256
Bu nedenle Hanefîler lems/lâmese fiilini cimâ anlamına hamlederek, kadına
dokunmanın abdesti gerektirmediği görüşüne varmışlardır
1159
. Zurkânî de, bn
Abbas’a göre, mülâmesenin cimâdan kinâye olduğunu nakletmektedir
1160
.
Netice itibariyle Şâfiî’ye göre, kadına dokunmak - her iki anlama da
gelmesi caiz olduğu için- abdesti bozar. Ebû Hanîfe’ye göre kadına dokunmak
abdesti bozmaz. Çünkü ‘lems’ cimâdan mecâzdır. Dolayısıyla mecâzî anlamı
yanısıra ‘lems’in gerçek anlamı olan ‘dokunma’ kastedilmiş olamaz
1161
.
Nitekim bn Ruşd de kendi kanaatine göre, kelimesinden her iki mananın
anlaşılma derecesi birbirine eşit ve yakın olsa da, cinsel yaklaşma/cimâ anlamının
daha açık olduğunu, dolayısıyla başka âyetlerde de mübâşeret ve mess fiilleriyle
cinsel yaklaşma kastedildiği ve bunların da lems anlamında kullanıldığını, âyetten
her iki manayı da anlamanın zayıf bir tevîl olduğunu belirterek, “Çünkü Araplar,
değişik manaları bulunan bir kelimeyi kullandıkları zaman o kelimenin bütün
manalarını değil, sadece bir tanesini kastederler. Bu, Arap dilinde kendiliğinden
anlaşılan bir gerçektir” demektedir
1162
.
Netice itibariyle bu örnek Şâfiî’nin nasslarda kullanılan kavram ve ifadelere
bağlı bir yaklaşım sergilediğini açıkça ortaya koymaktadır.
6. Zina Sebebiyle Hurmet-i Musahere
slam’da evlenilmesi haram kılınan kadınlardan biri de musahere (sıhriyet)
yoluyla haram olandır. Ancak slam hukukçuları musaherenin sözkonusu olacağı
durumlar hususunda ihtilaf etmişlerdir ki, bunlardan birisi de zina ile meydana gelen
birleşmeyle hurmet-i musaherenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğidir.
Ş
âfiî’ye göre ise zina nedeniyle musahere sabit olmamaktadır. Ona göre bir
kişi, eğer bir kadınla nikâhla evlenirse, bu durumda hurmet-i musahere gerçekleşir ve
kadının annesi ile evlenmesi artık haram olur. Şayet bir kadınla zina yoluyla birlikte
olursa, onun annesiyle evlenmesi haram değildir. Yine karısının annesiyle zina
1159
Kâsânî, Bedâiu’s- Sanâi‘, I. 30; bn Nuceym, el-Bahru’r-Râik, I. 47.
1160
Zurkânî, Şerhu’z-Zurkânî, I. 132; Ayrıca bkz. Kâsânî, A.g.e., I. 30.
1161
Zencânî, A.g.e., s. 69.
1162
bn Ruşd, Bidâyetu’l- Muctehid, I. 121.
257
yapması durumunda da karısı kendisine haram olmamaktadır. Böyle bir durumda
adam yalnız Allah’ın emrine asi davranmış ve günahkar olmuştur
1163
.
Ş
âfiî sonra ‘bazı insanlar dedi ki’ diyerek (Hanefîleri kasdederek) zina
nedeniyle, hatta şehvetle dokunma ve öpmeyle de musaherenin gerçekleştiğine ve
zinanın da aynen nikâh gibi, helâl olan şeyi, haram kıldığına hükmettiklerini
belirterek onların bu görüşlerin tenkit etmektedir
1164
.
Dolayısıyla Şâfiî’ye göre musahere haramlığı ancak evlenme (nikâh)
yoluyla gerçekleşmekte ve zina yoluyla olan birleşmeyle musahere haramlığı
gerçekleşmemektedir. Ona göre, haram (zina), helalin (nikâh) haram kıldığı şeyi
(mesela karısının annesini) haram kılmamaktadır. O, bu görüşe, Allah’ın Kitabından
delil getirerek, Müslümanların üzerinde icma ettikleri şeye kıyas yaparak, ma’kûle ve
de sünnet ve hicret yurdunun çoğunluğunun görüşüne binaen vardığını belirterek
1165
ş
u âyetleri delil getirmektedir. “Babalarınızın nikâhladığı
(
)
kadınlarla
evlenmeyiniz”
1166
, “kendileriyle zifafa girdiğiniz
(
)
eşlerinizden olup evlerinizde
bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı..”
1167
. Dolayısıyla Şâfiî bu hususta
nasslarda hangi lafızların/fiillerin kullanılmış olduğuna büyük bir önem
atfetmektedir. Bu nedenle ona göre, vahiy musaherede haram kılmayı “nikâh” lafzı
ile isimlendirmiş veya bu hususta nikâh ve duhûl kelimelerini kullanmıştır
1168
.
Ş
âfiî’nin muhatabı ise helâl olan nikâhlı birleşme ile haram olan zina
birleşmesi arasında, her ikisinin de cimâ olması itibariyle fark görmemekte ve
Ş
âfiî’yi eleştirmektedir. Şâfiî’ye göre ise, Allah, evlenmeyi mübah görerek emretmiş
ve onu, neseb, sıhrıyet, ülfet ve mutluluk sebebi saymış ve onunla mahremiyeti sabit
kılmıştır. Yine nafaka, mehir ve miras gibi hükümleri buna binaen koymuştur. Buna
göre, helâl olan ve teşvîk edilen nikâhla yapılan cimâ ile; haram olan ve recmi
gerektiren cimâ aynı değildir. Dolayısıyla Şâfiî, cezayı gerektiren zinanın, nimet olan
1163
Şâfiî, Umm, V. 228, Bu konuda ayrıca bkz. Şâfiî; Umm, V. 362-363.
1164
Şâfiî, Umm, V. 228-234. Tâbiûn alimlerinden de zina ile hurmet-i musâherenin gerçekleşeceği
görüşünde olanlar vardır. Bkz. Abdurrazzâk, Musannef, VII. 197-201.
1165
Şâfiî, Umm, V. 228.
1166
4. Nisâ, 22.
1167
4. Nisâ, 23.
1168
Şâfiî, Umm, V. 229.
258
helal evliliğe kıyas edilemeyeceğini belirtmek suretiyle muhatabının görüşünü
reddetmektedir
1169
.
Ş
âfiî, Hz. Peygamber de dahil hiç kimsenin neseb, miras ve evlilikle
gerçekleşen mahremiyeti zina ile sabit görmediğini de ifade ederek görüşünü teyide
çalışmaktadır. Ona göre evlilik yani nikâh, kadının annesini vs. mahrem kılarak,
onunla beraber bir yerde ve yolculukta bulunmalarına izin verirken; zina, taraflara
böyle bir izin vermemektedir. Kısacası zina ma’siyettir ve onunla musahara
gerçekleşmez
1170
. Şâfiî, bu hususta haram olan bir şeyin, helâl bir şeyi haram
kılamayacağı ilkesinden hareket etmektedir
1171
. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi
Ş
âfiî’nin bu yaklaşımına göre, kişi bir kadınla nikâhla evlenirse, karısının annesi ona
haram olmakta, ancak o kadınla zina yoluyla birlikte olursa, kadının annesi (zina onu
haram kılamadığı için) haram olmamaktadır.
Burada bizim dikkat çekmek istediğimiz konu, Şâfiî’nin hüküm verirken
ilke olarak nasslarda ifade edilen lafızlara büyük bir önem atfetmesi ve bu lafızlara
bağlı kalarak hüküm vermesidir. Zira yukarıda da anlatıldığı gibi o, musahara
haramlığını, yalnız nikâha binanen gerekli saymıştır. Çünkü ona göre nasslarda
yalnız nikâhtan bahsedilmiş olup, zina ile yapılan cinsel birleşmeye yer
verilmemiştir. Bu nedenle Şâfiî’nin bu hususta, hurmet-i musaherenin hikmet ve
gayesini göz önünde bulundurduğunu söylemek zordur. Oysa Hanefiler, hurmet-i
musaharada geçerli olan illet ve gerekçenin zina yoluyla yapılan cinsî münasebette
de bulunduğundan hareketle zinayı da buna dahil etmişlerdir
1172
. Dolayısıyla onların
bu hususta lafzî değil, gâî bir yorumla hareket ettikleri anlaşılmaktadır. “Hısımlık
(musahere) yoluyla evliliğin haram olmasının hikmeti, yakınlar arasındaki kavga ve
1169
Şâfiî, Umm, V. 229.
1170
Şâfiî, Umm, V. 231. Ayrıca bkz. Şîrâzî, el-Muhezzeb, II. 43.
1171
Şâfiî, Umm, V. 228-229. Nitekim Şâfiî’nin bu görüşü, “
” “Haram, helâlı haram
kılmaz” şeklinde hadîs olarak da kitaplarda yerini almıştır. Beyhakî, Sunen, VII. 168-169. Şu
halde sahâbe ve tabiûndan, hem haramın, helalı haram kılacağına, hem de helâl kılmayacağına
ilişkin farklı sözler nakledilmiştir. Bkz. Abdurrazzâk, Musannef, VII. 198-199. bn Hazm da bu
görüşleri genişçe nakletmekte ve brahim en-Nahaî’nin şu sözüne yer vermektedir. “Helâl, helâl
olan bir şeyi haram kıldığında, haram daha çok haram kılar”
. bn Hazm, el-Muhallâ, IX. 532.
Ş
u halde Nahâî’nin yaklaşımına göre, helâl olan nikâhla, meselâ kadının annesi nasıl haram
oluyorsa, haram olan zina ile o kadının haram olması evleviyetle mümkündür. Dolayısıyla
Nahâî’nin, haramın, helalı haram kılmayacağı şeklindeki söze/rivâyete katılmadığı ve meseleye
aklî yönden yaklaştığı anlaşılmaktadır.
1172
Debûsî, Mukayeseli slam Hukuk Düşüncesi, s. 227.
Dostları ilə paylaş: |