  içmek  isteyen  olursa  diye bir şişe  kır­
mızı  şarap  açılmış.
Müstakbel damadın babaannesi kızına Eser’in anlamadığı bir 
dilde bir şeyler söylüyor.
“Benim  fidan  boylu  torunum  bula  bula  bu  cüce  kızı  mı  bul­
muş?”  diyor.
Hala babaanneyi dürtüyor, aynı dilde,  “Anne çok ayıp!” diyor.
Yaşlı kadın aldırmıyor.  Eser babaannenin başka bir dil konuş­
tuğunu  bilmediği  için  şaşırıyor,  Sarp  hiç  bahsetmemiş  bundan. 
Kadının  konuştuğu  dilin  ne  olduğunu  ve  ne  dediğini  deli  gibi 
merak ediyor.  Sarp’a sormak için fırsat arıyor ama bulamıyor.
“Kızın  gözleri şaşı mı  ne,”  diyor babaanne,  “biri mağribe  ba­
kıyor,  öbürü  maşrıka.”
“Anne yapma,  kızın  çok güzel gözleri var,”  diyor hala.
“Alımsız,  alımsız..”  diyor babaanne  hayıflanarak.  “Yere  gö­
ğe  koyamadınız  şöyle  güzel  böyle  güzel  diye..  Bu  mu  güzel?” 
diyor.
Hala Eser’in  ailesine  şirin şirin  gülümsüyor,  yaşlı  kadını dür­
tüp  susmasını  söylüyor  ama  babaannenin  susmaya  hiç  niyeti 
yok,  alçak sesle  bit  bit bit  konuşuyor.
“Ben bunların pişirdiği  yemeği  nasıl yiyeceğim?”  diyor.  “Ba­
na  göre  bir şey yoktur bunların sofrasında.”
“Niye olmasın anne,  bildiğimiz yemekler işte...”  diyor hala.
Ayten Yenge mutfağa gidiyor.  Eser’in annesine  “Mısır ununu 
çıkart,”  diyor.  “Çabuk  çabuk  çabuk!”
82


Eser’in  annesi  bir anlam  veremiyor.  Ayten  Yenge  hemen  yu­
varlak  dipli  bir  tencere  alıyor,  su  koyuyor,  azıcık  tuz  atıyor. 
Kaynayınca yavaş yavaş  mısır unu  serpmeye başlıyor.
Salonda babalar arasında kahkahalı  muhabbet devam  ediyor. 
Sarp ve  Eser  arada  aşkla  bakışıyorlar.  Babaanne yine  alçak  ses­
le  konuşuyor  da konuşuyor.
“Abine  söyle  de,  o pırlantalı gerdanlığı  takmasın.  Bu  iş  uzun 
sürmez,  yazık  olur  canım  mücevhere,”  diyor.  Hala  cevap  ver­
meyince dürtüyor.  “Duydun  mu?”  diyor.
“Duydum,”  diyor  hala,  belli  ki  usanmış  annesinin  hiçbir şe­
yi  beğenmezliğinden.  “Ama  katiyen öyle bir  şey  söylemeyece­
ğim  abime!”
Nihayet  Eser’in  annesi  dev  çorba  kâsesiyle  geliyor,  “Hadi 
buyrun,”  diyor.
Misafirler  masaya  geçiyorlar.  Babaanne  baş  köşeye  oturtu­
luyor.  Babalar  ve  Eser’in  amcası  çorba  istemiyorlar,  doğrudan 
mezelere  dalıyorlar.  Baba  rakıları  dolduruyor.  Damat  adayı­
na  sormuyor bile,  ona  rakı  yok,  su  içecek  o  bu  gece,  dur baka­
lım  daha.
Eser’in annesi Ayten Yenge’ye  sesleniyor.
“Abla hadi,  gel  otur Allah aşkına!”
Ayten Yenge geliyor,  elinde bir tepsi,  tepside de mısır unuyla 
yaptığı bir  lapa var.  Lapa  piştiği  tencerenin  şeklini  almış,  tepsi­
ye  ters  çevrilmiş,  ortasına  da  bir  kâse  kapatılmış.  Ayten  Yenge 
masada  tepsiye yer açıyor.  Sonra babaanneye  dönüyor,  babaan­
nenin  konuştuğu  dilden konuşuyor.
“Abhaz olduğunuzu  bilseydik,  ona göre sofra  kurardık,”  di­
yor.
Halanın başından  aşağı  kaynar  sular  dökülüyor.  Kadın  Ab- 
hazmış  meğer!  Babaannenin  bütün  söylediklerini  anlamış! 
Eser’e  cüce  dediğini,  şaşı  dediğini,  çirkin  dediğini  biliyor!  O 
pırlantalı  gerdanlığı  takmayın  dediğini  duydu!  Hala  kıpkırmı­
zı  kesilmiş,  utancından  yerin  dibine  girecek  neredeyse.  Baba­
anne  bunağa  yatıyor,  küçük kahverengi  gözleri  kırpışıyor.  Ma­
sada  çıt çıkmıyor.  Halasının  perişan  ifadesini  gören  Sarp  mah­
volduk!  diye  düşünüyor.  Babaannesi  kim  bilir  ne  münasebet-
83


siz  şeyler  söyledi.  Babaanne  şaşkın,  o  pek  övündüğü  zekâsı  ki­
litlenmiş.  Eser’in  ailesini  İstanbullu  diye  biliyor,  içlerinden  bi­
rinin Abhaz olabileceği aklından bile  geçmemiş.
Ayten Yenge sular seller gibi Abhazca konuşmaya devam edi­
yor.  Masada  sadece  babaanne  ve  hala  anlıyor  onu.  Bu  dili  baş­
ka bilen  yok.
“Kusura bakmayın,  abısta biraz  aceleye  geldi...”  diyor Ayten 
Yenge gene Abhazca.  Kâseyi kaldırıyor. Abısta denilen mısır la­
pasının  ortasını  kaşıkla  çukurlaştırmış,  içine  tereyağıyla  pey­
nir  doldurmuş,  tereyağı  ahıstunın  sıcaklığıyla  erimiş,  çok  iş­
tah açıcı.
Sarp’ın babası annesine  ateş  saçan gözlerle bakıyor.
“Anne,  özür  dilemen  gerekiyor  mu?”  diyor  Türkçe,  sesi  çok 
sert.
Babaanne  gözlerini  kaçırıyor.
“Hayır,  hayır!”  diyor  Ayten  Yenge.  “Bizi  kıracak  hiçbir  şey 
söylemedi,  emin olun.”
Ayten Yenge olgun kadın, ayrıca yaşlı Abhaz kadınlarının na­
sıl  da  kolay kolay bir şey beğenmeyen bir cins olduklarını ken­
di  annesinden  biliyor.  Hele  bir  de  Abhazlardaki  kast  sistemi­
ne  göre  yüksek  sınıfa  mensuplarsa,  ağzınla  kuş  tutsan  onları 
memnun  etmek imkânsız.
Hala,  “Annemin adına  özür  dilerim,”  diyor Abhazca.  “Hoş 
olmayan  şeyler söyledi.”
Aynı dilde cevap veriyor Ayten Yenge.  “Unuttuk gitti,”  diyor.
Konu  dil ve  kökene geliyor.
Eser’in  ailesinin  kökenleri  çok  karışık.  Annesinin baba  tarafı 
Kerküklü  ama oralı  mı yoksa  Osmanlı  zamanında gitme  mi  bil­
miyorlar.  Ailenin  bir  kısmı Türkmen, bir  kısmı Arap  oldukları­
nı  iddia  ediyor.  Annesinin  annesi  ise  Malatya’da  doğmuş,  baba 
tarafından  Kürt, anne  tarafından Yörük.  Kürt olan büyük dede­
si  Bakü’de  mollaymış,  ikinci  karısı  Azeri’ymiş,  kardeşlerin  bir 
kısmı  Yörük-Kürt,  bir  kısmı Azeri-Kürt.  Eser’in babasının  do­
ğum  yeri  Kütahya.  Aydınlı  olan  dedesinin babası  Bosnalı,  an­
nesi  Selanikli.  Yok,  dedesinin  babası  Selanikliydi.  Yoksa  da­
ha  büyük dede miydi  Selanikli  olan?  Peki  Arnavut olan kimdi,
84


Yüklə 7,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   66




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə