Paul karl feyerabend 13 Ocak 1924'te Viyana'da doğdu. Avusturya asıllı abd'li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri



Yüklə 8,94 Kb.
Pdf görüntüsü
səhifə99/135
tarix24.12.2017
ölçüsü8,94 Kb.
#17198
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   135

nızca   Aristoteles’in   ifadelerini   aktaracak,   açıklayıcı   notlar   düşecek,
fizikteki   sonuçlarına   bakacak,   onları   sonraki   yazarların   itirazlarıyla
karşılaştıracak   ve   nasıl   günümüzün   sorunlarıyla   bağlantılı   olduklarını
göstereceğim.   Aristoteles’ten  alıntı  yaparken   her seferinde  
Fizik
 
ya  da
Metafizik’t
 
gönderme yapmaksızın sadece sayfa numaralarını veriyorum.
Parantez   içindeki   sayılar,   örneğin   (14)   gibi,   elinizdeki   makalenin
kısımlarını gösteriyor.
2. Fiziksel cisimlerde, der Aristoteles, yüzeyler, hacimler, doğrular ve
noktalar   vardır.   Yüzeyler,   hacimler,   doğrular   ve   noktalar  
cisimlerden
ayrılmak suretiyle
 
matematiğin konusu haline gelirler (193b34).
Yine   (1964a28   vd)   fiziğin,   “kendi   içlerinde   hareket   ilkesine   sahip
şeylerle   uğraş[tığmı];  matematiğin  teorik  bir  bilim   olduğunu  ve  daimi
ama ayrı olmayan
 
şeylerle uğraştığını” okuruz.
“[Matematiğin uğraştığı şeyler] 
hiçbir şekilde ayrı olarak var olamazlar
-fakat   duyusal   nesneler   içinde   var   olmaları   da   mümkün   değildir”
(1077bl5 vd; krş. 1085b35 vd).
Bu çelişik durum “şeylerin birçok farklı şekilde var olduğundan söz
edildiğinin”   (krş.  
Met.
 
iii/2   ve   başka   birçok   bölüm)   anlaşılmasıyla
çözülür. Matematiksel nesneler bu söz edişlerin bazılarına göre ayrı bir
varoluşa sahiptir, bazılarına göreyse değil.
Diyelim var olmak, başka nesnelere bağlı olmayan ve fiziksel cisimler
kadar gerçek (ya da onlardan daha gerçek [1028b 18]) bireysel bir varlık
olmak anlamına gelsin. Eğer matematiksel nesneler bu anlamda varlarsa,
o zaman fiziksel nesnelerin  
içinde
 
olamazlar -çünkü olsalardı aynı yeri
işgal eden iki nesne olmuş olurdu (1076a40 vd.; krş. 998al3 vd.) -ne de
fiziksel nesneler olabilirler (“duyusal doğrular geometrinin sözünü ettiği
doğrular değildir: gözlemlediğimiz hiçbir şey [kesin geometrik] anlamıyla
doğru ya da eğri değildir, bir çember bir teğete tek bir noktada dokunmaz,
Protagoras’ın her zaman belirttiği gibi dokunur” (998al vd.)). Ne de fi-
ziksel   nesnelerin   matematiksel   nesnelerden   oluşmuş   bir  
bileşim
 
ol-
duklarını   kabul   edebiliriz:   duyusal   olmayan   ve   hareketsiz   nesnelerin
birleştirilmesiyle ancak yeni bir duyusal olmayan ve hareketsiz nesne elde
ederiz (1077a34 vd), ve her ikisi de tam ve kendi-başına-var olabilen (self
sufficient) bireyler olarak görülen


bir   fiziksel   madde   (örneğin   tunç)   ile   bir   matematiksel   şekil   (örneğin
bireysel bir küre) birleştirildiğinde, küresellik gibi (bağımlı) bir niteliğe
sahip tek bir birey değil tam ve kendi-başma-var olabilen bir çift birey
(tunç;   küre)   elde   ederiz   (1033b20   vd.).   Aristoteles   matematiksel
varlıkların tam ve bağımsız bireyler (ya da Aristoteles’in terminolojisiyle
“tözler”)   olarak   yorumlandığında   fiziksel   nesnelerin   ne  
içinde
  ne   de
dışında
 olabileceklerini göstermek ve onları fiziksel nesnelerden ayırmak
için daha başka argümanlar da verir (tabii, hepsi de hayranlık uyandırıcı
değil).
3. Fiziksel cisimlerin başlıca özelliklerinden yoksun kendi- başına-
var olabilen  
nesneleri
  ne fiziksel cisimlerin içinde ne onlardan ayrı bir
halde bulmak mümkün değilse de, onların eksik 
tanımlamalarını
 yapmak
mümkündür.
Örneğin...   özsel   ve   arızi   özellikleri   konusunda   hiçbir   şey   söy-
lemeksizin nesneleri yalnızca hareketli olmaları bakımından ele alan
ve böyle ele almadığı düşünüldüğünde zorunlu olarak duyusal şey-
lerden ayrı bir hareket olduğu ya da onların içinde ayrı bir hareketli
varlık bulunduğu sonucu çıkan, birçok cümle vardır (1077a34 vd.).
Aynı  şekilde “[değişime  uğrayan   nesneleri]  hareket  ederlikleri  ba-
kımından   değil   de   [üç   boyutlu   bir]   cisim   olmaları   bakımından   ya   da
yalnızca düzlem ve doğru ve bölünebilir olmaları bakımından, ya da bir
konumu olan bölünemez ya da yalnızca bölünemez bir varlık olmaları
bakımından   [onlan   bu   yönleriyle]   ele   alan   bilgi   alanları   ve   özellikler
vardır” (1077b23 vd.). “Aynı ilke müzik ve optikte de geçerlidir, çünkü
bu bilimlerin her ikisi de konularını ses ya da görüntü olmak bakımından
değil   sayılar   ve   çizgiler   olmak   bakımından   inceler   -fakat   İkinciler
birincilere   ait   yüklemlerdir.   Ve   aynı   şey   mekanik   için   de   doğrudur”
(1078al4 vd.). Nasıl, “birinin yere bir doğru çizip, öyle olmadığı halde,
onu bir ayak uzunluğunda bir doğru olarak kabul etmesinde herhangi bir
yanlış yoksa burada da bir yanlış yoktur, -çünkü yanlış, akıl yürütmenin
öncüllerinde   bulunmaz.”   (1078al8   vd.;   krş.   Berkeley’in  
Principles   of
Human   Knowledge
  adlı   eserinin   girişinde   verdiği   çok   benzer   bir
açıklama, 1710).
Bunu akılda tutarsak, herhangi bir belirleme yapmadan, yal-


nızca   ayrılması   mümkün   olan   şeylerin   değil   aynı   zamanda   ayrılması
mümkün   olmayan   şeylerin   de   var   ve   tanımla   ayrılabilir   olduğunu
söyleyebiliriz.   Örneğin   geometrik   nesneler   vardır;  
bunlar   duyusal
nesnelerdir
  ama   yalnızca   arızi   olarak,   çünkü   geometri   onları   duyusal
nesneler olmaları bakımından incelemez (1078al vd.).
4. Cisimlerle ilgili eksik tanımlamaların tümü hareket ve du- yusallığı
ihmal ediyor değildir. “Düz” ve “düzlem” eder; ama “yırtık” ve “parlak”
etmez -son iki tanımlamada fiziksel maddelere örtük bir gönderme vardır
(Aristoteles’in   favori   örneği,   basık   burunlu   anlamına   gelen  
simostm:
“simosun
 tanımı içinde "iç bükey"in tersine nesnenin maddesi de yer alır,
çünkü basıklık yalnızca burunlara hastır, oysa "iç bükey"in tanımı bu tür
bir madde-  bağlamı  içermez”  [1064a23  vd.]). Sonuç olarak,  “düz”  ve
“düzlem” tam bu açıkladığımız anlamda ayrılabilirdir, oysa “yırtık” ve
“parlak”   ayrılamazdır.   Aristoteles   “et”,   “kemik”   ve   “adam”   gibi
ayrılamazlar   kategorisine   giren   şeyleri   ayırdığı   için   (194a6   vd;   krş.
1064a27   vd.)   ve   “doğrulan   [ki   aynlabilirdirler]   uzun   ve   kısa   [ki
aynlamazlardır], düzlemleri geniş ve dar, üç boyutlu şekilleri derin ve sığ
gibi   terimlerden   hareketle   tanımlamaya   çalıştığı   için   Platon’u   eleştirir
(1085a9 vd.).
5. Eğer bir vasıf, nitelik ya da varlık, açıklanan anlamda ay- nlabilir
ise: ister onu aynlmış olarak ele alırız, yani  
orada hazır bulunan
  diğer
vasıfları hiç dikkate almaksızın tartışırız, istersek de ona daha tam bir
tanımlama getiririz. Ancak bu ikisini aynı anda yapamayız, örneğin bir
fiziksel   nesneyi   matematiksel   bir   noktayla   işaretleyemeyiz   ya   da
matematiksel   bir   düzlemle   bölümlere   ayıramayız.   Fiziksel
hesaplamalarda   fiziksel   nesneyi   (O)   matematiksel   bir   düzlemle   (P)
“kesilmiş” olarak “tasavvur etmek” ya da nesnenin içinde bir hacim (V)
bulunduğunu “düşünmek” alışılmış bir tutumdur (Şekil 1). Aristoteles’e
göre bu saçmalıktır. Matematiksel düzlemler fiziksel nesneleri bölümlere
ayıramazlar;   bunu   ancak   fiziksel   yüzeyler   yapabilir   ve   bölünmemiş
fiziksel cisimde bulunmayan fiziksel özelliklere sahip yüzeylerdir bunlar.
Eğer P, O’yu bölüyorsa,  P bir yüzey olarak  teşhis edilebilir olmalıdır
-P’de düz ve dar bir yarık olmalıdır: “ci-


Yüklə 8,94 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   95   96   97   98   99   100   101   102   ...   135




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©genderi.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

    Ana səhifə