13
erken iyileşme dönemi boyunca periferik kanda atipik lenfositoz ve serum transaminazlarında
yükselmedir (88). Ölüm veya ciddi komplikasyonlar bildirilmemiştir.
Diğer insan erlihyozları: 1996’da Venezuela’dan periferik kan monositleri içinde
morulaya sahip olan asemptomatik bir hastanın kanından E. canis benzeri bir ajan izole
edilmiştir. Venezuela insan erlihya ajanının 16S rRNA genlerinin E. canis kökenleriyle
karşılaştırılması bir veya iki baz farklılığının olduğunu göstermiştir. Asemptomatik insan
enfeksiyonları ile bire bir ilişkili olan yeni bir HME dizisi ya da E. canis’in subtipi olduğu
düşünülmüştür (89).
Hayvan Hastalıkları
Ehrlichia, Anaplasma ve ilişkili cinslerin üyeleri insan patojeni olarak tanımlanmadan
önce veterinerlik patojenleri olarak bilinmekteydiler. Veteriner mikrobiyologlar tarafından bu
alandaki çalışmalar insanlarda neden oldukları hastalıkların anlaşılmasında ve tanınmasında
büyük bir katkı sağlamıştır.
Köpek erlihyozu: E. canis ve E. chaffeensis tarafından oluşturulan köpek monositik
erlihyozu, E. ewingii tarafından oluşturulan granülositik erlihyoz, A. phagocytophilum
tarafından oluşturulan granülositik anaplasmoz ve A. platys tarafından oluşturulan köpek
siklik trombopenisi dahil Tablo 1’de gösterildiği gibi bazı ajanlar köpeklerde enfeksiyonlara
neden olurlar (90-92). Sombalığı zehirlenmesi hastalığı, köpeklerin N. helminthoeca’yı
barındıran sombalığı benzeri balıkları yemesinden sonra ortaya çıkan bir hastalık olup,
mononükleer hücreleri enfekte eder (91).
At erlihyozu: At granülositik erlihyozu ilk kez 1969’da tanımlanmıştır. hastalık ABD ve
Avrupa’nın diğer bölgelerinde görülmesine karşın esas olarak Kuzey California’nın dağlık
kesimlerinde görülür (93). İnsanlardaki HGA’ya benzer şekilde atlarda kendini sınırlayan bir
hastalığa neden olur (94) ve vektörü I. pacificus keneleridir. Potomac at ateşi etkeni N. risticii
olup atlarda ateş ve kolit ile seyreden bir hastalık yapar. Monositleri enfekte eder (95).
Enfekte serkaryaları taşıyan böceklerin kazara yenilmesiyle atlara bulaştığı görülür (26,96).
Ruminantların anaplazmozu: Dünyada sığırlarda görülen kene kaynaklı en yaygın
hastalıktır (97). A. marginale etyolojik ajanıdır. Isıran sinekler ve böcekler aracılığı ile de
14
bulaşma meydana gelebilir. Organizmalar eritrositleri enfekte eder ve ciddi anemi, kilo kaybı,
düşük ve bazen ölüme neden olabilir. Bu enfeksiyon klinik iyileşmeden sonra bile persistan
düşük düzeyde bakteriyemi yapabildiğinden enfekte hayvanlar diğer hayvanlara bulaşmada
bir rezervuar haline gelir.
Kuşların ve amfibiyanların Aegyptianella enfeksiyonları: Aegyptianella pullorum
kuşların, A. bacterifera amfibiyanların enfeksiyonlarıyla ilişkilidir. Aegyptianella türleri
eritrositleri enfekte eder. Afrika’da miğferli afrika tavuğunu enfekte eden A. botuliformis’in
enfekte Amblyomma cinsi kenelerin ısırması yoluyla bulaştığı görülür (22). Gen sekansları
temel alındığında Anaplasma spp. ile en yakın ilişkili olan A. pullorum’dur.
Heartwater (Kovdriyoz): E. ruminantium evcil ve vahşi ruminantların nötrofil ve
endotelyal hücrelerini enfekte eder. Amblyomma türü kene vektörleriyle bulaşır. Hastalık
ruminantlarda yüksek oranda ölüme neden olur. Sıklıkla Sahra-altı Afrika’da ve Atlantik ve
Hint Okyanusları’nın ve Karayib Denizi’nin adalarında görülür (98).
PATOGENEZ
İnsan Granülositik Anaplazmozu
Patogenezle ilgili yeterli bilgi yoktur. Daha çok kemik iliğindeki myeloid prekürsörleri
etkiler (18). Deriden giren mikroorganizma kan ve lenfatikler ile yayılır ve nötrofillerin %1-
2’sini enfekte eder. Nötrofillere bağlanma fukolize P-selektin gikoprotein ligand-1’e olur (8).
Bu olgun nötrofillerde ve indiferansiye HL-60 hücrelerinde bol olmasına karşın makrofajlarda
yoktur. Bu nedenle mikroorganizma makrofajlara bağlanamaz (38).
Hücre içinde morula denilen inklüzyon benzeri yapıda çoğalır. Endotel gibi farklı
hücrelerde de görülebilir. Nötrofil aderens, emigrasyon ve öldürme gücünü azaltır. Antikor
üretimini azaltır. Lenfosit mitogenezini azaltır. Ancak bunları nasıl yaptığı tam olarak
bilinmemektedir. Sonuçta konak savunması baskılanır, fırsatçı viral ve fungal enfeksiyonlar
oluşur (18).
İnsan Monositik Erlihyozu
Deriden giren mikroorganizma kan yolu ile yayılır. Monosit ve makrofajlara bağlanma dış
membran proteinleri ile olabilir (18). Bağlanma sonrası protein kinaz A aktivasyonu sonucu
15
monosit-makrofaj aktivasyonu bozulur, böylece konak stoplazmasında yaşama şansı bulur.
Hastalardaki sitopeni nedeni; kemik iliği depresyonundan ziyade, sekestrasyon, tüketim ve
yıkımdır. Enfekte monosit azdır bu nedenle lizis lökopeni nedeni olarak önemsizdir (38).
Karaciğer, lenfnodu, kemikiliği, dalak, akciğer, böbrek ve beyin omurilik sıvısındaki
makrofajlar etkilenir. Organlarda; perivasküler lenfohistiyositik infiltrasyon, karaciğer,
lenfnodu, kemik iliğinde hemofagositoz, İnterstisyel pnömoni, pulmoner hemoraji, lenfnodu,
dalak ve karaciğerde fokal nekroz görülür. En sık kemik iliği bulgusu, kemik iliğinde
granülomdur. Tüm bunların organizmaya karşı makrofaj reaksiyon göstergeleri olduğu
düşünülür (18).
Erlihyozlardaki hematolojik değişiklikler ve klinik bulgular; muhtemelen sitokin
salınımına bağlıdır. Çünkü kan ve dokularda etken mikroorganizma çok az sayıda bulunur
(38). Erlihyozda bağışıklık ve iyileşmeyi sağlayan mekanizma T-hücre aracılıklı immünite ve
INF γ sekresyonudur (18,99).
TANI
Ateş, lökopeni, trombositopeni ve serum transaminazlarında yükselme ile gelen ve
hikayesinde kene ısırığı bulunan olgularda epidemiyolojik faktörlerde göz önüne alınarak
kene ile bulaşan hastalıklar ve erlihyoz düşünülmelidir (38).
Periferik Yayma
Periferik kan, kemik iliği ve BOS’ta lökositlerdeki morula formunun görüntülenmesi
karekteristiktir (38). Fakat bu inklüzyonlar nadir saptanmaktadır. Hastaların %60’ında ilk
hafta akut ateşli dönem içinde nötrofillerde morula görülebilir (1,37). Spesifikliği yüksektir
ancak duyarlı değildir. Deneyim gerektirir. Dohle cisimleri ve toksik granülasyon yanlış
pozitif olarak değerlendirmelere neden olabilir (4,37).
İndirekt İmmün Floresan Antikor Yöntemi
Günümüzde tanı için en sık kullanılan ve en duyarlı yöntem, enfekte hücrelerden elde
edilen antijen kullanılarak yapılan IFA yöntemidir (38). Tanı için akut dönem ve konvelesan
dönem serum örneklerinde antikor titreleri arasında en az 4 kat artış gösterilmeli veya en az
1/80 titrede antikor saptanmalıdır (1,2).
Bu yöntem, E. canis enfeksiyonlarında altın standarttır. İn vitro üretilen standart E. canis
ve E. chaffeensis kökenleri antijen olarak kullanılır. Mikroorganizma ile şu an veya geçmişte
Dostları ilə paylaş: |