93
Ş
âfiî’ye göre şayet insanlardan herhangi biri için zahirin hilafına hüküm
verilebilmesi mümkün olsaydı, kendisine vahiy gelmesi hasebiyle bu sadece Hz.
Peygamber için mümkün olurdu. Allah’ın kendisine verdiği lütufla bâtını bildiği
halde
439
Rasûlullah (a.s.) zahire göre hüküm veriyordu. Bu durumda başkasının
zahire göre hüküm vermemesi haliyle daha evladır
440
. Kısacası Şâfiî’ye göre, zahir
gerçeğe uysa da uymasa da fark etmemekte, hüküm işin zahirine göre
verilmektedir
441
. Allah Teâlâ, dünyada verecekleri hüküm hakkında onlara delillerini
göstermiştir ki, hüküm verdiklerinde ancak zahire göre hüküm versinler ve zahir
olanın en iyisinin dışına asla çıkmasınlar
442
. “Bir söz dahi olsa, insanlar arasındaki
hükümlerle ilgili bir konuda, ancak ve ancak zahirle hüküm verilmesi caizdir,
delillerle değil”
443
.
Özetle Şâfiî, insanlar tarafından ifade edilen sözlerin ve ortaya konulan
konulan durumların zahirini dikkate almaktadır. Ona göre bir şahit zahiren adalet ve
akıl vasfına sahipse, onun zahirdeki şehadeti kabul edilir. Oysa gerçeği içinde
gizleyebilir. Ancak gaybı kimse bilemeyeceği için içindeki dikkate alınmaz
444
.
Ş
âfiî’nin bütün bu değerlendirmeleri onun hüküm verirken nassların zahirî
anlamını esas almayı temel ilke olarak benimsediğini ortaya koymaktadır. Bir başka
ifadesinde de o, ahkâmın zahire göre olduğunu, gaybı (bâtını) Allah’ın bileceğini, hiç
kimsenin insanlar hakkında zahirin dışında zanna göre hüküm veremeyeceğini,
kulların zahiri almakla yükümlü kılındıklarını, şayet birisinin bâtını alması söz
konusu olursa, bunun ancak Allah’ın Peygamberi için olacağını belirtmekte ve
açıkladığı bu hususların bütün ilimlerde geçerli olduğunu özellikle ifade
439
Şâfiî’nin, Allah’ın lütfuyla Hz. Peygamberin bâtını bildiği şeklindeki bu sözü de bir problem
olup, bunu delillendirmek ve hangi konularda bâtını bildiğini tesbit edebilmek güçtür.
440
Şâfiî, Umm, VII. 137.
441
Şâfiî, Umm, VII. 78..
442
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 489.
443
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 500.
.
444
Şâfiî, Cimâu’l- lm, s. 30.
94
etmektedir
445
. Şu halde bu bilgi, onun hadisleri anlama usûlünde açıkça zahire
dayanmayı benimsediğini ortaya koymaktadır.
Yine Şâfiî, Hz. Peygamberin verdiği hükümlerin niteliğini açıklarken
bunları iki kategoride değerlendirmektedir. lki, insanlara helal ve haram kıldığı
ş
eylerde olduğu gibi vahiy cihetiyle hüküm verdikleri ki o, bunları beyan etmiştir.
Diğeri de insanlar arasında bir delile binâen hüküm verdikleridir ki o, bu konuda
zâhire göre hüküm vermiştir
446
.
Ş
âfiî, akitlerin geçerli ve sahih olabilmesi konusunda da tarafların zahirî
iradesini nazar-ı itibara almakta, bu hususta niyet ve maksatlarına bir değer
atfetmemektedir. Nitekim şu sözleri bunu teyid etmektedir: “Kitap, sonra sünnet
sonra da müslüman hakimlerin bütünü, akitlerin yalnız zahir (dış görünüm) yönüyle
sabit olduklarını
ortaya koyunca, akdi yapan tarafların niyeti akdi bozmaz. Eğer
akitler zahirde sahih olarak kurulmuşsa, akdin tarafları dışında başka birinin, akdi
yapan taraf üzerindeki bir şüphe ile – özelikle bu zayıf bir şüphe ise- akdi bozmaması
daha uygundur, Vallah-u Teâlâ a’lem”
447
. Şâfiî, ayrıca hukukî işlemlerde zâhire göre
hüküm verilip, niyete bakılmaması ile ilgili olarak “Satış sözleşmelerini “bu zerîadır
(harama vesile olan bir yoldur)” veya “art niyettir” demek suretiyle bozamayız”
diyerek böyle bir gerekçe ile akdin bozulamayacağını belirtmektedir
448
. Şu halde ona
göre, bir kişinin aleyhinde yakın delâletler bulunsa dahi, hakimin zan ile hüküm
vermesi caiz değildir
449
.
Ş
âfiî’nin bizzat kendi ifadesine göre onun bu husustaki temel ilkesi
ş
öyledir: “Bu husustaki görüşümün esası şudur: Zâhiren (yani şekil itibariyle)
hukuka uygun olarak meydana gelmiş her akit sahihtir. Herhangi bir şüphe (töhmet)
veya tarafların arasındaki bir âdet sebebiyle onu iptal etmem ve zahire/görünüşe göre
445
Şâfiî, Umm, IV. 148-149.
.
446
Şâfiî, Umm, VII. 14. Aslında Şâfiî’nin bu değerlendirmesi aynı zamanda Hz. Peygamberin her
hüküm ve davranışının vahye dayanmadığının bir delilidir. Dolayısıyla, bu durum, onun sünneti
de vahiy kapsamında değerlendirmeye yönelik genel tutumu ile çelişmektedir.
447
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 492.
448
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 492.
449
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 500.
Dostları ilə paylaş: |