Microsoft Word haluk tezw 1



Yüklə 372,99 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə2/16
tarix02.06.2018
ölçüsü372,99 Kb.
#47103
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16

 

erlihyoz etkeni E. ewingii’nin immün yetmezlikli insanlarda da erlihyoz yaptığı gösterilmiştir 



(2,3,10). 

ABD’nin güney-orta, güneydoğu ve orta-Atlantik kıyılarındaki bölgelerinden insidansı 

eyaletlere göre değişmekle birlikte 1986’dan 2007’ye 2396 HME vakası bildirilmiştir (11).  

ABD’nin kuzeydoğu, orta-Atlantik, üst-orta batı ve kuzeybatısı A. phagocytophilum için 

endemik bölgelerdir. 1994’den 2008’e kadar 4137 HGA olgusu bildirilmiştir (12). New 

York’taki kene ile ısırılmış değişik popülasyonlardaki kişilerde  A. phagocytophilum 

seroprevalansı %8.9-36 arasında bulunmuştur (13).  

Avrupa ve Asya (Çin, Sibirya, Kore) A. phagocytophilum için endemik bölgelerdir (11). 

Avrupa’da seroprevalans oranı %0-28 arasındadır (14).  

Ülkemizde yapılan seroprevalans çalışmasında Ongut ve ark. (15) Antalya’da kene ile 

ısırılmış 201 kişinin 16’sında (%8) A. phagocytophilum’a karşı antikorları pozitif bulmuştur.  

Kırsal kesimde yaşayan bireyler kene ısırığına maruz kalır. Bu popülasyonda erlihyoz 

saptanması Avrupa’da %28’e kadar varabilmekte hatta ABD’de bu rakam %36’lara 

çıkmaktadır. Ülkemizin büyük kesiminin kırsal alanlarda yaşadığı düşünülürse ülkemizde 

nasıl bir erlihyoz potansiyel tehlike riski bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Erlihyozlarda, 

grip gibi hafif enfeksiyon tablolarından ölüme kadar varabilen ağır tablolar izlenmektedir. 

Etkenlerin saptanmasındaki ve enfeksiyonun kontrol edilmesindeki zorluklar sorunu 

ciddileştirmektedir. Ülkelerin bölgelerindeki erlihyoz dağılımını bilmeleri, ulusal kontrol 

önleme stratejilerini belirlemek ve prevalansı izlemek için önemlidir. Bu çalışmayla Trakya 

Bölgesi’nin kırsal alanlarında yaşayan, kene ile ısırılmış insanlarda erlihyoz seropozitifliğini 

serolojik yöntemlerle ortaya çıkarmayı amaçladık. Ayrıca bu çalışmayla, ülkemizdeki 

olguların yakalanmasında kullanılan tanı ve ayırıcı tanı yöntemlerinin verimliliği ve 

tetkiklerin  yaygınlaştırılmasının gerekliliği anlaşılacaktır.  




 

 



 

 

 

 

 

 

 

GENEL BİLGİLER 

 

KENELER VE KENE KAYNAKLI BAKYERİYEL HASTALIKLAR 

Keneler, insanlar için vektör olarak sivrisineklerden sonra ikinci sırada gelir ve coğrafi 

dağılım gösterip kene kaynaklı hastalıklar için risk bölgeleri oluştururlar. Hastalıklar, 

patojenler için vektör veya rezervuar oldukları durumda ortaya çıkar. 1982 yılında  Borrelia 

burgdorferi’nin lyme etkeni olduğunun belirlenmesinden sonra 2001 yılına kadar dünyada 8’i 

Rickettsia, 3’ü Ehrlichia ve 4’ü B. burgdorferi’ nin alt türü olan toplam 15 kene kaynaklı 

bakteriyel patojen tanımlanmıştır (10). 2005’e gelindiğinde kene kaynaklı  Rickettsia sayısı 

11’e çıkmıştır (16). 

Keneler kan emen canlılar olup, tüm omurgalılar için parazittirler. Yaklaşık olarak 879 tür 

ve alt türü bildirilmiştir. Dört büyük kene ailesi vardır. Bunlar, Ixodidae (sert kene), 

Argasidae (yumuşak kene), Laelaptidae ve Güney Afrika’da Nuttallellidae’dir (17).  

Sert ve yumuşak keneler anatomik yapı ve yaşam döngüleri bakımından farklılıklar 

gösterirler. Sert kenelerin ağız kısımları üstten bakılınca görülür, sklerozan sırt yapıları vardır, 

cinsiyet ayırımı belirgindir. Yumuşak kenelerde ise bükülebilir kitin tabakası vücuda homojen 

dağılmıştır, ağız kısımları üstten bakılınca görülmez ve koksal organları vardır. Sert kenelerin 

ısırıkları ağrısız olup, konak tarafından uzun süre fark edilmezler. Yaşamlarının her evresinde 

bir kez, yavaş olarak, pek çok farklı tür omurgalıdan beslenirler ve açık alanlarda bulunurlar. 

Mevsimsel olarak konak aralar. Yumuşak keneler ise daha sık olarak beslenir, genellikle de 

aynı türden birçok konağı kullanırlar. Konaklarının yakınına sığınırlar, evlerin içi ve 

mağaraları tercih ederler. Kenelerin, larva, nimf ve erişkin olmak üzere yaşamlarında üç evre 

vardır (10).  



 

Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında kenelerde ilk mikroorganizma soyutlanmıştır. Smith ve 



Kilbourne protozoon Babesia  bigemina’yı  Boophilus annulatus türü sert kenede 

göstermişlerdir. 1910 yılında Conor ve Bruch, Akdeniz benekli ateşini tanımlamış ve 1930 

yılında hastalığın bulaşmasında Rhipicephalus türü sert kenelerin rolü bildirilmiştir. 1929’da 

Francis tarafından tularemi epidemiyolojisi ve kenelerin rolü gösterilmiştir.  İkinci Dünya 

Savaşı’ndan sonra hayvanlar ve insanlardaki viral, protozal ve bakteriyel kene kaynaklı 

hastalıklar tanımlanmıştır.  B. burgdorferi etkenli lyme hastalığının tanımlanmasından sonra 

da Rickettsia ve Ehrlichia türleri kene kaynaklı patojenler olarak tanınmıştır (10).   

Keneler,  Arachnida  sınıfının en geniş alt gurubu olan akarlar alt gurubu içindedirler. 

Aralarındaki filogenetik ilişkiyi belirlemek için; mitokondriyal ya da nükleer rDNA gen 

sekans analizi yapılmaktadır. Ancak bu çalışmalar tüm türler için yetersiz olup ek gen 

çalışmaları lazımdır. 

Kene geçişli hastalıklar; keneleri, insanları, vahşi ya da evcil hayvanları kapsayan, doğada 

bulunan zoonozlardır. Bu hastalıklar için bir veya birden fazla kene vektörü ve bir veya birden 

fazla rezervuarı bulunur. Rezervuar konakların enfektivitesi, kene enfestasyon hızı, konak 

yoğunluğu, kene geçişli hastalıklar için major değişkenlerdir. Bunlar çevresel koşullar, 

konağın bakteriye karşı direnci, kenelerin ve konağın mevsimsel aktivitesi, biyolojik ve 

ekolojik faktörlerden etkilenir (10). 

Keneler birden fazla mikroorganizma ile enfekte olabilir. Bu durum, kenelerin etkenleri 

aktardığı canlılarda atipik kliniklere neden olabilir. Lyme hastalığında olduğu gibi aynı kene 

türünden geçen A. phagocytophilum ve diğer ajanların (B. burgdorferiBabbesia sp., ensefalit 

virüsü) koenfeksiyonu ABD ve Avrupa’da yayınlanmıştır (2,4,10,18). 

Bakterilerin insanlara geçişi kenelerin beslenme sırasındaki enfekte tükrük salgıları 

(benekli ateş grubu riketsiyoz, dönek ateş grubu borrelyoz, tularemi, erlihyoz, Q ateşi ve lyme 

borrelyoz), dışkıları (Q ateşi, tularemi) veya yumuşak kenelerde koksal sıvı ile (dönek ateş 

grubu borrelyoz) olmaktadır. Kenelerin parmaklarla ezilmesini takiben cildin ve gözün 

kontaminasyonu gibi indirekt (Q ateşi ve tularemi etkenleri, Brucella türleri, Salmonella 

türleri, Yersinia türleri) bulaşma da olasıdır (10).  

Keneler sadece vektör değildir. Aynı zamanda tularemi, dönek ateş ve benekli ateş 

etkenleri için rezervuardır. Kenelerin rezervuar olduğu bakterilerin kenelerde geçişi yaşam 

evrelerinin birinden diğerine larvadan, nimfe ve erişkine (transstadyal) ve aynı zamanda bir 

nesilden diğerine yumurtaları yoluyla (transovaryal) olur (10,19). Ancak erlihyoz etkenlerinde 

transovaryal geçiş gösterilmemiştir.  




Yüklə 372,99 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə