Saçmalık duygusunun mutluluktan doğduğu da vakidir."
[72]
Camus bu görüşünü yokuş yukarı ebediyen kaya itmeye
mahkûm Sisifos'a, geçinmek için çalışmak zorunda olan
herkes için derin anlam içeren mite uygulamıştı: "Sisifos'un
öğrettiği, Tanrıları olumsuzlayıp taşları yükselten yüksek
sadakattir. Kendisi de her şeyin iyi olduğu sonucuna varır.
Efendisiz evren gözüne ne steril ne de beyhude görünür. O
taşın her atomu, o kapkaranlık dağın her mineral yaprağı
kendi içinde bir dünyadır. Taşı tepeye itme mücadelesi
insanın yüreğini doldurmaya yeterlidir. Sisifos, mutludur."
[73]
Maalesef varoluşçular mizahtan hepten yoksundu. Sisifos
Söyleni Camus'nün saçmalık üzerine bir klasiğidir ama bu
klasiğin de, özellikle intihar konusunda feci kasvetli yerleri
vardır. Camus'nün ölümü bile yerinde bir biçimde saçmaydı.
Marsilya'dan Paris'e trenle gitmek isterken yayıncısının
teklifiyle arabasına binmiş ve yayıncısı yolda bir ağaca
çarpmıştı. Yani Camus cebinde tren biletiyle bir otomobilde
can verdi. Ölümü, başkasının yolunu kabul etmenin
sonuçlarına dair saçmacı bir meseldi adeta.
Sartre'ın çıkarımlarının aksine, saçmalığın trajik değil,
komik olduğu, bir yaşamı reddetme nedeni değil, yaşamdan
tuhaf yeni besinler edinip tadını çıkarmak olduğu sonuçlarına
ulaşmak başka yazarlara düştü. Beckett'ın oyunlarındaki
karakterlerden birisinin dediği gibi, "İnsan, Tanrı'yı yüceltmek
için küçük şakalarına, özellikle kötü şakalarına Tanrı'yla
birlikte gülmekten daha iyi ne yapabilir?"
[74]
Bu karakter
Mutlu Günler –başka ne isim olacaktı? – adlı oyunda önce
beline, sonra boğazına dek gömülen Winnie'ye ait. "Ah ne
mutlu bir gün!" diye ağlar Winnie, "Bir başka mutlu gün daha
diye yazılacak!"
4
Eski Ben ve Yeni Bilim
İstediğiniz her şeyi elde edebilir, ne isterseniz o olabilirsiniz.
Potansiyel, başarı ve ödülde sınır yok. Evren sonu gelmez bir
ödül taşıma bandı. Baştan çıkarıcı kişisel gelişim sanayisinin
her yıl Fazlanın Hazzı: Büyük Yaşayın, Müthiş Kariyer,
Kusursuz Erkek, İstediğiniz Her Şey gibi başlıklara sahip
kitaplarla öne sürdüğü iddialar bunlar...
Kapaklar parıltılı, rengârenk; başlıklar upuzun ve açgözlü;
genel ton çılgınca neşeli. Sav, üç temel varsayıma, yaşamda
tatminin dünyevi başarının sonucu olduğu (Tanrı Zengin
Olmanızı İstiyor), tatmine ulaşmak için bir dizi basit
basamak bulunduğu (Yaşam Kısa, Parti Kıyafetlerinizi
Giyin: Müthiş Bir Yaşama Götüren 10 Basit Gerçek ) ve
verilen basamakları çıkan herkesin muazzam, el değmemiş bir
potansiyeli ortaya çıkaracağı (İçinizdeki Devi Uyandırın)
varsayımlarına dayanıyor. Yaşamda tatminin kolay olduğu
yanılsamasının beslenmesinde kişisel gelişim yaklaşımının payı
bulunduğu açık.
Kişisel gelişimin ahmak neşeliliğinin de psikolojinin hepten
hafif sıklet ve değersiz diye reddedilişini teşvik etmiş olması
mümkündür. Ama ciddi psikolojinin mesajı kişisel
gelişiminkinin aslında tam zıddıdır: Yaşamda tatmin kolay
falan değil, bezdirici derecede zordur. Benlik teorisyenleri
anlama ve dönüşümde ısrarcıdır ama psikoloji bunların ne
kadar zor olabileceğini göstermiştir. Kendini anlama
girişimleri idin kendi kendini kandırmayı, kendi kendini meşru
kılmayı ve kendini beğenmeyi ustaca kullanarak yarattığı
inatçı dirençle karşılaşmakta, bu yüzden hiçbir hezeyan çok
saçma, hiçbir doğrulama çok irrasyonel ve hiçbir kendini
beğenme zihne kabul edilemeyecek aşırılıkta gelmemektedir.
Yanılsamalar bizzat mutluluk fikriyle başlar. Yaş, cinsiyet,
sosyal konum veya refahına bakılmaksızın her yerde, herkes
1'den 10'a ölçeğinde 5'in üstünde mutlu olduğunu söyler.
Tuhafıysa, bu kişilerin gelecekte kendilerini daha büyük
mutluluğun beklediğinden emin olmalarıdır. Amerikalı
psikolog Jonathan Haidt arzulanan her şey konusunda benzer
yanılsamaların bulunduğunu, Amerikalı ve Avrupalıların
erdemlilik, zekâ ve elbette cinsel performansı da kapsayan
geniş bir beceri yelpazesinde kendilerini ortalamanın üstünde
gördüklerini öne sürmektedir.
[75]
Bu iddia aklıma kibirli
öğretmen meslektaşlarımı getiriyor. Zaten Haidt de üniversite
profesörlerinin yüzde 94'ünün ortalamanın üstünde çalışmalar
yaptıklarını düşündüklerini söylüyor. Bu yüzde 94'e dahil
olduğumu söylememe gerek yok. Fenası, öğretmenlerin
öğrencilerden daha fazla yanılsama içinde yaşadıkları ortaya
çıkmış; öğrencilerin sadece yüzde 70'i kendilerini ortalama-
üstü görüyormuş. Gülme dürtüsünü bir başka asap bozucu
düşünce daha gıdıklıyor: Meslektaşlarımın çoğu kendilerini
feci eğlenceli görüyormuş. Yani hepsinin bir de ortalama-üstü
espri anlayışı varmış...
Ama sıkça olduğu üzere, burada da ilginç bir istisna
mevcut. Haidt arzulananlar yanılsamasının Doğu Asya
ülkelerinde zayıfladığı ve Japonya'da muhtemelen hiç
bulunmadığı gözlemini yapıyor. Peki, acaba bu yanılsamayı
reddedip kendine bağlılığı indirgeyen Budist kültürün bir
getirisi midir?
Ama
sadece
kendi
erdemlerimizi
abartıyoruz.
Başkalarınınkinde gerçekçiyiz. Nicholas Epley ve David
Dunning adlı iki psikolog, deneylerine katılanlardan para için
oynanan bir oyunda bencilce mi yoksa işbirlikçi bir tavırla mı
oynayacaklarını öngörmelerini istemişlerdi. Yüzde 84
işbirliğine gideceğini iddia ederken diğerlerinin işbirlikçi bir
tavır sergileyeceği beklentisi yüzde 64'te kaldı. Sonuçtaysa
işbirliği yapanların oranı yüzde 61'de kaldı.
[76]
Bir başka
deyişle, Buda ve İsa'nın defalarca söylediği üzere, bizler
ikiyüzlüyüz.
Dostları ilə paylaş: |