51
diğer bir delil ise, Allah’ın Kur’an’da Peygamber’ine itaatı ve imanı Allah’la birlikte
zikretmesi gibi aynı şekilde Kitab’la birlikte Hikmeti zikretmesidir. Böylece Allah,
Hikmeti, Kitabıyla birlikte zikretmiş ve onu Kitabına tabi kılmıştır. Zira
Peygamber’in sünneti hem Allah’ın murad ettiği manayı açıklayıcıdır; hem de
Kur’an’ın âmm ve hâssını gösteren bir delildir
231
.
Ancak Şâfiî’den önceki alimlerin, hikmeti farklı şekillerde tefsir ettikleri
tesbit edilmiştir. Öyleki Şâfiî’nin tefsirde otorite olarak kabul ettiği Mücahid ve
Mukatil b. Suleyman gibi müfessirlerin hiçbiri hikmeti sünnet olarak tefsir etmediği
belirtilmektedir
232
. Şâfiî ise getirdiği bu tanım ile Kur’an’a dayanarak sünnetin
otoritesini desteklemek ve sağlamlaştırmak amacıyla hikmet ve sünnet kavramını
eşanlamlı olarak kullanmıştır
233
.
Ş
âfiî’nin hikmeti sünnet olarak yorumlamasında onun vahye dair
anlayışının da etkisi söz konusudur. Nitekim ona göre Allah, Peygamberine iki
ş
ekilde emreder. Birincisi Allah ona vahiy indirir, insanlara da bu vahiy okunur.
kincisi de Allah’tan Peygambere şöyle yap diye risalet (mesaj) gelir, o da onu
yapar
234
. Şâfiî’nin hikmet dediği şey, vahyin bu ikinci türü olarak yorumlanmıştır.
Zira mesela ‘salat’, ‘zekât’ ‘hac’ gibi kavramların pratikteki şekliyle
anlamlandırılması için, Hz. Peygamber Kur’an dışı vahye ihtiyaç duymuştur. Bu
nedenle hikmet, vahiy sahibinin yine vahyin açıklaması ve izahı için Peygamberine
özel olarak verdiği ilave bilgi ve ilhamdır. Bu nedenle Şâfiî’ye göre Hz. Peygamber
dil artı hikmetle donatılarak desteklenmiştir
235
. şte Şâfiî’ye göre, Hz. Peygamberin
kalbine Allah’ın ilham ettiği şey, O’nun sünnetini teşkil etmiştir. Allah’ın zikretmiş
olduğu Hikmet de odur
236
. Nitekim bu anlamda olmak üzere J. Schacht da; Şâfiî’nin,
hikmete ‘menşei vahiy olan sünnet’ anlamı verdiğini ifade etmektedir
237
. Ancak bu
231
Şâfiî, Risâle, 50-52. (no. 245-257).
232
Geniş bilgi için bkz. Arslan, Şâfiî’nin Kur’an Okumaları, Rağbet Yay., stanbul, 2004, s. 200.
233
Paçacı, Mehmet, “Şâfiî’nin Metodolojisinde Öznenin Rolü”, Sünni Paradigmanın Oluşumunda
Ş
âfiî’nin Rolü, haz. M. Hayri Kırbaşoğlu, Kitâbiyât, Ankara, 2000, s. 164; Gürkan, slam
Hukuk Metodolojisinin Oluşumu ve Şâfiî’nin Yeri, s. 254.
234
Şâfiî, Umm, V. 185.
235
Arslan, A.g.e., s. 205.
236
Şâfiî, Risâle, 63 (no. 307).
237
Schacht, The Origins, s. 16.
52
durumda da hangi sünnetlerin Kur’an dışında gelen bu tür vahiyle sabit olduğu ve
bunların tespiti sorunu ortaya çıkmaktadır.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus, Şâfiî’nin hikmeti sünnetle
sınırlandırmasıdır. Yoksa hikmet kavramıyla sünnetin kastedilmesi, tamamen yanlış
bir görüş değildir
238
. Zira, kavram, Peygamber’in ve slamın temel değerlerine sahip
herhangi bir müslümanın Kur’an’ı anlamasını içerdiği halde, Şâfii, benimsemiş
olduğu bu tanımla, hikmeti sadece sünnet ile sınırlandırmış olmaktadır
239
.
Ş
âfiî’nin hikmeti sünnet olarak değerlendirmesinin arka planında ise, onun
hicrî ikinci asır fikir akımları ve siyasi mücadeleleri ortamında (özellikle Mutezile ve
Ş
ia’ya karşı) geliştirmek istediği nass teorisinin bütünlüğünü korumak, Kur’an kadar
sünnetin de bağlayıcılığını yine Kur’an’a dayandırarak temellendirmek, yani Kitap
ve hikmetin beraberliğine vurgu yaparak sünnete gereken değeri vermeyenlere karşı
onu savunmak düşüncesinin yattığı ifade edilmiştir
240
. Her ne kadar Şafiî’nin bu
husustaki temel düşüncesi ve niyeti sünneti savunmak olsa da, bu yolda bir takım
zorlama tevillerde bulunduğu da görülmektedir. Sonra bazı ekollerin sünnet muhalifi
olarak görülmesi de gerçeği tam yansıtmamakta, onların muhalefetinin daha çok
neyin sünnet olduğu ve haberlerin sıhhati üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Sonuç olarak Şâfiî’nin, sünnetin konumunu temellendirmek maksadıyla bir
delil olarak ileri sürdüğü, Kur’an’daki hikmet kelimesinin sünnet olduğu şeklinde
görüşü, kendisinden sonra da paylaşılmış ve sünneti temellendirmede bir argüman
olarak kullanılmıştır
241
.
C- Şâfiî ve Sünnetin Vahiyle lgisi
mam Şâfiî’nin hadîs/sünnet anlayışında dikkat çeken hususlardan birisi de
sünneti vahiy kategorisine dahil etme çabalarıdır. Bu nedenle her ne kadar ondan
önce de, sünnetin tamamının vahiy mahsulü olduğu düşüncesinde olanlar
242
bulunsa
238
Kırbaşoğlu, slâm Düşüncesinde Sünnet, s. 195.
239
Paçacı, “Öznenin Rolü”, s. 177.
240
Arslan, Şâfiî’nin Kur’an Okumaları, s. 200.
241
Meselâ bkz. Abdulhâlık, Abdulganî, Hucciyyetu’s-Sunne, Dâru’l-Vefâ, 1993, 295-297.
242
Meselâ mam Evzâî’nin (ö. 153) hocalarından Hassân b. Atıyye’nın (ö. 126) şu sözlerine binâen
onun bu görüşte olduğunun söylemek mümkündür. “Cebrail Ku’an’ı Hz. Peygambere (s.a)
Dostları ilə paylaş: |