Türkiye İsrail’den hesap soruyor – İrfan
Hüseyin
(Dawn) - Özgürlük filosunu Gazze'ye
ulaşmaktan
alıkoymak
için
yaptığı
beceriksiz girişim başarısızlığa uğrayınca
İsrail için zemin kaydı. İsrail bu birinci
sınıf
halkla
ilişkiler
felaketinin
sonuçlarından kaçmaya uğraşırken Mavi
Marmara'ya İsrail komandolarının yaptığı
ölümcül baskının artçı sarsıntıları bütün
dünyada devam ediyor. Olayın burada,
yani İngiltere'de ve bütün dünyada
olağanüstü negatif yansımalarına bakarsak
bu günlerde yabancı bir başkente görev
yapan bir İsrail diplomatı olmak kesinlikle
şükredilecek bir iş değil.
Fakat sert tartışmalardan sonra ortaya
çıkan BM Güvenlik Konseyi kararını
okuduğumuzda,
İsrail'in
hâlâ
Washington'da güçlü dostları olduğunu
görüyoruz.
Sulandırılmış
metin
Amerika'nın, Türkiye tarafından sunulan
orijinal karar taslağındaki çok sert
ifadelerden müttefiki İsrail'i koruma
endişesini yansıtıyor. Ne var ki ABD'nin
vetosunu kullanmaması, geçmişte tanık
olduklarımıza nazaran İsrail'e karşı daha
ölçülü bir tavrı yansıtıyor.
Liberal kamuoyu –İsrail'deki küçük bir
azınlık olsalar da- Gazze ablukasını ve
gemiye saldırının insanlık dışılığını kabul
ediyor. Bugün Ha'aretz gazetesi silahsız
barış gönüllülerini taşıyan bir gemiye
saldırıyı kınıyor ve buna neden olan dar
görüşlü politikayı kıyasıya eleştiriyor.
Fakat
Jerusalem
Post,
Gazze'nin
kuşatılmasını ve İsrail'in açık denizlerdeki
bir gemiye indirme yapması hakkını
savunarak
şovenist
siyonistlerin
savunucusu imajını teyit ediyor. Anat
Ladipat-Firilla "Türkiye-İsrail İlişkileri
Batarken" başlıklı yazısında, Türkiye'nin
kendisini bölgesel bir güç ve Sünni
Müslüman
ülkelerin
lideri
olarak
konumlandırdığını ileri sürüyor. Yazara
göre Türk dış politikasındaki bu değişiklik,
iktidardaki
AK
Partinin
ideolojisiyle
örtüşüyor. Yazar ayrıca Türkiye'nin İsrail'i
gayrimeşru
göstererek
Müslüman
dünyasındaki
duruşunu
da
sağlamlaştırdığını iddia ediyor.
İsrail geçen yılın başlarında 1400
Filistinlinin ölümüyle sonuçlanan Gazze
saldırısına
başladığından
bu
yana
Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerini azalttığı
doğrudur. Ortak askerî tatbikatların iptal
edilmesi ilişkilerdeki bozulmayı simgeler,
şimdi ise bir enerji anlaşması tehdit altında.
Fakat İsrail'in Heron casus uçaklarından
ithal etmek üzere verilen 180 milyon
dolarlık sipariş hâlâ geçerlidir. İsrail için
ilişkilerdeki bu bozulma felaket olacaktır
çünkü Türkiye ile yakın askerî ilişkiler
İsrail'in stratejik menfaatleri için çok
önemlidir. Türkiye İsrail ile Suriye
arasında aktif bir ara bulucudur ve İsrail
silahları için önemli bir pazardır. İsrail
hava gücünün pilotları düzenli olarak Türk
hava sahasında eğitim görürler ve iki
ülkenin silahlı kuvvetleri uzun bir
zamandır birlikte tatbikatlar yapıyorlar.
Türkiye'nin şimdiki öfkesinin sebebi
İsrail'in Mavi Marmara'nın bir Türk gemisi
olduğunu ve içinde çok sayıda Türk
bulunduğunu önemsememesidir. Gemi
sefere çıkmadan önce erzakların yalnızca
insani yardım malzemesinden oluşmasını
temin etmek üzere bir Türk limanında
arandı. İnsani yardımı organize eden örgüt
İHH adlı çok tanınan bir Türk örgütüdür.
Dolayısıyla filo Ankara'nın izin ve
teşvikiyle yola çıktı. İsrail için dost bir
ülkenin vatandaşlarına bu kadar barbarca
davranmak Netanyahu hükûmetinin gizlice
yıkılmasını
sağlamak
için
yapılmış
olmalıdır.
ABD'deki hayli etkili lobisi yüzünden
Filistinlilere yaptığı zulümlerin İsrail'in
yanına kâr kaldığı yolundaki genel
algılamaya rağmen gerçek, biraz daha
farklıdır. Başkan Obama'nın Batı Şeria ve
Kudüs'te yerleşim yeri açma politikasını
durdurması için Tel Aviv'e baskı yapmaya
çalışmasından sonra kendi partilileri dâhil
çok sayıda Kongre üyesi kasım ayında
yapılacak seçimlere işaret ederek Obama'yı
bu konuda geri adım atmaya ikna ettiler.
En azından şimdilik bu taktikler işe
yaramış görünüyor. Fakat üst düzey bir
Amerikalı
general
Kongrenin
bir
komitesinde yaptığı konuşmada, "İsrail'e
sorgusuz sualsiz verilen destek, ABD
askerlerinin canlarını tehlikeye atıyor."
dedi. Washington'un müttefikine sıkı
sıkıya bağlı olmasına rağmen, daha
eleştirel bir yaklaşım isteyen çok önemli
şahsiyetler var. Kasım seçimleri geride
kaldıktan sonra Obama Netanyahu'ya baskı
uygulama
vaadini
yerine
getirebilir.
Haberlere göre Obama, İsrail ablukasından
dolayı Gazzeli Filistinlilerin yaşadığı feci
duruma üzülmüş ve öfkelenmiş.
Nihayetinde uluslararası ilişkilerde kalıcı
dost veya düşmanlar olmaz, kalıcı
menfaatler olur. İsrail şu ana kadar Yahudi
soykırımı yüzünden Batılıların duyduğu
suçluluk ve sempati hislerini ve Orta
Doğu'nun
tek
demokrasisi
olduğu
gerçeğini kullandı. Tabii ki halkının
çalışkanlığı, bunu bir başarı hikâyesine
dönüştürdü. Ne var ki Filistinlilerin
gösterdiği direnişe rağmen İsrail, işgal
edilmiş toprakların yularını sıkarken dünya
da
periyodik
olarak
kopan
sonsuz
feryatlardan yoruldu.
Kendi ayağına kurşun sıkmanın bu son
örneğinden sonra İsrail'in Avrupa'daki
dostları bile saldırıyı kınadı ve bağımsız
bir soruşturma yapılması çağrısında
bulundu. Fakat belli bir zaman sonra her
şey bir sonraki patlamaya kadar sessizliğe
bürünecek. Öte yandan Türkiye'nin öfkesi,
bunu, bir İsrail aleyhtarı hikâyeye çevirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan komanda
baskınını devlet terörizmi olarak kınadı ve
Türk Dışişleri Bakanı BM'de yaptığı
konuşmada,
İsrail'in
davranışlarının
"devletle
terörizm
arasındaki
sınırı
bulanıklaştırdığını" belirtti.
Ben bunları yazarken iki insani yardım
gemisi daha Gazze'ye doğru yola çıktı.
Jerusalem Post gazetesine göre Özgürlük
Filosu nasıl karşılanmışsa onlar da öyle
karşılanacak.
Ne yazık ki İsrailli liderler kendi tarihinden
de ders almıyor. Temmuz 1947'de Exodus
adlı gemi Fransa'dan yola çıktı, içinde bir
Yahudi toplama kampından sağ olarak
kurtulmuş ve Filistin'e yönelik İngilizlerin
uyguladığı ablukayı delmek isteyen
insanlar vardı. Exodus uluslararası sularda
ilerlerken
yolu
kesildi
ve
yolcular
Almanya'da
siyonist
terörist
olup
olmadıkları tespit edilene kadar alıkonuldu.
Yolculardan birçoğu İngiliz askerlerine
karşı sopalarla ve ne bulurlarsa onunla
direndiler. Korgeneral Gregson, çok feci
dayak yemelerine rağmen silah kullanma
arzularına
boyun
eğmedikleri
için
adamlarının iradesiyle övünürken şöyle
yazar:
"Şu akıldan çıkarılmamalıdır:
Yahudilerin davranışlarına rehber olan
ilke,
dünya
basınının
sempatisini
kazanmaktır."
İsrail kendisini külhanbeyi olarak takdim
ediyor fakat "özür" dileme ve o kadar
gereksiz yere neden olduğu hasarı
azaltmak için uğraşma yeteneğinden
yoksun. (BYEGM)