simler birleştirildiğinde ya da bölündüğünde yüzeyleri de eş zamanlı
olarak ilkinde, yani temas ettiklerinde bir, diğerinde, yani
.bölündüklerinde iki [yüzey] haline gelir. O nedenle cisimler bir-
leştirildiğinde söz konusu yüzey ortada yoktur, ama varken yok
olmuştur” (1002bl vd.). Bu açıklamayı kuantum teorisinde konum ve
böl(ün)me hakkında söylenenlerle karşılaştırmak lazım.
6. Bu tespitler Aristoteles’in yer teorisinde önemli bir rol oynar.
Aristoteles’e göre bir nesnenin yeri o nesneyi “barındıran bünyenin
(body) iç sınırlarını çizen yüzey”dir (212a7); bu iç sınır ise gerçek bir
fiziksel bölünmüşlüktür. Dolayısıyla, “bir şey eğer onu kuşatan çevreden
ayrılamaz ve onun devamı bir haldeyse, o zaman onun içinde bir yere
sahip değildir, yalnızca bütünün bir parçası olarak bir yere sahiptir”
(211a29 vd.). Örneğin, bir kısmı suyla doldurulmuş, gölde yüzen bir
şişenin gölde bir yeri vardır: yüzey, göl suyunun şişeyle buluştuğu yerde
oluşan yüzeydir -dışardaki havanın şişeyle buluştuğu yerde oluşan yü-
zeye eklenmiştir (Şekil 2). Şişenin içindeki suyun da bir yeri vardır, yani
şişenin içerdeki suya temas ettiği iç yüzey artı içerdeki havanın suya
temas ettiği yüzey. Her iki yer de fiziksel olarak teşhis edilebilir
yüzeylerdir, ancak; şişenin içindeki bir su damlası o suyun bir
parçasıdır,
onun o su içinde
bir yeri yoktur,
yalnızca o suyun bir parçası olarak
şişenin içinde bir yeri vardır. Damlanın şişedeki suyun içinde potansiyel
olarak bir yeri olduğunu ve bu potansiyel yerin damlanın fiziksel olarak,
örneğin dondurularak, suyun diğer kısmından ayrılması halinde fiiliyata
geçebileceğini söyleyebiliriz (212b3 vd.).
3’te verilen argüman yerin, cismin -cisim kaldırıldığında geride kalan-
iç kaplamı (
diastema
) olamayacağını da gösterir (yerin geride kalan şey
sanılması [208bl vd.]); çünkü eğer böyle bir varlık olsaydı, “aynı şey
içinde sonsuzca çok yer olurdu” (211b21). Bu argüman, diyor H. Wagner
(.
Aristoteles Physikvorlesung,
Darmstadt 1974, s.544 vd), Aristoteles
fiziğinin antik çağdan bugüne yorumcuların Önüne koyduğu çözülmesi
en zor durumlardan birisidir.” Oysa durum oldukça basit, nerdeyse
sıradan. Argümanda somut bir cismin
diasteması
matematiksel olarak
değil fiziksel olarak görülüyor (yer her durumda fiziksel bir etki ortaya
koyar [208bll]) ve onun yerle özdeş olduğu varsayılıyor.
Diastemayı
fi-
ziksel olarak görmek her zaman ona eşlik eden gerçek bir fiziksel nesne
bulunduğunu ima eder;
diastemanm
yerle özdeşleştirilmesi ise bu
nesnenin bir yer gibi davrandığını öne sürme, yani yeri
diastemas
olduğu
varsayılan cisim hareket ettiğinde
diastemanm
geride kaldığını öne
sürme anlamına gelir (208bl vd.). Geriye kalan bu
diastema,
matematiksel bir varlık haline gelmez, ne de tikel bir cismin tikel bir
vasfı olmaktan çıkıp tüm cisimlerce paylaşılan bir şey haline gelir (her
fiziksel nesnenin kendi bireysel yeri ve dolayısıyla da kendi bireysel
diasteması
vardır). O yüzden de, farklı birçok nesne tarafından işgal
edilip terk edilen her yer birçok farklı
diastema
barındırır; ve her yer bir
cisim tarafından
işgal edildiğine (boşluk yoktur) ve her
diastema
bir yer olduğuna jöre,
her cisim sonsuz sayıda yer içeriyor olacaktır.
7. Boşluğun, aynı
diastema
gibi, bağımsız olararak var olan bir varlık
olabileceği fikri hakkında da aynı şeyler söylenebilir (216b5 vd.). Yer
değiştirme başka cisimlerle yer değiştirebilen bir cismin yaptığı bir
harekettir. Fakat boşluk, bir cisimle yer değiştirebilecek değil onu içinde
ağırlayacak bir şey olarak tariflenir (213b5 vd.). O nedenle, diyelim bir
tahta küpü içine alabilir. Bu durumda aynı yerde iki şey olacakta; oysa bu
imkansızdır (216bll vd.). Guericke’nin
(Experimenta Nova
[1672], 2.
Kitap, 3. Bölüm) Aristoteles’in ters yönde verdiği argümanlardan hiç
bahsetmeden, üstelik Aristoteles felsefesine ağır hakaretler yağdırarak,
diasterriada.n
yine boşluğu temsil eden bir şey olarak söz ettiğini görmek
ilginç.
8. Aristoteles’in yaklaşımı Galile’nin ağır cisimlerin hafif ci-
simlerden daha hızlı düşeceği varsayımına karşı getirdiği argümanları da
tesirsiz hale getirir. Galile’ye göre ağır bir cisim büyüklükleri farklı iki
cisimden oluşuyormuş gibi düşünülebilir, biri büyük ve ağır, diğeri
küçük ve hafif. Hafif olan parça daha yavaş düşeceğinden ağır parçayı
da-yavaşlatacak, böylece bir bütün olarak cisim, varsayımın tersine,
kendi parçasından daha yavaş düşecektir. Fakat Aristoteles parça
bütünden fiziksel olarak ayrılmadıkça bütünün bir parçasının (ayrı)
eylemini düşünmemize izin vermez. Bu, Galile’nin argümanının işlemez
hale gelmesi demektir.
9. Aristoteles’in matematik anlayışının özellikle hareket alanında
ilginç uygulamaları vardır. 5’te gördük ki, parçalar ve böl
(ümlendir)meler hakkındaki cümleler ancak fiziksel olarak teşhis
edilebilir ayırdolmuşluklar hakkında iseler fiziksel bir anlam ifade
edebilirler: sürekli bir cismin, kesilmediği ve sürekliliği kesintiye
uğratılmadığı sürece herhangi bir fiili parçası yoktur. Harekete
uyguladığımızda bu şu anlama gelir: sürekli bir hareketin herhangi bir
parçası aynı hareketin diğer bir parçasından ancak gerçek bir değişiklik
yapılarak, hareketin zamanıyla oynanarak
Dostları ilə paylaş: |