32
İBRAHİM TELLİOĞLU
Bizans İmparatorluğu batıdaki isyan ile uğraşırken, Alp Arslan, 22 Şubat
1064’te Rey’den Azerbaycan’a doğru harekete geçmiştir. Bu seferi ayrıntı-
sıyla anlatan İbnü’l Esir’in yazdığına bakılırsa Sultanın amacı Bizans’a karşı
bir sefer düzenlemekti. Merend’e geldiğinde, Bizans’a karşı gazâ yapmak
üzere bölgede bulunan ve yöreyi çok iyi tanıyan Tuğtekin isminde bir Türk-
men emiri, Sultanın hizmetine girmiş ve Selçuklulara kılavuzluk yapmaya
başlamıştır. Ordu onun öncülüğünde dar geçitlerden ve sarp yollardan geçerek
Nahçıvan’a vardı. Sultan Aras Nehri’ni geçmek için gemiler yapılmasını em-
rettiği sırada Hoy ve Selmas şehirlerinin itaat etmediği haberini alır. Horasan
amidini bölgeye göndererek kontrolü sağlar. Bu bölgenin askerleri de Alp
Arslan’ın ordusuna katılır. Sultan asker toplama ve gemi yapımı işini hallet-
tikten sonra yerine oğlu Melikşah ile vezirini bıraktıktan sonra Gürcistan se-
ferine çıkar. Melikşah ve Nizâmülmülk Rumların elindeki bir kaleyi ele ge-
çirdikten sonra Sürmârî kalesini ele geçirdi. Ardından yakındaki bir kaleyi de
fethettikten sonra ele geçirdiği bu yerleri Nahçıvan emirine teslim etti. Bura-
dan Meryem-nişîn üzerine yürüdü. Burası müstahkem bir şehir olup kalabalık
bir Hristiyan nüfusun yaşadığı yerdi. Aynı zamanda çok sayıda Hristiyan din
adamının yaşadığı şehrin yanında büyük bir nehir de vardı. Savaş için gerekli
gemi ve teçhizatlar hazırlandıktan sonra şehre hücum edildi. Kısa sürede şehri
ele geçirdiler. Alp Arslan daha sonra oğlu ve vezirini yanına çağırdığında elde
ettikleri zaferi duyunca çok sevindi. Daha sonra hep birlikte Sübiz-şehr’i ku-
şattılar. Şiddetli çatışmalardan sonra bu kent de ele geçirildi. Son olarak ise
müstahkem bir şehir olan Aâl-Lâl şehrine yürüdüler. Doğu ve batı yanında
yüksek kaleler bulunan, kuzey ve güneyde de geçilmesi zor bir nehir akan bu
şehrin fethedilmesi oldukça zordu. Ancak Sultan kurdurduğu köprü ile kente
büyük zarar verdi. Huruç harekâtı yapmak isteyen Gürcü kuvvetlerini de mağ-
lup etti. Yenilenler geriye doğru kaçarken Selçuklu askerleri de onları takip
ederek kaleye girdi ve Temmuz 1064’te şehri ele geçirdi.
23
Sultan Alp Arslan’ın Kafkas seferi Gürcü, Ermeni ve bazı İslam kaynak-
larında da akis bulur. Anonim Gürcü Vekayinamesi’nde özellikle Ahılke-
lek’in alınması hadisesi teferruatlı olarak anlatılır. Ermeni tarihçileri ise sefe-
rin bölgedeki etkilerini ortaya çıkarması bakımından büyük önem taşıyan kıy-
metli bilgiler kaydetmişlerdir. Urfalı Mateos, Alp Arslan’ın ordusunun bütün
23
İbnü’l Esîr, El-Kâmil Fi’t-Tarih, C X, s. 49 vd.
ORTA ARAS HAVZASININ SELÇUKLU HÂKİMİYETİNE GİRMESİ
33
ovaları kapladığını, “korkunç dalgalarla çalkalanan bir denizi ve taşkın sula-
rını ileriye atan azgın bir nehri” andırdığını ifade ederken, yaşadıkları çare-
sizliği ortaya koymakta ve ülkelerini savunmasız bırakan Bizans İmparato-
runa lanetler yağdırmaktadır. Çamiçyan da Selçuklulara karşı varlık göstere-
meyen Bizans komutanları başta olmak üzere tüm yetkililerin yerlerini terk
ettiğini, bunu gören binlerce insanın da korkuya kapılıp yurtlarından ayrılarak
güvenli gördüğü bölgelere göç ettiğini yazarken, seferin yöre halkı açısından
önemli bir sonucuna temas eder. İslam kaynaklarında kazanılan zaferlerin iz-
leri görülür. Bizans kaynaklarından ise, Selçuklu kuvvetlerinin merkezi Trab-
zon olan Kaldia eyaletine kadar ulaştığı anlaşılmaktadır. Sonuçta Kür nehrini
takip ederek Kangarni’den Çoruh nehrine kadar olan araziyi ele geçiren Sel-
çuklu ordusu, hiçbir direnişle karşılaşmadan Şavşat ile Artvin’e uzanan yö-
reye de hâkim olmuştur. Buradan batıya doğru bir yay çizerek Oltu’nun kuze-
yine gelen Alp Arslan, Panaskert’i ele geçirerek Trialeti’ye geri dönmüştür.
Bu sırada ordunun öncü kolu Kafkas dağlarına doğru kaçmakta olan Bagrat’la
karşılaşmış ve Kral canını zor kurtarmıştı. Böylece Hazar Denizi’nden başla-
yıp batıda Çoruh boylarına, kuzeyde Abhazya’ya kadar genişleyen arazi Sel-
çukluların eline düşmüştür.
24
Gürcülere karşı elde ettiği bu başarıdan sonra Sultan Alp Arslan, oğlu
Melikşah komutasındaki birlikleri de yanına alarak Ani şehri üzerine yürü-
müştür. Burası Ermeniler ve Romalılar için farklı kıymeti olan bir şehirdir.
Romalılar Ani’yi Doğu Anadolu’nun savunması açısından oldukça önemli bir
yer olarak görmekteydi. 1021’den beri Abhazya’dan Van’a kadar inşa etmeye
çalıştıkları savunma hattının merkezi konumundaki yer Ani’ydi. Onlar burayı
mühim bir askeri üs olarak görürken Ermeniler için Ani çok önemli bir dinî
merkezdi. Şehirde bulunan pek çok kilise ve manastır Ermeniler açısından kı-
vanç kaynağıydı.
25
Aynı zamanda onlar müstahkem mevkii ve güçlü surları
24
Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi, s. 118 vd.; M. Brosset, Gürcistan Tarihi, s. 287 vd.;
Juansher’s Concice History of the Georgians (nşr. R. Bedrosian), New York, 1991, s. 105;
Stephannos Orbelian, Histoire de la Siounie, C I (nşr. M. Brosset), Saint-Petersburg, 1864, s.
215; Hamdullah Kazvini, Tarih-i Güzide (nşr. A. Nevai), Tahran, 1923, s. 432; Kemâluddîn
Ebu’l-Kâsım Ömer İbnu’l Adîm, Buğyetu’t-Taleb fî Tarih Haleb, C II, Şam, 1954, s. 17;
History of Armenia by Father Michael Chamich, C II, s. 150; E. Honigmann,
Bizans Dev-
letinin Doğu Sınırı, s. 184.
25
Bölgedeki kilise ve manastırlar hakkında ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Marie-
Félicité Brosset,
Les Ruines d’Ani Capitale de l’Arménie sous les Rois Bagratides Histoire
et Description, Saint Pétersburg, 1861.