111
göre delâlet ise, Allah’ın namaz, zekât ve hac gibi farz kıldığı şeylerin Hz.
Peygamber tarafından keyfiyetinin açıklanması ve tafsîl edilmesinden ibarettir
514
.
Ş
âfiî’ye göre Allah’ın nass olarak ortaya koyduğu konularda istidlâlde
bulunurken Kur’an yeterlidir ve başka bir şeye gerek yoktur
515
. Şâfiî’nin nass ve
delâlet konusundaki bu yaklaşımından onun delâlet (cümle) kapsamına dahil olan
konularda re’y kullanmayı geçerli kabul ettiği, ancak ister Kur’an’da ister hadîste
olsun, Şâfiî’nin nass esasına binaen açık hükümler olarak değerlendirdiği meselelerin
ise ictihada kapalı olduğu sonucu çıkarılmıştır
516
. Zira nass, problematik olmayandır
ve bunda ihtilaf yoktur. Bunun dışındakiler ise, problematiktir ve ihtilafa neden
olur
517
.
Ş
u halde Şâfiî, nass ve cümle/delâleti, Kur’an’da bir metnin hermenutik
anlamda kendi kendine yeterli (nass) olup olmadığı veya hukukî bir kuralı
(cumle/delâlet) tam anlamıyla açıklamak için, ek bir sünnet metnine gereklilik duyup
duymadığını tanımlamak üzere bu kavramlara başvurur. Nass kavramı daha açıkçası,
“olabildiğince kendi kendine yeterli” (
)
518
anlamında ve yoruma ihtiyaç
duymayacak kadar
519
açık hükmü ifade eder
520
. Başka bir yerde Şâfiî, nass kavramını,
delâletin
521
, istidlâlin
522
, kıyasın
523
ve istinbâtın
524
karşıtı bir anlamda kullanmaktadır.
Böylece Şâfiî, nass fikrini, ictihadın/yorumun karşısına koymaktadır
525
.
Ş
âfiî’nin bu temel görüşlerinden anlaşıldığına göre o, şerîatın bütün
hükümlerini nass veya onun delâletine inhisar ettirmek için büyük bir çaba
sarfetmiştir. Fıkhın temel kaynaklarını tesbit ederken, kapsam ve sınırlarını çizerken
bunları nasslara dayandırmada göstermiş olduğu özen de onun nazarında nassların ne
514
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 493.
515
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 493.
516
Hasan, slâm Hukukunun Doğuşu, s. 143-144.
517
Lowry, The Legal-Theoretical Content, s. 147 (dipnot 68).
518
Şâfiî, Risâle, 93; Krş, Şâfiî, er-Risâle, thk. A. Muhammed Şâkir, 150 (no. 431).
519
Şâfiî, Risâle, 80; Krş, Şâfiî, er-Risâle, thk. A. Muhammed Şâkir, 128 (no. 374).
.
520
Lowry, A.g.e., s. 145-146.
521
Şâfiî, Risâle, 271; Krş, Şâfiî, er-Risâle, thk. A. Muhammed Şâkir, s. 501 (no. 1445).
522
Şâfiî, Risâle, 9 (no. 46).
523
Şâfiî, Risâle, 260 (no. 1358).
524
Şâfiî, Risâle, 9; Krş, Şâfiî, er-Risâle, thk. A. Muhammed Şâkir, 19 (no. 45).
525
Lowry, A.g.e., s. 147.
112
kadar büyük bir önemi haiz olduğunu ortaya koymaktadır. Bu gerçeği Ebû Zeyd
ş
öyle ifade etmektedir: “Şâfiî’nin fıkhı, daha iyi bir ifade ile fıkıhtaki asılları şu dört
maddede odaklanır: Kuran, sünnet, icmâ ve kıyas. Onun bu asılları sıralayış biçimi,
daima sonrakinin öncekine dayandırılması şeklindedir. Şâfiî, sünneti Kitab’a
dayandırmakla kalmamış, aynı zamanda onu delaleti yönünden Kitab’ın yapısı içinde
organik bir parça olarak kurmaya çalışmıştır. Zira Kitap ve sünnet, delaleti aynı olan
organik bir yapı olunca, Şâfiî, bunun üzerine icmaı kurabilmiştir. Böylelikle icmâ da,
delâletini Kitab ve sünnetin kompleks nassının delaletinden alan teşrîi bir nassa
dönüşmüştür. Şâfiî’nin usûlünde dördüncü ve en son asıl olan, yani kıyas/ictihad ise,
kendinden önceki üç asılda bulunan kompleks nassdan istinbat içindir”
526
.
Dolayısıyla Şâfiî için hukukun kaynakları esas itibariyle tek ve aynı şey olmaktadır:
lahî kaynaklı nasslar
527
.
Ş
âfiî’nin delilleri bu şekilde düzenlemesi, ‘nass olmayan’ı, ‘nass’a
çevirmeye ve onu, birincil temel nass olan Kur’an’ın delâlet ve teşriî gücünden daha
az olmayan bir nass şeklinde sunmaya yönelik bir düzenlemedir. Böylece nass
olmayan, nassın bağıyla sıkıca bağlanmakta ve sonuçta ictihad/kıyas alanı daraltılmış
olmaktadır
528
. Şu halde Şâfiî’ye göre her hukukî hüküm ya nasslardan alınmalı ya da
nasslara kıyas edilerek yine nasslardan alınmış olunmalıdır. Zira yine Şâfiî, istihsanın
reddederken şöyle demektedir: “Her kim bağlayıcı (lazım) bir haberle veya ona
dayalı kıyas ile hükmeder yahutta fetva verirse; şüphesiz ki o, sorumluluğunu yerine
getirmiş ve böylece emredildiği şekilde hüküm ve fetva vermiş olur. Artık o, nassta
emredileni nass olarak, kıyasta emredileni de ictihad olarak yerine getirmiştir.
Böylece her iki durumda da Allah’a sonra da onun Resûlüne itaat etmiş olur.”
529
. Şu
halde esas olan nasslarla belirtilen hükümlere uymaktır, nasslarda hüküm
belirtilmemişse nasslara yapılan kıyas ile yine nasslara uyulmuş olunur
530
.
Ş
âfiî’ye göre nasslar dinde mutlak bir otoriteye sahiptir. Bu sebepledir ki o,
nassların otoritesini tesis için büyük bir gayret göstermiştir. Bu iki otoritenin mutlak
526
Ebû Zeyd, “ mam Şâfiî ve Ortayol”, s. 90-91.
527
Taştan, “ slam Hukukunda Literalizm”, s. 145.
528
Ebû Zeyd, “ mam Şâfiî ve Ortayol”, s. 91.
529
Şâfiî, btâlu’l- stihsân, VII. 495.
530
Gürkan, slam Hukuk Metodolojisinin Oluşumu ve Şâfiî’nin Yeri, s. 292.
Dostları ilə paylaş: |