Mısır çıktı…Türkiye devrede – Emin
Kamoriye
(En Nehar) - İsrail, kana tutkun ve kansız
yaşayamıyor. Geçmişte bu kötü ve lanetli
huyun pahalı sonuçları olmuyordu ve bu
huyunu keyfi olarak istediği şekilde
uyguluyordu. Temmuz 2006'dan itibaren
döktüğü her damla kan çok pahalı olmaya
başladı. Nitekim ikinci Lübnan savaşının
sonuçlarını soruşturmak için Winograd
Komisyonu
oluşturuldu.
Gazze'deki
"Dökme Kurşun" operasyonu, Goldstone
Raporu'na yol açtı.
İsrail'in dün Gazze'ye giden "özgürlük
filosuna" yönelik kanlı bir aptallık
yapmasının mutlaka pahalı sonuçları
olacaktır. Vuruşunu yaptı ancak tek taşla
iki kuşu vuramadı tam tersine kafasına
binlerce taş yağacaktır. Uluslararası
kartopu, Lahey Mahkemesinin duvarın
yıkılması gerektiğiyle ilgili İsrail'e yönelik
kararıyla ortaya çıktı, Goldstone Raporu ile
büyüyerek dün bir dağ hâline geldi. İsrail,
uluslararası
hukukta
tanımlanan
ve
uluslararası sularda işlenen cinayeti nasıl
açıklayacak? Parlamenterlere ateş açma
olayının,
İsveçlileri,
Norveçlileri,
İrlandalıları ve Fransızları nefsi müdafaa
olduğunu nasıl ikna edecek? Gazze'nin
İsrail'i kuşattığı "vurgusunu" yaparak kimi
ikna edebilecek?
İsrail, bu sorulara uygun cevap bulma
külfetinden ve mahcubiyetinden kurtaracak
birilerini bulabilir. Ancak bundan böyle
Türkiye'yi İsrail'e kim geri getirecek?
İsrail,
İran'ı
uluslararası
yaptırım
giyotininden "kurtardığı" için, Filistin ve
Gazze'yi sevdiği için, Suriye'yi kucakladığı
için "terörist" Erdoğan'ı cezalandırmak
istedi. Ancak İsrail, bu kanlı aptallığı ile
Filistin üzerindeki çekişmede kendisine
karşı Türkiye'den yeni bir düşman yarattı.
Bununla birlikte İsrail bu davranışıyla bu
çekişmeyi,
Arap-İsrail
çekişmesinden
çıkarıp Orta Doğu-İsrail çekişmesine
çevirdi.
İsrail 30 yıl önce müttefiki olan İran Şahını
kaybetmişti.
Diğer
eski
müttefiki
Türkiye'yi kaybettiğini de dün pratikte
kanıtladı.
Böylece
İsrail
karşıtlığı,
Türkiye'de ordu ve hükûmet arasındaki
ortak unsur oldu. Bilindiği gibi İsrail
ilişkileri, Türk hükûmetiyle ordu arasında
ihtilaf
konusu
oluşturuyordu.
Milliyetçiliğiyle övünen ve Türkçülüğe
sıkı bir şekilde bağlı olan Türk
Genelkurmayı, Türk kanının dökülmesine
izin verir mi?
Geçmişte Orta Doğu'nun en ucundaki iki
devlet (İran ve Türkiye), merkez veya
kuşak ülkeleri olarak adlandırılan ülkelerle
kuşatılan
İsrail'in
nefes
alabileceği
ülkelerdi. Günümüzde bu denklem tersine
çevrildi ve uçtaki ülkeler (Türkiye ve
İsrail) kuşak ülkeler oldu, bazı merkez
ülkeler de İsrail'in nefes alabileceği
ülkelere dönüştü. Kötü niyetli kişiler, Mısır
istihbarat başkanının Tel Aviv'e en son
yaptığı ziyarette İsrailli yetkililerle ele
aldığı en önemli konunun, bu gemilerin
Gazze'ye ulaşmasını engellemek olduğunu
söylüyor. Bundan güdülen amaç, Mısır'ın,
Gazze'yi kuşatan tek ülke olmadığını
göstermek ve "Hayat Damarı" konvoyu
skandalının tekrar yaşanmaması için bu
gemilerin Mısır limanlarına gelmelerini
engellemek.
Türkiye dün bir çatışma halkasına girerken
ne yazık ki Mısır bu çatışma halkasından
çıktı. (BYEGM)
Filistinlilerin
yeni
müsabakası
Ankara’dan geçiyor - Antonio Ferrari
(Corriere Della Sera) - Filistinlilerin
dünyasında en inanılır ve güvenilir dost
hâline geldi. Arap dünyasının hiç
sevmediği bir Müslüman ülke için hiç bu
kadar
çok
hayranlık
sözleri
kullanılmamıştı. Bu ülke, Recep Tayyip
Erdoğan'ın Türkiye'si ve yaklaşık iki yıldır
bölgede Müslüman isyanının öncüsü hâline
geldi. Önce İsrail'in, Gazze Şeridi'nde
yürüttüğü "Dökme Kurşun" operasyonuna
sert tepki, ardından Davos sahnesinde
Yahudi Devlet Başkanı Şimon Peres'e
suçlamalar, şimdi de uluslararası sularda
İsrailli komandoların saldırısından sonra
kanla biten 10 bin ton insani yardım
taşıyan konvoyun gönderilmesi... 9 ölü, 9
Türk ya da daha doğrusu 8 Türk ve bir
Türk asıllı Amerikalı... Erdoğan sadece
Gazze Şeridi'nde değil, tüm Filistin'de
kahraman kabul ediliyor, dolayısıyla
Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Ebu
Mazen'in kendisini Washington'a Barack
Obama'ya sonra da Madrid'e Zapatero'ya
ve Paris'e Sarkozy'ye götürecek ziyaretine
Ankara'dan başlama kararı almış olması
şaşırtıcı değil.
Ancak belli bir dönemece işaret eden
unsur, Ebu Mazen'in Türkiye ziyareti,
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan
ile görüşmesidir. Bu sadece Ankara'nın
desteğini talep etmek anlamına gelmiyor
ve geçmişte olduğu gibi Türkiye'nin ara
buluculuğunu
istemekle
de
sınırlı
kalmıyor. Bugün Türkiye, ara buluculuk
yapmak için birçok zorluk yaşayabilir
çünkü (eski?) stratejik ortağı İsrail ile
ilişkileri kesinlikle krizde. Müsabaka daha
da ileriye gidiyor ve Gazze Şeridi'ne karşı
ambargonun ve engellemenin kaldırılması,
Filistinli iki büyük oluşum arasında yani
Fetih'in
laikleriyle
Hamas'ın
köktendincileri
arasında
uzlaşmanın
sağlanması ve Amerikalı Özel Temsilci
George Mitchell'in sabırla oluşturmakta
olduğu barış sürecinin yeniden lanse
edilmesini elde etmek için uluslararası
baskılarla bir Müslüman girişimi bir araya
getirme eğilimi gösteriyor.
Bir hafta zarfında pek çok şey değişti.
İsrail zor bir durumda... İmajının
iyileştirilmesine ve özellikle ABD başta
olmak üzere dost ülkelerin güvenini telafi
için tutumunu düzeltmeye ihtiyacı var.
Eskiden oldukça kırılgan olan Ebu Mazen,
güvenini tazelemişe benziyor ve Gazze,
"açık hava hapishanesini" (Ürdün Kraliçesi
Rania'nın sözlerini kullanacak olursak)
ortadan kaldırmak için verilen siyasi
savaşta kendisine birçok müttefik buldu ve
İsrail-Filistin ihtilafının bataklığı içine
düşmeyi pek arzulamayan ve uzun
zamandır
güvenlerini
kaybetmiş
durumdaki Araplar da şimdi meydana
inmeye karar verdi. Nitekim Arap Birliği
Genel Sekreteri Amr Musa, bir sonraki
adım için ortamı hazırlayarak Gazze'ye
dolayısıyla da Hamas yönetimine bir
ziyaret gerçekleştireceğini duyurdu. Bir
sonraki adım ise hassas uluslararası
misyonun bitiminde somut bir uzlaşma
önerisiyle bizzat Ebu Mazen'in Gazze
Şeridi'ne geri dönüşü olacak. Bunun bir
dönüm noktasının başlangıcı olup olmadığı
görülecek. Ama en azından iyi niyet geri
geldi. Bu da az bir şey değil. (BYEGM)