135
döneminde akıl birleştirici, kurucu, evrensellik kisvesi adı altında insanı ‘özne’ ya da
‘birey’ kılan temel kaynakken giderek teknik, araçsal bir özellik haline gelmiştir. Bu
yüzden modernitenin kurucu öğesi olan akıl, modern toplum yaşamında pragmatik bir
fonksiyona bürünerek araçsallaşmıştır: bu akıl formu kısaca en kısa zamanda, en hızlı,
en ucuz ve en faydalı olanı seçmek adına modern kurumların ve insanın davranışını
belirleyen, yönlendiren araçsallaşmış bir akıldır. Velhâsıl modernliğin rasyonel
paradigmasında ileri sürülen amaçların, akli, insani ve evrensel olup olmadığından farklı
olarak araçsal akılcılık, “salt belirli ya da daha önceden belirlenmiş amaçlara en iyi ve
emin bir biçimde nasıl ulaşılacağıyla ilgili olan, verilmiş amaçlara ulaşmanın en etkili
yollarının seçimi” bağlamında kullanılmasıdır.
334
Bunun için modern kutsal ve kurucu
akıl, düzen oluşturmada evrensel ilkelere başvurmaktan uzaklaşıp pragmatizmin
sularına
girmiştir, diyebiliriz.
Bu bağlamda modernliğin, toplumsal kurumlar aracılığıyla giriştiği mühendistik
tasarımların sonuçlarına bakıldığında, araçsal akılcılığın yansımaları daha açık
görülebilir. Her ne kadar araçsal akılcılık Frankfurt Okulu düşünürlerinin geliştirdiği bir
kavram olsa da modernlik sürecini okumada farklı bir zemin oluşturur. Modern aklın
(her zaman bilimi de içine alan) düzenleyici ve tanımlayıcı özelliği ve müphemliği
bertaraf etme isteğiyle beraber, tanım dışı olanlara/tanımlanamayanlara karşı
akılcılaştırılmış şiddeti(dışlama, kapatma, ötekileştirme vb.) de içinde taşımaktadır.
Bauman, modern aklın ‘katı’laştırıcı özelliğine karşın postmodern aklın bu konuda daha
esnek-sıvılaşmış- bir durumda bulunduğunu savunur. Bu yüzden postmodern akıl,
modern aklın tersine kendisine bir mühendislik vazifesi çıkarmaz ya da şeylere,
insanlara karşı herhangi bir tasnif etme isteği duymaz. “Postmodern akıl, modern
karşıtına göre, dünyayı kesin sınıflara ayırma ve keskin bölümlere dağıtma umudundan
(bırakın güdülenmeyi) kesinlikle daha az heyecan duyuyor.”
335
Çünkü postmodern akıl,
her türlü tasnif etme ve sınıflandırma girişiminin yeni bir sorunun da kaynağı olacağını
düşünür. Bunun için Bauman “modern selefi ve düşmanından daha hoşgörülü olan
postmodern akıl, tanımla(mala)rın ifşa ettikleri kadar da örtme eğilimlerinin, açıklığa
kavuşturma ve düzeltme iddiasında bulunurken bulandırma ve sakatlama eğilimlerinin
334
Cevizci,
Paradigma Felsefe Sözlüğü
,
s.56.
335
Bauman,
Postmodernlik ve Hoşnutsuzlukları
, s.238.
136
olduğunu çok iyi biliyor”, diye açıklar.
336
Diğer taraftan Bauman’a göre, postmodern
akıl, bu haliyle mütevazı ve zayıf bir niteliğe bürünmektedir. Şayet postmodern akıl,
modern akıl kadar kibir ve güç isteğiyle dolu olsaydı bu kadar belirsiz(veya geniş)
dur(a)mazdı.
337
Buradan yola çıkarak, rasyonalitenin bir ürünü olan ve modern
toplumun kapitalist, şehirli ve ulus-devlet gibi ayırt edici özellikleriyle birlikte
olgunlaşan bürokrasi yapısına bakabiliriz.
Modern toplumda rasyonalitenin bir göstergesi olan ve Weber sosyolojisinde
önemli bir yer işgal eden bürokrasi, Bauman’ın modernlik eleştirisinde merkezde duran
bir kavram ya da yapıdır. Weber, toplumları iktidarın kaynağı olan ideal tiplerin
otoritelerine göre sınıflandırır: geleneksel, karizmatik ve rasyonel toplumlar. Modern
toplumda otoriteyi oluşturan kaynak rasyonalitedir. Bürokrasi, bu açıdan
değerlendirildiğinde, modernliğin alâmet-i farikası olarak görülebilir. Bürokrasi düzeni
insanın, iş ve işleyişe muhtemel kişisel bir tesirde bulunmasını en aza indirmeye çalışır.
Her eylemin, işlemin, aşamanın rasyonel olarak tarif edildiği ya da belirlendiği teknik
hiyerarşik bir sistemde belirsiz tek şey insandır. Dolayısıyla insan, bürokratik işleyişte
değer sahibi ve duygulu bir insan olarak değil, teknik bir araç pozisyonundadır.
Bürokratik toplum analizinde sadece rasyonalitenin değil aynı zamanda düzen, denetim
ve gücün hikâyesi de okunabilir; çünkü bir yerde insanın araç kılınmış olması
kendiliğinden gerçekleşen bir durum olamaz. Burada, güç ve kontrol mekanizması
devreye girmiştir. Kısaca modern rasyonel toplumda Weber’in gösterdiği bürokratik
biçim: “Uzmanlaşmış bir idarî iş bölümü: … Hiyerarşik bir komuta zinciri veya
görevler hiyerarşisi; … İşlemlerin soyut kurallar çerçevesinde yapılması, dolayısıyla
kişisellikten arındırılması;… Bilgi-liyakat temelinde kontrol ve atamaların yapılması...”
gibi özeliklere sahip olarak ideal yapısına kavuşur.
338
Modernitenin bir ürünü olan Holocaust, bürokratik rasyonelitenin kurduğu araçsal
düzen içerisinde ifa edilen basit bir işlem ve görev düşüncesiyle mümkün kılınmıştır.
Başka bir deyişle Holocaust’a giden yol insanlara rağmen insani olmayan otomatik bir
yoldur: soğuk, katı ve vicdansız bir hiyerarşik bütünleşmenin sağladığı yol. Böylelikle
Holocaust, ahlâkî bir durum olmaktan çıkarılmış, hiyerarşik kararların uygulanıp
336
Bauman,
Dostları ilə paylaş: