savunma adına açık denizde insani
konvoylara saldırma hakkı tanıyor. Şimdi
Yahudi halkını koruma adına gereken
bütün tedbirleri alma yönündeki bu İsrail-
Siyonist eğilimi Filistinlilerle Araplarla
çatışmayı aştı ve Türklerin ölümüyle
sonuçlandı. Bu şekilde İsrail uluslararası
hukukun evrenselliği kavramına hakaret
etmiş oldu.
İsrail dünyanın birkaç bıçak ve sopayla
ilgili tartışmaya takılmasını istiyor. Dünya,
İsrail'in bir Yahudi devletin bütün insanlığı
yöneten yasalara ve normlara saygı
gösterip göstermediğiyle ya da sadece
kendi ebedi mağduriyetini histerik, şiddet
dolu ve çoğu zaman ölümcül anlayışına
göre mi davrandığıyla ilgili daha temel
sorunlarla ilgilenmesini istiyor.
İsrail kendi tarihi ve daimi mağduriyetini,
dünyanın herhangi bir yerini, Yahudiliği
koruma adına, sağa sola saldırmak için
serbest atış ve öldürme alanına dönüştürme
hakkı olarak görüyor.
İsrail, dünyadan tecrit edilmiş ve eleştirilen
yeni bir Yahudi gettosu olmaya başladı. Bu
iki kat trajik, zira kendi eserinin sonucu.
Yahudi etiği insanlığı daha yüksek bir
ahlaki kanundan mesul tutuyor. Peki
Yahudi devlet de buna uyuyor mu?
(BYEGM)
Babıâli İsrail’e kapandı - Nadja
Bouaricha
(el Vatan) - "Bu Kanlı Katliamı Şiddetle
Kınıyorum... Bütün İnsani Değerleri
Ayaklar Altına Alan Bu Saygısız ve
Sorumsuz
Saldırı
Mutlaka
Cezalandırılmalı." Dün Türkiye Başbakanı
Recep Tayyip Erdoğan'ın Söylediği Bu
Sözler Ülkesi ve İsrail Arasındaki
Ayrıcalıklı
İlişkilerin
Sonunu
mu
Başlatıyor? Bu Sorunun Cevabı, Gelecekte
Verilecekse de İki "Müttefik Ülke"
Arasındaki İlişkilerin Kötüye Gittiği ve
Hatta İlişkilerin En Kötü Hâline Gelme
Tehlikesi Taşıdığı Söylenebilir-
Erdoğan'ın sözlerinin şiddeti her hâlükârda
ikili anlaşmaların sonunu hazırlıyor.
İsrail'in 2008 yılında Gazze'ye düzenlediği
saldırıdan bu yana zaten gergin olan ikili
ilişkiler, "Özgürlük Filosu'na" düzenlenen
saldırıyla önemli bir dönemece geldi.
Erdoğan dün mecliste yaptığı bir
konuşmada,
uluslararası
topluma
sorumluluklarını hatırlattı ve "İsrail
saldırılarına hayır demeye" çağırdı. Sert bir
dil ve açık bir ifadeyle konuşan Erdoğan,
"bölgedeki barışın açık yarası" olarak
nitelediği İsrail'i yalan uydurmakla suçladı.
Başbakan siyonist devleti, "Bir saldırıya
cevap verdiğinizi söylediniz. Yalan
söylemeyi
bırakın,
yalanlarınızdan
usandık." diyerek ve bıkkınlık anlatan bir
mimik
ekleyerek
eleştirdi.
Erdoğan
tehditlerini dile getirmek için sesini
yükseltti
ve
"Türkiye'nin
dostluğu
değerlidir
ancak
düşmanlığı
daha
şiddetlidir. İsrail Türkiye'nin sabrını
sınamamalı." dedi.
Başbakan, sanki bir buçuk yıl önce Filistin
topraklarına düzenlenen saldırı sırasında
ülkesinin gösterdiği onurlu tutumu teyit
etmek ister gibi, "Şunu bilin ki asla
Gazze'ye sırtımızı dönmeyeceğiz ve onu
hiç terk etmeyeceğiz." dedi. Erdoğan'ın
konuşması geçici bir basit öfke olarak
yorumlanamaz, kuşku yok ki İsrail saldırısı
uzlaşmazlık
içindeki
İsrail-Türkiye
bardağını taşıran damladır. Öte yandan
Türk basını, iki taraflı ilişkilerin kaderinin
tayin edildiği konusunda hemfikir. İsrail
güçlü bir müttefiki kaybetti, Filistin ise
önemli bir destek ve temsilci kazandı.
Hasta adam uyanmış ve hatta Türkiye'ye
yeni bir imaj, Batı dünyasının ve İsrail'in
baskısına tabi bir bölgenin bayrağını
gururla taşıyan lideri imajı verecek kadar
iyileşmiş gibi görünüyor. Arap ülkelerinin
aksine Türkiye, dış politikasını Batılı
güçlerin yönlendirmesinden kurtarmayı
bildi. Türkiye, hayır diyebilen ve kendini
anlatabilen bir ülke olduğunu ispatlıyor.
Kozasından çıkarak kendi kanatlarıyla
uçuyor ve Avrupa'nın kendisini reddetmesi
karşısında
Osmanlı
İmparatorluğu'nu
kurduğu Doğu'ya dönüyor. (BYEGM)
Siyasi intihar – Başyazı
(İran) - İsrailli komandoların geçen
pazartesi günü Gazze'ye insani yardım
taşıyan
filoya
düzenlediği
saldırı,
gözlemcilerin birçoğuna göre İsrail'in
sonuçlarından kurtulamayacağı bir olayın
gerçekleşmesine sebep oldu. Bu olayın
kamuoyu düzeyinde uluslararası boyuttaki
etkileri, pazartesi sabahının ilk saatlerinden
itibaren
olayla
ilgili
haberin
yayımlanmasıyla ortaya çıktı. Ancak siyasi
ve
diplomatik
sonuçlarının,
küresel
yaptırımlar
ve
İsrail'in
iç
krizleri
çerçevesinde
zaman
içerisinde
baş
göstermesi
bekleniyor.
Analizcilerin
çoğuna göre, Gazze barış filosuna 31
Mayıs tarihinde düzenlenen saldırı siyonist
rejimin en büyük yanlışıydı. Bu saldırı,
İsraillilerin gözüyle en kötü zamanda
gerçekleştirildi. Haaretz'in belirttiği gibi,
İsrailli
uzmanlar
bu
yanlışı
değerlendirirken birkaç nokta üzerinde
duruyorlar:
1- İlk konu şu ki Netanyahu hükûmeti Tel
Aviv'in Batı ile ilişkilerinin en kötü
döneminde barış filosuna ateş emrini verdi.
O kadar ki Benyamin Netanyahu, Orta
Doğu barış projesiyle ilgili olarak Batı ile
yaşadığı sorunu çözmek için Avrupa ve
ABD'ye gitti. Ancak ABD ziyaretini, söz
konusu saldırı sebebiyle yarıda kesti.
2- İsrail, 189 dünya ülkesinin nükleer
konuyla ilgili ittifakının şokunu henüz
atlatmamıştır. NPT'nin gözden geçirilmesi
toplantısının sonunda alınan kararla Tel
Aviv, nükleer güç gösterisinde yenilgiye
uğrayan taraf durumuna düştü.
3- Siyonist rejim, 750 kişilik Gazze'ye
Özgürlük Filosuna saldırarak birkaç
ülkenin vatandaşlarını aynı anda hedef
aldı. Bu da büyük paralar harcayarak
lobilerinin etki yapması sonucunda son
yıllarda sağladığı birçok dış ilişkisinin bir
günde bozulmasına sebep oldu. Bu
ilişkilerin en hassas bölümü Türkiye ile
ilgilidir. İsrail'in, stratejik ilişki kurduğu
Asya ve Avrupa'nın kesişme noktası olan
tek ülke. Türkiye, 1949 yılında İsrail'i
resmen tanıyan ilk ülkelerden biriydi ve o
günden bu yana laiklerin çabasıyla söz
konusu rejimle sıcak ilişkiler kurdu. Bu
ilişkilerden elde edilen en az şey, birçok
silah ve füzenin Türkiye'ye ihraç edilmesi
ve
İsrailli
yatırımcılarla
işçilerin
Türkiye'ye gönderilmesi oldu.
Ankara şimdi, Erdoğan'ın, İsrail ile ortak
askerî tatbikatları askıya almasından sonra
Tel Aviv'e yaptırım uygulamaya doğru
gidiyor. Geçen pazartesi günü de birkaç
Türk vatandaşının ölümüne yol açan
İsrail'in özgürlük filosuna düzenlediği
saldırının ardından 70 milyon Türk'ün öfke
ateşi Tel Aviv'i hedef aldı. Türkiye, bu
saldırının
düzenlenmesinin
hemen
ardından İsrail'e verilecek cevabı G-20'nin
yarın Seul'da düzenleyeceği konferansa
bıraktı ve aynı anda BM Güvenlik
Konseyine şikâyetini teslim etti. Erdoğan,
dün çabasının ilk sonucunu aldı. BM
Güvenlik Konseyi onun şikâyetini kabul
ederek İsrail'i kınadı. Buna rağmen, Türk
halkı, gururu zedelendiği için şehit düşen
vatandaşlarının
intikamının
alınması
amacıyla başka bir yolu takip ediyor ve bu
yüzden tüm İsrail vatandaşlarının ve
diplomatlarının Türkiye'den sınır dışı
edilmesini istiyor.
Orta Doğu uzmanı gözlemcilerine göre,
Netanyahu hükûmeti bu saldırıyla İsrail
içindeki aşırı destekçilerinin himayesini
kazanmayı amaçlamış olsa bile yaptığı
hesaplamalar olumlu sonuç vermemiştir.
Zira birçok belirti, bu saldırıdan sonra Tel
Aviv için Gazze kuşatması politikasının
sürdürülmesinin imkânsız hâle geldiğini ve
bu saldırıdan gelen darbenin Gazze'de
yaşayan insanların geleceğe olan ümidini
ikiye katladığına işaret etmektedir. Bu
girişim sadece Araplar değil İsrail
Yahudilerinin kendilerini bile Tel Aviv
devlet adamlarıyla yeni mücadeleleri
başlatmaya mecbur etmiştir. O kadar ki
siyonist Haaretz gazetesinin liberal siyasi
yorumcusu Bradley Burston, bu olayın