Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə19/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   135

karılacak tayin edici kanıtların ancak alternatif bir görüş yardımıyla
bulunabileceği,   açıkça   ifade   edilebileceği   olgusudur.   Bir   yandan
teorilerin   olgularla   yüzleştirilmesi   gerektiğini   ağzına   sakız   edip   bir
yandan da karşıt kanıtlar ortaya çıkıncaya kadar birtakım alternatiflere
başvurulmasını   yasaklamak,   o   yüzden,   arabayı   atın   önüne   koşmak
olur. Ve tüm alternatiflere çamur atmak, hattâ mümkünse defterden
silmek için “bilim”i kullanmak, hakkıyla elde edilmiş bir itibarı, onu
kazanmış   olanların   kemiklerini   sızlata   sızlata   dogmatik   bir   tutumu
.sürdürmek için kullanmak demektir.
Bazı   bilimadamları   bilimi   önüne   çıkan   her   şeyi   ezip   geçen   bir
buldozer gibi görüyor. Peter Medawar (The Art of the Soluble, Londra
1967, s. 114) şöyle diyor: “Bilim ilerledikçe tikel olgular açıklayıcılık
gücü ve kapsamı düzgün bir şekilde artan genel ifadeler bünyesinde
özümsenir ve bu yüzden, bir anlamda, bu tür ifadeler tarafından yok
edilir; öyle ki sonuçta olguların artık açıkça bilinmesine gerek kalmaz.
Tüm   bilimlerde   adım   adım   tekil   örneklerin   yükünden,   tikelin
tiranlığından kurtuluyoruz”. Fakat zihnimize  esneklik kazandıran ve
yasaya-gelir  (lawful)  benzerlik   ve   görünüşlerin   aşırı   etkisinde
kalmamızı   engelleyen   tam   da   bu   “tiranlık”,   ya   da   benim   gerçek
yaşamın (tikeller arasında dönen bir yaşamdır bu) karmaşıklığı demeyi
tercih edeceğim şey değil mi? Dahası beşeri bilimlerde “açıklayıcılık
gücü   artan”   genel   şemalara   uymuyor   diye   bireysel   görüşleri   “yok
etmek”, akılsızca olmak bir yana, ahlâksız ve tiranca bir tutum değil
mi?
S.E. Luria  o  büyüleyici,  öğretici  ve  çoğu  zaman  dokunaklı  oto-
biyografisinde (A Slot Machine, A Broken Test Tube, New York 1985,
s.  123)   şöyle   yazıyor:   “Bilimde   önemli   olan   bugün   için   el   altında
duran   bulgu   ve   genellemeler   toplamıdır:   bilimsel   keşif   sürecinden
alınmış zamansal bir kesit. Ben bilimin ilerlemesini, bu süreçte sadece
aktif   bilgi   bütününün   bir   parçası   haline   gelebilen   öğelerin   hayatta
kalma   şansı   bulması   açısından,   kendi   kendini   silen   bir   şey   olarak
görüyorum”.
18
 “Crick ve Watson’un ortaya
zamanda   kısır   alternatifler   arasında   dolaşmaktan   bıkacaklardır).   Krş.  Pavlov  üzerine
düşüncelerim, 
Philosophical Papers, Cilt 1, 6. Bölüm, 9. Kesim ve 5. Bölüm, 3. Kesim.
18. Piotr Kapitza, Cambridge’deyken, laboratuvarımn ön cephesine bir timsah


koyduğu DNA modeli”, diye devam ediyor Luria, “hakkıyla ayakta
kalmıştır.   Diğer   alternatif   modeller   ıskartaya   çıkarılmış   ve   unu-
tulmuştur, nasıl ateşli bir heyecanla öne sürülmüş oldukları fark etmez.
DNA modelinin nasıl oluşturulduğunun . . . hikâyesi, insani olarak
etkileyici   olabilir   ama   bilimin   işlemsel   içeriği   açısından   fazla   bir
anlam   taşımaz”.   Fakat   bilimadamlarını   etkileyen   ya   da   onlara   yön
veren   şey,   bu   “işlemsel   içerik”   değil,   bu   içerikle   bilimadamlarının
kişisel merak ve istemlerinin nasıl çakıştığıdır. Örneğin Luria, “açık
seçik deneysel bir adım tarafından güçlü bir şekilde desteklenecek ya
da kesin bir şekilde reddedilecek ön- deyiler”e, “güçlü çıkarsamalar”a
yol açan olayları tercih eder (s.l 15 vd.). “Evren ya da Yerkürenin
oluşumuyla ilgili ‘büyük sorunlar’ ya da atmosferin üst katlarındaki
karbondioksit   yoğunluğu   gibi   konular   karşısında   .   .   .   heyecan
duymadığını itiraf [eder]” (s.l 19), ve Fermi’nin de aynı gerekçelerle
genel görelilik teorisine biraz soğuk baktığını kaydeder (s.120). Bu tür
bir yönelime sahip insanlarla dolu bir bilim şu “zayıf çıkarsamalarla
yüklü” teorik bilimden ciddi ölçülerde farklı bir bilim olacaktır (s.l
19); bu bilim hataları koruyacaktır: çünkü güçlü çıkarsamalara dayalı
olgular   sık   sık,   bir   dizi   zincirleme   zayıf   çıkarsamayla   dayanaksız
bırakılır ya da hatalı oldukları gösterilir (takip eden zamansal kesiti
baz alanların gözündeki anlamıyla). (Galile’nin yeryüzünün hareketine
karşı   argümanları   boşa   çıkarması   ve   Boltzman’ın   fenomenolojik
termodinamiği boşa çıkarması bu tür örneklerdendir.) O yüzden belirli
bir zaman kesitinde bilimin “işlemsel içeriği” öznel merak ve istemlere
(interest)  göre yapılmış ve bu merak ve istemlerin bir araya getirdiği
varsayımlar   temelinde   yorumlanmış   nesnel   hamlelerin   ürünüdür.
İçeriğin ne kadar çektiğini anlamak ve belki de onu biraz düzeltmek
için  söz  konusu  merak  ve  istemleri  anlamamız  gerekir.  Bu  da  bizi
Mili*in modeline götürür.
Tüm  bunlardan  bilimsel  olmayan görüşlerin ya da sınanmış ve
yetersiz bulunmuş bilimsel görüşlerin kullanılmasına ya da yeniden
canlandırılmasına karşı hiçbir bilimsel argüman bu-
resmi asmıştı. Bunun ne anlama geldiğini soranlara şöyle cevap veriyordu: “Şey,
[bu] bilim timsahı. Timsah başını çeviremez. Tıpkı bitim gibi önüne geleni hırsla
yiyip yutan ağzıyla sürekli ileri doğru gitmek zorundadır.” Bkz. M. Rouze, 
Robert
Oppenheimer,
 New York 1965, s.12.


Ilınmadığı,   ama   bilimsel   olmayan   saçmalıklar   ve   çürütülmüş   bilimsel   bilgi
kırıntıları   da   dahil   olmak   üzere   her   türlü   düşüncenin   çoğul   varoluşu   lehine
(inandırıcı   fakat   asla   tüketici   değil)   argümanlar   bulunduğu   sonucuna
varabiliriz.  
Bu  
sonuç  
12.  
ve  
13.  
Dipnotlarla   ilgili   bölümlerde   açıkladığımız
şekliyle yerel bilgi düşüncesine bir başka destek daha sağlar.
Bilimin diğer tüm yaşam biçimlerini hükümsüz kıldığı fikrine karşı
üçüncü itiraz yöntembilim alanından yükselir: “bilim” diye kendinden
başka   her   şeyi   dışladığı   söylenen   hayali   bir   birim   yoktur.
Bilimadamları çok farklı alanlardan düşünceler almışlar, görüşleri sık
sık   sağduyuya   ve   yerleşik   öğretilere   ters   düşmüş   ve   her   zaman
usullerini   önlerindeki   göreve   uyarlayarak   çalışmışlardır.   Tek   bir
“bilimsel yöntem” yoktur, olan bol miktarda fırsatçılıktır; ne olsa uyar
-ne olsa, yani belli bir araştırmacı ya da araştırma geleneğinin anladığı
anlamda bilgiyi geliştirme ihtimali olan her şey.
19
 Pratikte bilim kimi
bilimadamı   ve   felsefecilerin   koymaya   çalıştığı   sınırları   sık   sık
çiğneyen özgür ve sınırsız bir araştırma olarak işler. Fakat böyle bir
araştırma Rl’i reddetmez; tersine R1 onun en önemli elemanlarından
biridir.   Dışlayıcı   olan   bilim   değil   bilimin   bazı   parçalarını   ayırıp
önyargı ve cehaletle donduran bir ideolojidir.
Modern bilim bu ideolojiyi söküp atma yolunda epey mesafe kat
etti. “Ezeli ve ebedi doğa yasaları”nın yerine tarihsel süreçleri geçirdi.
Anlaşıldığı   kadarıyla,   zamanın   bir   başlangıcı   olduğu   gibi   bir
zamanların “iğrenç” bir düşüncesine bünyesinde yer veren bir dünya
anlayışı   yarattı.   Yaşlı,   kaba   ve   sınanmamış   özne-   nesne   ayrımının
yerine   çok   daha   ince   ve   anlaşılması   o   kadar   kolay   olmayan   olgu
düzenlemeleri   (tamamlayıcılık)   düşüncesini   koydu.   Öznelliğin
bilimsel araştırmanın yalnızca nesnesi değil aynı zamanda eyleyicisi
de   olması   gerektiğine   dikkat   çekti.  Poincare’nin   bazı   düşüncelerini
takip   ederek,  tüm   bilimler   arasında  en  nicelikseli  gibi  görünen  gök
cisimleri   mekaniğine   bile   çeşitli   niteliksel   fikirler   soktu.
20
  Dahası,
bizimkinden farklı kültür ve uy-
19. Krş.  “Was heisst das, wissenschaftlicht  sein?” isimli yazımdaki 
(Grerız- probleme der
Wissenschaften, P. Feyerabend ve Chr. Thomas, der., Zürih 1985, s.385 vd.) ve bu kitabın
s.231 ve devamındaki kaynak ve alıntılar.
20. Zaman içinde başlangıç düşüncesi dinsel yaratılış hikâyelerine olan ya-


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə