cinslerine saygı ve adaleti de yine bu şekilde mi dağıtayım, yoksa herkese
eşit bir şekilde mi?
“Herkese” diye cevap verdi Zeus. “Herkes ondan nasibini almalı. Eğer
sanatlarda olduğu gibi bu erdemlerden yalnızca birkaç kişi nasiplenirse
ortalıkta site filan kalmaz. Dahası benim adıma şu yasayı da koy: kim ki
bu erdemlerden payına düşeni almaz, sitenin laneti sayılır ve ölüme
gönderilir”
(Protagoras,
320d ve devamı; özellikle 322c ve sonrası;
alıntılar Guthrie’den).
Hikâyeye göre adalet Zeus’un yasasının bir parçasıdır. Onun somut,
özgül ifadeleri olan kurum, âdet ve gelenekler de yine ikili bir otoriteye
dayanırlar: insani kuramların gücü ve Zeus’un gücü. “Protagoras”
bunların nasıl yürürlüğe sokulduğunu şöyle açıklar:
Çocuk kendine söylenenleri anlamaya başlar başlamaz bakıcısı, annesi,
özel öğretmeni ve babası, yaptığı ya da söylediği her şeyde ona bir şeyler
öğretmek, “bu doğru bu yanlıştır, bu şerefli bu utanç vericidir, bu sevap
bu günahtır: şunu yap şunu yapma” diyerek onu mümkün olduğunca iyi
bir insan olarak yetiştirmek için biribirleriyle yarışırlar. Eğer söz dinlerse,
ne âlâ. Yok dinlemezse, tıpkı eğri büğrü bir kalası kalıba vurur gibi, onu
gözdağı ve dayakla yola getirirler (325c3 ve devamı).
Anlatılanlardan anlaşılacağı üzere Protagoras yasaların olması ve
mecbur tutulması gerektiğine inanıyordu. Ve yine inanıyordu ki yasa ve
kurumlar mutlaka yönetme iddiasında oldukları top- lumların isterlerine
uyarlanmalı ve adalet o toplumlann ihtiyaç ve koşullarına “göre” tarif
edilmeliydi. Ne o ne de Herodot diğer sofistler ve sonraki “göreciler” gibi,
bu kimi toplumlarda geçerli kimi toplumlarda geçersiz kurum ve
yasaların o yüzden keyfi ve istenildiği gibi değiştirilebilir olduklarını öne
sürmediler. Bu noktayı vurgulamak önemli, çünkü öyle görünüyor ki
göreciliği eleştiren birçok kişi peşinen böyle bir çıkarsama yapılabileceğini
sanıyor: oysa yasa ve kurumlan savunarak ve onlara uyulmasını
sağlayarak da göreci olmak
mümkündür.
Protagoras’m felsefesinin “göreci” bileşenleri iki kaynaktan çıkış alır.
İlki, bir rivayete göre, Protagoras Güney İtalya’daki pan- Helenik Thuri
kolonisi için özel yasalar hazırlamıştır. İkincisini ise, Platon’un uzun uzun
Protagoras’a atfedilen düşünceleri tartıştığı
Theaetetus diyalogunda bulabiliriz. Bu kitaptaki tartışma, doğrudan
Protagoras’la özdeşleştirilen birkaç parçadan biriyle başlar:
R5: insan her şeyin ölçüsüdür; olanların olduklarının, olmayanların
olmadıklarının ölçüsü. (152al ve devamı).
Bir önceki kesimde, özellikle de 24. Dipnot’ta (ve ilgili metinde)
işaret ettiğim gibi R5 (en azından) iki şekilde yorumlanabilir: “peşinden”
doğru dürüst tanımlanmış ve belirsizlikten uzak birtakım sonuçlar
“getiren” bir öncül olarak; ya da açık bir tanım vermeksizin genel bir
görüş ima eden pratik bir iş görme usûlünün ifadesi olarak. İlk durumda
(mantıkçıların taraf olduğu yorumdur bu) cümlenin anlamı onun
uygulanmasına ya da tartışılmasına geçilmeden önce kuruludur; ikinci
durumda (bilimlerde ya da başka alanlarda son derece verimli
tartışmalara damgasını vurmuş olan yorumdur bu) cümlenin
yorumlanması onun uygulanma ya da tartışılmasının bir parçasıdır.
25
R5’in açıklanış tarzı (152al-170a3) ve tartışmayı zenginleştiren birçok
ikincil diyalog İkincisini benimsediği izlenimini verse de Platon’un
gönlünde yatan birinci yorumdur. Ama tutumu da yeteri kadar açıktır:
sabitleştirip çürütebileceği bir R5 versiyonu arar ve bulur;
R5a: birine bir şey öyle görünüyorsa, ona göre öyledir (170a3 vd.).
Burada “öyle görünen şey” ile kastedilen, bir kişiye bir şekilde hitap
eden (incelenmiş ya da incelenmemiş) bir kanıdır.
Platon bu yorumu baz alarak R5’i üç temel noktada eleştirir.
İlk eleştiri bir gözlemle başlar (170a6 vd.): kendi kanılarına gü-
25. Aradaki fark çevirilere yansır. İlk durumda çeviri kesin terimler kullanmak zorundadır;
örneğin
anthropostun somut bir insan mı, genel olarak insanlık mı, yoksa idealize edilmiş,
düşünen ve yargıda bulunan bir varlık mı olduğuna açıklık getirmelidir. İkinci durumda gevşek
ve açık-uçlu bir çeviri işin püf noktasını yakalayacaktır. Söz konusu sorunlar Kurt von Fritz’de
(“Protagoras”,
Schriften zur Griechischen Logik, Cilt 1, Stuttgart 1978, s.111 vd.) ve ayrıca
Guthrie'nin filolojik yorumları arasında
{A History of Greek Philosophy, Cilt 3, Cambridge 1969, s.
188 vd.) anlatılır. Charles H. Kahn (“The Greek Verb ‘to be' and the Concept of Being”,
Foundations of Language, Cilt 3, 1966, s.251 ve devamı ve The Verb Be in Ancient Greek, Dordrecht
1973, s.376) inandırıcı argümanlar eşliğinde çevirinin şöyle olması gerektiğini söyler: “İnsan
olanın öyle olduğunun ölçüsüdür” (Man measures what is so [is the case] that it is so [that it is
the case])
venen az sayıda insan vardır. Büyük çoğunluk uzmanların tav-
siyelerine kulak verir. Dolayısıyla R5a neredeyse herkes açısından ve
hakikati insani kanılarla ölçtüğü için de, Protagoras açısından yanlıştır
(171c5 vd.; krş. 179b6 vd.): “Protagoras dolaysız bir şekilde kendi
kanısının yanlış olduğunu gösteren başkalarının kanılarına hakikat
atfetmekle yanlışa düşer.”
İkinci eleştiri uzmanların güvenilir öndeyilerie bulundukları oysa
işin ehli olmayanların böyle bir şey yapamadıklarıdır (178a5 vd.). Bu
bağlamda tıptan bir örnekle “karacahil bir kimse hekim tersini söylese
de yakında ateşinin yükseleceğine inanıyor olabilir; burda her iki
kanının da doğru çıkacağını söyleyebilir miyiz, yoksa yalnızca birisi
mi doğru çıkacaktır?” (178c2 vd.). Tabii ki birisi, der Platon -bu da
R5a’nın geçersiz olması demektir.
Üçüncü eleştiri toplumun yapısıyla ilgilidir. “Toplumsal ko-
nularda”, der Sokrates (172 1 vd.), “teori [yani R5a şeklinde okunan
R5] bize bir devletin İyi ve Kötü, Adaletli ve Adaletsiz ya da Dine
Uygun ve Dine Aykırı gibi yargıların söz konusu olduğu meselelerde
herhangi bir kanaati olabileceğini ve dolayısıyla da bunları yasa olarak
koyabileceğini -ki bunlar aynı zamanda onun Hakikat bildiği şeyler de
olacaktır- ve doğal olarak hiçbir kimse ya da devletin bu meselelerde
bir diğerinden daha bilge olmadığını” söyleyecektir. Fakat gelecekteki
gelişmeler bu inancın hatalı olduğunu ortaya koyabilir: bazı yasalar
devleti korurken bazıları onun parçalanmasına yol açar; bazı yasalar
yurttaşlara mutluluk getirirken bazıları yokluk, nefret ve felaket getirir.
O nedenle Hakikat, kanı (bireysel ya da kolektif, demokratik ya.da
aristokratik) zemininde aranamaz; ve R5a yanlıştır.
Bu argümanlar R5a’nın kamlar üzerine söylediklerini (kanılar on-
lara sahip olanlar açısından doğrudur) yine kanılan kullanarak boşa
çıkarır: uzmanlar meslekten olmayan insanlardan daha iyidir; bir
problemi çözmeleri istendiğinde hepsi de aynı cevabı getirir; cevabın
gelecekte doğru olduğu ortaya çıkar; insanlann büyük bir kısmı uz-
manların değerlendirmelerine katılır -ve benzeri gerekçeler.
Fakat Platon bu diyaloğu yazdığı sıralarda bu kanılar po-
pülerliklerini yitirecek ve birçok meslekten olmayan insanın olduğu
kadar birçok uzmanın da hücumuna uğrayacaktır. Örneğin
Ancient M
edicine'in
yazan sağduyunun yerine anlaşılmaz teoriler koyan,
Dostları ilə paylaş: |