Mit dünden bugüne gizli dünyanin bilinmeyenleri tuncay özkan



Yüklə 3,49 Mb.
səhifə12/53
tarix08.03.2018
ölçüsü3,49 Mb.
#30949
növüYazı
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   53
söylediler. Hakikaten bunu işittiğim zaman ben de müteessir oldum. Bunu

tahkik etmek için bizzat, Garp Ordusu Kumandanlığına telgraf yazmak

suretiyle bunu tahkik etmeyi bir vazife addettim. Gelen cevapta deniyor ki

: Benim malümatım hilafında belki takip olunmuştur; bu meseleyi tahkik

ediyorum. Fakat belki de hiç bir kimse tarafından takip olunmamıştır.

Kendisine öyle bir vehim gelmiş olabilir."

Bu açıklamada Hacı Şükrü Bey ile ilgili olarak Mustafa Kemal izlemiyi ve

hakkında bilgi toplamayı kabul eder. Hatta konuşmasında Hacı Şükrü Bey''in

kabul etmediği bir kaç belgeden örnekler verir ve kendisi hakkında

araştırma yapıldığını, divanı harpte hesap vereceğini söyler. Daha sonra

Çerkes Ethem ile ilgili görüşmeler sırasında da Hacı Şükrü ile Mustafa

Kemal arasındaki tartışmalar sürecektir. Bu dönem gizli örgütlerinin bir

çalışması da Ankara hükümetinin muhaliflerini izlemek ve Kürt

ayaklanmaları başta olmak üzere bütün ayaklanmalar konusunda tahkikat

yapmaktır.

AJANLAR KARI OYNATIYOR

TBMM deki tartışmalara karşın bu tür faaliyetler devam etmiştir. Çünkü

Çerkes Etem olayı ve diğer iç karışıklıklar Mustafa Kemal ve arkadaşlarını

iç istihbarata yöneltmiş, bu da doğal olarak Askeri Polis Teşkilatı'nın

yetkilerinin arttrılması sonucunu doğurmuştur. Teşkilat bir ara iç ve dış

güvenliğin ve casusluk şebekesinin tek üst mercii haline gelmiştir.

Teşkilat yabancı gazeteleri inceleyip raporlar da hazırlar. İrtibat

zabitleri ise sivil olarak ordu içinde inceleme yapmışlardır. Güvenlikle

ilgili bütün raporlar Askeri Polis Teşkilatında toplanmıştır. Ve burada

analiz edilmiştir. Savaş içinde olunması bu teşkilatın çalışmalarında son

derece ileri giden yetkilerinin kullanımında belirli ölçülerde anlayışı da

berabarinde getirmektedir.

Bu denli yetki genişliği ile donatılan teşkilatın bazı memurları halk

arasında adeta korku salmıştır. Zaman zaman eğlence için görevlerini

ikinci plana atan memurlar hakkında şikayetler olmuştur. Halkın resmi

makamlara yaptığı şikayetlerde teşkilata bağlı bazı subayların " karı"

oynattıkları ve "gürültü yaptıkları" dile getirilmiştir.

(P) teşkilatı zaman zaman ihtiyacına göre İçişleri ya da Dışişleri

Bakanlıklarına müracaat ederek buralardan eleman talep etmiştir.

(P) teşkilatı güvenilir bulduğu kimselere vesikalar da verir. Örneğin

İstanbul Umum Sandalcılar Cemiyeti Reisi Rizeli Şahinzade Ali Osman Efendi

bu vesikalardan birine sahiptir. 21. XI. 36 tarihli ve sağ üst köşesi

fotoğraflı olan bu vesikada bakın neler yazıyor:

" Balada fotoğrafı merbut ve künyesi muharrer Ali Osman Efendi, Ankara P

teşkilatının şayanı itimad bir memuru olup sahibi vazife olmak itibariyle

Anadolu dahilinde ve İstanbul'dan Anadolu'ya ve Anadolu'dan İstanbul'a

geşt ü güzarına müsaade ve icab eden teshilatın ifası için iş bu vesika

yeddine ita kılındı."

Teşkilat , kurulmasının üzerinden kısa bir zaman geçmesine karşın çok

önemli görevleri yerine getirir. Bunlardan en önemlisi Haliç

Sütlücesindeki Karaağaç baskınıdır. 1920 yılının Ekim ayına rastlayan bu

baskında (P) teşkilatının İstanbul kanadı büyük bir başarı elde

etmiştir. Bir film senaryosunu andıran baskını gerçekleştirenler daha

sonra olayları anlatırlar.

Karaağaç baskınına katılan teşkilat üyelerinden bazıları şunlardır:

" Topkapılı Mehmet Bey, Sandalcılar Kahyası Rizeli Şahinoğlu Ali Osman

Kahya, Pazarlı Eyüp Reis oğlu Mustafa kaptan, Pazarlı Baba oğlu Ahmet

kaptan, Jandarma Hasan, Tahsin, Hemşinli Mehmet ve Mahmut kardeşler, Fidan

Ali, Zavanalı Hayrullah ve Osman, Rüştü, Zeki, Keskin Osman, Rizeli

Kazım, Kemençeci Kara Salih, Balıkçı Osman, Hurmacıoğlu Mustafa, Yomralı

Cafer, Rizeli Porsun Çavuşu Mehmet ile Hemşinli Tahsin ( Daha sonra bu iki

teşkilat mensubu İngilizlerce öldürülürler) Hemşinli Abdullah, Kürt

İsmail, Kunduracı İzmirli Mehmet, Hemşinli Mehmet, Çapalacı Pir Usta,

Galip, Sarı Mahmut"

Bu dönemin gözüpek teşkilat üyeleri İstanbul'da Kantarcılar'daki Havuzlu

Han'da toplanır ve kararlarını burada alırlar. İşgal güçleriyle varılan

anlaşmalar gereği Türk askerinden toplanan silahlar Zeytinburnu, Ahırkapı

ve Karaağaç daki depolarda saklanmaktadır. Yine Havuzlu Han'da yapılan

bir toplantıda bu depolardan Karaağaç'ın basılmasına ve eldeki silahların

Anadoluya sevkedilmesine karar verilir. Ankara'dan gelen bilgiler bu

silahlara olağanüstü ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.

İŞGALCİLERİ ŞOK EDEN BASKIN: KARAAĞAÇ

Baskının yapılacağı gün Fener ile Cibali arasındaki Ayakapı iskelesinde,

Çilingir Hasan'ın kulübe biçimindeki kahvehanesinde bir araya gelen

baskıncılar öğlene kadar tavla ve iskambil oyunuyla vakit geçirirler.

Hareket gece yarısı başlayacaktır. kendilerini sahilde Mustafa kaptanın

Avniye ve Ahmet kaptanın İsmet adlı motorları alesta vaziyette

beklemektedirler. Gözcüler de baskına katılacak olanların bulunduğu kavhve

ve motorlara giden bütün yolları kontrol altında tutmaktadırlar.

Öğlen saatlerinde birer ikişer kahveden çıkan teşkilat mensupları sessizce

motorlara ulaşıp ambarlarına sinerler. Ali Osman Kahya da geç vakit bir

kaç adamıyla birlikte Yağkapanı'ndan sandalla motorların yanına ulaşır.

Motorlar gece yarısı hareket eder ve Haliç'in sessezliğinde yolalırlar.

İngiliz karakol gemilerine rastlamadan sakin denizi yararak bulutsuz

havada Karaağaç iskelesine ulaşırlar.

Motorların yanaşmasıyla birlikte kendilerine karadan bir adamın

bağırdığını duyarlar:

" Yaklaşmayın yasaktır."

Bu depoyu bekleyen Türk nöbetçilerden biridir. Elindeki tüfeği doğrultup

habire bağırmaktadır. Kıyıya ilk atlayan Mustafa kaptan olur. Nöbetçiyi

iknaya uğraşır. Ancak bu sırada nöbetçi Türk komutanını çağırmayı

başarmıştır. Gelen Eyüplü Nazmi adındaki Teğmendir. İki Türk askerinin de

depo kapısındaki mühürlerin sökülmesine ilişkin ısararlara verdikleri

yanıt olumsuzdur. Ancak Motorlardaki teşkilat mensupları ve sempatizanları

bu itirazlara aldırmayıp, kapıları kırarak depoya doluşurlar. Her adam 3

tüfek taşıyacaktır. Ancak bu emir koşulların uygunluğu nedeniyle bozulur

ve depodaki silahlar kucak kucak motorlara yüklenir. Bu sırada etkisiz

hale getirilerek motorların başaltına sokulan nöbetçiler Jandarma Hasan'ın

gözetimi altındadırlar.

Silahların yüklenmesinden sonra motorlarla gelenlerin çoğu Okmeydanı ve

Zindanarkası istikametinden şehre dönerler. İşin zor kısmı bundan

sonradır. çünkü iki motur Haliçten bir an önce çıkıp Karamürsel'e

varılması gerekmektedir. Ancak İngiliz karakol gemileri devriye

gezmektedir. Mustafa Kaptanın Haliç'den çıkış için " Bir mucize gerek"

sözleri duyulduğunda, Eyüp sırtlarından Haliç'e doğru bir sis tabakasının

yayıldığı görülür. Bunu gören Ali Osman kahya sevinçten ağlarken:

" İşte beklediğimiz mucize. Yolda aksilik çıkarsa batırmadan tekneleri

terketmek yok " talimatını verir.

İşgal yıllarında Galata Köprüsünün giriş gözlerinden biri sürekli olarak

kapalı tutulmaktadır. Diğeri de birer haftalık sürelerle İngiliz, Fransız

ve İtalyan gemilerinin denetimine bırakılır. O gece nöbet Fransızlardadır.

Bu özellikle seçilen bir gündür. Çünkü Fransızlar İngilizlere ve

uyguladıkları siyasete karşı Türklerin bu tür eylemlerine göz

yummaktadırlar. Kurtuluş savaşı sırasında Fransızların, İngilizlere karşı

bu tür tutumları sıkça gözlenmiştir.

ERMENİLER DESTEKLEDİ TÜRKLER SATTI

Bu harekete katılan iki Ermeni yurttaş, Keresteci Gabriel ile Kirkor,

Fransızlarla gerekli irtibatı sağlarlar. Görüşmelerin ardından Fransız

gemileri Türk motorlarına yol verir. Bu iki Ermeni asıllı Türk,

İngilizlerce çok güveniler kişiler olarak bilinirler. Ancak aslında

Gabriel ile kirkor (P) teşkilatı için çalışan ajanlardır. Sadece (P)

teşkilatı için değil diğer Türk direniş örgütlerine de yardım

etmektedirler. Özellikle İngilizlerin Türklere ve gizli teşkilata karşı

girişecekleri baskınlarını bu iki Ermeni asıllı Türk vatandaşları

önceden haber verirdi.

O dönem en çok korkulan kişi bir Türktü. Köprü Kolcusu Haydar adlı bu

kişi, çok sayıda teşkilat üyesinin canını yakmıştı. Hain olarak

adlandırılıyordu.

Ermeni asıllı Türklerin yardımı ve Fransızların gözyummasıyla köprüden

kazasız belasız geçen motorlar Sarayburnu yolu ile Adaların önüne

ulaştıklarında İngiliz devriye gemilerinden hiç ses çıkmamıştı. Ancak

Darıca önlerinde karşılaşılan bir İngiliz devriye gemisinin yarattığı

panik, baskıncılar tarafından unutulacak gibi değildir. Avniye motoru

arızalınınca, diğer motorda ona yanaşmak ve yedeğine almak istemiştir.

Ancak İngiliz devriye gemisi tam bu sırada üzerlerine doğru gelir. İsmet

adlı motor bunun üzerine durmadan yoluna devam eder.

Avniye'nin tamiri devam ederken teknedekiler de en kısa sürede motoru

nasıl batıracaklarının hesaplarını yaparlar. Ancak korkulan olmaz. İngiliz

savaş gemisi yanlarından geçip gider. Tamir edilen motor yoluna devam edip

diğer motora yetişmek üzere yol alır.

Her iki motor da Karamürsel iskelesine yanaşır. Karamürsel köylüleri

silahların indirilmesinde ve sevkinde canla başla çalışırlar. Yüklenen

kağnılar, yaylılar silahları Anadolu içlerine doğru yola çıkarırlar.

Silahlar Deli Halit komutasındaki bölge birliklerine ulaştırılır. Yükleme

organizasyonunu (P) teşkilatı bölge şefi Yüzbaşı Tevfik yapar.

Ertesi gün İstanbul gazeteleri Karaağaç baskınını manşetten

duyururlar.İnglizler Türk yetkililere bir protesto notası verir ve

faillerin derhal yakalanmasını isterler. Bu sırada kendi gizli

servislerinin belirlediği yerleri basarlar. Bunlar arasında teşkiltın

önemli adlarından Pir Usta'nın Çeşmemeydanındaki dükkanı ile Taksim'deki

evi vardır. Ancak baskından daha önce haberdar olan teşkilat Pir Usta'yı

Yalovaya kaçırmıştır. Pir Usta daha sonra Yalova ve yöresindeki çete

organizasyonlarına katılır.

Teşkilat istihbarat çalışmalarında da önemli yol katetmiştir. İngilizler,

Fransızlar, Sovyetler, İtalyanlar ve özellikle de Yunan'lılar hakkında

oldukça geniş bilgiler elde edilmiştir. Düzenli ve sağlıklı rapor

hazırlanması geleneği istihbarata kazandırılmıştır. Ayrıca propaganda

konusunda da düşmanla mücadele edilir. İngilizlerin, Yunanlıların

dağıttığı bildirilere karşı bildiriler hazırlanıp dağıtılır.

(P) TEŞKİLATI ERMENİ TERÖRİSTLERE KARŞI: MUSTAFA KEMAL'E SUİKAST VAR

Bu sırada Askeri Polis Teşkilatı Ankara'da İttihat ve Terakki ileri

gelenleri ile Kuvayı Milliye komutanlarına karşı suikastlerin

düzenleneceğini de öğrenir. Bunlar arasında en önemlisi Mustafa Kemal

Paşa'ya karşı yapılacak suikasttir.

Birinci Dünya Savaşından sonra Ermeniler İngilizlerin desteğini alarak

Nemesis adlı bir örgüt kurarlar. Ölüm listelerine aldıkları İttihat ve

Terakki ileri gelenlerine ve Kuvayı Milliyeci komutanlara karşı

suikastlere başlarlar. Suikastlerin büyük kısmında Ermeniler başarılı da

olurlar. Bunlara Ankara hareketini sevmeyen iç unsurlarda destek verir.

Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılacağı haber alınan suikast Askeri

Polisin saptamalarına göre Talat Paşa'nın sadrazamlığı sırasında İstanbul

Polis Müdüriyeti Siyasi Kısım Şefi olup, Sofya üzerinden Antalya'ya

geleceği haber alınan Cemal Bey tarafından haber verilmiştir. Damat Ferit

Hükümetinin adamlarından birisi Cemal Bey''e Hürriyet ve İtilaf Cemiyeti

taraftarlarının Mustafa Kemal'e suikast yapacağını söylemiştir. Bunu da

Mustafa Kemal'e yakın olanlarla ilişki kurup, onlardan birine yaptırmayı

düşünmektedirler. Cemal Bey bu bilgileri içeren bir mektubu Roma'dan

Antalya'ya gelen Mehmet Bey adlı birine vermiştir.

15 Mayıs 1921'de Kastamonu ve Bolu Havalisi Komutanı Muhittin Paşa

Kastamonu Askeri Polis Şubesini suikastler konusunda uyarmıştır.

Alınan haberlere göre İstanbul'da altı aydan beri padişahtan aylık yüz

altın lira maaş alan Şerif Mecdi Paşa suikastler yapmak üzere bir komite

oluşturmuştur. Ankara'da suikast yapmak üzere Anadolu'ya geçmiştir. Bu

konuda alarm durumuna geçilmesi gerekmektedir.

Muhittin Paşa 26 Mart 1921 de de aynı şubeyi uyararak Çerkes Etem'in

Mustafa Kemal'i öldürtmek üzere Anadolu'ya üç adam göndereceğinin haber

alındığını bildirerek, tedbir alınmasını istemiştir. Zaman zaman bu

geçişler sırasında çıkan çatışmalarda suikastçilerin ölüdürüldüklerine

dair bilgiler de bulunmaktadır.

GİZLİ SERVİS SORUYOR; HANGİSİ DEVLETİN KOMÜNİSTLERİ

Askeri Polis Teşkilatı yaptığı çalışmalar sırasında Sovyetler'den gelen

ajanları ele geçirdiği gibi Türkiye'de oluşturulan ilk komünist

örgütlenmeleri de ortaya çıkarmıştır. Ancak örgütler arasında öyle bir

şaşkınlık yaşanır ki teşkilat bir türlü işin içinden çıkamamıştır. Çünkü

bazı yerlerde 1920 yılının yaz aylarında kurulan Türkiye Komünist

Partisi'nin bildirilerini Ankara'dan gelen yetkililer ile milletvekilleri

dağıtmaktadırlar. Beyannamelerin milletvekillerince serbest olarak

dağıtılması ( P )teşkilatını tereddütte bırakmıştır. Bu Komünist Partisi

için ne yapılacağını merkeze soran teşkilat, bunlara karşı bir eyleme

girişmemekle birlikte, durumdan Garp Cephesi Kumandanlığını haberdar

etmiştir. Ankara hükümeti silah ve para yardımı konusunda devamlı temasta

olduğu Sovyetlerle arasındaki ilişkileri sıcak tutmaya özen gösterirken,

bir yandan da Mustafa Kemal tarafından kurdurtulan Türkiye Komünist

Partisi aracılığıyla gerçekten komünizmi isteyen grupları denetim altında

tutmaktadır. Bu konuda sonraları TBMM de çokça tartışmalar açılacak,

hatta bir ara Kazım Karabekir Paşa bile Bolşevik olmakla suçlanacaktır.

Oysa Mustafa Kemal bütün yakın çevresini kendi oluruyla kurdurduğu

Türkiye Komünist Partisi'ne kurucu üye olarak yazdırmıştır. Bunlar

arasında Fevzi Çakmak , İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Celal Bayar, Tevfik

Rüştü, Yunus Nadi, Refik Koraltan da vardır.

Ankara hükümeti bir yandan da komünizmi gerçekten isteyenlere karşı alarm

durumundadır. (P) teşkilatları bunlara karşı uyarılır. Bu arada

Sovyetlerden gelen casuslar ele geçirilir ve sorgulanırlar.

Türk komünistlere karşı hep alarm durumunda bulunan Ankara hükümeti

özellikle Mustafa Suphi ve arkadaşlarının faaliyetlerine (P) örgütünün

dikkatini çekmektedir. Rusya'ya giderek burada kendisinin kurduğu Türkiye

Komünist Partisini geliştiren Mustafa Suphi, yakından izlenmiştir.

MUSTAFA SUPHİ NASIL ÖLDÜRÜLDÜ

Mustafa Suphi ve 15 arkadaşının 27/28 Ocak 1921 de Yahya Kahya tarafından

öldürülmelerinden hemen önce İçişleri Bakanlığı Mustafa Suphi hakkında

(P) teşkilatlarını uyarmıştır. Muhittin Paşa da Karadeniz sahillerindeki

Sinop, İnebolu, Bartın, Ereğli, Akçahisar P şubeleri ile bölgedeki askeri

birlikleri 12 Ocak 1921 de gizli bir şifre emir ile uyararak dikkatli

olmalarını istemiştir. Emirde Mustafa Suphi ve arkadaşlarının kıyıya

çıkmaları halinde derhal "tahtı nüfuza" gözaltına ,alınmalarını

istemiştir.

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının öldürülmelerinin Ankara'nın yani

dolayısıyla Mustafa Kemal ve kurmay heyetinin isteği olduğu hep

tartışılmıştır. Çünkü Mustafa Suphi 11 Ocak 1920'de Kars'ta Kazım

karabekir Paşayla görüştükten sonra, arkadaşlarıyla birlikte Erzurum'a

hareket etmiştir. Batum Üzerin'den Bakü'ya dönmek üzere Trabzon'a

gitmişlerdir. Trabzon'da da öldürülmüşlerdir. Cumhurbaşkanlığı arşivinden

çıkan bir belgede ise Mustafa Suphi'nin 4 Ocak 1921'de Mustafa Kemal'e bir

mektup yazarak Türkiye'de Komünist Partinin serbet bırakılmasından duyduğu

memnuniyeti belirtmekte ve Avrupa'daki diğer türdeş partilerle

ilişkilerini geliştireceklerini ifade etmektedir. Suphi, haklarındaki kötü

anlayışı silmek için Mustafa Kemal'e katılmaktan duyduğu memnuniyeti de

belirtmektedir. Ancak Cumhurbaşkanlığı arşivinde bulunan ve Vesika No: 420

numarasını taşıyan Kazım Karabekir imzalı ve 20 Aralık 1920 tarihli

Kars'tan yollanan bir mektupta ise; Süleyman Kadri adlı bir muhbirin,

Mustafa Suphi'nin teşilatına girdiğini ve belgeler ile bilgileri

aktardığını, Suphi'nin İstanbul'daki kolunun Bakü'den maddi yardım

istediğinin anlaşıldığını belirtmektedir. Yani Ankara yönetimi komünizme

karşı hep dikkatli ve karşı bir tutum içinde pek çok senaryoyu birden

yürürlüğe koymuş gözükmektedir.

Mustafa Suphi ve arkadaşlarının katili Trabzon kayık ve hammalcılarının

başı olan Yahya Kahya'da 3 Temmuz 1922 günü Trabzon Soğuksu da evine

giderken üzerine sıkılan 40 kurşun ile öldürülmüştür. Atatürk'ün Muhafız

Alay Komutanlığında bulunan General İsmail Hakkı Tekçe 4 Aralık 1977

tarihli Günaydın gazetesinde yayınlanan anılarında Yahya Kahya'yı

kendisinin, Topal Osman'ın iki adamıyla birlikte öldürdüğünü açıklamıştır.

Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı olan Topal Osman da bu konuları

gündeme getiren ve TBMM de sorular soran Trabzon milletvekili Ali Şükrü

Bey''i 27 Mart 1922 günü boğarak öldürür. Daha sonra Topal Osman,

Atatürk'e karşı ayaklanır ve saatlerce süren bir çatışma sonrasında Tekçe

tarafından Çankaya Köşkünde adamlarıyla birlikte yakalanarak öldürülür.

Ölümünden sonra toplanan meclis cesedinin Ulus meydanında Meclis

binasının önünde ibreti alem için asılması kararını alır. Bu karar aynen

uygulanır..

Çankaya Köşkündeki çatışmalar sırasında Atatürk eşi Latife Hanım'ı da

alarak köşkü terkeder. Çünkü Topal Osman'ın askerleri onun Dairesi'ni

ateşe tutarak delik deşik ederler. Çıkan çatışmada İsmail Hakkı Tekçe ,

oluşturulmasında Kazım Karabekir Paşa'nın büyük emekleri olan, Topal

Osman'ın komuta ettiği, Giresun taburu olarak adlandırılan ve

Cumhurbaşkanlığı muhafız birliği görevini yürüten askerleri yenmeyi

başarır. Neredeyse bir iç darbe yaşanmıştır.

GİZLİ SERVİS GEMİ AZIYA ALIYOR: TBMM HESAP SORUYOR

(P) Teşkilatının yetki genişliği ve faaliyetlerindeki ölçüsüz serbesti

tepkilere neden olmuştur. Askeri istihbaratın bu denli büyütülmesi

tartışmalara yolaçmıştır. 1920 yılının Temmuz ayı ortalarında kurulan (P)

teşkilatı 8 ay sonra kaldırılmıştır. Kaldırılması askerler arasında ve

özellikle(P) elemanları içinde tepkiyle karşılanmış, hatta bir kısım

şubeler kendilerini bir süre daha lağvetmemişlerdir.

1921 yılında teşkilat bütçesi TBMM'de görüşülürken Kastamonu milletvekili

Abdülkadir Kemali Bey ağır eleştirilerde bulunmuştur. Teşkilatın
Yüklə 3,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə