Erdoğan’a neden ihtiyacımız var? -
Muhammed el Kubar
(Arap
News)
-
Türkiye,
İsrail'in,
uluslararası yasaları ve eylemcilerin
haklarını hiçe sayarak insani yardım
filosuna yaptığı vahşi saldırıyı, eylemcileri
kaçırması, hapsetmesi ve onlara kötü
davranmasını, kişisel eşyalarını çalması ve
nihayetinde sınır dışı etmesini kınayarak
gerçekten de ilgiyi kendi üzerine çekti.
Düzenbaz tekrar saldırdı ve dünya
güçlerinden duyduğumuz tek şey zayıf
açıklamalar ve İsrail lehine alışageldik
bahaneler oldu. Bu çıldırtan dejavunun
ortasında Erdoğan'ın, bizlere İsrail'in insan
haklarını, uluslararası yasaları ve dünyayı
hiçe saydığını gözler önüne seren birçok
eylemini hatırlatan ve İsrail'in masumları
katletmesini kınayan konuşması geldi.
Erdoğan aynı zamanda İsrail'in açık ve
çirkin yalanlarını, barışçıl olsa bile
herhangi bir muhalefetle karşılaştıklarında
gösterdikleri küstahça ve insanlık dışı
barbarlıklarını gözler önüne serdi.
Erdoğan'ın
"İsrail
karşıtı
iğneleyici
söylemleri", gayrimeşru doğuşundan beri
İsrail'in müttefiki olan bir ülkenin liderinin
ağzından çıkan tam anlamıyla haklı
sözlerdi. Bugünkü baş aşağı dünyanın
sorunu, masumlar katledilirken, haksız
savaşlar sürerken ve insanlığa karşı suçlar
işlenirken;
acımasız
gündemleriyle
dünyayı talan eden, kendilerine karşı çıkan
ülkeleri yıkıma uğratan ve kana susamış
takımlarına katılanları veya yaptıklarını
görmezden gelenleri ödüllendiren ABD-
NATO-İsrail'dir.
Türkiye sırtından bıçaklandı ve bu bütün
"ılımlılara"
ve
küresel
elitlerin
müttefiklerine hiç kimsenin onların (ABD-
NATO-İsrail) ölümcül pençesine karşı
bağışıklığa sahip olmadığının hatırlattı.
Türkiye'nin bu katliama tepkisi yalnızca
haklı değil aynı zamanda memnuniyet
vericiydi. Erdoğan'ın sözleri sadece
Müslümanlar arasında yankı bulmadı aynı
zamanda İsrail'in işlediği cinayetlerin
yanına
kalmasını
korkuyla
izleyen
dünyadaki bütün insanlar arasında yankı
buldu. Erdoğan bu konuda Hamas veya
İran tarafında olmadı. Erdoğan adalet,
insanlık ve bütün insanların haysiyet ve
özgürlük içerisinde yaşama hakkının
yanında oldu.
Türk Başbakanı yardımseverlerin, işgal
altında acı çekenlerin, abluka altında açlık
çeken çocukların ve bu adil olmayan
savaşta yerlerinden edilenlerin yanında
oldu.
Birçokları sessiz kalıp suç ortaklığı
yapmayı seçerken bu adamın karşı
çıkmaya ve konuşmaya cesareti var. Bunun
için sadece acı ve yıkım getiren statükoya
karşı olan insanlarca sevilen, saygı ve
şükran duyulan bir kişi. Tabii ki kimse
İsrail'in özür dilemesini, cahil insanların ve
zorba savaş diktatörlerinin Erdoğan'ın
prensipli duruşuna övgüde bulunmalarını
beklemiyor. (BYEGM)
Türkiye’nin yaklaşımı karşısında nasıl
davransak - Muhammet Sadık Diyap
(el Arabiya) - Şüphesiz Özgürlük Filosu
krizinde, Türkiye'nin (gerek hükûmetinin
gerek halkının) tutumu ve tavrı onur
vericidir. Çünkü en yüksek ses Türkiye'nin
sesidir ve en çok dökülen kan da Türk
kanıdır.
Türkiye, son yılarda yönünü ve ağırlığını
Arap
ve
İslam
muhitine
çevirdi.
Türkiye'nin bu yaklaşımı, bölgedeki
yıllardır çözüm beklenen meselelerin halli
için büyük bir fırsattır veya bir şanstır.
Bunların başında tabii ki Filistin konusu
gelir. Burada sorulması gereken soru, biz
Araplar Türkiye'nin bu yaklaşımını nasıl
karşılayacağız? Yani iyi niyetli ve samimi
olan Türkiye'ye nasıl bir destek vereceğiz?
Yahut bu dostumuzu yanız bırakacak ve
birbirimizle kavgaya devam mı edeceğiz?
Türklerin psikolojik yapısını bilenler, ne
kadar samimi, ciddi ve pratik olduklarını
çok iyi bilir. Türklerin inandıkları şeyin
arkasından gittiklerini ve bu inancı açık ve
net bir şekilde ifade ettiklerini herkes
biliyor. Ancak İsrail bunu anlayamadı ve
bölgedeki ortağını ve dostunu kaybetti.
Bizim bu fırsatı iyi değerlendirmemiz
gerekir. Çünkü bölgede Türkiye ağırlığında
bir ülkenin, bizim ana gündemimizle
ilgilenmesi
-Filistin
konusu-
bizim
açımızdan çok önemli. Ancak her şeyden
önce kendi aramızdaki anlaşmazlıklar ve iç
kavgalarımızı ortadan kaldırmamız gerekir.
Türkiye, bizim için değerli bir dost ve
komşudur. Türkiye Arap ülkeleri için
"güvenilir bir komşudur" diyebiliriz.
Çünkü Türkiye, bizimle aynı tarihî, kültürü
ve siyasî yaklaşımı paylaşıyor, öte yandan
Türkiye'nin bölgede başkaları gibi siyasî
veya ekonomi çıkarı yok .
Özet olarak şunu söyleyebilirim: Türkiye,
Orta Doğu'nun geleceği. Çünkü bölgedeki
konularda dürüst, adil ve aktif bir rol
oynuyor ve bu rol bizim açımızdan takdire
şayandır. (BYEGM)