KAZAKİSTAN TARİHİNİN MESELELERİ
191
Macaristan, Anadolu, İran, Irak ve Suriye üzerinde hâkimiyet kurarak
muazzam bir imparatorluk teşkil ederler. Tarihçiler sayıca
az olan Moğol
yöneticilerin hâkimiyet altına alınan halklar arasında çok geçmeden
eridiğine; yerli halkların ise dillerini ve geleneksel kültürlerini koru-
duklarına dikkat çekerler. 13. yüzyılın sonunda Moğol imparatorluğu
parçalanarak bir devletler topluluğu haline gelir. Bu topluluğun batı
ucunda (Avrupa’nın yanı başında) Altın Orda devleti yer alır. Altın
Orda’nın hâkimiyeti altında Kafkasya, Kırım, Lehistan, Rus knezlikleri,
İdil Bulgarları Devleti, Orta Asya’nın ve Sibirya’nın bir kısmı bulunur.
356
Altın Orda yönetimi altında bulunan topraklarda etnik açıdan çok
çeşitli bir nüfus yaşamakla
birlikte devletin esas kalbini, göçebe Mo-
ğolların rahatça geleneksel yaşam tarzlarını sürdürebildiği bozkırlar
(Karadeniz ve Hazar Denizi’nin kuzeyinde kalan stepler) oluşturur. Diğer
bölgeler, örneğin, ormanlar içinde yaşayan Rusların ülkesi bu açıdan
Altın Orda’nın taşrasını teşkil eder. Bozkırlarda nüfusun çoğunluğunu
Türk kökenli göçebe Kıpçak kabileleri oluşturur. Moğollar zamanla
bunların içinde erirler.
357
Orta Çağ Arap ve İran kaynakları, Moğollara
“Tatar” deme geleneğini devam ettirerek, Altın Orda’nın çoğunlukla
Türk kökenli olan göçebe kitlelerini de yöneticilerinden dolayı “Tatar”
diye adlandırır. “Tatar” adının bu şekilde kullanımı,
Rus ve Avrupa kay-
naklarına da geçer.
358
Böylece, fiziksel olarak çoktan ortadan kalkmış
olan Tatar boylarının adı, Moğollar üzerinden başka coğrafyalara ve
başka halklara aktarılmış olur.
“Tatar” adının Orta Çağ Avrupa’sında kalıcılık kazanmasının se-
beplerinden biri, bu adın dönemin dini edebiyatında önemli yer tutan
“Tartaros” kavramını (ölüler dünyası, cehennem) çağrıştırmasıdır. Bu
çağrışımın Orta Çağ Avrupalıları üzerinde özel bir etki yarattığını be-
lirtmek gerekir. Moğol orduları ilerledikçe Avrupa’ya ulaşan dehşet
dolu söylentiler, istilacı göçebelerin “cehennem yaratıkları” şeklinde
görülmesine yol açar. Orta Çağ resimlerinde “Tartarlar”
korkunç gö-
rünümlü, çekik gözlü, eğri bacaklı, boynuzlu yamyamlar olarak tasvir
edilirler. Rus coğrafyacı ve tarihçi K. Ritter’in dediğine göre, daha
sonraki dönemlerde “Tartar” adı Avrupa’da genel olarak barbar halkları
ifade eden bir isim haline gelmiştir (Yunanlılar ve Romalıların “İskit”,
Müslümanların “kâfir” kelimesi gibi).
359
“Tatar” adının coğrafi terim olarak kullanımını incelediğimizde,
356 “Moğollar”,
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C. 16, s. 8255.
357 Charles J. Halperin,
The Tatar Yoke, Columbus, Ohio: Slavica Publishers, 1986, s. 19.
358 “Tatarı”,
Tatarskiy entsiklopediçeskiy slovar, s. 566.
359 Karimullin, s. 19-21. Karimullin, Ritter’in sözlerini onun 1856 yılında St. Petersburg’ta bası-
lan
Zemlevladenie Azii kitabından alıntılar.
SOVYET TARİH
YAZIMI VE
192
eskiden Avrupa’da bu terim ile çoğunlukla Asya’da göçebelerin yaşa-
dığı alanın, özellikle de Türkistan’ın belirtildiğini görürüz. Avrupalılar,
14. yüzyılda Anadolu için de “Tatar” adını kullanmışlardı.
360
Bir ara
Moskova Knezliği de, Altın Orda devletine bağlı bir ülke olduğu için
Avrupa haritalarında “Tartaria” olarak gösterilmişti.
361
Özetlersek, ta-
rihi ‘Ta(r)taria’ teriminin Doğu Avrupa’dan başlayarak Asya boyunca
uzanan sınırları belirsiz bir
bölgenin adı olarak kullanılmış
olduğunu
söyleyebiliriz.
362
Sonuç olarak, Orta Çağlarda “Tatar” adının belli bir
etnik topluluğa veya belli bir sabit bölgeye işaret etmediğini, Moğol
hâkimiyeti altında bulunan birçok etnik unsuru ve birçok farklı böl-
geyi tanımlamak için kullanılan geniş kapsamlı genel bir ad olduğunu
vurgulamamız gerekmektedir.
Bir dönem Altın Orda’nın hâkimiyeti altında bulunan, daha sonra
Altın Orda’dan geriye kalan hanlıkları içine katarak genişleyen Rus-
ya’da “Tatar” terimi zaman içinde Batıdakine göre daha farklı
anlamlar
kazanır. Moğol imparatorluğu ve onun ardılları döneminde “Tatariya”
adı, Avrupa’da olduğu gibi Rusya’da da genel olarak Moğolların ha-
kimiyeti altında olan coğrafyaya verilen bir ad olarak kullanılır. Altın
Orda devleti parçalandıktan ve onun yerinde bir dizi hanlık kurulduktan
sonra ise Kırım, Astrahan ve Kazan hanlıklarına “Küçük Tatariya” ve
Türkistan’a “Büyük Tatariya” denir.
363
16. yüzyıldan itibaren yayılmaya başlayan Rus Devleti, Altın Or-
da’nın ardıllarını Kazan Hanlığı’ndan başlayarak birbiri ardına istila
eder ve bu topraklarda yaşayan topluluklarla doğrudan ilişkiler kurar.
Buna bağlı olarak Rusçadaki “Tatar” terimi etnik açıdan somutluk ka-
zanmaya başlar. Bu terim, esas olarak Türk kökenli olan,
Türk dillerini
konuşan ve İslam dinini benimseyen etnik toplulukları isimlendirmek
için kullanılan genel bir ad durumuna gelir.
364
Daha ziyade Türk kökenli
toplulukları ifade ettiği için “Tatar” teriminin zamanla “Türk-Tatar”
şeklinde kullanımı yaygınlaşır.
365
360 “Tataristan”,
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, C. 22, s. 11299.
361 Karimullin, s. 20.
362 “Tartary”,
The American College Dictionary, New York: Random House, 1964, s. 1240.
363 “Tatariya”,
Malıy entsiklopediçeskiy slovar Brokgauza i Efrona, İzd. obş-vo “F. A. Brokga-
uz-İ. A. Efron”, St. Peterburg 1907-1909, http://slovari.yandex.ru/
364 “Tatarı”,
Entsiklopediçeskiy slovar Brokgauza i Efrona, C. 64, İzd. obş-vo “F. A. Brok-
gauz-İ. A. Efron”, St. Peterburg 1901, s. 671, http://dlib.rsl.ru/viewer/01003924196#?pa-
ge=201
365 Rusya’da 1890-1907 yılları arasında yayımlanan 86 ciltlik akademik Brokgauz ve Efron
Ansiklopedisi’nde “Tatar” kelimesinin tarihi bir terim olduğu not düşülür. “Türk“ kavramı ile
eşanlamlı olduğu belirtilen “Türk-Tatar” terimi ise güncel bir terim olarak tanıtılır.