50
değişimlerin de merkezindedir. Gecekondulaşma, Latin Amerika’daki bütün
ülkelerde görülür. Ne su, ne elektrik bulunan ve ancak marjinal faaliyetlerle – sokak
ticareti, fahişelik- veya uyuşturucu ticareti gibi suçlarla ayakta kalabilen sefil teneke
mahalleleri (Kürkçigil, 2004: 57) gibi tanımlanabilecek gecekondular Latin
Amerika’nın en büyük sorunlarından biridir. Bu bölgelere altyapı götürmekte bile
zorlanan yönetimler, bu bölgeleri, sadece şiddetin merkezi olarak görerek yok
etmeye çalışmakta ancak gecekonduların sayısı her geçen gün artmaktadır.
Gecekondulaşma Latin Amerika gerçeğinin bir parçası haline gelmiştir. Latin
Amerika’daki büyük kentlerin nüfusunun %20 ila %70’i gecekondularda
yaşamaktadır (Keleş, 2004: 545).
1.3.5-)
K ML K VE ULUSALLIK
Latin Amerika’da melezliğe ve sömürgeciliğe bağlı olarak bir kimlik sorunu
yaşanmaktadır. Başlangıcından beri ‘biz kimiz ve hangi kültürün parçasıyız’, soruları
kıtanın ulusal kimliğinin merkezinde yer almıştır (Kürkçigil, 2004: 7). Latin
Amerika’da yaşayan insanların etnik olarak kendilerini kimliklendirme sorunu
vardır. Bir yandan etnik yapılarıyla kendilerini kimliklendirmeye çalışırken diğer
yandan kökenlerine gönderme yapmaktadırlar. Simon Bolivar 1815’te
“biz ne Avrupalıyız ne de yerli, yerliler ve spanyollar arasında melez bir
türüz. Doğuşu itibariyle Amerikalı, haklarıyla Avrupalı, mülkiyet sahibi
sıfatıyla yerlilerle ihtilaflıyız ve doğduğumuz ülkede ‘ spanyol’ işgalcilere
51
karşı ihtiyaçlarımızı gidermek durumundayız ki, bu da durumumuzu daha
karmaşık ve olağandışı kılmaktadır’’ (aktaran, Kürkçigil, 2004: 8),
diyerek Latin Amerika’nın yaşamaya başladığı ve ileride daha yoğun yaşayacağı
kimlik problemine yorum getirirken, kimlik problemine Avrupa’dan göç etmiş
beyazların gözünden bakmaktadır. Zamanla, Bolivar’ın Avrupalılıkla Amerikalılık
arasında tarif etmeye çalıştığı kimlik sorununun içine, etnik yapının yeniden
ş
ekillenmesiyle birlikte yeni faktörler eklenmiştir. Latin Amerika’nın yaşadığı bu
kimlik sorununu film yönetmeni Walter Salles, ‘’biz Afrika, Avrupa ve Asya etnik
gruplarının toplandığı bir ülkeyiz, her gün kimliğimiz değişiyor’’, diye
yorumlamaktadır (aktaran, Kaufman, 1998: 20).
Latin Amerika için söylenebilecek bir şey varsa o da nüfusunun %90’ından
fazlasının göçmen olduğudur. Bu göçmen nüfusun kendilerini yeni vatanlarıyla
ilişkilendirme sorunundan kimlik sorunu ortaya çıkmaktadır. Latin Amerika
kimliğinin içinde birçok bölgeden gelen melez bir kültürün karışımı yatmaktadır ve
bu kültür ve kimlik sürekli değişime açıktır, çünkü kesin çizgileri yoktur. Bu
çokkültürlülük aynı zamanda bir ulusal kimlik sorununu getirmektedir. Latin
Amerika’daki ülkeler ve toplumlar doğal olarak birbirlerine benzerler ve aralarında
ayırt edici öğelerin azlığı ulusal kimlik problemlerini beraberinde getirmektedir.
Latin Amerika iktidarları, yıllar boyunca ulusal kimlik yaratma çabasında
bulunmuştur. Ulusal kültürlerin temellerini 19. yüzyılda arama çabası, iktidarlar
tarafından ülkelerin ayırt edici özellikleri bulunmaya çalışılarak yapılmaktadır. Önce
edebiyatta sonra sinemada 19. yüzyıldan bir ulusallık yaratma çabasında
bulunulmuştur. Ülkelerin kimliklerinin oluşmasında bir diğer önemli etken de ortak
52
acılar ve sevinçlerdir. Diktatörlük altında yaşayan ve kanlı darbeler gören Arjantin ve
Ş
ili’de 1970 darbelerinden sonra ortak bir bilinç oluşmuştur.
Küreselleşme çağında, kimlikler yeniden sorgulanmaya başlanıp, benzerlikler
ortaya çıkarılmaktadır. Birkaç yüzyıldır ulusal bir kimlik oluşturamamış Latin
Amerika devletleri bu çağda yeniden kültürel ürünlere yönelmişlerdir. Bu sefer
devlet zorlamasıyla olmasa da, kültürel ürünlerde ülkelerin tarihlerine, özellikle kötü
anılara doğru bir yönelim olmaktadır. Bu çabalar, bilinçli bir şekilde yapılmıyor olsa
da, ortak ulusal bilinçlerin oluşmasını sağlayabilir.
53
II.
BÖLÜM:
LAT N AMER KA S NEMASINDA MUHAL F HAREKETLER
2.1-)
1960 ÖNCES LAT N AMER KA S NEMASI
Latin Amerika sinemasında radikal değişiklikler 1960’lı yıllardan itibaren
gerçekleşmeye başlamıştır. Bu tarihten önce sinemada popüler türlerin egemenliği
vardır. Popüler türlerin dışında kalan film üretimi kişisel çabaların ötesine
geçememiştir. Ancak bu popüler türler ve bireysel auteurlar 1960’ların muhalif
sinema hareketlerini etkilemiştir. Latin Amerika’da sinema, Hollywood benzeri
örgütlenmeye çalışmış ve Hollywood’un taktiklerini uygulamıştır ama Hollywood
yerel sinemanın karşısındaki en büyük rakip ve sorun olma konumunu sinemanın ilk
yıllarından itibaren sürdürmüştür.
Latin Amerika’ya sinemanın gelişi dünyanın geri kalanıyla koşut bir zamanda
olmuştur. 1896’da Latin Amerika’da ilk film gösterimi yapılırken, ilk dönemde
Avrupa’dan yeni göçenler film işinin içindedirler (Armes, 1987: 55-56). Sinema,
uzun süre yabancıların ilgi alanında kalmış ve sinemanın yerelleşmesi geçikmiştir.
1890’ların sonunda Latin Amerika’nın bütün büyük kentlerinde sinema salonları
açılmış ve aynı zamanda çadır tiyatroları biçiminde kırsal alanlara yayılmıştır
(Armes, 1987: 56). lk gösterimlerin ardından ilk filmler de çekilmeye başlamıştır.
lk film 1897’de Venezüella’da yapılmış ve onu diğer ülkeler takip etmiştir (Armes,
1987: 164). lk dönem filmleri, dünyanın geri kalanında olduğu gibi, haber amaçlı
Dostları ilə paylaş: |