252
antimuan (kuhl), zırnık, altın, kükürt, çinko, tuz vb. madeni, sönmemiş kireç, alçı
gibi maddeler, şayet işlenmemiş doğal durumda iseler, bunlara da teyemmüm
yapmak caizdir, bu durumda değilseler teyemmüm yapmak caiz değildir. Zira dilde
saîd lafzı yeryüzü anlamına gelir. Ayet ve hadîslerde de bu mana kastedilmiştir. Şu
halde toprak dışındaki benzeri maddeler yeryüzünde doğal olarak bulunduklarında
toprak anlamındadır ve teyemmüm caizdir
1136
.
Ayrıca bn Hazm; mam Şâfiî ve Ebû Yusuf’a göre, saîd lafzına binaen
teyemmümün yalnız toprağa has olduğunu, Rasûlullah (a.s.)’ın da“Yeryüzü bizim
için mescid, toprağı da temiz kılındı”
1137
sözünün, Allah’ın saîd lafzındaki ve Hz.
Peygamberin “Yeryüzü benim için mescid ve tertemiz kılındı”
1138
hadîsindeki
muradını beyan ettiğini söylediklerini, oysa bunun, yanlış ve delile/burhana
dayanmayan bir iddia olduğunu ifade etmektedir. Kendisi ise, ayetteki saîd lafzının
ve yeryüzünün mescid kılındığını belirten hadisin umumî anlamını esas almaktadır.
Ona göre toprağın, yerin ve saîd’in hepsi temizdir ve teyemmüm yapılır. Ayrıca bu
hususta Ebû Hanîfe ve Sufyân es-Sevrî’nin de, kendileri ile aynı görüşte olduğunu
ifade etmektedir
1139
.
Ş
u halde Şâfiî ve Ebû Yusuf’a göre, ‘toprak temizdir’ hadisi, diğer mutlak
anlamdaki hadîsi ve sâid lafzını takyîd etmekte, dolayısıyla teyemmüm yalnız
toprakla caiz olmaktadır
1140
. Ebû Hanife ve mam Muhammed ise, saîd lafzını
yeryüzü anlamında değerlendirek toprak veya onun dışındaki benzer şeylerle
teyemmümün caiz olacağı yorumunu yapmıştır. Ayrıca bn Nuceym (ö. 970),
hadisteki ‘toprağı da temiz kılındı’ ifadesinden bizatihi toprağın kendisi değil, onun
bulunduğu yerin, dolayısıyla toprak ve kum gibi yerin cinsi benzer şeylerin
kastedildiğini ifade etmektedir
1141
Zurkânî de, Hz. Peygamberin “Yeryüzü bana
1136
bn Hazm, el-Muhallâ, II. 158-159.
1137
Muslim, Sahîh, 5, Mesâcid, h. no: 3-4 (I. 370-371); Beyhakî, Sunen, I. 213, 230.
1138
Buhârî, Sahîh, 7, Teyemmüm 1 (I. 86); 8, Salât 56 (I. 113); Tirmizî, Sunen, 2, Salât 119, h. no:
317 (II. 131); Nesâî, Sunen, 4, Gusl 26, h. no: 430 (I. 210); 8, Mesâcid 42, h. no: 734 (II. 56).
1139
bn Hazm, el-Muhallâ, II. 160 161.
1140
Nevevî, Şerhu’n-Nevevî, V. 3; bn Nuceym, el-Bahru’r-Râik, I. 156.
1141
bn Nuceym, A.g.e., I. 156.
253
mescid ve tertemiz kılındı”
hadîsine binâen, namaz kılınması caiz olan her yerin,
kendisiyle teyemmüm yapılmasının da caiz olduğunu belirtmektedir
1142
.
Kısacası Şâfiî -ve Ebû Yusuf- bir rivâyette nakledilen toprak ifadesinden
hareketle –ki bu da yoruma açıktır ve manen rivâyet olgusuna dikkat edilmelidir
1143
-
daraltıcı bir yorumda bulunurken, diğerlerinin ilgili lafzı daha genel ve daha geniş bir
mana ile ele alarak daha esnek ve kolaylık arzeden bir yorumda bulunmuştur.
5. Kadınlarla “Mulâmese”nin Keyfiyeti
Ş
âfiî, abdest âyetinde
(
)
“kadınlara dokunmuşsanız”
1144
ifadesinde
bahsedilen mulâmese’yi elle veya öpmek suretiyle kadınlara dokunma anlamlarında
alarak, kadınlara dokunulduğunda abdestin bozulduğu ve abdest almanın farz olduğu
hususuna delil olarak kullanmaktadır
1145
. Şâfiî, mam Mâlik’in rivâyet ettiği Abdullah
bn Ömer’in şu sözünü de bu hususta delil olarak sunmaktadır: “Kişinin, eşini
öpmesi ve ona eliyle dokunması mulâmesedendir. Kim ki, eşini öper ve ona eliyle
dokunursa ona abdest gerekir”
1146
.
Yine Şâfiî. Abdullah bn Mes’ûd’un da, bn
Ömer’inkine benzer anlamda bir sözünün kendilerine ulaştığını belirtmektedir
1147
. Bu
hususta mam Mâlik de, kişinin eşini öpmesinin abdesti gerektireceği şeklinde,
Zuhrî’nin bir sözüne yer vermektedir
1148
. Oysa kadına dokunma ve öpme ile abdestin
bozulacağını ifade eden bu sözler, bizzat Hz. Peygamberin hadîsi olmayıp, sahâbî ve
tâbiîn kavlinden ibarettir. Öte yandan yine sahabeden bilhassa Hz. Peygamberin eşi
Hz. Âişe’den, kadınları öpmenin abdesti bozmadığına ilişkin rivâyetler de
nakledilmiştir
1149
. Ancak Şâfiî bu tür rivâyetlere yer vermemekte ve herhangi bir
değerlendirmede bulunmamaktadır.
1142
Zurkânî, Şerhu’z-Zurkânî, I. 167.
1143
Daha önce de değindiğimiz gibi aslında bu husus başlı başına ele alınması gereken bir önemi
haizdir. Zira Şâfiî, lafızcılığının temeli olan rivâyetlerin lafızlarını, Hz. Peygamberin lafızları
zannetmekte, mana ile rivâyetin farkında olmasına rağmen, hadîsleri anlarken ve
değerlendirirken mana ile rivâyet gerçeğini gözardı etmektedir.
1144
5. Mâide, 6.
1145
Şâfiî, Umm, I. 62.
1146
Şâfiî, Umm, I. 62-63;( Mâlik, Muvatta, 2, Tahârat 16, h. no: 64 (I. 43) ).
1147
Şâfiî, Umm, I. 62-63, VII. 252-253; ( Mâlik, Muvatta, 2, Tahârat 16, h. no: 65 (I. 44) ).
1148
Mâlik, Muvatta, 2, Tahârat 16, h. no: 66 (I. 44).
1149
Hz. Peygamberin eşlerini öptüğü ve sonra abdest almadan namaz kıldığı hakkında Hz. Âişe’nin
sözleri için bkz. Ebû Dâvud, Sunen, 1, Tahârat 68, h. no: 178-179 (I. 123-125); Tirmizî, Sunen,
Dostları ilə paylaş: |