Ne Yapmalı?



Yüklə 0,7 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə5/25
tarix18.07.2023
ölçüsü0,7 Mb.
#119687
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25
neyapmali


partiyi
geriye
doðru
sürüklemek
demektir.
Raboçeye
Dyelo
vaýzýna þöyle devam ediyor:
“Devrimci sosyal-demokratýn görevi, sadece, kendi 
[sayfa 64]
bilinçli çalýþmasýyla nesnel geliþmeyi hýzlandýrmaktýr, bu geliþmeyi
ortadan kaldýrmak, ya da kendi öznel planlarýný bunun yerine koy-
mak deðildir. 
Ýskra
bütün bunlarý teoride bilir; ama, marksizmin
bilinçli devrimci çalýþmaya haklý olarak yüklemiþ olduðu büyük
önem, 
Ýskra
’yý, uygulamada, taktikler konusundaki doktriner
görüþleri yüzünden, 
geliþmenin
nesnel
ya
da
kendiliðinden
unsu-
runun
önemini
küçümsemeye
sürüklemektedir.” (s. 18)
Bay V. V. ve ortaklarýna layýk olaðanüstü bir teorik kargaþa-
lýðýn bir baþka örneði. Filozofumuza þunu sormak isteriz: Öznel
planlar hazýrlayan bir kimse, nasýl olur da nesnel geliþmeyi “küçüm-
seyebilir”? Bu, ancak, nesnel geliþmenin bazý sýnýflarý, tabaka ya
* “Ein Jahr der Verwirrung” [“Bir Fikir Kargaþalýðý Yýlý”], Mehring’in Alman Sosyal-
Demokrasisinin Tarihi adlý kitabýnda, sosyalistlerin yeni durum karþýsýnda “plan-olarak-
taktikler” seçmede baþlangýçta gösterdikleri duraksama ve kararsýzlýðý anlatan bölümüne
koyduðu baþlýktýr.
** 
Ýskra
, n° 1, baþyazýsý. [Bkz: 
Collected
Works
, Vol. 4, s. 369. -Ed.]


53
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
da gruplarý, bazý uluslarý ya da ulus gruplarýný vb. yarattýðýný ya da
güçlendirdiðini, yýktýðýný ya da zayýf düþürdüðünü, ve böylelikle
nesnel geliþmenin güçler arasýnda belirli bir uluslararasý siyasal
mevzilenmeyi, ya da devrimci partiler tarafýndan takýnýlan tutumu
vb. belirlediði gerçeðini gözden kaçýrmakla olabilir. Eðer planlarý
hazýrlayan bunu yaptýysa, onun suçu kendiliðinden unsuru küçüm-
semek olmayacak, tersine, bilinçli unsuru küçümsemek olacaktýr;
çünkü o zaman, plan hazýrlayýcýnýn nesnel geliþmeyi anlamada
gerekli “bilinçten” yoksun olduðunu göstermiþ olacaktýr. Onun için
kendiliðindenlikle bilinçliliðin “göreli öneminin deðerlendirilmesi”
(italikler 
Raboçeye
Dyelo
’nundur) konusundaki bu sözlerin kendi-
si tam bir “bilin甠yoksunluðunu açýða vurmaktadýr. Eðer “geliþme-
nin” bazý “kendiliðinden unsurlarý”, genel olarak, insan bilinci ta-
rafýndan kavranabiliyorsa, bu durumda bunlarýn yanlýþ deðerlendi-
rilmesi, “bilinçli unsurun küçümsenmesi” ile ayný þey olacaktýr.
Ama eðer bunlar, kavranamýyorsa, bu durumda bunlarý bilemeyiz
ve üzerinde konuþmamýz olanaksýzdýr. Öyleyse B. Kriçevski neden
sözediyor? Eðer 
Ýskra
’nýn “öznel planlarýnýn” yanlýþ olduklarý 
[sayfa 65]
görüþünde ise (ki, bu görüþte olduðunu bildiriyor), bu planlarýn
hangi nesnel olgularý hesaba katmadýklarýný göstermesi, ve ancak
o zaman bunlarý göremediði için 
Ýskra
’yý 
siyasal
bilinçten
yoksun
olmakla
, –ya da onun sözcüklerini kullanarak– “bilinç unsurunu
küçümsemekle” suçlamasý gerekirdi. Ama eðer o, nesnel planlar-
dan memnun kalmayarak, bize karþý “kendiliðinden unsuru küçüm-
seme”nin dýþýnda bir iddia ileri süremiyorsa (!), bu, þunu gösterir:
l° teorik olarak, marksizmi, Beltov
52
tarafýndan yeteri kadar alaya
alýnan Karayev ve Mihaylovski tarzýnda anladýðýný; ve 2° pratikte le-
gal marksistlerimizi bernþtayncýlýða doðru, ve sosyal-demokratlarý-
mýzý da ekonomizme doðru çekmiþ olan “geliþmenin kendiliðinden
unsurlarý” ile pekâlâ tatmin olduðunu, ve Rus sosyal-demokrasisini
her ne pahasýna olursa olsun “kendiliðinden” geliþme yolundan
ayýrmaya
kesin karar vermiþ olanlara karþý “öfke ile dolu” olduðu-
nu.
Bundan sonra gerçekten eðlendirici olan þeyler gelmekte-
dir. “Ýnsanlar nasýl, doðal bilimlerin bütün keþiflerine karþýn, gene
eski biçimde üreyeceklerse, yeni bir toplumsal düzenin doðuþu
da, gelecekte, toplumsal bilimlerdeki keþiflere ve bilinçli savaþçýlarýn
sayýsýnýn artmasýna karþýn, 
esas
olarak
kendiliðinden bir patlama-


54
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
nýn sonucu olarak gerçekleþecektir.” (s. 19.) Týpký atalarýmýzýn o
eski tarz bilgelikleriyle, “Herkes dünyaya bir çocuk getirebilir” de-
meleri gibi, bugün de (Nartsis Tuporilov tarzýnda)
53
“modern sos-
yalistler”, kendi bilgelikleriyle, “yeni bir toplumsal düzenin
kendiliðinden doðuþuna herkes katýlabilir”, demektedirler. Biz de
herkesin katýlabileceði görüþündeyiz. Bu tür katýlma için gerekli
olan tek þey, ekonomizm egemen olduðunda ekonomizme, 
[sayfa
66]
ve terörizm ortaya çýktýðýnda da terörizme 
teslim
olmaktýr
. Nite-
kim 
Raboçeye
Dyelo
bu yýlýn ilkyazýnda, terörizm salgýnýna karþý
uyarýcý birkaç söz söylemenin o kadar önemli olduðu bir anda,
kendisi için “yeni” olan bu sorunla karþý karþýya gelince þaþýrýp
kaldý. Ve þimdi altý ay sonra, sorunun azçok küllendiði bir sýrada,
þöyle bir beyanla ortaya çýkýyor: “Biz, terörist duygularýn yükselme-
sine karþý çýkmanýn sosyal-demokrasinin görevi olmadýðý ve olma-
masý gerektiði görüþündeyiz.” (
Raboçeye
Dyelo
, n° 10, s. 23.) Bu
konuda bir de Konferans kararýný ileri sürüyorlar: “Konferans, si-
stemli ve saldýrgan nitelikte terörün zamansýz olduðu görüþündedir.”
(
Ýki
Konferans
, s. 18.) Bütün bunlar ne kadar açýk-seçik ve tutarlý!
Karþý çýkmamak ama zamansýz ilân etmek, ve bu da öyle bir biçim-
de ilân ediliyor ki, sistemli ve saldýrgan nitelikte olmayan terör,
“kararýn” kapsamýna girmiyor. Böyle bir kararýn son derece tehli-
kesiz, ve hataya karþý güvence altýna alýnmýþ bir karar olduðunu
teslim etmek gerekir; týpký konuþup da bir þey söylemeyen bir
kimsenin kendisini hataya karþý güvence altýna almýþ olmasý gibi.
Böyle bir kararý kaleme almak için gerekli olan tek þey, hareketin
kuyruðunda
gidebilme yeteneðini göstermektir. 
Ýskra
, terör soru-
nunu yeni bir þey olarak ilân ettiði için 
Raboçeye
Dyelo
’yu alaya
aldýðýnda,* bu gazete, 
Ýskra
’yý, “Parti örgütüne, 15 yýlý aþan bir süre
önce, bir göçmen yazarlar grubu tarafýndan önerilen taktik sorun-
larla ilgili çözümleri dayatmak gibi inanýlmaz bir küstahlýk” ile suçla-
dý (s. 24). Gerçekten küstahlýk, hem de bilinç unsurunun aþýrý bir
önemsenmesi: önceden teorik sorunlarý bir çözüme baðlayacak-
sýn, sonra da örgütü, partiyi ve yýðýnlarý bu çözümün doðru olduðu-
na inandýrmaya çalýþacaksýn.** Öyle yapacaðýna þimdiye kadar
* Bkz: 
Collected
Works
, Vol. 5, s. 18-20. -Ed.
** Þu da unutulmamalýdýr ki, terör sorununu “teorik bakýmdan” çözüme baðlarken,
Emeðin Kurtuluþu grubu, daha önceki devrimci hareketlerin deneyimini 
genelleþtirmiþtir
.


55
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
[sayfa 67]
söylenmiþ þeyleri yineleseydin, ve hiç kimseye hiç bir þey
“dayatmadan”, her “’dönemeçte”, bazan ekonomizm doðrultusun-
da, bazan terörizm doðrultusunda zikzaklar çizseydin ne kadar
daha iyi olurdu. 
Raboçeye
Dyelo
, dünyasal bilgeliðin bu büyük
kuralýný bile genelleþtiriyor ve 
Ýskra
ile 
Zarya
’yý “programlarýný þe-
kilsiz kaos üzerinde dolaþan bir ruh gibi, hareketin karþýsýna çýkar-
mak”la (s. 29) suçluyor. Ama sosyal-demokrasinin iþlevi, kendi-
liðinden hareketin üzerinde dolaþan bir “ruh” olmak ve bununla
yetinmeyip bu hareketi “
kendi
programý
”
düzeyine
yükseltmek
de-
ðildir de nedir? Bu iþlev, herhalde hareketin 
kuyruðunda
sürüklen-
mek olamaz; bu, en iyi durumda bile harekete hiç bir yarar sað-
lamaz, ve en kötüsü hareket için son derece zararlý olur. Ama
Raboçeye
Dyelo
, sadece bu “süreç-olarak-taktikler”i izlemekle kal-
mýyor, onu, ilke düzeyine yükseltiyor, öyle ki, bu gazetenin eðilimi-
ni oportünizm olarak deðil (
kuyruk
sözcüðünden gelen) 
kuyruk-
çuluk
olarak nitelendirmek daha doðru olacaktýr. Ve teslim etmek
gerekir ki, hareketi arkadan izlemeye, onun kuyruðu olmaya az-
metmiþ olan kimseler, “geliþmenin kendiliðinden unsurunu küçüm-
semeye” karþý, kesin olarak ve sonsuza dek güvence altýna alýn-
mýþlardýr.
*
Ve böylece, Rus sosyal-demokrasisinde, “yeni akým” tarafýn-
dan iþlenen temel hatanýn, bu akýmýn kendiliðindenliðe boyuneð-
mesi ve yýðýnlarýn kendiliðindenliðinin biz sosyal-demokratlardan
yüksek derecede bir bilinç gerektirdiðini anlayamamýþ olduðu sonu-
cuna varmýþ bulunuyoruz. Yýðýnlarýn kendiliðinden kabarýþý, ne ka-
dar büyük ve hareket de ne kadar yaygýn olursa, sosyal-demokra-
sinin teorik, siyasal ve örgütsel çalýþmasý için daha yüksek bir bi-
linç göstermesi gereði de o ölçüde artar.
Rusya’da yýðýnlarýn kendiliðinden kabarýþý, 
[sayfa 68]
öyle büyük
bir hýzla geliþti (ve halen de geliþmektedir) ki, genç sosyal-demok-
ratlarýn bu devasa görevleri yerine getirmekte hazýrlýksýz olduklarý
ortaya çýktý. Bu hazýrlýksýzlýk, hepimizin ortak talihsizliðidir, 
bütün
Rus sosyal-demokratlarýnýn talihsizliðidir. Yýðýnlarýn kabarýþý kesin-
tisiz bir süreklilikle geliþti ve yayýldý; sadece baþladýðý yerlerde de-
vam etmekle kalmadý, yeni yörelere, toplumun yeni katlarýna yayýldý


56
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
(iþçi sýnýfý hareketinin etkisi ile öðrenci gençlik arasýnda, genel ola-
rak aydýnlar arasýnda ve giderek köylü arasýnda yeniden kaynaþma-
lar oldu). Ama devrimciler bu kabarýþýn 
gerisinde
kaldýlar
, hem
“teorileriyle”, hem de eylemleriyle gerisinde kaldýlar; onlar bütün
harekete yön verebilecek olan deðiþmez ve sürekli bir örgüt kura-
madýlar.
Birinci Bölümde, 
Raboçeye
Dyelo
’nun teorik görevlerimizi
küçümsediðini ve moda olan “eleþtiri özgürlüðü” sloganýný “kendi-
liðindenlik”le yineleyip durduðunu belirttik; bu sloganý yineleyen-
ler, Almanya’daki ve Rusya’daki oportünist “eleþtiriciler”in tutumu
ve devrimcilerin tutumunun birbirinin tam karþýtý olduðunu anla-
yacak “bilinç”ten yoksundular.
Bundan sonraki bölümlerde kendiliðindenliðe bu boyun-
eðiþin, siyasal görevler alanýnda ve sosyal-demokrasinin örgütsel
çalýþmasýnda nasýl ifadesini bulduðunu göstereceðiz. 
[sayfa 69]


57
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
ÜÇ
TRADE-UNÝONCU SÝYASET VE
SOSYAL-DEMOKRAT SÝYASET
Sözümüze, gene, 
Raboçeye
Dyelo
’yu övmekle baþlayacaðýz.
Rabo-çeye
Dyelo
n° 10’da, Martinov’un 
Ýskra
ile olan görüþ ayrýlý-
klarýný inceleyen yazýya koyduðu baþlýk, “Teþhir Yazýný ve Proleter
Mücadele”dir. Yazar görüþ ayrýlýklarýnýn özünü þöyle formüle edi-
yor: “Biz, [iþçi partisinin] geliþmesini engelleyen düzeni teþhir et-
mekle yetinemeyiz. Biz, ayný zamanda, proletaryanýn bugünkü ivedi
çýkarlarýný da savunmak zorundayýz. ... 
Ýskra
... aslýnda, devrimci
muhalefetin, yurdumuzdaki durumu ve özellikle siyasal durumu
teþhir eden bir organdýr... Biz ise, proletaryanýn mücadelesiyle sýký
organik bað içinde, iþçi sýnýfýnýn davasý için çalýþmaktayýz ve 
[sayfa 70]
çalýþacaðýz.” (s. 63.) Bu formülden ötürü Martinov’a ancak gönül
borcu duyulabilir. Bu formül, genel bir ilgiye lâyýktýr, çünkü, özün-
de sadece 
Ra-boçeye
Dyelo
ile deðil, ayný zamanda, genel olarak


58
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
bizimle ekonomistler arasýnda, siyasal mücadele konusundaki mev-
cut bütün fikir ayrýlýklarýný da kucaklamaktadýr. Ekonomistlerin “si-
yaseti” tümüyle reddetmediklerini, durmadan siyasetin sosyal-de-
mokrat anlayýþýndan 
trade
-
union
cu anlayýþýna doðru saptýklarýný
yukarda gösterdik. Martinov da iþte tamamen böyle bir sapma
içindedir; ve bu yüzden de, bu sorun konusunda onun görüþlerini
ekonomist yanýlgýnýn bir modeli olarak alacaðýz. Ne, “
Raboçaya
Mysýl’ ýn
Özel
Eki
”nin yazarlarýnýn, ne “Öz Kurtuluþ Grubu” ve ne
de 
Ýskra
, n° 12’de yayýnlanan Ekonomist Mektup’un yazarlarýnýn
bu seçimimizden ötürü bizi kýnamaya haklarý olamayacaklarýný
tanýtlamaya çalýþacaðýz.
A. SÝYASAL AJÝTASYON VE BUNUN EKONOMÝSTLER
TARAFINDAN SINIRLANDIRILMASI
Rus iþçilerinin iktisadi mücadelesinin,* iktisadi (çalýþma ve
meslek) koþullarý teþhir eden “yazýn”ýn yaratýlmasýyla zamandaþ
olarak, yaygýn bir geliþme ve pekiþme gösterdiðini herkes bilir.
“Bildiriler” esas olarak fabrika sistemini teþhir ediyorlardý, ve böy-
lece kýsa bir süre içinde iþçiler arasýnda gerçekleri teþhir etme tut-
kusu ortalýðý sardý. Ýþçiler, sosyal-de-mokrat çalýþma çevrelerinin
kendilerine, yoksul yaþamlarý konusunda, da-yanýlmaz aðýrlýktaki
çalýþmalarý ve haklardan yoksun oluþlarý konusunda 
[sayfa 71]
bütün
gerçekleri açýklayan yeni türden bir bildiri sunmayý istediklerini ve
bunu yapabileceklerini anlar anlamaz, bizi, fabrikalardan ve atel-
yelerden gelen mektup yaðmuruna tutmaya baþladýlar. Bu “teþhir
yazýný”, sadece bildiride sözü edilen fabrikada deðil, ama teþhir
edilen gerçeklerin yayýlabildiði bütün fabrikalarda da büyük bir
etki yaratmýþtýr. Ve ayrý ayrý iþletmelerde ve mesleklerde bulunan
iþçiler arasýnda yoksulluk ve yoksunluk durumu hemen hemen
ayný olduðuna göre, “iþçilerin yaþamlarý konusundaki gerçekler”
herkesi
harekete geçiriyordu. En geri iþçiler arasýnda bile “basýnda
kendilerinden sözettirme” tutkusu uyandý – soyguna ve baskýya
* Herhangi bir yanlýþ anlamaya yolaçmamak için, burda ve bu kitapçýk boyunca
[bizim aramýzdaki kabul edilmiþ kullanýmýna uygun olarak] iktisadi mücadeleden
anladýðýmýz þeyin, Engels’in yukarda aktardýðýmýz pasajýnda “kapitalistlere karþý direnme”
olarak tanýmladýðý ve özgür ülkelerde örgütlü emeðin sendikal ya da mesleki mücadelesi
olarak bilinen “pratik iktisadi mücadele” demek olduðunu belirtelim.


59
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
dayanan mevcut toplumsal düzenin tümüne karþý, savaþýn bu ilkel
biçimi için duyulan soylu bir tutkuydu bu. Ve çoðunlukla, bu “bil-
diriler”, gerçekten bir savaþ ilânýydýlar, çünkü bu teþhirler, iþçileri
harekete getiriyor, onlarý en göze batan haksýzlýklarýn kaldýrýlmasýný
istemeye ve isteklerini grevlerle desteklemeye yöneltiyordu. Ni-
hayet iþverenler de, bu bildirilerin savaþ ilâný anlamýný taþýdýklarýný
kabul etmek zorunda kaldýlar, o kadar ki, birçok hallerde çatýþma-
larýn patlak vermesini bile beklemediler. Her zaman olduðu gibi,
bu teþhirlerin salt yayýnlanmasý bile, derhal etkili oluyordu ve güçlü
bir manevi baský yaratýyordu. Birden çok durumda, bildirinin salt
ortaya çýkýþý bile, öne sürülen istemlerin tümünün ya da bir kýs-
mýnýn yerine getirilmesine yetiyordu. Tek sözcükle, iktisadi (fabri-
ka) teþhirler, iktisadi mücadelenin önemli bir manivelasýydý, ve
þimdi de öyledir. Ve iþçilerin kendi kendilerini savunmalarýný zorunlu
kýlan kapitalizm varoldukça, bunlar, bu önemlerini korumayý sür-
düreceklerdir. Avrupa’nýn en ileri ülkelerinde bile, geri bir sanayi
kolundaki, ya da unutulmuþ bir ev sanayii kolundaki aþýrý haksýzlý-
klarýn teþhir edilmesinin, sýnýf bilincinin uyanmasý için, sendikal
mücadelenin baþlamasý 
[sayfa 72]
ve sosyalizmin yayýlmasý için bir
baþlangýç noktasý olabildiði hâlâ görülebilir.*
Rus sosyal-demokratlarýnýn büyük çoðunluðu, son zaman-
larda, he-men hemen bütün zamanlarýný fabrika koþullarýnýn teþ-
hirinin örgütlendirilmesine ayýrmýþlardýr. Bunun ne kadar doðru ol-
duðunu anlamak için –o kadar ki, bunun, 
kendi
baþýna
ele
alýndý-
ðýnda
, özünde henüz sosyal-demokrat olmayýp, yalnýzca sendikal
çalýþma olduðu gerçeðini gerçekten de gözden kaçýrmýþlardýr– 
Ra-
boçaya
Mysýl
’a bir gözatmak yeter. Nitekim yapýlan teþhirler, yalný-
* Bu bölümde, biz, yalnýz geniþ ya da dar anlamýyla, 
siyasal
mücadeleyi ele almaktayýz.
Onun için, 
Raboçeye
Dyelo
’nun, 
Ýskra
’nýn iktisadi mücadele konusunda “çok sýnýrlý” olduðu
iddiasýna ilginç bir þey olarak, geçerken deðinmekle yetiniyoruz. [
Ýki
Konferans
, s. 27,
Sosyal
-
De-mokrasi
ve
Ýþçi
Sýnýfý
adlý broþüründe Martinov tarafýndan yeniden ortaya
atýlmýþtýr.] Eðer bu suçlamacýlar 
Ýskra
’nýn herhangi bir yýl içinde sanayi kesiminde iktisadi
mücadeleye ayýrdýðý yeri [yapmaya çok düþkün olduklarý gibi] kilo olarak ya da yaprak
sayýsýyla ölçselerdi, ve bunu 
Raboçeye
Dyelo
ile 
Raboçaya
Mysýl
’ýn birarada bu konuya
ayýrdýklarý yerle kýyaslasalardý, bu bakýmdan bile geri olduklarýný kolaylýkla görürlerdi.
Besbelli ki, bu basit gerçeðin kendilerince görülmesi, onlarý kafa karýþýklýklarýný açýkça
ortaya koyacak savlara baþvurmaya zorlamaktadýr. “
Ýskra
” diye yazýyorlar “istemeye
istemeye [!] yaþamýn zorunlu gereklerini kabul etmek ve hiç deðilse [!!] iþçi sýnýfý hareketi
ile ilgili mektuplarý yayýnlamak zorunda kalýyor[!].” [
Ýki
Konferans
, s. 27]. Çürütülmesi
olanaksýz sav dediðin böyle olur!


60
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
zca 
belirli
bir
sanayi
kolunda
iþçilerle iþverenler arasýndaki iliþkilere
deðiniyordu, ve bunlarýn saðladýðý tek þey, iþgücü satýcýlarýnýn “me-
talarýný” daha iyi koþullarla satmayý ve salt ticari alýþveriþ konusun-
da alýcýlarla savaþmayý öðrenmeleri oldu. Bu teþhirler (eðer bir
devrimciler örgütü tarafýndan gerektiði gibi kullanýlsaydý), sosyal-
demokrat eylemin bir baþlangýcý ve onu oluþturan bir parçasý ola-
bilirdi; ama öte yandan bunlar, “salt sendikal” mücadeleye ve sos-
yal-demokrat olmayan bir iþçi sýnýfý hareketine de yolaçabilirdi (ve
kendiliðindenliðe tapýnma tutumu veri olarak alýndýðýnda yolaç-
masý kaçýnýlmazdý da). Sosyal-demokrasi, yalnýzca iþgücünün 
[sayfa
73]
daha uygun koþullarla satýlmasý için deðil, ayný zamanda mülk-
süzlerin kendilerini zenginlere satmaya zorlayan toplumsal düze-
nin kalkmasý için de iþçi sýnýfý mücadelesine önderlik eder. Sosyal-
demokrasi, yalnýzca belirli bir iþverenler grubuyla deðil, modern
toplumun bütün sýnýflarýyla ve örgütlenmiþ bir siyasal güç olarak
devletle de iliþkilerde iþçi sýnýfýný temsil eder. Demek ki, sosyal-de-
mokratlar, kendilerini, yalnýzca iktisadi mücadeleyle sýnýrlamakla
kalmamalý, iktisadi teþhirlerin örgütlendirilmesi iþinin baþlýca ey-
lemleri haline gelmesine de izin vermemelidirler. Ýþçi sýnýfýnýn siya-
sal eðitimi ve bu sýnýfýn siyasal bilincinin geliþtirilmesini etkin olarak
ele almak zorundayýz. 
Zarya
ve 
Ýskra
, ekonomizme karþý ilk saldý-
rýlarýný 
artýk
yapmýþ olduklarýna göre, bu konuda “herkes görüþ
birliðine varmýþtýr” (ama aþaðýda göreceðimiz gibi, bazýlarý için bu,
yalnýzca, sözde kalmaktadýr).
Karþýmýza þu sorun çýkýyor: siyasal eðitim neyi içermelidir?
Bu otokrasiye karþý iþçi sýnýfý düþmanlýðýnýn propagandasýndan iba-
ret olabilir mi? Elbette ki hayýr. Ýþçilere siyasal bakýmdan ezildikler-
ini 
açýklamak
yetmez (nasýl ki, onlara çýkarlarýnýn iþverenlerin çýkar-
larýna uzlaþmaz karþýtlýkta olduðunu 
açýklamak
da yetmezse). Aji-
tasyon, bu baskýnýn her somut örneði ele alýnarak yürütülmelidir
(týpký iktisadi baskýnýn somut örnekleri etrafýnda ajitasyon yürüt-
meye baþlamýþ olmamýz gibi). Bu baský toplumun çeþitli sýnýflarýný
etkilediðine göre, kendisini yaþamýn ve eylemin en çeþitli alanla-
rýnda –meslek, kamu, özel, aile, din, bilim vb. alanlarýnda– ortaya
koyduðuna göre, otokrasinin 
siyasal
teþhirini
bütün
yönleriyle
ör-
gütlemeye
giriþmeyecek
olursak, iþçilerin siyasal bilincini geliþtirme
görevimizi
yerine
getiremeyeceðimiz
besbelli deðil midir? Baskýnýn
somut belirtileri etrafýnda ajitasyon görevini yerine getirebilmek


61
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
için, bu 
[sayfa 74]
belirtileri teþhir etmek gerekir (nasýl ki ekonomik
ajitasyonu yürütebilmek için fabrikalarda yapýlan haksýzlýklarý teþhir
etmek zorunluysa).
Bunun yeterince açýk olduðu düþünülebilir. Ama durum
þudur ki, siyasal bilincin 
bütün
yönleriyle
geliþtirilmesinin gereði
konusunda, “herkes”, ancak lafta görüþ birliðindedir. Örneðin 
Ra-
boçeye
Dyelo
, çok yönlü siyasal gerçekleri açýklama kampanyasýný
örgütlendirme görevine sarýlma (ya da bu yolda ilk adýmý atma)
þöyle dursun, bu görevi üzerine alan 
Ýskra
’yý yolundan 
uzaklaþtýr-
maya
çalýþmaktadýr. Söylediklerini dinleyiniz: “Ýþçi sýnýfýnýn siyasal
mücadelesi sadece (hiç de “sadece” deðil) iktisadi mücadelenin
en geliþmiþ ve en etkili biçimidir.” (
Raboçeye
Dyelo
’nun programý,
Raboçeye
Dyelo
, n° 1, s. 3) “Sosyal-demokratlar, þu anda, iktisadi
mücadelenin kendisine olabildiðince siyasal bir nitelik kazandýr-
ma göreviyle karþý karþýya bulunmaktadýrlar.” (Martinov, 
Raboçeye
Dyelo
, n° 10, s. 42) “Ýktisadi mücadele, yýðýnlarý etkin siyasal müca-
deleye çekmek için en geniþ uygulanabilirliðe sahip bir araçtýr.”
(Yurtdýþý Birlik Konferansýnýn aldýðý karar, ve bu kararda yapýlan
“deðiþiklikler”, 
Ýki
Konferans
, s. 11 ve 17) Görüldüðü gibi, 
Raboçeye
Dyelo
, ilk sayýsýndan son “Yazýkuruluna Talimat”a kadar, hep bu
tezleri benimsemiþtir, ve bunlar, besbelli ki, siyasal ajitasyonla si-
yasal mücadele konusunda tek bir görüþü ifade etmektedir. Bu
görüþü, ekonomistler arasýnda yaygýn olan ve siyasal ajitasyonun
iktisadi ajitasyonu 
izlemesi
gerektiði yolundaki görüþ açýsýndan ele
alalým. Ýktisadi mücadelenin, genel olarak*, yýðýnlarý siyasal 
[sayfa 75]
mücadeleye sürükleyebilecek “en geniþ uygulanabilirliðe sahip
ara甠olduðu doðru mudur? Tamamiyle yanlýþtýr. Yalnýzca iktisadi
mücadeleyle olan baðlantýsý bakýmýndan deðil, polis zorbalýðýnýn
ve otokratik zulmün bütün belirtileri, yýðýnlarý “çekmekte” hiç de

Raboçeye
Dyelo
bir tüm olarak partinin genel ilkelerinin ve genel görevlerinin sö-
zünü ettiði için, biz de “genel olarak” diyoruz. Hiç kuþkusuz, pratikte öyle durumlar ola-
bilir ki, siyasetin gerçekten iktisadi izlemesi 
gerekir
, ama yalnýzca ekonomistlerdir ki, tüm
Rusya için geçerli olan bir kararda böyle bir þey söyleyebilirler. “Daha baþlangýçta” siyasal
ajitasyonu “tamamýyla iktisadi bir temel üzerinde” yürütmenin 
mümkün
olduðu
durumlar
olabilir; ama 
Raboçeye
Dyelo
, sonunda, “bunun hiç bir gereði olmadýðý” sonucuna varmýþtýr
[
Ýki
Konferans
, s. 11]. Bundan sonraki bölümde, “politikacýlarýn” ve devrimcilerin tak-
tiklerinin, sosyal-demokrasinin sendikal görevlerini görmezlikten gelmek bir yana, tersine
bu görevlerin tutarlý bir biçimde yerine getirilmesini saðlayabilecek olan þeyin yalnýzca
bunlar olduklarýný göstereceðiz.


62
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
daha az “geniþ uygulanabilirliðe sahip” bir araç deðildir. 
Zemskiye
naçalniki
54
ve köylülerin kýrbaçlanmasý, memurlarýn rüþvetçiliði ve
polisin kentlerde “sýradan halka” karþý davranýþý, açlara karþý mü-
cadele, halkýn aydýnlanma ve bilgi için olan çabasýnýn baský altýna
alýnmasý, vergilerin zorla tahsili ve dinsel mezheplerin ezilmesi,
erlere karþý aþalayýcý davranýþlar ve öðrencilerle liberal aydýnlara
kýþla yöntemlerinin uygulanmasý –bütün bunlar, ve zorbalýðýn buna
benzer binlerce belirtisi, “iktisadi” mücadeleyle doðrudan doðruya
baðlantýlý olmamakla birlikte, siyasal ajitasyon için ve yýðýnlarý siya-
sal mücadeleye çekmek için, genel olarak, 
daha
az
“geniþ uygu-
lanabilirliðe sahip” fýrsatlar mýdýr? Doðru olan, bunun tam tersidir.
Ýþçilerin (bizzat kendilerinin ya da onlarla yakýn baðlarý olanlarýn),
zulümden, zorbalýktan ve hak yoksunluðundan acý çektiði durum-
larýn toplamý içinde, sendikal mücadeledeki polis zorbalýðý durum-
larý, hiç þüphe yok ki, azýnlýkta kalýr. O halde sosyal-demokratlarýn,
genel olarak söylemek gerekirse, hiç de daha az “geniþ uygulana-
bilirliðe sahip” ol-mayan öteki araçlara da sahip bulunmasý gere-
kirken, niçin araçlardan 
yal-nýzca
birini
“en geniþ uygulanabilirliðe
sahip araç” ilan ederek siyasal aji-tasyonun kapsamýný önceden
sýnýrlandýralým?
Artýk belirsiz bir hal almýþ uzak geçmiþte (bundan 
[sayfa 76]
tam bir yýl önce!..) 
Raboçeye
Dyelo
þöyle yazýyordu: “Hükümet,
polisi ve jandarmayý karþýlarýna çýkarýr çýkarmaz”, “yýðýnlar, bir grev-
den sonra, ya da hiç deðilse birkaç grevden sonra, kýsa vadeli
siyasal istemleri anlamaya baþlýyorlar”. (
Aðustos
1900, n° 7, s. 15.)
Bu oportünist aþamalar teorisi, Yurtdýþý Birlik tarafýndan artýk
terkedilmiþtir; Birlik, þu sözleriyle þimdi, bize, bir ödünde bulun-
maktadýr: “Daha baþlangýçta siyasal ajitasyonu tamamýyla bir ik-
tisadi temel üzerinde yürütmenin hiç de gereði yoktur.” (
Ýki
Konferans
, s. 11.) Birliðin, geçmiþteki hatalarýnýn bir kýsmýndan bu
þekilde dönmesi, geleceðin Rus sosyal-demokrasisi tarihçisine, eko-
nomistlerimizin sosyalizmi nerelere kadar alçalttýklarýný bir sürü
kanýttan daha açýk olarak gösterecektir! Ama siyaseti sýnýrlandýr-
manýn bir biçiminin terkedilmesinin. bize öteki biçimleri kabul et-
tireceðini sanýyorsa, Yurtdýþý Birlik, gerçekten çok saf olmalýdýr. Bu
durumda da, iktisadi mücadelenin mümkün olduðu kadar geniþ
bir temel üzerinde yürütülmesi gerektiðini, bundan her zaman si-
yasal ajitasyon için yararlanýlmasý gerektiðini, ama bunun için ik-


63
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
tisadi mücadeleyi yýðýnlarý etkin siyasal mücadeleye çekmek için
en
geniþ uygulanabilirliðe sahip araç saymanýn “hiç de gereði ol-
madýðýný” söylemek daha mantýki olmaz mý?
Yurtdýþý Birlik, Yahudi Ýþçileri Birliðinin (Bund)
55
Dördüncü
Kongresinin kararlarýndan birinde yer alan “en iyi araçlar” deyimi
yerine, kendisinin “en geniþ uygulanabilirliðe sahip araçlar” deyimini
koymuþ olmasýna önem vermektedir. Bu kararlardan hangisinin
daha iyi olduðunu söylemekte güçlük çektiðimizi itiraf edelim. Bizce
her ikisi de, bir diðerinden daha kötüdür. Hem Yurtdýþý Birlik, hem
de Bund, (belki de kýsmen farkýnda olmayarak geleneðin etkisi
altýnda) siyasete, ekonomist, 
trade
-
union
cu bir yorum getirme ha-
tasýna düþmektedirler. 
[sayfa 77]
Bu hataya “en iyi” sözcüklerini kul-
lanarak mý, yoksa, “en geniþ uygulanabilirliðe sahip” sözcüklerini
kullanarak mi düþüldüðü, temelde hiç bir þeyi deðiþtirmez. Eðer
Yurtdýþý Birlik “iktisadi bir temel üzerindeki siyasal ajitasyonun en
geniþ ölçüde uygulanan (“uygulanabilirliðe sahip” deðil) araç oldu-
ðunu söyleseydi, bu, sosyal-demokrat hareketimizin geliþiminin belli
bir dönemi için doðru olurdu. Bu, [
Ekonomistler
bakýmýndan ve
1898-1901 döneminde] pratik içinde çalýþanlarýn (eðer çoðunluðu
bakýmýndan deðilse bile) birçoðu bakýmýndan doðru olurdu; çün-
kü pratik içindeki bu ekonomistler, siyasal ajitasyonu (eðer uygu-
ladýlarsa), 
hemen
tamamýyla,
iktisadi
bir
temel
üzerinde
uygulamýþ-
lardýr
. Böyle bir çizgiyi izleyen siyasal ajitasyon, 
Raboçaya
Mysýl
ve
Öz Kurtuluþ Grubu tarafýndan kabul edilmiþ ve, hatta gördüðümüz
gibi, örgütlenmiþtir de. 
Raboçeye
Dyelo
iktisadi ajitasyon gibi yararlý
bir iþin, siyasal mücadelenin sýnýrlandýrýlmasý gibi zararlý bir þeyin
eþliðinde yürütülmüþ olmasýný 
sert
biçimde
suçlamalýydý
; bunu ya-
pacaðýna, (
ekonomistler
tarafýndan
) en geniþ ölçüde 
uygulanan
araçlarýn, en geniþ 
uygulanabilirliðe
sahip
araçlar olduðunu ilân
etmektedir! Bu durumda, bu kimselere ekonomist dediðimizde,
karþýlýðýnda bize sövmekten, bize “yalancýlar”, “bozguncular”, “Pa-
palýk elçileri” ve “iftiracýlar” demekten,* ve kendilerine hakaret et-
tiðimiz iddiasýyla bütün dünya önünde bizden yakýnmaktan, ve
yemin edercesine “þu anda ekonomizmle lekelenmemiþ tek bir
sosyal-demokrat örgüt yoktur”** demekten baþka ellerinden bir
* Bunlar 
Ýki Konferans
’ta kullanýlmýþ olan ifadelerdir, s. 31-32, 28 ve 30.
** 
Ýki Konferans
, s. 32.


64
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
þey gelmiyor. Ah þu kötü, iftiracý siyasetçiler! Ekonomizm denen
þeyi, sýrf insanlýða düþman olduklarý için ve baþka insanlarý en
amansýz hakaretlere uðratmak için icat etmiþ olmalýlar. 
[sayfa 78]
Martinov “iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik
kazandýrmak”tan sözederken, sosyal-demokrasiye yüklediði göre-
vin somut ve gerçek anlamý ne olabilir? Ýktisadi mücadele, iþçilerin,
iþgüçlerini
daha elveriþli koþullarla 
satmak
için, çalýþma koþullarýný,
yaþam koþullarýný iyileþtirmek için, iþverenlere karþý kolektif müca-
delesidir. Bu mücadele, zorunlu olarak, sendikal bir mücadeledir,
çünkü çalýþma koþullarý farklý meslek dallarýnda büyük farklýlýklar
gösterir, ve bu yüzden de bu koþullarýn 
iyileþtirilmesi
uðruna
mü-
cadele, ancak meslek örgütü temeli üzerinde yürütülebilir (Batý
ülkelerinde sendika temeli aracýlýðýyla; Rusya’da geçici meslek bir-
likleri ve bildiriler vb. aracýlýðýyla). Demek ki, “iktisadi mücadele-
nin kendisine siyasal bir nitelik” kazandýrmak demek, bu mesleki
istemlerin yerine getirilmesi için uðraþmak, her meslek kolundaki
çalýþma koþullarýný (Martinov’un makalesinin bir sonraki sayfasýn-
da, s. 43’de), “yasal ve idari önlemler” yoluyla iyileþtirmek demek-
tir. Ýþçi sendikalarýnýn yapmakta olduklarý ve her zaman yapmýþ
olduklarý da bundan baþka bir þey deðildir. Bay ve Bayan Webb
gibi aðýrbaþlý bilim adamlarýnýn (ve “aðýrbaþlý” oportünistlerin) ya-
pýtlarýný okuyunuz, o zaman Ýngiliz iþçi sendikalarýnýn uzun zaman-
dan beri “iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazan-
dýrma” görevini benimsediklerini ve o görevi uzun zamandan beri
yerine getirmekte olduklarýný, uzun zamandan beri grev hakký için,
kooperatif ve sendika hareketi önünde bütün yasal engellerin orta-
dan kaldýrýlmasý için, kadýnlarýn ve çocuklarýn korunmasýný saðlay-
acak yasalar için, saðlýk, ve fabrika yasalarý vb. aracýlýðýyla çalýþma
koþullarýnýn iyileþtirilmesi için mücadele etmekte olduklarýný göre-
ceksiniz.
Demek ki, “iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nite-
lik kazandýrma” yolundaki gösteriþli sözler, “korkunç derecede”
derin ve devrimci görünüþ altýnda, 
[sayfa 79]
sosyal-demokrat siyaseti,
sendikal siyaset derekesine düþürme geleneksel eðilimini gizle-
mektedir! 
Ýskra
’nýn “dogmanýn devrimcileþtirilmesini, yaþamýn
devrimcileþtirilmesinden daha üstün”* tuttuðu iddia edilen tek yan-

Raboçeye
Dyelo
, n° 10, s. 60. Bu, “ileriye doðru atýlan her adým, her gerçek ilerleme,


65
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
lýlýðýný giderme maskesi altýnda, 
iktisadi
reformlar
uðruna
müca-
deleyi
yepyeni birþeymiþ gibi önümüze sürmektedirler. Gerçekte,
“iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrmak”
sözü, iktisadi reformlar uðruna mücadeleden baþka bir anlam
taþýmaz. Martinov’un kendisi de, eðer kendi sözlerinin anlamýný
biraz düþünmüþ olsaydý, bu basit sonuca ulaþabilirdi. Martinov en
aðýr silahlarýný 
Ýskra
üzerinde deneyerek þöyle diyor: “Partimiz, hü-
kümetin karþýsýna, iktisadi sömürüye, issizliðe, açlýða vb. karþý somut
yasal ve idari önlem istemleriyle çýkabilirdi ve çýkmalýydý.” (
Ra-
boçeye
Dyelo
, n° 10, s. 42-43.) Somut önlem istemleri – bu, toplum-
sal reform istemleri anlamýna gelmez mi? Ve tarafsýz okura bir kez
daha soruyoruz: 
Raboçeye
Dyelo
’culara 
Ýskra
’yla görüþ ayrýlýklarýn-
da, iktisadi reformlar uðrunda mücadele zorunluluðu tezlerini ileri
sürdüklerinden ötürü (bu yaygýn ve biraz garip adlandýrma bize
baðýþlansýn!), maskeli bernþtayncýlar dediðimizde kendilerine iftira
mý ediyoruz?
Devrimci sosyal-demokrasi, reformlar uðruna mücadeleyi
eylemine her zaman katmýþtýr ve þimdi de katmaktadýr. Ama sos-
yal-demokrasi, “iktisadi” ajitasyonu, sadece hükümetten her tür-
den önlemleri yerine getirmesini istemek için deðil, ayný zamanda
(ve esas olarak) hükümetin bir otokratik hükümet olmasýna son
vermesini istemek için de kullanýlýr. Üstelik devrimci sosyal-demo-
krasi, 
[sayfa 80]
hükümete karþý bu istemini 
yalnýzca
iktisadi
mücade-
le temeli üzerine dayandýrarak 
deðil
, ayný zamanda, toplumsal ve
siyasal yaþamýn genel olarak bütün alanlarýna dayandýrarak ileri
sürmeyi görev bilir. Kýsacasý, devrimci sosyal-demokrasi, bütünün
bir parçasý olarak reformlar uðruna mücadeleyi, özgürlük uðruna
ve sosyalizm uðruna devrimci mücadeleye tâbi kýlar. Oysa Marti-
nov, aþamalar teorisini yeni bir biçimde canlandýrýyor ve sanki
siyasal mücadele yerine tamamýyla iktisadi bir geliþme yolu izlen-
mesini va’zetmeye çalýþýyor. Ýçinde bulunduðumuz devrimci hare-
ketin yükseliþi döneminde reformlar uðruna mücadeleyi, sözde
özel bir “görev” gibi ileri sürmekle, o, partiyi geriletmekte, hem
“ekonomist” ve hem de liberal oportünizmin ekmeðine yað sür-
bir düzine programdan daha önemlidir” tezinin, hareketimizin bugünkü kaos durumuna,
yukarda nitelendirmiþ olduðumuz Martinov tarzý uygulanmasýdýr. Gerçekte bu,
bernþtayncýlarýn o ünlü “hareket her þeydir, nihai amaç ise hiç bir þey” tümcesinin Rusça
bir çevirisinden baþka bir þey deðildir.


66
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
mektedir.
Devam edelim. Reformlar uðruna mücadeleyi, “Ýktisadi mü-
cadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrma” gösteriþli tezi-
nin arkasýnda utanmazca gizleyerek, Martinov, tamamýyla iktisadi
(aslýnda tamamýyla fabrikaya deðgin) reformlarý özel bir þeymiþ
gibi ileri sürdü. Bunu niçin yaptý? Bilmiyoruz. Belki de dikkatsiz-
liðinden ötürü. Ama aklýndan “fabrika” reformlarý yanýnda baþka
þeyler de geçiyor olsaydý, yukarýya aktardýðýmýz tezinin tümü, her
türlü anlamýný yitirirdi. Belki de, bunu, hükümetin ancak iktisadi
alanda “ödünler”de bulunmasýnýn olanaklý ve olasý olduðunu dü-
þündüðünden ötürü yapmýþtýr.* Eðer öyle ise, bu, garip bir kurun-
tudur. Kýrbaç cezasý, pasaportlar, toprak tazminatý ödemeleri,
56
dinsel mezhepler, sansür vb., vb.’ye iliþkin yasalar çýkartýlmasý ko-
nusunda da ödünler koparmak olanaklýdýr ve koparýlmaktadýr. 
[say-
fa 81]
Elbette ki “iktisadi” ödünler (ya da sözde ödünler) hükümet
bakýmýndan en ucuzu ve en elveriþlisidir, çünkü hükümet bunlarla
iþçi sýnýfýnýn güvenini kazanacaðýný ummaktadýr. Ýþte bundan ötürü,
biz sosyal-demokratlar, hiç bir durumda ya da hiç bir þekilde, ik-
tisadi reformlara daha büyük önem verdiðimiz, ya da bu reformla-
rýn özel bir önem taþýdýðýný sandýðýmýz, vb. inancýný (ya da yanýl-
gýsýný) uyandýracak bir davranýþta asla bulunmamalýyýz. Yukarda
sözü edilen yasal ve idari önlemlerle ilgili somut istemlerden söze-
derken, “bu gibi istemler” diye yazýyor, Martinov, “kof bir ses ola-
rak kalmaz, çünkü, elle tutulur sonuçlar vaaddettiði için, iþçi yýðýný
tarafýndan etkin olarak desteklenebilirler. ...” Hayýr, hayýr, biz eko-
nomist deðiliz! Biz yalnýz, Bernstein’lar, Prokopoviç’ler, Struve’ler,
R. M.’ler ve 
tutti
quanti
** yaptýðý gibi, somut sonuçlarýn “elle tu-
tulurluðu” önünde kölece eðilmekteyiz! Biz, sadece, (Nartsis Tu-
porilov ile birlikte) “elle tutulur sonuçlar vaadetmeyen” her þeyin
“kof bir ses”ten baþka bir þey olmadýðýnýn anlaþýlmasýný istiyoruz!
Biz sadece çalýþan yýðýnlar sanki (kendi dargörüþlülüklerini onlara
yüklemeye kalkýþanlara karþýn bu alandaki yeteneklerini þimdiden
tanýtlamýþ gibi), hiç bir elle tutulur sonuç vaadetmese bile, otokra-
siye karþý her türlü karþý çýkýþý etkin olarak destekleye-mezlermiþ
* s. 43: “Elbette ki, iþçilere hükümetten bazý iktisadi istemlerde bulunmalarýný
öðütlediðimizde, bunu, otokratik hükümet 
iktisadi
alanda zorunlu olarak bazý ödünlerde
bulunmaya hazýr olduðu için yapýyoruz.”
* Bütün ötekilerin. -ç.


67
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
gibi, muhakeme yürütmeye çalýþýyoruz!
Örneðin Martinov’un kendisinin sözünü ettiði örnekleri,
iþsizliðe ve açlýða karþý “önlemleri” ele alalým. Eðer vaatlerine inan-
mak gerekirse, 
Raboçeye
Dyelo
, “elle tutulur sonuçlar vaadeden”
(yasa tasarýlarý biçiminde?) “yasal ve idari önlemler için somut
istemlere” iliþkin bir program hazýrlayýp geliþtirmeye çalýþýrken, her
zaman “dogmanýn devrimcileþtirilmesini yaþamýn devrimcileþtiril-
mesinden 
[sayfa 82]
daha üstün tutan” 
Ýskra
, iþsizlikle kapitalist düze-
nin tümü arasýndaki kopmaz baðý açýklamaya çalýþtý, “açlýk
tehlikesine” karþý uyarýda bulundu, polisin “açlara karþý savaþýný”
ve insafsýz “geçici aðýr ceza kurallarýný” teþhir etti; ve 
Zarya
da 
Yurt
Haberleri
Dergisi
’nin açlýðý ele alan bir kesimini* bir ajitasyon
broþürü biçiminde özel bir yeni basým olarak yayýnladý. Hey Tan-
rým! Bu dargörüþlü ve baðnaz doktrinerler ne onmaz bir “tek yanlý-
lýk” içindeydiler! “Bizzat yaþamýn” çaðrýlarýna kulaklarýný nasýl da
týkýyorlardý! Bunlarýn makaleleri “elle tutulur sonuçlar vaadeden”
tek
bir,
evet
(ne korkunç þey!) tek bir “somut istem” içermiyordu!
Zavallý doktrinerler! Bunlar, taktiklerin bir büyüme süreci, ve büyüy-
en þeyin süreci vb. olduðunu ve iktisadi mücadelenin 
kendisine
siyasal bir nitelik kazandýrmak gerektiðini öðrensinler diye, Kriçev-
ski ve Martinov’a gönderilmelidirler!
“Ýþçilerin iþverenlere ve hükümete karþý iktisadi mücadele-
sinin [“hükümete karþý 
iktisadi
mücadele”!] doðrudan taþýdýðý de-
vrimci anlamdan baþka, bu mücadelenin þöyle bir anlamý da vardýr:
böylelikle iþçiler devamlý olarak siyasal haklardan yoksun bulun-
duklarý bilincine varýrlar.” (Martinov, s. 44.) Bu pasajý buraya aktar-
mamýzýn nedeni, yukarda söylenenleri yüzüncü ve bininci kez yine-
lemek deðil, Martinov’a bu mükemmel yeni formülünden ötürü
özel teþekkürlerimizi sunmaktýr: “iþçilerin iþverenlere ve hüküme-
te karþý iktisadi mücadelesi”. Ne paha biçilmez bir inci! Ekono-
mistler arasýndaki bütün kýsmý anlaþmazlýklarý ve bütün nüanslarý
ortadan kaldýran bu açýk ve kýsa önerme, iþçileri “genel çýkarlar
için bütün iþçilerin koþullarýnýn iyileþtirilmesi uðruna siyasal
mücadele”ye** çaðýrmaktan baþlayýp, aþamalar teorisinden geçe-
rek, konferansýn “en geniþ uygulanabilirliðe sahip 
[sayfa 83]
araçlar”
* Bkz: 
Collected
Works
, Vol. 5, s. 253-274. -Ed.
** 
Raboçaya
Mysýl
, “
Özel Ek
”
,
s. 14.


68
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
vb. konusundaki kararýyla son bulan ekonomizmin özü, burada ne
eriþilmez bir beceri ve ustalýkla ifade edilmektedir. “Hükümete
karþý iktisadi mücadele” 
trade
-
union
cu siyasetin ta kendisidir, ve
bu da sosyal-demokrat siyasetten hâlâ çok uzaktýr.
B. MARTÝNOV, PLEHANOV’U NASIL
DERÝNLEÞTÝRDÝ?
Bir arkadaþ bir gün, “Son zamanlarda, aramýzda, ne kadar
çok sosyal-demokrat Lomonosov’lar belirdi!” dedi. Kastettiði þey,
ekonomizmi benimseyen birçoklarýnýn, sadece “kendi kavrayýþlarýy-
la” (örneðin iktisadi mücadelenin, iþçileri, haklardan yoksun oluþlarý
üzerinde düþünmeye sevkedeceði gibi) büyük gerçeklere varma,
ve bunu yaparken anadan doðma dehalara özgü bir küçümseme
ile devrimci fikir ve hareketin daha önceki geliþmesinin bize ver-
diklerini yok sayma yolundaki þaþýlasý eðilimdi. Lomonosov-Marti-
nov, iþte tam böyle, anadan doðma dehadýr. Onun “kendi kav-
rayýþýyla” nasýl Akselrod’un çok eskiden söylemiþ olduðu þeyleri
yeniden 
keþfettiðini
(doðal ki, bizim Lomonosov’umuz, Akselrod’un
adýný aðzýna almamaktadýr); örneðin, burjuvazinin þu ya da bu
katýnýn muhalefetini nasýl görmezlikten gelemeyeceðimizi anlamaya
baþladýðýný görmek için “Ývedi Sorunlar” baþlýklý makalesine bir
gözatmak yeter (
Raboçeye
Dyelo
, n° 9, s. 61, 62, 71; bununla 
Ra-
boçeye
Dyelo
’nun Akselrod’a Yanýt’ýný kýyaslayýnýz, s. 22, 23-24) vb..
Ama ne yazýk ki, Martinov, sadece “keþfetmeye baþlamýþtýr”, daha
fazlasý deðil. Çünkü o, Akselrod’un fikirlerini o kadar az anlamýþtýr
ki, “iþverenlere ve hükümete karþý iktisadi mücadele”den sözede-
bilmektedir. 
Raboçeye
Dyelo
, üç yýl süreyle (1898-1901), Akselrod’u
anlamak için çaba gösterdi, ama henüz anlamýþ deðildir! Bunun
nedenlerinden biri, sosyal-demokrasinin, “týpký insan türü gibi”,
ancak baþarabileceði 
[sayfa 84]
görevleri üzerine almasý olmasýn?
Ama Lomonosov’larýn ayýrýcý özellikleri, yalnýzca, birçok þey-
lerin cahili olmalarý deðil (böyle olsaydý talihsizlik yarý yarýya azalmýþ
olurdu!), ayný zamanda kendi cahilliklerinin de farkýnda olmama-
larýdýr. Bu da gerçekten büyük bir talihsizliktir; ve iþte bu talihsizlik-
tir ki onlarý, Plehanov’u sezdirmeden “derinleþtirme” giriþimine
itmektedir.
“Plehanov bu kitabý [
Rusya’da
Açlýða
Karþý
Mücadelede
Sos-


69
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
yalistlerin
Görevleri
] yazalý beri”, diyor Lomonosov-Martinov, “köprü-
lerin altýndan çok sular aktý. Ýþçi sýnýfýnýn iktisadi mücadelesini on
yýl boyunca yönetmiþ olan sosyal-demokratlar ... parti taktikleri
için, geniþ bir teorik temeli henüz atamamýþlardýr. Bu sorun þimdi
ön plana geçmiþtir ve eðer biz, böyle bir teorik temeli atmak isti-
yorsak, Plehanov’un bir zamanlar geliþtirmiþ olduðu taktik ilkeleri
elbette ki oldukça derinleþtirmemiz gerekir. ... Bizim propaganda
ile ajitasyon arasýndaki ayrýma iliþkin tanýmýmýz, bugün Plehanov’
unkinden deðiþik olmalýdýr. [Martinov, az yukarda, Plehanov’un þu
sözlerini aktarmýþtýr: “Propagandacý, birçok düþünceyi bir-iki kiþiye
verir; ajitatör ise, bir-iki düþünceyi geniþ yýðýnlara verir.”] Propa-
ganda denince, tüm ya da kýsmi belirtileriyle olsun, bireyler ya da
geniþ yýðýnlar tarafýndan anlaþýlýr biçimde yapýlmýþ olsun, bugünkü
toplum düzeninin devrimci açýdan açýklanmasýný anlamamýz ge-
rekir. Sözcüðün tam anlamýyla [
aynen
böyle
!] ajitasyondan anla-
mamýz gereken þey ise, yýðýnlarýn, belirli, somut eyleme çaðrýlmasý
ve proletaryanýn toplum yaþamýna doðrudan doðruya devrimci mü-
dahalesinin saðlanmasý olmalýdýr.”
Rus –ve uluslararasý– sosyal-demokrasisini, Martinov sayesin-
de, daha kesin ve daha derin yeni bir terminoloji bulduðu için
kutlarýz. Þimdiye kadar (Plehanov’la ve uluslararasý iþçi sýnýfý hare-
ketinin bütün liderleriyle birlikte), 
[sayfa 85]
diyelim ki, iþsizlik soru-
nunu ele alan bir propagandacýnýn, bunalýmlarýn kapitalist niteliðini,
modern toplumda bunalýmlarýn kaçýnýlmazlýðýnýn nedenini, bu top-
lumun bir sosyalist toplum biçimine geçiþinin zorunluluðunu vb.
açýklamasý gerektiðini sanýrdýk. Kýsacasý, propagandacý “birçok
düþünceyi” vermelidir, o kadar çok ki, bu düþünceler birbirleriyle
baðlantýlý bir bütün olarak ancak (nispeten) az sayýda kimseler
tarafýndan anlaþýlabilir olacaktýr. Ayný konu üzerinde konuþan aji-
tatör ise en çarpýcý ve en çok bilinen bir olguyu, diyelim iþsiz bir
iþçinin ailesinin açlýktan ölmesine, artan yoksullaþmayý, vb. örnek
olarak ele alacak, ve herkesin bildiði bu olgudan yararlanarak “yýðýn-
lara” 
tek
bir
düþünceyi
, örneðin servet artýþýyla yoksulluðun artýþý
arasýndaki çeliþkinin saçmalýðý düþüncesini iletme yolunda çaba
harcayacaktýr; ve bu çeliþkinin daha tam bir açýklamasýný propa-
gandacýya býrakarak, bu göze batan haksýzlýða karþý yýðýnlar arasýn-
da hoþnutsuzluk ve öfke 
yaratmaya
çalýþacaktýr. Ýþte bu yüzdendir
ki, propagandacý, genellikle, 
yazý
yazarak
görevini yerine getirir;


70
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
ajitatör ise 
konuþarak
. Propagandacýnýn özelliklerinin ajitatörün-
kinden farklý olmasý gerekir. Örneðin Kautsky’nin ve Lafargue’ýn
propagandacý olduklarýný, Bebel ile Guesde’in ise ajitatör oldukla-
rýný söyleriz. Pratik eylemin bunlardan ayrý olarak bir üçüncü ala-
nýný ya da bir üçüncü iþlevini bulup çýkarmak, ve “yýðýnlarý, belirli,
somut bir eyleme çaðýrma”yý bu iþlevin içine dahil etmek, düpe-
düz saçmalýktýr; çünkü, tek, baþýna bir eylem olarak çaðrý, ya teo-
rik incelemenin propaganda broþürünün, ajite edici söylevinin doðal
ve kaçýnýlmaz tamamlayýcýsýdýr, ya da salt bir yürütme iþlevini tem-
sil eder. Örneðin, Alman sosyal-demokratlarýnýn tahýl gümrükleri-
ne karþý giriþmiþ bulunduklarý mücadelelerini ele alalým. Teorisyen-
ler, diyelim ki, ticari antlaþmalar ve serbest ticaret için mücadele
“çaðrýsý” ile birlikte gümrük siyaseti üzerine özel 
[sayfa 86]
inceleme-
ler kaleme alýyorlar. Propagandacý ayný þeyi bir dergide, ajitatör de
halkýn önünde verdiði söylevlerde yapýyor. Þu anda, yýðýnlarýn “so-
mut eylemi”, tahýl gümrüklerinin artýrýlmasýna karþý bir dilekçenin
imzalanarak Reichstag’a sunulmasý biçimini alýyor. Bu eyleme çaðrý,
dolaylý olarak teorisyenlerden, propagandacýlardan ve ajitatörler-
den gelmektedir, ve dolaysýz olarak da fabrikalarda ve evlerde di-
lekçeyi dolaþtýrýp imza toplayan iþçilerden gelmektedir. “Martinov’un
terminolojisine” göre, burada Kautsky ve Bebel’in her ikisinin de
propagandacý olmasý gerekir, ve imza toplayan iþçilerin de ajitatör.
Bu açýk deðil mi?
Almanlarýn bu örneði, bana, Almanca 
Verballhornung
söz-
cüðünü anýmsatýyor. Sözcük anlamýyla “balhornlaþtýrma” diye çev-
rilebilir. Bir yayýnevi sahibi olan Johann Ballhorn, 16. yüzyýlda, Leip-
zig’de yaþýyordu; bir alfabe yayýnladý. Bu kitapta, âdet olduðu üze-
re, öteki resimler yanýnda, bir de horoz resmi vardý; ama horoz
resmi mahmuzsuz çizilmiþti ve yanýna da birkaç yumurta konmuþtu.
Alfabenin kapaðýnda þu açýklama vardý: “Bu baský, Johann Ball-
horn tarafýndan 
düzeltilmiþtir
”. O zamandan beri metni ilk halin-
den daha kötü bir duruma getiren “düzeltmelere”, Almanlar 
Verball-
hornung
derler. Martinov’un Plehanov’u “derinleþtirmesi” karþýsýnda,
insan, Ballhorn’un öyküsünü anýmsamadan edemiyor.
Bizim Lomonosov’umuz bu fikir karýþýklýðýný niçin “icat” etti?
Ýskra
’nýn “Týpký Plehanov’un bundan onbeþ yýl önce yaptýðý gibi,
sorunun yalnýz bir yönünü gözönünde bulundurduðunu” (39) gös-
termek için. “Hiç deðilse þu anda, 
Ýskra
’da, propaganda görevleri,


71
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
ajitasyon görevlerini arka plana itmektedir.” (52.) Eðer bu son öner-
meyi Martinovca’dan normal insan diline çevirecek olursak (çün-
kü insanlýk bu yeni icat edilmiþ terminolojiyi henüz öðrenmeyi
becerememiþtir), þunu elde ederiz: 
Ýskra
’da 
[sayfa 87]
siyasal propa-
ganda ve ajitasyon görevleri, “hükümete” “elle tutulur sonuçlar
vaadeden”, “yasal ve idari önlemlere iliþkin somut istemler sun-
ma” görevini (ya da henüz Martinov’un yükselememiþ olan eski
insanlýðýnýn eski terminolojisini kullanmamýza bir kez daha izin
verilirse, toplumsal reform istemlerini) arka plana itmektedir. Okur
bu tezi aþaðýdaki tiratla kýyaslasýn:
“Bizi, bu programlarda þaþýrtan bir baþka þey de [devrimci
sosyal-demokratlarýn ileri sürdükleri programlar sözkonusudur], bu
programlarýn, iþçilerin fabrika sorunlarýyla ilgilenen imalâtçý yasa-
ma meclislerine [ki, Rusya’da mevcuttur] katýlmalarýnýn önemini...
ya da hiç deðilse belediye organlarýna katýlmalarýnýn önemini [de-
vrimci nihilizmleri yüzünden] tamamýyla görmezden geliyor olma-
larýna karþýn, durmadan iþçilerin parlamentodaki eylemlerinin [ki,
Rusya’da mevcut deðildir] yararlarýný vurguluyor olmalarýdýr. ...”
Bu tiradýn yazarý, daha dobra ve daha açýk bir tarzda, Lomo-
nosov-Martinov’un kendi kavrayýþýyla keþfettiði þeyi ifade etmekte-
dir. Yazar, “
Raboçaya
Mysýl
’ýn Özel Eki”ndeki R. M.’dir (s. 15).
C. SÝYASAL TEÞHÝRLER VE
“DEVRÝMCÝ EYLEM EÐÝTÝMݔ
Ýskra
’nýn karþýsýna “çalýþan yýðýnlarýn eylemini yükseltme
teorisi”ni sürmekle, Martinov, gerçekte, bu eylemi 
alçaltma
eðili-
mini açýða vurmuþtur; çünkü, o, bütün ekonomistlerin önünde
secdeye yattýklarý iktisadi mücadelenin, yeð sayýlmasý gereken mü-
cadele, özel önem taþýyan ve yýðýnlarýn eylemini yükseltebilmek
için “en geniþ uygulanabilirliðe sahip” bir araç olduðunu, bunun,
bu eylem için en geniþ alan olduðunu söylemiþtir. Bu tipik bir
yanýlgýdýr, çünkü yalnýz Martinov’a özgü bir þey olmaktan 
[sayfa 88]
uzaktýr. Gerçekte “emekçi yýðýnlarýn eylemini yükseltmek”, 
ancak
,
bu eylem “iktisadi bir temel üzerinde siyasal ajitasyon”la 
sýnýrlan-
madýðý
zaman
olanaklýdýr. Siyasal ajitasyonun zorunlu olarak geniþ-
lemesinin temel bir koþulu, siyasal teþhirlerin 
kapsamlý
bir biçimde
örgütlendirilmesidir. 
Ancak
, böyle bir teþhir aracýlýðýyladýr ki, yýðýn-


72
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
lar siyasal bilinç ve devrimci eylemi eðitebilirler. Ýþte bunun içindir
ki, bu eylem, bütün uluslararasý sosyal-demokrasinin en önemli
iþlevlerinden birisidir, çünkü siyasal özgürlük bile bu teþhirleri orta-
dan kaldýrmaz, olsa olsa onun doðrultusunu birazcýk deðiþtirir. Ni-
tekim Alman Partisi, özellikle siyasal teþhir kampanyasýný yorulmak
bilmez bir enerjiyle yürütüyor olmasý sayesinde durumunu güçlen-
dirmekte ve etki alanýný geniþletmektedir. Eðer iþçiler, 
hangi
sýnýf-
larý
etkiliyor
olursa
olsun
, zorbalýk, baský, zor ve suistimalin 
her
tür-
lüsüne
karþý tepki göstermede eðitilmemiþlerse, ve iþçiler bunlara
karþý, baþka herhangi bir açýdan deðil de, sosyal-demokrat açýdan
tepki göstermede eðitilmemiþlerse, iþçi sýnýfý bilinci, gerçek bir si-
yasal bilinç olamaz. Eðer iþçiler, öteki toplumsal sýnýflarýn 
herbirini,
entelektüel
, manevi ve siyasal yaþamlarýnýn 
bütün
belirtilerinde göz-
leyebilmek için somut ve her þeyden önce güncel siyasal olgular
ve olaylardan yararlanmasýný öðrenmezlerse; eðer materyalist tahlil
ve ölçütleri, nüfusun 
bütün
sýnýflarýnýn, tabakalarýnýn ve gruplarýnýn
yaþam ve eylemlerinin bütün yönlerine pratik olarak uygulamayý
öðrenmezlerse, çalýþan yýðýnlarýn bilinci, gerçek bir sýnýf bilinci ola-
maz. Kim, iþçi sýnýfýnýn dikkatini, gözlemini ve bilincini, tamamýyla
ya da hatta esas olarak iþçi sýnýfý üzerinde yoðunlaþtýrýyorsa, böyle-
si, sosyal-demokrat deðildir; çünkü, kendini iyi tanýyabilmesi için,
iþçi sýnýfýnýn, modern toplumun 
bütün
sýnýflarý arasýnda karþýlýklý
iliþkiler konusunda tam bir bilgi, sadece teorik bilgisi deðil, hatta
daha doðru olarak ifade edelim; 
[sayfa 89]
teorik olmaktan çok, siya-
sal yaþam deneyimine dayanan pratik bilgisi olmasý gerekir. Bu
nedenle yýðýnlarý siyasal harekete çekmek için en geniþ uygulana-
bilirliðe sahip araç olarak ekonomistlerimizin va’zettikleri iktisadi
mücadele kavramý, pratik sonuçlarý bakýmýndan çok zararlý ve ge-
ricidir. Bir sosyal-demokrat haline gelebilmesi için, iþçi, toprakbeyi
ile papazýn, yüksek memur ile köylünün, öðrenci ile serserinin
iktisadi niteliði ve toplumsal ve siyasal özellikleri konusunda açýk-
seçik bir fikre sahip olmalýdýr; onlarýn güçlü ve zayýf yanlarýný bilm-
elidir; her sýnýf ve tabakanýn kendi bencil özlemlerini, kendi gerçek
“iç yapýsýný” 
gizlemek
için kullandýðý bütün parlak sözlerin ve saf-
satalarýn anlamýný kavramalýdýr; belirli kurumlarýn ve yasalarýn yan-
sýttýðý þu ya da bu çýkarlarýn neler olduðunu ve bu yansýtmanýn na-
sýl olduðunu anlamalýdýr. Ama bu “açýk-seçik tablo”, herhangi bir
kitaptan edinilemez. Ýþçi, bunu, ancak canlý örneklerden, belirli bir


73
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
anda çevremizde olup bitenlerin, herkesin üzerinde konuþtuðu ya
da birisinin fýsýldadýðý þu ya da bu olayda, rakamlarda, mahkeme
kararlarýnda vb. belirenin sýcaðý sýcaðýna teþhirinden edinebilir. Bu
kapsamlý siyasal teþhirler, yýðýnlarý devrimci eylem bakýmýndan eðit-
menin zorunlu ve 
temel
bir koþuludur.
Rus iþçileri, polisin halka zorbaca davranýþýna karþý, dinsel
mezheplere zulmedilmesine, köylülerin kýrbaçlanmasýna karþý,
amansýz sansüre, askerlere iþkence edilmesine, en masum kültü-
rel giriþimlerin bastýrýlmasýna vb. karþý niçin hâlâ bu kadar az dev-
rimci eylemde bulunmaktadýr? Böyle bir eylem, “elle tutulur so-
nuçlar vaadetmediði”nden, “olumlu” fazla birþey saðlamadýðýndan,
“iktisadi mücadelenin” onlarý buna “itmediði”nden ötürü müdür?
Böyle bir görüþü benimsemek, yineliyoruz, saldýrýyý gerekmediði
yere yöneltmek olur, kiþinin kendi darkafalýlýðýný “ya da bernþtayn-
cýlýðýný” iþçi yýðýnlarýna 
[sayfa 90]
yüklemek olur. Eðer bütün utanç ve-
rici haksýzlýklara karþý yeteri kadar geniþ, çarpýcý ve anýnda teþhirleri
hâlâ örgütleyemiyorsak suç bizdedir, yýðýn hareketinin gerisinde
kalýþýmýzdadýr. Bunu yaptýðýmýz zaman (ve bunu yapmak zorun-
dayýz ve yapabiliriz de), en geri iþçi bile, öðrencilerin ve dinsel
mezheplerin de, köylülerin ve yazarlarýn da, kendisini yaþamýnýn
her adýmýnda baský altýnda tutan ve ezen ayný karanlýk güçler ta-
rafýndan hareketlere ve keyfi davranýþlara uðradýklarýný anlayacak
ya da 
içinde
duyacaktýr
; ve bunu duyunca, kendisi de tepki göster-
mek isteyecektir, bu yolda dayanýlmaz bir istek duyacak ve gere-
ðini yapmayý bilecektir; bugün sansürcüleri “yuhalayacak”, yarýn
bir köylü ayaklanmasýný amansýzca bastýrmýþ olan valinin evi önün-
de gösteri yapacak, öbür gün kutsal engizisyonun iþini gören pa-
paz kýlýklý jandarmalara bir ders verecektir, vb. Þimdiye kadar çalýþan
yýðýnlarýn önüne mümkün olan bütün konularda uygun teþhirleri
sermekte
çok az þey, ya da hemen hiç bir þey yapmadýk. Bir çoðu-
muz, henüz bu 
yükümlülüðümüzün
bilincine varmýþ deðildir, ve
fabrika yaþamýnýn dar çerçevesi içinde “günlük tekdüze mücade-
lenin” ardýnda kendiliðinden sürüklenmektedir. Bu durumda, “
Ýskra
,
günlük tekdüze mücadelenin ilerleyiþinin önemini küçümseme ve
buna karþýlýk parlak ve eksiksiz düþüncelerin propagandasýný yeð
tutma eðilimindedir” (Martinov, s.61) demek, partiyi geriletmek,
hazýrlýksýzlýðýmýzý ve geriliðimizi savunmak ve yüceltmek demektir.
Yýðýnlarý eyleme çaðýrmaya gelince, enerjik bir siyasal ajitas-


74
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
yon olur olmaz, canlý ve çarpýcý teþhirler etkin olur olmaz, bu, ken-
di kendine olacaktýr. Bir suçluyu suçüstü yakalamak ve onu he-
men bütün halkýn önünde ve her yerde teþhir etmek, bir sürü
“çaðrýlar” kaleme almaktan çok daha etkilidir; ve etkisi öyledir ki,
çok kez kimin yýðýnlara “çaðrýda” bulunduðunu ve kimin þu ya da
[sayfa 91]
bu gösteri planýný vb. önerdiðini saptamayý kesinkes olanaksýz
kýlar. Deyimin genel deðil somut anlamýndaki eylem çaðrýlarý, an-
cak eylem yerinde yapýlabilir; ancak harekete bizzat kendileri
giriþenler, ve bunu anýnda yapabilenler böyle çaðrýlarda bulunabi-
lirler. Biz sosyal-demokrat yazarlara düþen de, siyasal teþhirleri ve
siyasal ajitasyonu derinleþtirmek, geniþletmek ve yeðinleþtermektir.
Geçerken “eylem çaðrýlarý” konusunda bir noktaya deðine-
lim. Ýlkyaz olaylarýndan
57
önce, 
iþçiler
için
elle
tutulur
sonuç1ar
vaa-
detmediði
kesin olan bir sorunda, yani öðrencilerin askere alýnmasý
sorununda, iþçileri etkin olarak müdahale etmeye 
çaðýran
tek
ga-
zete
Ýskra
olmuþtur.
“183 öðrencinin askere alýnmasý” ile ilgili 11
Ocak tarihli emrin yayýnlanmasýndan hemen sonra, 
Ýskra
(Þubat
sayýsý, n° 2*) bu konuda bir makale yayýnladý ve henüz gösteriler
baþlamadan önce iþçileri “öðrencilerin yardýmýna koþmaya” çaðýr-
dý, “halký” hükümetin bu küstahça meydan okumasýna karþý çý-
kmaya çaðýrdý. Þimdi soruyoruz. Martinov’un “eylem çaðrýlarý”ndan
bu kadar sözetmesine ve giderek “eylem çaðrýlarý”nýn eylemin özel
bir biçimi olduðunu ileri sürmesine karþýn, bu 
çaðrý
hakkýnda tek
sözcük söylememiþ olmasýný nasýl açýklamak gerekir? Bunun ar-
dýndan da, “elle tutulur sonuçlar vaadeden” istemler uðruna mü-
cadeleye yeteri kadar “çaðrýlar” yayýnlamadýðý için 
Ýskra’nýn
tek
yanlý
olduðunu iddia etmesi düpedüz darkafalýlýk deðil midir?
Raboçeye
Dyelo
da dahil olmak üzere, ekonomistlerimiz
baþarýlýydýlar, çünkü, geri iþçilere ayak uydurdular. Ama sosyal-
demokrat iþçi, devrimci iþçi, (ve bunlarýn sayýsý gittikçe artmakta-
dýr) “elle tutulur sonuçlar vaadeden” istemler vb. uðruna mücadele
konusundaki gevezelikleri öfkeyle reddedecektir, çünkü o, bunun,
eski türkünün, 
[sayfa 92]
rubleye bir kopek ekleme türküsünün yeni
biçimde ifade edilmesinden baþka bir þey olmadýðýný anlayacaktýr.
Ve bu iþçi, 
Raboçaya
Mysýl
ve 
Raboçeye
Dyelo
’dan kendisine akýl
öðretmeye gelenlere þöyle diyecektir: bizim kendi baþýmýza pekâlâ
* Bkz: 
Collected
Works
, Vol. 4, s. 414-419. - Ed.


75
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
üstesinden geleceðimiz bir iþe böyle aþýrý gayretkeþlikle karýþmakla,
kendinizi boþ yere meþgul ediyorsunuz ve asýl görevlerinizden
kaçýyorsunuz baylar. Sosyal-demokratlarýn görevinin iktisadi mü-
cadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrmak olduðu yolunda-
ki iddianýzda zekice olan hiç bir þey yoktur; bu, sadece bir baþlan-
gýçtýr ve sosyal-demokratlarýn temel görevi deðildir; çünkü, Rusya
dahil, bütün dünyada, iktisadi mücadeleye siyasal nitelik 
kazan-
dýrmaya
ilk
kalkýþan,
çok
kez,
bizzat
polis
olmuþtur
; hükümetin
kimi desteklediðini kavramayý iþçiler kendileri öðreniyorlar.* Yeni
bir Amerika keþfetmiþ gibi bu kadar övgüsünü yaptýðýnýz “iþçilerin
iþverene ve hükümete karþý iktisadi mücadelesi”, bugün Rusya’nýn
her tarafýnda, en ücra köþelerinde bile, grevlerden sözedildiðini
iþitmiþ, ama sosyalizm konusunda hiç bir þey duymamýþ iþçilerin
kendileri tarafýndan yürütülmektedir. Elle tutulur sonuçlar vaade-
den somut istemler ileri sürerek biz iþçiler arasýnda 
[sayfa 93]
hareke-
te geçirmek istediðimiz “eylemi” biz zaten ortaya koyuyoruz ve
günlük, sýnýrlý sendikal çalýþmalarýmýzda, bu somut istemleri çoðu
kez aydýnlardan hiç bir yardým görmeksizin biz kendimiz ileri sür-
üyoruz. Ama bu eylem bize yetmiyor; biz sadece “iktisadi” siyaset
lapasýyla beslenecek çocuklar deðiliz. Biz ötekilerin bütün bildikler-
ini bilmek istiyoruz. Siyasal yaþamýn 
bütün
yönlerini ayrýntýlý olarak
öðrenmek ve tek tek her siyasal olaya 
etkin
olarak
katýlmak istiyor-
uz. Bunu yapabilmek için, aydýnlarýn, bizzat bizim pek iyi bildiðimiz
þeyleri biraz daha az yinelemeleri, ve henüz bilmediðimiz** þeyleri,
* “Ýktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrma” istemi, siyasal eylem
alanýnda 
kendiliðindenliðe
boyuneðmeyi
en açýk biçimde ifade eder. Ýktisadi mücadele
çok kez 
kendiliðinden
siyasal bir niteliðe bürünür, yani, “devrimci basilin - aydýn tabakanýn”
müdahalesi olmadan, sýnýf bilinçli sosyal-demokratlarýn müdahalesi olmadan. Örneðin
Ýngiliz iþçilerinin iktisadi mücadelesi de, sosyalistlerin herhangi bir müdahalesi olmadan
siyasal bir niteliðe büründü. Ama sosyal-demokratlarýn görevi, iktisadi bir temel üzerindeki
siyasal ajitasyonla sona ermiþ olmaz; onlarýn görevi, 
trade
-
union
cu politikayý sosyal-de-
mokrat siyasal mücadeleye 
çevirmektir
; iktisadi mücadelenin iþçilerin kafalarýna yerleþ-
tirdiði siyasal bilinç kývýlcýmlarýndan yararlanarak iþçileri sosyal-demokrat siyasal bilinç
düzeyine 
yükseltmektir
. Oysa Martinov’lar, iþçilerin kendiliðinden uyanan siyasal bilincini
ilerleteceklerine, 
kendiliðindenliðe
ve iktisadi mücadelenin iþçileri siyasal haklardan yoksun
bulunduklarýnýn bilincine varmaya “yönelttiðini” býkkýnlýk verene kadar yinelemektedirler.
Kendiliðinden uyanan 
trade
-
union
cu siyasal bilincin, sizi, sosyalist görevlerinizi anlamaya
“yöneltmemesi” üzücüdür baylar.
** Bir iþçinin bir ekonomiste bu hayali söylevinin gerçeklere dayandýðýný tanýtlamak
için, iþçi sýnýfý hareketi hakkýnda doðrudan doðruya bilgisi bulunduðunda þüphe olmayan
ve biz “doktrinerlere” karþý en az eðilimi olan iki tanýk göstereceðiz; bunlardan biri


76
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
fabrikadaki “iktisadi” deneyimin bize hiç bir zaman öðretmeye-
ceði þeyleri, yani siyasal bilgileri biraz daha fazla vermeleri gerekir.
Bu bilgileri, siz aydýnlarýn edinmesi kolaydýr, ve bunlarý þimdiye
kadar sunduðunuz miktarlardan yüz kez ve bin kez daha büyük
miktarlar halinde bize sunmanýz 
[sayfa 94]
görevinizdir; bu bilgileri,
bize, sadece tartýþmalar, broþürler ve makaleler biçiminde deðil
(açýk sözlülüðümüzü bize baðýþlayýn; bunlar çok kez bir hayli can-
sýkýcý olmaktadýrlar), hükümetimizin ve yönetici sýnýflarýmýzýn
yaþamýn bütün alanlarýnda þu anda ne yaptýklarýný canlý 
teþhirler
biçiminde iletiniz. Bu görevinizi yerine getirmek için daha çok çaba
gösteriniz ve “çalýþan yýðýnlarýn eylemini yükseltmek” konusunda
biraz daha az konuþunuz. Biz sizin sandýðýnýzdan çok daha aktifiz,
ve hiç bir “elle tutulur sonu甠vaadetmeyen istemleri bile açýk so-
kak savaþlarýyla pekâlâ destekleyecek durumdayýz. Bizim eylemi-
mizi “yükseltmek” size düþmez, çünkü 
eylemden
asýl
yoksun
olan
sizlersiniz
. Kendiliðindenliðe daha az boyuneðin ve kendi eylemi-
nizi yükseltmeyi biraz daha çok düþünün baylar!
D. EKONOMÝZM ÝLE TERÖRÝZM ARASINDAKÝ
ORTAK YAN NEDÝR?
Son dipnotta, bir raslantý olarak fikir birliði içinde olan bir
ekonomist ile sosyal-demokrat olmayan bir teröristin görüþlerini
[
Raboçeye
Dyelo
’yu bile siyasal bir organ sayan!] bir ekonomist, öteki de bir teröristtir.
Birinci tanýk. canlýlýðý ve gerçekliði bakýmýndan dikkati çeken “St. Petersburg Ýþçi Sýnýfý
Hareketi ve Sosyal-Demokrasinin Pratik Görevleri” baþlýklý makalenin yazarýdýr [
Raboçeye
Dyelo
, n° 6]. Yazar, iþçileri þu kategorilere ayýrýyor: 1° sýnýf bilinçli devrimciler; 2° ara ta-
baka; 3° geriye kalan yýðýnlar. “Ara tabaka” diyor yazar, “çoðu kez siyasal yaþamýn so-
runlarýna, genel toplumsal koþullarla baðlantýsý uzun zamandan beri anlaþýlmýþ bulunan
kendi dolaysýz iktisadi çýkarlarýndan daha çok ilgi göstermektedir. ...” 
Raboçaya
Mysýl
“sertçe eleþtirilmektedir”: “Her zaman ayný þey, çoktandýr bunu biliyoruz, çoktandýr
okuduk.” “Siyasal yorumlarýnda gene bir þey yok!” Ama üçüncü tabaka bile, “meyhanenin
ve kilisenin daha az baþtan çýkardýðý, ellerine pek nadir siyasal yazýn geçen, iþçilerin bu
daha genç ve daha duyarlý kesimi, öðrenci ayaklanmalarý vb. konusunda kendilerine
ulaþan bölük-pörçük haberler üzerinde düþüncelere dalýyorlar, siyasal olaylar konusunda
olurolmaz biçimde tartýþýyorlar”, vb.. Terörist þöyle yazýyor: “... kendi kentlerindeki deðil
de öteki kentlerdeki fabrika yaþamýnýn küçük ayrýntýlarýný anlatan yazýlarý bir-iki kez oku-
yorlar, ve ondan sonra bir daha okumuyorlar. ... Bunu cansýkýcý buluyorlar. ... Bir iþçi ga-
zetesinde hükümet hakkýnda hiç bir þey söylememek ... iþçilere küçük çocuklar gözüyle
bakmak demektir. ... iþçiler çocuk deðildirler.” [Sosyalist-Devrimci Grup tarafýndan yayýn-
lanan 
Svoboda
,
58
s. 69-70].


77
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
aktardýk. Ama genel olarak söylemek gerekirse, bu ikisi arasýnda,
daha sonra üzerinde durmamýz ve burada devrimci eylem için
eðitim sorununa iliþkin olarak deðinmemiz gereken raslansal deðil,
zorunlu bir iç baðýntý vardýr. Ekonomistler ile bugünün teröristleri
arasýnda ortak bir kök bulunmaktadýr, ve bu, bir önceki bölümde
genel bir olgu olarak incelediðimiz ve þimdi de siyasal eylem ve
siyasal mücadele üzerinde etkisi bakýmýndan ele alacaðýmýz 
ken-
diliðindenliðe
kölece
boyuneðiþtir
. “Günlük tekdüze mücadeleyi”
vurgulayanlar ile bireylerden en özverili mücadeleyi bekleyenler
arasýndaki fark o kadar büyüktür ki, ilk bakýþta, bu söylediklerimiz
bir paradoks gibi gözükebilir. Ama bu, bir paradoks 
[sayfa 95]
deðildir.
Ekonomistlerle teröristler kendiliðindenliðin yalnýzca farklý uçlarýna
boyuneðmektedirler; ekonomistler “salt iþçi hareketi” önünde boyu-
neðmektedirler, teröristler ise devrimci mücadele ile iþçi sýnýfý ha-
reketini birbirini tamamlayan bir bütün içinde birleþtirme
yeteneðinden ya da olanaðýndan yoksun olan aydýnlarýn tutkulu
öfkesinin kendiliðindenliði önünde boyuneðmektedirler. Ýnançla-
rýný yitirmiþ olanlarýn ya da bunun mümkün olduðuna hiç bir za-
man inanmamýþ olanlarýn öfkeleri ve devrimci enerjileri için, terör
dýþýnda bir çýkýþ yolu bulmalarý gerçekten zordur. Böylece sözünü
ettiðimiz kendiliðindenliðe kölece boyuneðiþin her iki biçimi de,
ünlü 
Credo
programýnýn 
uygulamaya
konuluþunun
baþlangýcýndan
baþka bir þey deðildir: Ýþçiler “iþverene ve hükümete karþý iktisadi
mücadeleye” giriþsinler (
Credo
’nun yazarý, kendi görüþlerini
Martinov’un diliyle ifade ettiðimiz için bizi baðýþlasýn. Bizim bunu
yapmaya hakkýmýz olduðu kanýsýndayýz, çünkü 
Credo
’da da iþçilerin
iktisadi mücadelede “siyasal düzene karþý çýktýklarý” söylenmekte-
dir) ve aydýnlar da siyasal mücadeleyi kendi gayretleriyle yürütsün-
ler – elbette ki teröre baþvurarak! Bu, üzerinde direnilmesi gereken
tamamen mantýki ve kaçýnýlmaz bir 
sonuçtur
– programý uygula-
maya baþlayanlarýn 
kendileri
henüz bunun kaçýnýlmaz olduðunu
anlamýyor
olsalar bile. Siyasal eylemin, en iyi niyetlerle ya terör
çaðrýsýnda bulunanlarýn, ya da iktisadi mücadelenin kendisine bir
siyasal nitelik kazandýrmaktan sözedenlerin bilincinden çok ayrý
olan bir mantýðý vardýr. Cehenneme giden yol, iyi niyetle döþen-
miþtir, ve bu durumda, iyi niyet, kiþiyi “en az direnme çizgisine”,
katýksýz
burjuva
Credo
programý çizgisine kendiliðinden sürüklen-
mekten kurtaramaz. Hiç kuþku yok ki, birçok Rus liberalinin –


78
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
liberalliði resmen benimseyenlerin ve marksizm maskesi takan
liberallerin– bütün yürekleriyle teröre yakýnlýk duymalarý ve günü-
müzde ortalýðý 
[sayfa 96]
sarmýþ olan terörist havayý kýþkýrtmalarý da
bir raslantý deðildir.
Ýþçi hareketini her yoldan destekleme görevini benimseyen,
ama 
programýna
, terörü ve deyim yerindeyse, sosyal-demokrasi-
den kurtuluþu da almýþ olan devrimci-sosyalist 
Svoboda
grubunun
kuruluþu, sosyal-demokratik duraksamalarýn bu sonuçlarýný 
daha
1897’nin
sonunda
, (“
Bugünün
Görev
ve
Taktikleri
”
)
“iki bakýþaçýsý”ný
yazdýðý sýra sözcüðü sözcüðüne önceden belirtmiþ olan P. B. Ak-
selrod’un takdire deðer ileri görüþlülüðünü bir kez daha doðru-
lamýþtýr. Rus sosyal-demokratlarý arasýndaki daha sonra ortaya çý-
kan bütün tartýþmalar ve anlaþmazlýklar, týpký bitkinin tohumda
bulunmasý gibi, bu iki bakýþaçýsýnda mevcuttur.*
Bundan, ekonomizmin kendiliðindenliðine karþý direnemey-
en 
Raboçeye
Dyelo
’nun terörizmin kendiliðindenliðe karþý da niçin
direnemediðini anlamak mümkündür. 
Svoboda
’nýn, terörizmi sa-
vunmak için öne sürmüþ olduðu özgül savlarý burada belirtmek
çok ilginç olacaktýr. 
Svoboda
, terörizmin, caydýrýcý rolünü “tama-
men reddediyor” (
Devrimciliðin
Yeniden
Doðuþu
, s. 64), ama bu-
nun yerine terörizmin “kýzýþtýrýcý önemini” vurguluyor. Birincisi, bu,
[sayfa 97]
terörizm üzerinde direnen geleneksel (sosyal-demokrasi
öncesi) düþünceler çevriminin parçalanýþ ve düþüþ aþamalarýndan
birini temsil etmesi bakýmýndan tipiktir. Hükümetin terörle
“yýldýrýlamayacaðý”ný ve bu yüzden de yýkýlamayacaðýný teslim et-
mek, terörü, bir mücadele sistemi olarak programýn öngördüðü
* Martinov “daha gerçekçi [?] baþka bir ikilem tasarlamaktadýr” [
Sosyal-Demokrasi
ve
Ýþçi
Sýnýfý
, s. 19]: “sosyal-demokrasi ya proletaryanýn iktisadi mücadelesinin doðrudan
önderliðini üzerine alýr ve bununla [!] bu mücadeleyi devrimci sýnýf mücadelesine dönüþ-
türür...” “Bununla”, yani açýkçasý iktisadi mücadelenin doðrudan önderliðiyle, Martinov,
sendikal mücadeleye önderlik etmenin, 
tek
baþýna,
trade
-
union
cu bir hareketi devrimci
bir sýnýf hareketine dönüþtürmeyi baþarabildiði tek bir örnek gösterebilir mi? Böyle bir
“dönüþümü” gerçekleþtirebilmek için 
her yönlü
siyasal ajitasyonun “doðrudan önderliðini”
etkin olarak üzerimize almamýz gerektiðini anlayamýyor mu? ... “Ya da öteki bakýþaçýsý:
sosyal-demokrasi, iþçilerin iktisadi mücadelesinin önderliðini üzerine almaktan kaçýnýr
ve böylece ... kendi kanatlarýný yolmuþ olur. ...” Yukarýya aktarýlan 
Raboçeye
Dyelo
’nun
görüþüne göre “kaçýnan” 
Ýskra
’dýr. Ama gördük ki, 
Ýskra
, iktisadi mücadeleyi yürütmede
Raboçeye
Dyelo’nun
yaptýðýndan
çok
daha
fazlasýný
yapmaktadýr
, ama dahasý bununla
kendini sýnýrlamaz ve iktisadi mücadelenin hatýrý için siyasal görevlerini 
dar
sýnýrlara
hapsetmez
.


79
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
bir eylem alaný olarak tümüyle mahküm etmek demektir. Ýkincisi,
bu, “devrimci eylem için eðitim” konusunda ivedi görevlerimizi
anlamakta kusur etmemizin bir örneði olarak daha da tipiktir. 
Svo-
boda
, terörü, iþçi sýnýfýný “kýzýþtýrma” aracý olarak, ona güçlü bir iti
saðlama aracý olarak savunuyor. Kendi kendisini böylesine çürü-
ten bir sav düþünmek zordur. Ýnsanýn þu soruyu sorasý geliyor: Rus
yaþamýnda yeralan haksýzlýklar yeterli deðil midir ki, özel “kýzýþtýrýcý”
araçlarý icadetmek gereksin? Öte yandan, Rus zorbalýðýnýn bile
kýzýþtýramadýðý ve kýzýþtýramayacaðý kimselerin, kollarýný kavuþtu-
rarak, hükümetin bir avuç teröristle düellosunu kenardan seyrede-
cekleri besbelli deðil midir? Gerçek þudur ki, Rus yaþamýndaki top-
lumsal kötülükler, çalýþan yýðýnlarý heyecan doruðuna ulaþtýrmakta-
dýr, ama biz, Rus yaþam koþullarýnýn düþündüðümüzden çok daha
geniþ boyutlara ulaþtýrdýðý ve gürül gürül akan 
tek
bir
sel
haline
getirilmesi gereken halkýn bütün bu öfke damlacýklarýný ve dere-
ciklerini, deyim yerindeyse, biraraya getirip yoðunlaþtýramýyoruz.
Bunun baþarýlabileceði, iþçi sýnýfý hareketindeki muazzam büyü-
me ile ve yukarda deðinilen iþçilerin siyasal yazýn susuzluðu ile ke-
sin olarak tanýtlanmaktadýr. Öte yandan, terör çaðrýlarý ve iktisadi
mücadelenin kendisine bir siyasal nitelik kazandýrma çaðrýlarý, þu
anda, Rus devrimcilerinin omuzuna yüklenenen ivedi görevden,
yani kapsamlý siyasal ajitasyonu 
örgütlendirme
görevinden 
kaçma-
nýn
iki farklý biçiminden baþka bir þey deðildir. Svoboda, “yýðýnlar
arasýnda yeðin ve güçlü bir ajitasyon baþlar baþlamaz, terörün
kýzýþtýrýcý iþlevinin 
[sayfa 98]
sona ermiþ olacaðýný” (
Devrimciliðin
Yeni-
den
Doðuþu
, s. 68) açýkça kabul ederek, ajitasyonun yerine terörü
koymak
istemektedir
. Bu, hem teröristlerin hem de ekonomistle-
rin, ilkyazda meydana gelen olaylarýn* ortaya koyduðu çarpýcý ka-
nýtlara karþýn, yýðýnlarýn devrimci eylemini küçümsediklerini tanýt-
lamaktadýr; ve birinci grup yapay “kýzýþtýrýcýlar” peþinde koþarken,
ikinci grup da “somut istemler”den sözediyor. Ama her ikisi de si-
yasal ajitasyonda ve siyasal teþhirlerin örgütlendirilmesinde 
kendi
eylemlerini
geliþtirmede yeterli dikkati göstermiyorlar. Ve þimdi ol-
sun ya da baþka bir zaman olsun, hiç bir baþka iþ, bu görevin ye-
rini alamaz.
* 1901 ilkyazýnda baþlayan büyük sokak gösterileri. [Yazarýn 1907 baskýsýna notu.]


80
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
E. DEMOKRASÝ UÐRUNA MÜCADELENÝN
ÖNCÜSÜ OLARAK ÝÞÇÝ SINIFI
En geniþ siyasal ajitasyonun ve bunun sonucu olarak da her
yönlü siyasal teþhirin yürütülmesinin, eylemimizin, eðer bu eyle-
mimiz gerçekten sosyal-demokrat bir eylem olacaksa, mutlak ola-
rak zorunlu ve 
baþlýca
görevi olduðunu gördük. Ama biz, bu sonuca,
sadece
iþçi sýnýfýnýn en ivedi gereksinmesinden, siyasal bilgi ve
siyasal eðitim gereksinmesinden hareket ederek vardýk. Oysa soru-
nu bu biçimde koymak, çok dar olarak koymak olur, çünkü bura-
da sosyal-demokrasinin, ve özellikle bugünün Rus sosyal-demokra-
sisinin genel demokratik görevlerini gözönünde tutmamýþ oluyor-
uz. Sorunu daha somut olarak açýklayabilmek için, konuyu, eko-
nomistlere “en yakýn” bir yönden, pratik yönden ele alacaðýz. Ýþçi
sýnýfýnýn siyasal bilincinin geliþtirilmesinin zorunlu olduðu konusun-
da “herkes görüþ birliði içerisindedir”. Çözülmesi gereken sorun
bunun 
nasýl
yapýlacaðý ve yapýlmasý için neyin 
[sayfa 99]
gerekli ol-
duðu sorunudur. Ýktisadi mücadele, iþçileri, sadece hükümetin iþçi
sýnýfýna karþý tutumunu “kavramaya yöneltir”; onun için “iktisadi
mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrmak” için 
ne
kadar
çaba
harcarsak
harcayalým
, iktisadi mücadelenin sýnýrlarý
içersinde kaldýðýmýz sürece, iþçilerin siyasal bilincini (sosyal-de-
mokrat siyasal bilinç düzeyine kadar) 
hiç
bir
zaman
geliþtiremeyiz,
çünkü
bu
çerçeve
çok
dardýr
. Martinov’un sorunu karmakarýþýk
etme yeteneðini göstermesi bakýmýndan deðil, bütün ekonomist-
lerin iþledikleri temel hatayý, yani iþçilerin siyasal bilincini, deyim
yerindeyse, 
içerden
, iþçilerin iktisadi mücadelesinden, yani bu mü-
cadeleyi biricik (ya da hiç deðilse baþlýca) temel sayarak geliþtirme-
nin olanaklý bulunduðu yolundaki inançlarýný açýk-seçik ifade etmesi
bakýmýndan, Martinov formülü, bizim için bir ölçüde deðer taþýr.
Böyle bir görüþ, kökten yanlýþtýr. Kendilerine karþý giriþtiðimiz pole-
miklere alýnan ekonomistler, bu anlaþmazlýklarýn kökeni konusun-
da derinliðine düþünmeyi reddetmektedirler, ve bu, farklý dillerden
konuþtuðumuzdan, birbirimizi anlayamamak sonucunu doður-
maktadýr.
Siyasal sýnýf bilinci, iþçilere, 
ancak
dýþardan
verilebilir, yani
ancak iktisadi mücadelenin dýþýndan, iþçilerle iþverenler arasýnda-
ki iliþki alanýnýn dýþýndan verilebilir. Bu bilgiyi elde etmenin müm-


81
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
kün olduðu biricik alan, 
bütün
sýnýf ve tabakalarýn devletle ve hü-
kümetle iliþkisi alaný, 
bütün
sýnýflar arasýndaki karþýlýklý iliþkiler ala-
nýdýr. Onun için, iþçilere siyasal bilgi vermek için ne yapmalý soru-
suna yanýt, pratik içindeki iþçilerin ve özellikle ekonomizme eðilim
gösterenlerin çoðunlukla yeterli bulduklarý, “iþçiler arasýnda gidil-
melidir” yanýtý olamaz. 
Ýþçilere
siyasal bilgiyi verebilmek için, sos-
yal-demokratlar 
nüfusun
bütün
sýnýflarý
arasýnda
gitmek
zorun-
dadýrlar; onlar 
[sayfa 1
0
0]
askeri birliklerini 
bütün
yönlere
sevketmek
zorundadýrlar.
Böyle kaba bir formülü kasýtlý olarak seçiþimiz, kendimizi
bu aþýrý ölçüde basitleþtirmiþ biçimde ifade ediþimiz, paradokslar-
la uðraþmak istediðimizden ötürü deðil, ekonomistleri, þimdiye ka-
dar affedilmez bir biçimde ihmal ettikleri görevlerini görmeye
“yöneltmek”, anlamamakta direndikleri 
trade
-
union
cu siyasetle sos-
yal-demokrat siyaset arasýndaki farkýn ne olduðunu onlara göster-
mek içindir. Onlar için okurdan sabýrsýzlanmamasýný, söyledikle-
rimizi sonuna kadar sabýrla dinlemesini isteyeceðiz.
Son birkaç yýldan beri en yaygýn olarak görülen sosyal-de-
mokrat çalýþma çevresi tipini ele alalým ve nasýl çalýþtýðýný incele-
yelim. Bu çevrenin “iþçilerle baðý” vardýr ve bununla yetinir; sadece
fabrikalardaki aþýrý adaletsizlikleri, hükümetin kapitalistleri tutmasýný
ve polis zorbalýðýný þiddetle suçlayan bildiriler yayýnlamakla kalýr.
Ýþçi toplantýlarýnda, tartýþmalar, bu konularýn sýnýrlarýný hiç bir za-
man aþmaz ya da çok seyrek olarak aþar. Devrimci hareketin tarihi
konusunda, hükümetin iç ve dýþ siyaseti sorunlarý üzerinde, Rus-
ya’nýn ve Avrupa’nýn iktisadi evrimi sorunlarý üzerinde, modern
toplumdaki çeþitli sýnýflarýn konumlarý konusunda vb. konferanslar
ve tartýþmalar çok seyrektir. Toplumun öteki sýnýflarýyla sistemli
biçimde baðlar kurmaya ve bunlarý geliþtirmeye gelince, kimse
böyle bir þeyi aklýndan bile geçirmez. Gerçekten, bu türden çevre-
lerin üyelerinin çoðunluðunun kafalarýnda canlandýrdýklarý ideal
önder, bir sosyalist siyasal liderden daha çok, bir sendika sekreteri
niteliðindedir. Çünkü herhangi bir sendikanýn, örneðin bir Ýngiliz
sendikasýnýn sekreteri de, iktisadi mücadelede iþçilere yardým eder,
fabrikadaki haksýzlýklarýn teþhirinde onlara yardým eder; grev ve
grev gözcülüðü (yani belirli bir 
[sayfa 101]
fabrikada grev olduðu konu-
sunda herkesi uyarma) “özgürlüðünü baltalayan yasalarýn” ve ön-
lemlerin adalete aykýrý olduklarýný açýklar, hakem mahkemelerinin


82
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
burjuva sýnýflardan gelme yargýçlarýnýn taraf tuttuklarýný açýklar, vb.,
vb.. Kýsacasý, her sendika sekreteri “iþverenlere ve hükümete karþý
iktisadi mücadeleyi” yürütür ve bu mücadelenin yürütülmesine
yardýmcý olur. Ve bunun henüz sosyal-demokratçýlýk olmadýðý; so-
syal-demokratýn sendika sekreteri olmak ülküsüne deðil, keyfiliðin
ve baskýnýn kendini gösterdiði her yerde bunun bütün belirtilerine
karþý tepki göstererek, polis þiddetini ve kapitalist sömürüyü tü-
müyle sergileyen bir tablo yaratmak ve bütün bunlarý genelleþtiren
sosyalist inançlarý ve demokratik haklar yolundaki davayý sergile-
mek, bunu herkese ve proletaryanýn tarihsel sýnýf mücadelesine
katýlmak isteyen her insana göstermek için en küçük fýrsattan yarar-
lanarak 
halkýn
sözcüsü
olma ülküsüne sahip olmasý gerektiði iyice
vurgulanmalýdýr. Örneðin Robert Knight gibi bir lideri (Ýngiltere’de
en güçlü sendikalardan biri olan Kazan Ýmalâtçýlarý Derneðinin
ünlü sekreteri ve lideri), Willhelm Liebknecht ile kýyaslayýnýz, ve
Martinov’un 
Ýskra
ile olan tartýþmasýnda çizdiði karþýtlýklarý bu ikisi-
ne uygulamayý deneyiniz. Robert Knight’ýn (Martinov’un yazýsýný
gözönünde bulundurarak yazýyorum) “yýðýnlarý belirli somut ey-
lemlere çaðýrma” iþine daha çok giriþtiðini (Martinov, op. cit., s.
39), Wilhelm Liebknecht’in ise, daha çok, “bugünkü düzenin tü-
münün ya da kýsmi belirtilerinin devrimci açýdan aydýnlatýlmasýna”
önem verdiðini (38-39); Robert Knight’ýn “proletaryanýn kýsa vadeli
istemlerini formüle ettiðini ve bu istemlere hangi yoldan ulaþýlaca-
ðýný gösterdiðini” (41), Willhelm Liebknecht’in ise bir yandan bunu
yaparken, “ayný zamanda, çeþitli muhalefet katlarýnýn eylemlerine
kýlavuzluk etmekte”, “onlara kesin bir eylem programý kabul ettir-
meye çalýþmakta”* kusur 
[sayfa 102]
etmediðini (41); Robert Knight’ýn
“iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrmak
için” elinden geleni yaptýðýný (42) ve “elle tutulur sonuçlar vaade-
den somut istemleri hükümete sunmayý” pek güzel baþardýðýný
(43); Liebknecht’in ise, daha çok “tek yanlý” “teþhirlere” önem ver-
diðini (40); Robert Knight’ýn “günlük tekdüze mücadelenin ileriye
doðru yol almasýný” daha önemli saydýðýný (61), Liebknecht’in ise
“parlak ve eksiksiz düþüncelerin propagandasýna” (61) daha çok
önem verdiðini; Liebknecht’in yönettiði gazeteyi “ülkemizdeki ger-
* Örneðin Fransa-Prusya Savaþýnda, Liebknecht, demokrasinin bütünü için bir eylem
programý kabul ettirdi; bu, Marx ve Engels’in 1848 programýndan daha geniþ kapsamlýydý.


83
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
çek durumu, özellikle siyasal durumu, halkýn en çeþitli katlarýnýn
çýkarlarýný etkilemesi ölçüsünde teþhir eden devrimci bir muhale-
fet organý” (63) haline getirdiðini, Robert Knight’ýn ise, “proleter
mücadeleyle sýký organik baðlar kurarak iþçi sýnýfý davasý için ça-
lýþtýðýný” (63) –eðer burada “sýký organik baðlar” sözü, yukarda, Kri-
çevski ve Martinov’un görüþlerini incelediðimiz kendiliðindenliðe
kölece boyuneðme anlamýnda kullanýlýyorsa– Knight’ýn, elbette ki,
Martinov gibi, “etkisini derinleþtirdiði inancýyla, etki alanýný sýnýrlan-
dýrdýðýný” (63) göreceksiniz. Kýsacasý, Martinov’un, sosyal-demok-
rasiyi 
de
facto

trade
-
union
culuk düzeyine indirgediðini göreceksi-
niz; her ne kadar o bunu sosyal-demokrasinin iyiliðini istemediðin-
den ötürü deðil, sadece Plehanov’u anlama zahmetine katlana-
caðýna, onu derinleþtirmede biraz acele ettiðinden ötürü yapmak-
taysa da.
Ama biz açýklamamýza dönelim. Proletaryanýn siyasal bilin-
cini tam olarak geliþtirmeyi gerçekten gerekli sayýyorsa, sosyal-
demokrasinin “nüfusun bütün sýnýflarý arasýna” gitmesi gerektiðini
söyledik. Bu, þu soruya yolaçýyor: 
[sayfa 103]
Bu nasýl yapýlacaktýr?
Bunu yapmaya yeterli güçlerimiz var mýdýr? Bütün öteki sýnýflar
arasýnda böyle bir çalýþmaya zemin var mýdýr? Bu, sýnýf bakýþaçýsýn-
dan bir gerileme demek deðil midir, ya da bizi bir gerilemeye gö-
türmeyecek midir? Bu sorularý ele alalým.
Biz teorisyenler olarak, propagandacýlar olarak, ajitatörler
olarak ve örgütçüler olarak “nüfusun bütün sýnýflarý arasýna gitme-
liyiz”. Sosyal-demokratlarýn teorik çalýþmalarýnýn çeþitli sýnýflarýn top-
lumsal ve siyasal koþullarýnýn bütün özgül özelliklerini incelemeyi
amaç edinmesi gerektiði konusunda kimsenin kuþkusu yoktur,
ama fabrika yaþamýnýn özgül özelliklerinin incelenmesi yolunda
yapýlanlarla kýyaslandýðýnda, bu yönde yapýlanlar son derece yeter-
sizdir. Komitelerde ve inceleme çevrelerinde, bütün zamanýný me-
talürji sanayiinin özel bir kolunu incelemeye ayýran kimselere bile
raslayabiliriz; ama ülkemizin toplumsal ve siyasal yaþamýnýn belirli
ivedi bir sorunu üzerinde, nüfusun öteki katlarý arasýnda sosyal-
demokrat çalýþmanýn yürütülmesi için araç olabilecek malzeme
toplama iþini özellikle üzerine almýþ olan (sýk sýk olduðu gibi, þu ya
da bu nedenden ötürü pratik çalýþmadan uzak durmak zorunda
* Fiilen. ç.


84
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
kalmýþ) örgüt üyelerine pek raslanmamaktadýr. Ýþçi sýnýfý hareketi-
nin bugünkü önderlerinin çoðunluðunun eðitimden yoksun bulun-
duðunun sözünü ederken, bu bakýmdan da eðitimin eksik olduðunu
görmemezlik edemeyiz, çünkü bu da, ekonomistlerin “proleter
mücadelesiyle sýký organik baðlar” konusundaki anlayýþýyla ilgili-
dir. Elbette ki asil önemli olan þey, halkýn bütün katlarý arasýnda
propaganda
ve 
ajitasyondur
. Batý Avrupa sosyal-demokratlarýnýn
çalýþmasý, bu bakýmdan herkesin katýlabileceði mitingler ve göste-
rilerle, sosyal-demokratýn parlamentoda bütün sýnýflarýn temsilcile-
rine sesleniyor olmasý olgusuyla kolaylaþmaktadýr. Bizde ne par-
lamento var, ne de toplanma özgürlüðü; bununla birlikte 
[sayfa 104]
biz, bir sosyal-demokratý dinlemek isteyen iþçiler için mitingler dü-
zenleyebiliyoruz. 
Bir
demokratý
dinlemek isteyen bütün toplumsal
sýnýflarýn temsilcileri için de mitingler düzenleme yol ve araçlarýný
bulmalýyýz; çünkü pratikte “komünistlerin her devrimci hareketi
desteklediklerini”,* ve bundan ötürü sosyalist inançlarýmýzý bir an
bile gizlemeksizin 
bütün
halk
önünde
genel
demokratik
görevleri-
mizi
açýklamak ve vurgulamak zorunda olduðumuzu unutan kim-
se, sosyal-demokrat olamaz. Pratikte, 
her
türlü
genel demokratik
sorunun ortaya atýlmasýnda, öneminin belirtilmesinde ve çözüme
baðlanmasýnda 
herkesin
önüne
geçme
yükümlülüðünde olduðu-
nu unutan kimse, sosyal-demokrat deðildir.
Sabýrsýz okur “ama bu görüþe herkes katýlmaktadýr!” diye-
cektir, ve Yurtdýþý Birliðin son konferansýnýn 
Raboçeye
Dyelo
yazý-
kurulu için kabul etmiþ olduðu yeni talimâtlarda kesin olarak þöyle
denmektedir: “Proletaryayý ya özel bir sýnýf olarak, ya da 
özgürlük
uðruna
mücadelede
bütün
devrimci
güçlerin
öncüsü
olarak
doðru-
dan doðruya etkileyen toplumsal ve siyasal yaþamýn bütün olayla-
rý, siyasal propaganda ve ajitasyona konu olmalýdýr.” (
Ýki
Konferans
,
s. 17, italikler bizim.) Evet, bunlar çok doðru ve çok güzel sözlerdir,
ve eðer 
Raboçeye
Dyelo
bunlarý
anlasaydý
ve
ikinci
solukta
bunlar-
la
çeliþen
þeyler
söylemekten
kaçýnabilseydi
, bize bu kadarý yeter-
di. Çünkü kendimizi, “öncü”, ileri birlik olarak adlandýrmamýz
yetmez, öyle davranmalýyýz ki 
bütün
öteki birlikler bizim baþta yür-
üdüðümüzü anlasýnlar ve bunu kabul etmek zorunda kalsýnlar.
Þimdi biz, okura þunu soruyoruz: “öteki birliklerin” temsilcileri, biz
* Marx-Engels, 
Seçme Yapýtlar
2, Sol Yayýnlarý, Ankara 1976, s. 168. -Ed.


85
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
“öncü” olduðumuzu söylediðimiz zaman, sadece bu sözümüzle
yetinecek kadar aptal mýdýrlar? Þöyle bir durumu gözünüzün önü-
ne getirin: 
[sayfa 105]
bir, sosyal-demokrat, eðitim görmüþ Rus radi-
kallerinin ya da liberal anayasacýlarýn “birliðine” geliyor ve, biz
öncüyüz diyor; “bizim önümüzdeki görev, elimizden geldiði kadar,
iktisadi mücadelenin kendisine siyasal bir nitelik kazandýrmaktýr”.
Radikal ya da anayasacý, eðer biraz akýllýysa (ve Rus radikalleri ile
anayasacýlarý arasýnda birçok akýllý kimseler vardýr), bu sözler kar-
þýsýnda sadece gülümseyecek ve diyecektir ki (elbette bunu için-
den diyecektir, çünkü çoðunlukla o deneyim sahibi bir diplomattýr):
“Sizin ‘öncünüz’ budalalardan oluþuyor olmalý. Bunlar, iþçilerin ik-
tisadi mücadelesinin 
kendisine
siyasal bir nitelik kazandýrmak gö-
revinin, bizim görevimiz, burjuva demokrasisinin ilerici temsil-
cilerinin görevi olduðunu bile anlamýyorlar. Batý Avrupa burjuvazisi
gibi, biz de iþçileri siyasete çekmek isteriz, ama sadece 
trade
-
unioncu
siyasete,
sosyal
-
demokrat
siyasete
deðil
. Ýþçi sýnýfýnýn 
tra-
de
-
union
cu siyaseti, iþçi sýnýfýnýn 
burjuva
siyasetinin
ta kendisidir,
ve bu ‘öncünün’ görev diye sözünü ettiði þey, 
trade
-
union
cu siya-
setin formüle edilmesinden baþka bir þey deðildir! Varsýn onlar is-
tedikleri kadar kendilerini sosyal-demokrat ilân etsinler, ben etiketler
karþýsýnda heyecanlanacak kadar çocuk deðilim. Ama onlar o kötü
baðnaz doktrinerlerin etkisi altýnda kalmamalýdýrlar, varsýnlar, far-
kýnda olmadan sosyal-demokrasiyi 
trade
-
union
cu kanallara yönel-
tenlere ‘eleþtiri özgürlüðü’ tanýsýnlar.”
Ve anayasacýmýz, sosyal-demokrasinin öncülüðünden söze-
den sosyal-demokratlarýn, hareketimizde kendiliðindenliðin hemen
tamamen egemen olduðu bugün, “kendiliðinden unsurun küçüm-
senmesinden”, “parlak ve eksiksiz düþüncelerin propagandasýna
kýyasla, günlük tekdüze mücadelenin ileriye doðru hareketinin öne-
minin küçümsenmesinden”, vb., vb. korktuðu kadar hiç bir þeyden
korkmadýðýný öðrenince, dudaðýndaki belli belirsiz gülümseme 
[say-
fa 106]
kahkahaya dönecektir! Bilincin kendiliðindenliðe üstün gele-
ceðinden korkan, bizimle görüþ birliðinde olmayanlarýn bile genel
olarak kabul etmek zorunda kalacaklarý yürekli bir “planý” ileri
sürmekten korkan bir “öncü”. Acaba “öncü” ile “artçý”yý birbirine
karýþtýrmýyorlar mý?
Gerçekten de Martinov’un þu uslamlamasýný inceleyelim.
40. sayfada 
Ýskra
’nýn suistimalleri teþhir taktikleri bakýmýndan tek


86
V. Ý. Lenin
Ne Yapmalý?
yanlý olduðunu, “hükümete karþý güvensizliði ve kini ne kadar yay-
arsak yayalým, onu devirmek için yeterli etkin toplumsal enerjinin
geliþtirilmesinde baþarý saðlamadýðýmýz sürece amacýmýza
ulaþamayacaðýmýzý” söylüyor. Bu arada belirtilebilir ki, bu, þimdiye
kadar örneklerini çok gördüðümüz yýðýnlarý harekete geçirme öz-
leminin, kiþinin kendi eylemini sýnýrlandýrma özlemiyle birleþme-
sidir. Ama þu anda asýl sorun bu deðildir. Martinov burada, buna
uygun olarak, (“devirmek için”) 
devrimci
enerjiden sözetmektedir.
Ve hangi sonuca varmaktadýr? Normal zamanlarda çeþitli toplum-
sal katlar, kaçýnýlmaz olarak ayrý ayrý yollardan yürüdüklerine göre,
“biz sosyal-demokratlarýn çeþitli muhalefet katlarýnýn eylemini ayný
zamanda yönetemeyeceðimiz, onlara kesin bir eylem programý
kabul ettiremeyeceðimiz, çýkarlarý için nasýl bir günlük mücadele
yürütmeleri gerektiðini kendilerine gösteremeyeceðimiz besbelli-
dir. ... Liberal tabakalar, kendi kýsa vadeli çýkarlarý için etkin müca-
deleyi kendileri yürüteceklerdir, ve bu mücadele, onlarý siyasal
düzenimizle karþý karþýya getirecektir” (s. 41). Böylece. devrimci
enerjiden, otokrasinin devrilmesi için etkiyi mücadeleden sözet-
mekle iþe baþlayan Martinov, çabucak sendika enerjisine ve kýsa
vadeli çýkarlar uðruna etkin mücadeleye dönüvermektedir! Hiç
kuþku yok ki, öðrencilerin, liberallerin vb. “kýsa vadeli çýkarlarý”
için mücadeleyi biz yönetemeyiz; ama sorunumuz bu 
[sayfa 107]
deði-
ldir çok saygýdeðer ekonomist! Tartýþtýðýmýz sorun, çeþitli toplum-
sal katlarýn, otokrasinin devrilmesine olanaklý ve zorunlu katýlýþý
sorunuydu; ve eðer biz, “öncü” olmak istiyorsak, bu “çeþitli muha-
lefet katlarýnýn eylemine” sadece kýlavuzluk 
edebilecek
durumda
olmakla
kalmayýz, bunu yapmak zorundayýz da. Öðrencilerimiz ve
liberallerimiz, vb. “onlarý siyasal düzenimizle karþý karþýya getiren
mücadeleyi” yalnýzca kendileri yürütmekle kalmayacaklardýr, bu
yönde en büyük katký, otokratik hükümetin polisinden ve memur-
larýndan gelecektir. Ama “biz”, eðer ön saflardaki demokratlar ol-
mak istiyorsak, sadece üniversite ya da zemstvo vb. koþullarýndan
yakýnanlarýn düþüncelerini, tüm siyasal düzenin beþ para etmediði
düþüncesine 
yöneltmeyi
üstlenmeliyiz. Bütün muhalefet katlarýnýn
mücadeleye ve partimize ellerinden gelen desteði verebilmelerini
saðlamak için 
kendi
Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə