246
sonra birbirlerinden ayrılmakla akdi gerçekleştirmiş olurlar. Kısacası ona göre
alışveriş ya ayrılma veya muhayyerlikle gerçekleşir
1112
. Ayrıca Şâfiî, akdin geçerli
olabilmesi için ayrılmayı, muhayyerliğin de akidden sonra başlamasına kıyas
etmekte ve sünnetin de buna delalet ettiğini belirtmektedir. Çünkü rivâyete göre, Hz.
Peygamber bir adamı alışverişten sonra muhayyer bırakmıştır. Bu nedenle Şâfiî’ye
göre alışveriş ancak tarafların ayrılması veyahutta taraflardan birinin diğerini
alışverişten sonra muhayyer bırakması ile gerçekleşir
1113
. Bütün bunlardan
anlaşıldığına göre, Şâfiî’nin nazarında alışveriş akdi icab ve kabûl sözüyle
tamamlanmamaktadır. Bu nedenle o, muhatabının, alışveriş (bey’) akdedildiğinde
artık gerçekleşmiş olduğu, dolayısıyla tarafların birbirinden ayrılmasının şart
olmadığı şeklindeki görüşlerine katılmaz ve tenkid eder. Buna mukabil Şâfiî’nin
naklettiği gibi, muhatabına göre, alışveriş akdi (bey’) tarafların bedensel olarak
birbirlerinden ayrılması ile değil ancak söz (icâb-kabul) ile olur
1114
.
Ayrıca Şâfiî’nin muhatabı, ilgili hadîsin Hz. Peygamberden sabit olduğunu
inkâr etmemekte ancak Şâfiî’ye bunun anlamının onun dediği gibi olmadığını
söylemektedir. Muhatabına göre taraflar sözle birbirlerinden ayrılmadıkça
muhayyerdirler
1115
. Bu da Şâfiî’nin muhatabının, hadîsi lafzî anlamı ile
değerlendirmediğini, lafza bağlı kalmaksızın alışveriş akdinin keyfiyetine ve
mantığına bakarak hadîsi yorumladığını göstermektedir. Şâfiî ise muhatabının bu
ş
ekildeki te’vilini dile aykırı bulmakta ve dile göre bunun caiz olmadığını ifade
etmektedir
1116
. Bu da Şâfiî’nin meseleye açıkça dilsel açıdan yaklaştığını ortaya
koymaktadır. Çünkü Şâfiî’ye göre ancak alışverişe dair sözle karşılıklı pazarlık
yaptıktan sonra alıcı ve satıcı (el-mutebâyiân/el-bîân) vasfı kazanırlar.. Dolayısıyla
Ş
âfiî’ye göre hadîs, alışverişten (bey’) ayrılmayı değil, karşılıklı pazarlıktan
(tebâyu’) sonraki bedensel ayrılmayı ifade etmektedir. Bu nedenle buradaki
ayrılmanın bedensel değil sözle ayrılma olduğu söylemek Şâfiî’ye göre cehâlettir ve
de dili bilmemektir
1117
.
1112
Şâfiî, Umm, III. 5, VII. 371; Muzenî, Muhtasaru’l-Muzenî, IX, 84-85.
1113
Şâfiî, Umm, III. 5.
1114
Şâfiî, Umm, III. 7.
1115
Şâfiî, Umm, III. 8.
1116
Şâfiî, Umm, III. 8.
1117
Şâfiî, Umm, III. 8-9.
247
Yine Şâfiî’ye göre, taraflar akid yaptıktan sonra aynı yerde geceleseler ve
sabahlasalar da muhayyerlik hakları bakidir
1118
. Şâfii, hadîste varit olan
“iftirak/ayrılma” ifadesini sözlük anlamında alarak, herhangi bir yorum ve tevîle
başvurmamaktadır. Aslında tarafların birbirlerinden ayrılmalarını ifade eden bu
hadîsler, ilk bakışta bedensel yani fizîkî ayrılma anlamında olduğunu
çağrıştırmaktadır
1119
. Nitekim sahabe arasında hadîs ve sünneti zahirî ve lafzî
anlamıyla anladığı bilinen bn Ömer’in de alışveriş yaptıktan sonra, alışverişi
kesinleştirmek istediğinde, bir müddet yürüyerek akit yapılan yerden uzaklaşıp geri
döndüğünü Şâfiî de nakletmektedir
1120
.
Ş
u halde Şâfiî gibi hadîsin zahirî anlamını esas alanlara göre, başlangıçta
muhayyerlik şartı ileri sürülmemişse, akid icâb ve kabûl ile kurulmuş olur. Ancak
taraflar akid meclisini bedensel olarak terk etmedikleri müddetçe akdi kesinleştirme
veya feshetme hususunda muhayyerlik hakkına sahiptir
1121
. Şayet bedensel olarak
akid meclisini terkederlerse muhayyerlik hakkı ortadan kalkar ve akid kesinleşmiş
olur.
brahim Nahaî’ye göre ise taraflar ayrılmasa da sözle alışverişi
kesinleştirmek caizdir
1122
. Yine mam Malik ve Ebû Hanîfe bunu bedensel değil
“kavlî” ayrılma yani icab ve kabûlun gerçekleşmesi şeklinde anlamış ve
yorumlamışlardır
1123
. Bu nedenle bazıları Ebû Hanîfe’nin, rivâyette geçen “iftirak-
1118
Şâfiî, Umm, III. 5. Yine Şâfiîlere göre eğer taraflar akid meclisinde bir yıl veya daha çok sürede
beraber bulunur ve ayrılmazlarsa muhayyerlik hakları yine devam eder. Nevevî, el-Mecmû’, IX.
170; Nevevî, Ravdatu’t-Tâlibîn, III. 439.
1119
Bu hususta bkz. Hattâbî, Maâlimu’s-Sunen, III. 373.
1120
Şâfiî, Umm, III. 4; Muzenî, Muhtasaru’l-Muzenî, IX. 84.
1121
Nitekim bn Hazm da bu rivayeti Şâfiî gibi anlayanlardandır. Hatta ona göre, sarf akdi de dahil
ne tür bir alış veriş olursa olsun, taraflar malı teslim etmiş ve bedelini de almış olsalar dahi, akid
yaptıkları mekandan bedenen birbirlerinden ayrılmadıkları müddetçe yapılan bu akit asla sahih
ve geçerli değildir. Tarafların her birinin, diğer taraf istese de istemese de, bu durumda akdi iptal
etme hakkına sahiptir. bn Hazm, el-Muhallâ, VIII. 351.
1122
Abdurrazzâk, Musannef, VIII. 52 (no. 14252). Diğer rivâyetler için bk. VIII. 50 vd. .
1123
bn Ruşd, Bidâyetu’l- Muctehid, I. 132. Bu husustaki görüş ayrılıklarının, “iftirak-ayrılma”
fiilinin anlam ve keyfiyetinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Nitekim bn Manzûr da,
alışverişteki iftirakın/ayrılmanın anlamı üzerinde ihtilaf olduğunu, sahâbe ve tâbiûndan bir çok
imam ve fakihîn bu arada mam Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel’in bunu bedensel ayrılma olarak
kabul ettiklerini, Ebû Hanîfe ve mam Mâlik’in ise bedensel ayrılma olmasa dahi akit yapılınca
alışverişin kesinleştiği görüşünde olduklarını belirtmektedir. Ancak bn Manzûr, hadîsin
zahirinin birinci grubun görüşünü teyit ettiğini fakat, iftirak ve teferruk fiillerinin aynı anlama
geldiğini, ancak bazılarının teferruk fiilini bedensel ayrılma, iftirak fiilini de sözle ayrılma
anlamında kullandıklarına dikkat çekmektedir. bn Manzûr, Lisânu’l-Arab, X. 299-300.
Dostları ilə paylaş: |