Microsoft Word haluk tezw 1



Yüklə 372,99 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə11/16
tarix02.06.2018
ölçüsü372,99 Kb.
#47103
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16

29 

 

 



 

 

 

 

 

 

 

TARTIŞMA 

 

1906’da kayalık dağlar benekli ateşi tanımlandıktan sonra dünyada pek çok kene kaynaklı 

bakteriyel enfeksiyon tanımlanmıştır. Kene kaynaklı hastalık etkenlerinden biri olan erlihyalar 

küçük, gram negatif zorunlu hücre içi bakterilerdir. Hayvan hastalıkları ile ilgili pek çok tür 

insan hastalıklarından daha önce tanımlanmıştır. İlk 1910’da Theiler tarafından ruminantlarda 

anaplazmoz yapan A. marginale tanımlanmıştır. Cowdry tarafından 1925’de ruminantlarda 

kovdriyoz yapan E. ruminantium, Donatien ve Lestoquard tarafından da 1935’de Cezayir’de 

köpeklerde monositik erlihyoz yapan E. canis tanımlanmıştır. Gordon 1940’da koyun ve 

ineklerde ateşli hastalık yapan E. phagocytophila’yı inek ve koyunların periferik kanlarında 

göstermiştir. 1945’de Alman mikrobiyolog Paul Ehrlich riketsiya ve erlihyaların virüsler ve 

protozoonlardan farklı türler olduğunu ortaya koymuş ve ondan sonra bu bakterilerle ilgili 

antibiyotik ve elektron mikroskobi çalışmaları  hızlanmıştır (18). 1954’de Japonya’da E. 



sennetsu’nun etkeni olduğu enfeksiyoz mononükleoz benzeri bir hastalık insanlarda 

tanımlanmıştır (8).  

1986’da ABD’de kene tarafından ısırılmış 51 yaşındaki, 5 günden beri ateş, baş ağrısı, kas 

ağrıları yakınması olan hastada hastaneye başvurduğunda konfüzyon, azotemi, trombositopeni 

ve periferik kan yaymasında lökositler içinde stoplazmik inklüzyonlar tespit edilmiş ve CDC 

tarafından elektron mikroskobik inceleme ile inklüzyonların  Ehrlichia sp. olduğu 

gösterilmiştir. Hastaya yapılan serolojik tetkiklerde, ilk kez köpeklerde tespit edilmiş olan E. 

canis’e karşı antikorlar yüksek titrede pozitif bulunmuş ve E. canis ile ilk insan erlihyozu diye 

tanımlanmıştır. Yapılan prospektif çalışmalarla kene ısırığı öyküsü olan riketsiyoz benekli 

ateşi tanılı hastalarda Ecanis’e karşı antikorlar tespit edilmiş ve hatta bazı bölgelerde kene 



30 

 

ısırığı olup da benekli ateş ön tanısı ile yatırılan hastalarda insidansının benekli ateşten daha 



fazla olduğu gösterilmiştir. Daha sonraki yıllarda yapılan gen sekans çalışmalarıyla bulunan 

bu bakterinin E. canis olmadığı ancak ona benzeyen E. chaffeensis olduğu anlaşılmıştır 

(6,18).  1991’de E. chaffeensis ABD’de izole edilmiştir (115). Bu tür insan monositik erlihyoz 

(HME) etkenidir (2). E. chaffeensis ile HME hastaları ABD’de bildirilirken, ilave olarak 

kenelerde ve hayvanlarda E. chaffeensis’in varlığı Afrika ve Avrupa’dan da bildirilmişitir 

(18).  


1990’da Bakken tarafından Dulut Minnesota’da ateşli hastalığı olan bir hastanın 

granülositlerinde stoplazmik inklüzyonların (morula) görülmesi ile granülositik erlihyoz ilk 

kez insanlarda fark edilmiş ve 1990 ile 1993 yılları arasında Chen ve arkadaşları Minnesota 

ve Wisconsin’de stoplazmik inklüzyonları olan hastalarda kültür ve PCR ile araştırmalar 

yapmıştır. Yapılan deneylerde kültürler negatif bulunmuş ancak PCR ile E. phagocytophila ve 

E. equi ile çok yakın ilişkili yeni bir bir tür bulunmuştur (9). Bu tür insan granülositik erlihyoz 

(HGE) etkenidir. Daha önce atlarda ve köpeklerde granülositik erlihyoza sebep olduğu bilinen 



E. equi ve E. phagocytophila’nın ve insanlarda tespit edilen bu yeni türün tek bir tür 

olabileceği düşünülüp çalışmalar yapılmıştır. İsveç ve Minnesota’daki köpeklerde ve atlarda 

HGE etkeni gösterilmiş ve bu etkenin E. equi’den farklı olduğu bulunmuştur ancak HGE ile 

enfekte insan kanı atlara verilirse atlarda HGE etkeni ile enfeksiyon geliştiği ve E. equi’ye 

karşı bağışıklık oluştuğu görülmüştür. (116-118).  

Goodman ve ark. (105) tarafından 1996’da HGE etkeni izole edilmiştir. 2001’de Dumler 

ve ark. (7) HGE ajanını ve yakın ilişkili  E. equi ve E.  phagocytophila’yı tek tür olarak 

düşünüp  A. phagocytophilum adını vermişler ve hastalık tekrar isimlendirilerek insan 

granülositik anaplasmozu (HGA) olarak belirlenmiştir. Köpeklerde granülositik erlihyoz 

yapan  E.  ewingii’nin sebep olduğu ikinci insan granülositik erlihyozu (ewingii erlihyozu) 

1999’da tanımlanmıştır (85). 

Yukarıdaki bilgilerden anlaşılacağı gibi dünyada son yüzyılda erlihyalarla ilgili çok sayıda 

çalışma yapılmışken ülkemizde bu hastalıklarla ve etkenlerle ilgili çalışmalar 2000 yılından 

sonra başlamıştır. Bu çalışmalarda (21,30,32-36) hayvanlarda ve kenelerde etkenlerin 

varlıkları serolojik veya moleküler yöntemlerle gösterilmiş ve bir seroprevalans çalışmasında 

(15) da insanların da bundan etkilendikleri belirlenmiştir.  

Avkan ve ark. (119) 73 yaşında evinde köpek besleyen,  öksürük,  ateş,  uykuya eğilim

halsizlik,  iştahsızlık,  baş  ağrısı,  bulantı,  kusma,  tüm vücutta makülopapüler ve yer yer 

peteşial döküntülerle başvuran hastada kene ile bulaşan hastalıklardan diğer kene kaynaklı 



31 

 

enfeksiyonların yanında erlihyozu da düşünmüşlerdir. Spesifik olmayan klinik belirtiler, 



akciğer tutulumu ve kenenin saptanmasıyla pulmoner tutulumlu kene kaynaklı enfeksiyon 

olduğu göz önüne alınarak olgu doksisiklin ile tedavi edilmiştir. Ancak bu olguda serolojik 

veya başka bir incelemeyle hastalığın erlihyoza bağlı olduğu kanıtlanamamıştır. 

Türkiye’de bizim bilgilerimize göre insanlarda erlihyoz varlığının gösterildiği ilk ve tek 

yayın Ongut ve ark. (15)’nın çalışması olarak kabul edilebilir. Şen (30) bölgemizdeki 

kenelerde Anaplasma varlığını moleküler yöntemlerle göstermiş olması, Trakya Bölgesi’nde 

orman arazilerinin geniş olması, halkın büyük bir kısmının tarım ve hayvancılıkla uğraşması 

ve kene kaynaklı enfeksiyonlardan riketsiyozun Türkiye’de en çok bölgemizden bildirilmiş 

olması (120) erlihyozun da bölgemizde insanları etkileyebileceği ve hastalıklara neden 

olabileceği yönünde kanılara sahip olmamıza neden olmuştur. Yapılan bu çalışma ile 

bölgemizdeki kene ısırma öyküsü olan insanların Anaplasma türleriyle karşılaşma oranlarını 

dolayısıyla oluşan seropozitifliği belirlemeyi amaçladık. Çalışmamızda %25 oranında 

seropozitiflik saptanması, bölgemizden ve Türkiye’den bu güne kadar hiçbir erlihyoz 

olgusunun bildirilmediği göz önüne alınarak bazı olguların yanlış tanı aldıklarını 

düşündürmekte ve ayırıcı tanılarda daha fazla düşünülmesi ve tanı için laboratuvar 

tetkiklerinin yaygınlaştırılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. 



A. phagocytophilum tarafından meydana getirilen HGA’nın insidansı son 20 yılda giderek 

artmış ve bu hastalık bazı ölümlerin nedeni olmuştur. Antibiyotik kullanmadan HGA’dan 

iyileşen immünitesi sağlam hastalar varken, pek çok hastaya antibiyotik tedavisi 

gerekmektedir. HGA’nın erken dönem belirtileri spesifik değildir, hatta viral hastalıkları taklit 

eder. Spesifik teşhis erken dönemde yapılamayabilir ancak antibiyotik tedavisi başarılıdır 

(12). Ülkemizde bu güne kadar herhangi bir erlihyoz/anaplazmoz olgusunun bildirilmemiş 

olması hiç olgu olmamasına mı yoksa ayırıcı tanıda düşünülmemesine mi bağlı olup olmadığı 

bilinmemektedir. Bu çalışma ile insanların bu hastalıklardan etkilendiğinin bir kanıtı olarak 

yüksek oranda seropozitiflik tespit edilmesi, Ongut ve ark. (15)’nın Akdeniz Bölgesi’nde de 

seropozitiflik saptamaları, Türkiye’deki tanı laboratuarlarının bu hastalığın tanısını koymaya 

yardım edecek tetkik olanaklarını da portföylerinde bulundurma gerekliliklerini 

vurgulanmıştır.  

HGA etkeninin hayat döngüsü; sert keneler, insan olmayan vertabralılar ve insan 

şeklindedir. HGA etkeni ABD’nin kuzeyinde I. scapularis türü kenelerde ve kuzeydoğu ve 

üst-orta batı bölgelerinde I. pacificus türü sert kenelerde gösterilmiştir (12). Avrupa’daki kene 

vektörü  I.  ricinus’tur (14). Rusya’nın Baltık ve Perm Bölgesi’nde ve Kuzeydoğu Çin’de I. 




Yüklə 372,99 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə