sınırlı bir açılış bu ve kapının 2006
öncesinde olduğu gibi bütünüyle açık
olmasını istiyoruz.
Bazı İsrailliler, İsrail'in Gazze sınırlarını
tamamen kapatmasını ve yalnızca Refah
kapısının açık olmasını öneriyorlar. Bu
ciddi bir öneri mi sizce?
Gazze'yi Mısır'a itmek, İsrail Batı Şeria'dan
daha fazla toprak alsın ve gerisini Ürdün'e
bıraksın
diyen
o
eski
siyonizm
programıdır. Buna karşı çok dikkatli
olmalıyız. Biz tek bir ulusuz ve Batı
Şeria'ya erişim hakkımız var; aynı şekilde
Batı Şeria'nın Gazze'ye erişim hakkı var.
Geçen
haftaki
baskının
Hamas
üzerindeki etkisi nedir?
Hamas'ın sadece Gazze'nin kontrol ve
idaresiyle ilgilenmekle kalmayıp bölgede
stratejik bir ortak olmaya hazırlıklı
olduğunu
ispatlayacağı
bir
meydan
okumadır.
İsrail, Gazze'de insani kriz olmadığını
söylüyor. Buna ne anlam veriyorsunuz?
Her İsrailliyi buraya gelip mülteci
kampında
yaşamaya,
babasının
iş
bulamadığını ve ailesine bakamadığını
görmeye davet ediyorum. Ben de bu arada
Tel Aviv'e gideceğim. Netanyahu buradaki
şartları beğenirse, buraya gelip kalabilir.
Gazze
ablukasının
kısa
vadede
hafifletileceğinden emin misiniz?
Muhtemel
olduğunu
düşünüyorum.
Dünyada, İsrail'in denizdeki baskını
yüzünden arbede yaşandı ve bu baskının
nihâi gâyesi, Gazze'deki insâni krizdir.
Gelecekte benzer trajedileri önlemenin
yolu, Gazze'deki insâni krize son
vermektir. Bu ise ancak ablukanın
kaldırılmasıyla ve Filistinlilere özgürlük ve
haysiyet
içinde
kendilerine
bakma
sorumluluğu için bir şans vermekle olur.
Kaynak: Bitterlemons
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan
Balcı
Türkiye’nin dünyada artan etkisi - Elçin
Halitbeyli
(ŞARK) - Türkiye, dünyanın politika
kulvarında kendi iradesini sergilemeye
başladı. Son dönemlerde Ankara, aktifliği
ile dikkat çekiyor. Türkiye'nin hem
bölgesel hem de uluslararası politikadaki
faaliyeti açık bir şekilde seçiliyor. Bu
faaliyet, Ankara'nın uluslararası camiadaki
etkisini ciddi bir şekilde artırmaya başladı.
Bazı etkin devletler bile, Türkiye'nin
tutumu ve millî çıkarlarıyla hesaplaşmak
zorunda
kaldı.
Şimdi
Türkiye'nin
tutumuna,
eskisinden
daha
hassas
yaklaşılıyor. Bu ise Türkiye'nin, dünyanın
yönetilmesi
konusunda
başlıca
söz
sahiplerinden
biri
hâline
geldiğini
gösteriyor.
Ankara son yıllara kadar, uluslararası
politika kulvarında daha titiz ve çekingen
bir
politika
yürütüyordu.
Önemli
uluslararası sorunların çözüm sürecine
müdahale etme konusunda tereddüt
ediyordu.
Bu
nedenle
Türkiye'nin
uluslararası konumunun o kadar da büyük
önemi yoktu.
Tabii
ki
Türkiye'nin
böyle
titiz
davranmasının belirli nedenleri vardı.
Ankara, uluslararası müttefikleriyle siyasi
ortaklık prensiplerine her zaman sadık
kalmak istiyordu ve müttefiklerinin de
kendisine sadık kalmalarını bekliyordu.
Ancak stratejik müttefikleri, özellikle de
ABD, sadece kendi çıkarlarını ön plana
çekiyordu. Yani ABD ve Batı, Türkiye'nin
siyasi ortaklık prensiplerine aşırı sadakatini
suiistimal ediyordu. Bu nedenle Ankara,
Türkiye'nin millî çıkarlarını sağlamak için
bazı adımlar atmalı ve manevralar
yapmalıydı.
İşin ilginç yanı şu ki, Ankara'nın ABD ve
Batı'ya ilk sert tepkisi, Türkiye-Ermenistan
sınırının açılmasıyla ilgiliydi. Türkiye,
Ermenistan sınırının açılması için tüm olası
fedakarlıkları
yaptı.
Ancak
sınırın
açılmasına yönelik siyasi projenin başlıca
mimarları olan ABD ve AB, konuyla ilgili
Ankara'ya karşı samimi olmayan bir tutum
sergiliyorlardı.
Bütün bunların bir sonu olmalıydı.
Ankara'nın nihayet, ABD-AB ikilisinin
davranışlarını protesto ederek direnmesi,
her şeyin yoluna girmesini sağladı.
Ermenistan, Türkiye'nin şartlarını yerine
getirmeyerek Ankara için yeni imkânlar
sağladı. Ankara, "ya işgal altındaki
toprakları boşaltırsınız ya da sınırın
açılması konusu önemini kaybeder" şartını
o kadar sert bir şekilde dile getirdi ki
Ermenistan'ın çok güvendiği ABD ve AB
bile, Türkiye'ye karşı çıkmaya cesaret
edemedi. Ankara böylece, Ermenistan'ın
nazıyla oynamak gibi bir niyetinin
olmadığını bir kez daha gösterdi. Ayrıca
Türkiye, Ermenistan'ın bağımlı olduğu
ülkelerle
de
ilişkilerini
geliştiriyor.
Örneğin Rusya ile Türkiye, birçok alanda
aktif bir şekilde iş birliği yapıyor. Türkiye,
aynı politikayı İran'a karşı da başarılı bir
şekilde uyguluyor.
Son dönemlerde Türkiye'nin ABD ve AB
ile ilişkileri de yeni bir aşamaya girdi. Bu
iki süper güç, Türkiye'ye eskisi gibi baskı
yapmanın
mümkün
olmadığını
anladığından, Ankara ile farklı bir biçimde
ilişki
kurmayı
tercih
ediyor.
Son
dönemlerde hem bölgede hem de dünyada
etkisi artan Türkiye'nin tutumu, kısa bir
süre içerisinde Dağlık Karabağ ihtilafının
çözüm sürecinde de hissedilebilir. Bu
nedenle durumun ve zamanın Ermenistan'a
karşı olduğu konusunda hiçbir şüphe yok.
(BYEGM)