vatanseverler olarak görmüşlerdir. Yazar Louis Menand,
Haiti'de Bebe-Doc Duvalier'nin şu afişini görmüştü: "Haiti'ye
yıkılmaz demokrasiyi kuran kişi sıfatıyla tarih mahkemesinde
yargılanmalıyım. İmza: Jean-Claude Duvalier, Ömür Boyu
Başkan."
[85]
Romancılar kendini haklı çıkarmanın inceliklerini elbette her
zaman
kavramışlardır. Savaş ve Barış'ta, tüm savaş
sahnelerini unutmama rağmen onca yıldır hâlâ aklımda kalan
dehşetli bir bölüm var. Borodino çarpışmasının ardından
ağırbaşlı gururla çekilen Rus ordusu Moskova'yı Napolyon'a
bırakmaktadır ve yol parası denkleştirebilen herkes kenti terk
etmektedir. Kandırılıp terk edilmelerine öfkeli bir kalabalık,
vali Kont Rostopçin'in konağı önünde toplanır. Uyanık vali
halkın bir günah keçisi aradığını kavrar ve askerlerine,
yetkilileri eleştiren broşürler dağıttığı için hapsedilmiş bir genci
getirmelerini
emreder.
Rostopçin
kalabalığa,
"Bize
Moskova'yı kaybettiren" diye haykırır, "işte bu alçak
adamdır!" Ama delikanlı getirildiğinde acınacak durumda
olduğu görülür. Perişan halde, bitkindir ve prangalarını
sürükleyerek yürür. Daha beteri, adalet ve şefkat bekler
görünmektedir. "Kont hazretleri" der utanarak, "hepimizi
yargılayan bir Tanrı var." Ama Rostopçin merhamete
geleceğine iyice köpürür. "Alın kellesini!" diye bağırır ve
komuta subayının sessiz bir baş işareti üzerine muhafızlardan
birisi delikanlının kafasına kılıcının tersini indiriverir. Gencin
çığlığı ve ıstırabı kalabalığın işi bitirmesine yeter. Halk genci
öldüresiye tekmelerken Rostopçin konağın arkasından çıkar
ve "atları hızlı" arabasıyla kaçar.
Şimdi kendini haklı çıkarmaya geçelim: Rostopçin başta
kendi ödlekliği ve gaddarlığından tiksinmiş ve gencin
Tanrı'dan bahsetmesiyle ürpermiştir. Ama yavaştan kendisini,
yaptıklarının sadece hatasız değil, aynı zamanda "kamunun
yararına" olduğuna ikna eder. Tek başına, birey olarak
elbette farklı davranacaktır ama valiyken makamının onurunu
ve makam sahibinin yaşamını korumak elzemdir. Çok
geçmeden bir taşla iki kuş vurduğu için –ayaklanmayı
bastırmak ve bir suçluyu cezalandırmak– kendini kutlayacak
ve kırsaldaki arazisine vardığında "sükunetine tamamen
kavuşmuş" olacaktır.
[86]
Ee ama her şey meşru kılınabiliyorsa kendini bilme ve
kendini dönüştürmek için geriye ne umut kalıyor? Psikologlar
hezeyan, kendini haklı çıkarma ve salahiyetin bilinçaltında iş
görmelerinden dolayı başarıya ulaştıklarına işaret ediyorlar.
Bu üçlü bilince açıldıkları anda güçlerini yitirmektedirler.
Zaten Buda, Spinoza ve Freud'un savunduğu "anlama"
budur.
Ama psikoloji, "sistemin korunma noktasındaki"
[87]
değişimde bir diğer engel, benliğin bir tür "varsayılan ayarı"
veya dengeleme halini belirlemiştir. Schopenhauer bunu,
"ilksel ve doğuştan karakterimiz"
[88]
diye tanımlar. Yani
piyango kazanmak gibi olumlu bir şeyin de, felç gibi olumsuz
bir şeyin de etkileri sonunda geçecektir. Aşırı uçtaki etkiler
için zaman sınırı bir yıl veya biraz daha fazlasıyken, daha ufak
çaplı rahatsızlıklardan kurtulup toparlanmamız daha çabuk
gerçekleşmektedir. Bu durum gelecekteki olayların etkilerini
neden daima gözümüzde büyüttüğümüzü açıklamaktadır.
Asla beklediğimiz ölçüde mutlu veya sefil olmayız. Bir başka
deyişle mizacımız daima kendisini ileri sürer ve insanlar bu
yüzden
hemen
her
şeye
alışabilirler.
Kafka'nın
Dönüşüm'ünde Gregor Samsa böceğe dönüşmekten sadece
"biraz rahatsızlık" duyar ve çok geçmeden yatak odasının
zemininde mutlu-mesut gezinmeye başlar.
Ama korunma noktasının çekim gücüne direnen ilginç
istisnalar da var. Bunun olumlu yanında, estetik/kozmetik
ameliyatların yok olmayı reddeden uzun vadeli faydalı
etkilerine dair yazılmış raporlar bulunuyor.
[89]
Belki bundan
sonra penisi sırt kaşımaya yarayacak boya getirmeyi vaat
eden e-postalara daha çok dikkat etmem gerekecek.
Olumsuz yandaysa hiç kimsenin aşırı gürültüye katlanmayı
öğrenememesi var. Bana başta şaşırtıcı gelmişti ama
düşününce anlam kazandı. Şahsen kendimi ağır psikolojik
baskıya dayanabilecek sağlamlıkta sayarım ama yıkmak
isteyen herhangi birisinin beni alıp bir odaya kapatarak aşırı
gürültülü sesle rap müziği dinletmesi yeterlidir. Birkaç saat
içinde karıma, dostlarıma ve değer verdiğim her türlü ideale
ihanet edeceğim kesindir.
Korunma noktasının görünürdeki sabitliği, genetik yoldan
belirlendiğine yönelik iddiaları doğurmuştur. David Lykken ile
Auke Tellegen birkaç bin ikizin ruhsal durumlarını ve kişisel
özelliklerini incelediler ve tek yumurta ikizlerinde öznel iyilik
hallerinin birlikte veya ayrıyken aynı kaldığı ama ayrı yumurta
ikizlerinde bu durumun geçerli olmadığı sonucuna vardılar.
Lykken'in çıkarımı netti: "İnsanların neredeyse yüzde yüzünde
mutluluk korunma noktası genetik yapıdaki farklara bağlı
görünmektedir."
[90]
Haliyle ardından bir diğer çıkarım
geliyordu: "Mutlu olmaya çalışmak, daha uzun boylu olmaya
çalışmaktan farksızdır." New Yorker dergisinde yayınlanmış,
ellerinde kokteylleriyle sahte bir şatonun önünde dikilen iki
orta yaşlı erkekten birisinin diğerine "Mutlu karakterimin
genetik yapımdan kaynaklandığını öğrendiğimde para
kazanmak için harcadığım onca yıla ağlayasım geldi" dediği
karikatürün kaynağı bu çıkarımdı.
[91]
Dostları ilə paylaş: |