Katliam…İsrail kendini ablukaya aldı -
Mustafa Zeyn
(el Hayat) - İsrail ordusu Gazzelilere
yardım taşıyan konvoya saldırırken,
Netanyahu, Barack Obama'ya yaptığı
baskının meyvelerini toplamak üzere
Beyaz Saray yolundaydı. "Barış gemileri"
onun için nükleer silahtan daha büyük bir
tehlike taşıyordu. Bütün güçlerini seferber
etti ve olağanüstü hâl ilan etti. Katliamı
soğukkanlılıkla işledi. Bundan önce pek
çok katliamdan sıyrılmayı başarmıştı. ABD
ve Avrupa onun yaptığı her türlü şeyi
aklamaya hazırdı. Güvenlik Konseyi de
onun hizmetindeydi. Kimse ondan Kfar
Kasem, Gazze ve Kana katliamlarının
hesabını soramadı.
Washington'un bölgeyi, kendisinin de
aralarında bulunduğu dostlarına bırakıp
çekildiğinden emin olmasının ardından,
İsrail hükûmetinin gerilimi yükseltmeye
doğru gittiği açıktı. İsrail bundan,
Obama'nın yaklaşık iki hafta önce
Netanyahu'dan bile daha Siyonist Kongre
üyeleriyle görüşmesinin ardından emin
oldu. Beyaz Saray'ın efendisi, onların
önünde, görevinin başında Orta Doğu'da
pek çok mayınla karşı karşıya geldiğini
itiraf etti. Ancak Beyaz Saray'dan gelen
bütün sinyaller, bölgedeki kavgaya çözüm
getirme vaatleriyle ilgili geriye yönelik
adımlar... Bütün bunlar, bu mayınları
İsrail'in yerleştirdiğini ve onun sıcak
kucağına geri dönmenin, hem Obama'nın
kendisi hem de partisi için daha garantili
olacağını doğruladı. Bu, Washington'daki
nüfuzunun
herhangi
bir
başkanın
nüfuzunun üzerinde olduğunu kanıtlayan
Netanyahu'ya baskı yapma riskini göze
almaktan çok daha iyiydi. Obama, Beyaz
Saray'daki seleflerinin İsrail'e destek
vermekte haklı olduklarına ikna oldu.
Obama'nın, partisine gelecek bağışlar
karşılığında bunca geri adımı attığına
inanmak oldukça güç. Bu, Amerika'nın
Orta Doğu'dan çekilmesiyle ilgili; Irak'tan
askerî geri çekilme, boşluğu doldurmaması
için İran'ın karşısına bir engel çıkarma...
Bu da ancak İsrail ve yardıma hazır
dostlarla iş birliği yaparak mümkün
olabilir. Yani bölgeyi esas sahiplerine
bırakmak
ve
bataklığa
girmektense
müttefiklere uzaktan silah ve diplomasi
yardımı yapmak.
Bu stratejiyi uygularken müttefikler
olmazsa olmaz. Bunların başında da İsrail
geliyor. Washington'daki kredisi ne kadar
artarsa çılgınlığı da o denli büyüyor,
kontrolünü kaybediyor ve suç işlemeyi
sürdürüyor. Bu suçlardan biri de dünkü
"Özgürlük Konvoyu" katliamı oldu. Ancak
İsrail aynı zamanda kendini de düşmanlarla
kuşatmaya devam ediyor. (BYEGM)
Tel Aviv titriyor - Hanif Gaffari
(İran / Resalet) - İsveç'in Aftenbladet
gazetesi siyonist rejimin Filistinli şehitlerin
organlarının
çalınması
konusundaki
cinayetlerini gün ışığına çıkardığı zaman
Netanyahu kabinesinin Dışişleri Bakanı
Avigdor Lieberman, öfkeli bir tavırla bu
acı gerçeğin ortaya çıkmasından dolayı
memnuniyetsizliğini dile getirdi.
O dönemde Lieberman, bunun Tel Aviv'in
uluslararası toplum nezdindeki en kötü
rezilliği olduğunu düşünüyordu. Ancak
zamanın geçmesiyle Lieberman'ın bu
düşüncesi boşa çıktı.
Bugün Netanyahu, Lieberman ve diğer
siyonist rejim liderleri, Gazze'ye insani
yardım
taşıyan özgürlük konvoyuna
yönelik saldırılarının ardından dünya
toplumları tarafından savaş suçlusu ve
korsan olarak tanındı. Bugün Tel Aviv
yetkilileri
son
cinayetlerine
karşı
uluslararası toplumun tepkisinden çok
korkuyor ve bu his her an onlarda
güçleniyor.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,
Gazze ablukasını kırmak için insani yardım
taşıyan bir konvoyla birlikte bölgeyi
ziyaret etmeyi düşündüğünü belirtti.
Yalnızca bu haberin yayımlanması bile
Lieberman ve rejimin radikal yetkililerinin
belini bükmeye yeter.
Haber kaynaklarına göre Erdoğan, Türkiye
Deniz
Kuvvetlerine,
Gazze'ye
insani
yardım taşıyacak olan sonraki yardım
konvoyuna katılmak istediğini bildirdi.
Erdoğan,
İsrail
rejiminin
özgürlük
konvoyuna saldırısını Somali'deki deniz
korsanlığına benzetti.
Siyonist rejimin, Filistinlilerin organlarının
çalınmasıyla
ilgili
görüntülerin
yayımlanmasının ardından dünya ve
özellikle Avrupa ve İskandinav halkı buna
çok sert tepki gösterdi ve hatta İsrailli
ürünlerin bu bölgelerdeki satışında düşüş
yaşandı. Ancak bu kez vatandaşları
siyonistlerin
deniz
kuvvetlerinin
cinayetlerine kurban giden Türkiye gibi bir
ülkenin Başbakanı, Gazze halkının yanında
yer
almaktan
bahsediyor.
Acaba
Lieberman
kafasında
bu
anları
canlandırabiliyor mu?
Erdoğan'ın
özgürlük
konvoyuna
katılacağına dair haberler siyonistlerin
nefesini kesti. Öyle ki siyonist rejimin
Genelkurmay Başkan Yardımcısı tehdit
dolu
sözlerle
Türkiye
Başbakanı
Erdoğan'ın, Gazze kuşatmasını kırmak
amacıyla özgürlük gemileriyle bölgeye
girmesi hâlinde Tel Aviv'in gemiyi
batıracağını belirtti.
Hiç şüphesiz siyonistlerin bu tehdidi,
rejimin son olaylardan korkmasından
kaynaklanıyor. Tel Aviv, bu kez ne basının
ne
de
Batılı
politikacılarının
açıklayabileceği bir cinayet işledi.
Siyonistlerin son cinayetleri, ABD'deki
Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin bile bu
konuya açıklık getirerek kendilerini riske
atmayacağı kadar büyük. Şimdi siyonistler
krizi gerçek anlamıyla algıladı.
Erdoğan'ın Gazze'ye gidecek özgürlük
gemisinde yer alacağının açıklanması,
Likut ve Kadima Partilerini şoke etti.
Dünya devletleri ve milletlerinin Tel
Aviv'in vahşi girişimlerine karşı gelmek
için iş birliği yapması, siyonistlerin yıllarca
gördüğü bir kâbustu. (BYEGM)